YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN
Amerika önceki akşam tarihi bir gelişmeye şahit oldu ve Federal Soruşturma Bürosu (FBI) eski Başkan Donald Trump’ın Florida’daki Mar-a-Lago tatil sitesindeki evini bastı.
Onlarca FBI ajanı evi didik didik ederken Trump’ın özel kasasını dahi açtılar.
Doğal olarak hukukun üstünlüğü, siyaset ve seçimler konusunda hararetli bir tartışma başladı.
Trump yapılanı “derin devlet darbesi” olarak tanımlarken baskını destekleyen Demokratlar “kimse hukuktan üstün değildir” diyor.
Peki ama biz ne yaşadık? Şimdi ne olacak?
KOLİLERCE GİZLİ BELGE KAYIP
Başkan Trump ile ilgili aynı anda çok sayıda soruşturma sürüyor. 4 kişinin hayatını kaybettiği 6 Ocak Kongre Baskını bunlardan birisi.
Dünkü baskına neden olan soruşturma ise Başkan Trump’ın Beyaz Saray’dan ayrılırken bazı gizli evrakları da götürdüğü iddiasına dayanıyor.
ABD yasalarına göre resmi devlet kayıtları ABD Ulusal Arşiv ve Kayıt İdaresi’nde tutuluyor. İlgili yasa ABD tarihinin en tartışmalı başkanı olan Nixon’un bir takım belgeleri yanında götürmesini engellemek için çıkarılmıştı.
Başkan Trump’ın görevi bıraktıktan sonra 15 koli gizli evrakı da beraberinde götürdüğü yönünde bulgular vardı.
Nitekim Ulusal Arşiv ve Kayıt İdaresi geçtiğimiz şubat ayında Kongre’ye başvurarak Florida’daki evde 15 koli evrakın olduğunu bildirmişti.
Yani baskının nedeni bu gizli evraklar.
Demokratlara göre politik bir nedeni yok, Cumhuriyetçilere göre Trump’ın 2024’te yeniden başkan adayı olmasını istemeyen çevrelerin komplosu.
TRUMP NELERİ YOK ETTİ?
Konu baskınla dünya çapında gündem olsa da bir süredir ABD kamuoyu bu konuyu tartışıyor. Nitekim Trump döneminin bazı bürokratları başkanın bazı gizli evrakları imha ettiğini hatta bazılarını tuvalete atıp sifonu çektiğini anlatmıştı.
Hatta bu olayın fotoğrafları da internete düştü.
Trump’ın bazı eski danışmanları başkanın gizli belgeleri cebine attığını gördüklerini anlattılar.
Bir diğer kritik veri ise geçtiğimiz Şubat ayında Washington Post’ta yer almıştı. Gazete haberine göre Başkan Trump, Beyaz Saray’dan ayrılırken söz konusu 15 kutunun içinde başka ülke liderleriyle yaptığı yazışmalar, mektuplar ve bazı hatıra eşyaları da götürdü.
Bu noktada en dikkat çekici konu Trump’ın yazışmaları ve mektuplar. Kamuoyu Trump’ın hangi dünya liderleri ile ne tür yazışmalar yaptığını merak ediyor. Tabi bunların devlet arşivine konmamış olması da merakı arttıran bir faktör.
TRUMP: ‘BU ANCAK ÜÇÜNCÜ DÜNYA ÜLKELERİNDE OLUR’
Baskın doğal olarak tüm dünya televizyonlarında ilk haber oldu. ABD tarihinde ilk kez bir eski başkanın evi basıldı.
Üstelik iddialar çok ciddiydi.
Trump baskının yapıldığı saatlerde New York’taki meşhur Trump Tower’daydı ve sosyal medya üzerinden açıklama üzerine açıklama yaptı.
Demokratları suçlayan Trump, baskının adaylığını engelleme çabası olduğunu ve bu tip şeylerin ancak üçüncü dünya ülkelerinde olabileceğini iddia etti.
Ancak Trump’ın evine yapılan baskınla ilgili ilginç bir nokta var. Baskın kararını alan, baskın kararını onaylayan isimlerin hepsini başkan Trump’ın kendisi atamıştı.
Yani “kendi adamları” denebilir.
İşte bu nokta hukukun üstünlüğü tartışmalarının en kritik boyutu. Baskını destekleyenler kimsenin hukukun üstünde olmadığını, yüksek bürokratların siyasetin değil anayasanın emrinde olduğunu savunuyorlar.
Bu yönüyle bakıldığında aslında yaşanan baskın ABD demokrasisi için de bir turnusol işlevi görüyor.
Trump yaşananları komplo olarak tanımlayıp taraftarlarını sokağa çağırırken toplumun hatırı sayılır bir kesimi de “hukukun üstünlüğü” hatırlatması yapıyor.
Bir başka ifadeyle: Başkan Trump açıkça yasaları ihlal ederken en başta kendi danışmanları olmak üzere, atadığı hakimler, FBI direktörü ve polisler baskın kararı karşısında hukuka tabi oluyorlar.
BÜYÜK DEVLET HUKUKLA OLUYOR
Bu noktada insan ister istemez Türkiye’de yaşanan 17 Aralık 2013 operasyonunu hatırlıyor.
Türkiye’deki savcılar da çok ciddi delillere ulaşıp operasyon için düğmeye bastığında Erdoğan yargıya darbe yapmış, hakim ve savcıları görevden alıp polisleri – aileleri ile birlikte – tutuklatmıştı.
Kasalardan taşan, gün boyu uğraşılsa da sıfırlanamayan paralar belgelense de hukuk askıya alındı.
ABD ise bırakın kasalar dolusu parayı, dağıtılan milyonlarca dolar rüşveti, sıradan bir evrakın bile kanun dışı kullanılması durumunda kimsenin gözünün yaşına bakmıyorlar.
Eski başkan da olsanız mahkeme kararıyla evinize giriliyor, her evraka bakılıyor.
Bu yönüyle dünkü baskın hem ABD hem dünya tarihine geçen önemli bir gelişmeydi. Artçı sarsıntıları mutlaka büyük olacak. Zira böyle bir baskın için FBI’ın elinde çok somut dayanaklar olmalı ki hakim arama onayını versin.
Sağlam delil ise beraberinde yargılamayı da getirir.
Dolayısıyla bu soruşturma önümüzdeki yılların hatta gelecek seçimlerin temel argümanı olacak.
Konu çeşitli boyutlarıyla önümüze gelmeye devam edecek ama ben en çok şunu merak ediyorum: Acaba Başkan Trump’ın Beyaz Saray’dan götürdüğü çok gizli evrakların içerisinde Türkiye ve Erdoğan ailesi ile ilgili neler vardı? Acaba Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şantaj yapabileceği “gizli dokümanları” beraberinde mi götürdü ?
Acaba telefon görüşmelerinde ya da ulusal güvenlik danışmanlığının ürettiği raporlarda Trump’ın Erdoğan ailesi ile ticari işlerinde kullanabileceği özel bilgiler var mıydı?
Son yıllarda yaşanan gelişmelere, Trump’ın karakteri ve politik serüvenine dahası Erdoğan’ın pragmatist kişiliğine baktığımızda söz konusu 15 koli belge içinde bahsettiğim türden gizli belgelerin olması kimseyi şaşırtmaz.
ABD’de yaşıyor ve bu ülkenin tarihi, hukuk sistemi ve siyaseti ile ilgili dersler almıyor olsam gerçekten de bu iddianıza inanacağım. Yani Amerika’da yaşamayan herhangi biri bu habere bakıp ‘Vay be, ne ülke’ diyebilir. Evet, ülkede iyi kötü işleyen bir hukuk sistemi var ama büyük devlet olmasına sebep olacak kadar da üstün bir hukuk yok. Çok fazla hukuksuzluk da var ve suç işlemişsen ama eğer güçlüysen, para ve nüfuz sahibiysen bunlara sahip olmayanlara göre çok avantajlı bir durumdasın. En iyi avukatları tutabilirsin ve bu çok iyi avukatlar hukuk sistemi içindeki diğer aktörlerle iyi bir network’e sahip olurlar.
Trump’ın evinin basılması da bir güç oyunu aslında, hukukun üstünlüğüne saygı değil. Trump masum değil ama Demokratlar da kesinlikle masum değil. Muhafazakarlar ile aralarında yüzyıllardır bir güç mücadelesi var ve gücü elde etmek için iki taraf da gerektiğinde her türlü pisliği yapabiliyor ama Amerikalılar da sonuçta köken olarak Avrupalı olduğu için siyasi oyunlar çok daha alttan alttan, kibarca, ve maskeler takılarak yürütülüyor. Bizde bu tarz şeyler bodoslama olduğu için Amerika’daki siyasetin iğrençliğini anlayamıyoruz. Hukukun üstünlüğü var falan zannediyoruz.
Madem hukukun üstünlüğü var, neden her başkanın atadığı Supreme Court üyesine ve bu üyelerdeki cumhuriyetçi/demokrat oranındaki değişime göre kürtaj, lgbt, silahlanma gibi birçok konuda habire radikal değişimler oluyor? Belli ki hukukun üstünlüğünden çok çıkar gruplarının, hukuku kendi normlarını ve değerlerini üstün kılacak şekilde kullanması söz konusu. ABD’nin süpergüç olmasının en büyük sebepleri ise İkinci Dünya Savaşı’ndan en az zarar almış devlet olarak çıkması, ana kıtadan çok uzakta bulunması (coğrafi avantaj), teknolojik gelişmelere ve genel olarak üretime ve girişimciliğe önem vermesi, askeri güce çok yatırım yapması gibi sebepler vardır. Bunların da gerçekleşmesi için öyle hukukun üstünlüğüne inanmaya falan gerek yoktur. Az çok işleyen bir hukuk sistemi üstte saydığım sebeplerin faydasını görmek için yeterlidir. Bizim Türkiye gibi veya Meksika gibi kabile ve mafya ülkesine dönüşmediği sürece…
Türkiyenin şansızlığı hukukun üstünlüğünden önce rejim ve rejime bağlı partilerin rejimin projesinden dışarı çıkmamasıdır. Yani gerçek bir muhalefetin olmamasıdır. Türkiyede türkiyeyi dönüştürme, batı ekseninden iran eksenine döndürme projesi yürütülmektedir. Muhalefet aslında muhalefet değildir. Sadece mıhalefeti ele geçirmiştir. Sahi Deniz Baykala ne oldu? Muhsin Yazıcıoğluna ne oldu? Önce muhalefet dizayn edildi. Muhalefet kontrol altına alındıktan sonra tayyipçi müslümanlar ile rejimin dönüşümü gerçekleşti. Yani gerçek bir muhalefet olsaydı Türkiyeyi asla Avrupadan kopartamazlardı. Sadece muhalefeti değil, Atatürkü de dizayn ettiler. Eğer insanlar gerçek muhalefet gerçek Aatatürkçü, laik olsalardı partilerini terk ederlerdi. Partileri GÜÇLER AYRILIĞIN sonlandırıldığı referandumda hatalı pusulalalara itiraz etmedi. Demek ki sadece muhalefet partileri değil, bu partileri destekleyen insanlarda gerçek muhalefeti Laik Hukuk Cumhuriyete karşı yapmadı. Yani bizde iktidar ve muhalefet bir hareket etti. Yani adı konmamış koalisyon kurdular. Yani Tek adam rejimi arkasında siyasi birliği sağladılar. Zaten onlar akp ye dokunmadı, akp de chp ye dokunmadı. Bu şartlarda hukukun üstünlüğünü korumaya çalışanları gördük. Hukuk korudular diye Devleti korudular diye halk tarafından linç ediliyorlardı. Türkiyenin şansızlığı insanların hukuku savunanlardan nefret etmesidir. Gerçekten türkiyede insanlar hukuku savunanları cezalandırdı. Eğer ABD insanları hukuku savunanları cezalandırsaydı emin olun orada hukuk devleti olamazdı. Hukuk devletine insanların sahip çıkması gerekiyor. Yani hukuku hukukçu savunmayacak. Sanılıyor ki hakim ve savcı hukuku savunacak. Bu bir organizasyon. Organizasyonu sünnet düğünü organizasyonu da yapabilirsin, ki devletin öyle bir organizasyon olduğunu sananlar var, yani bir padişah gibi giyinmiş bir çocuk, herşey o çocuğun pipisi etrafında dönüyor. Sünnet düğünün bile kendi içinde bir hukuku var. Acaba biz organizasyonu yanlış mı anladık? Bize ortadoğunun organizasyonu derken sünnet organizasyonunu mu kakaladılar. Gerçi en azında yabancısı olmadığımız şey. Yok efendim hukukmuş, demokrasiymiş, anlamadığımız şeyler.