Devlet, ellerinde oyuncak oldu!  

İLKER DOĞAN | HABER ANALİZ

Türkiye’de el konulan lüks otomobillerin polis aracı yapılması birçok Avrupa ülkesinde de gündem oldu. Onlar da konunun ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Cevabını aradıkları soru şu; bir devlet nasıl olur da mahkeme kararı olmaksızın insanların lüks otomobillerine el koyup, polis aracı yapabilir?

Anlamakta zorlanıyorlar…

Brüksel’de yaşayan bir arkadaşımın, ortaokula giden oğluna Belçikalı sınıf arkadaşları bu konuyu sormuş. O da babasını telefonla arayıp bilgi istiyor!

Anlayacağınız, yine dünyaya rezil olduk!

Haberlerde okumuşsunuzdur; geçtiğimiz günlerde Comanchero çetesine yönelik operasyonda el konulan 21 lüks araç İstanbul Polisi’ne tahsis edilmiş. Beyaz kaplama çekilen ve üzerlerine ‘Polis’ yazılan otomobiller, bundan böyle İstanbul sokaklarının tozunu atacakmış! 21 aracın piyasa değerinin 100 milyon TL’nin üzerinde olduğu belirtiliyor. 

O araçlardan bazıları önceki gün Taksim’de sergilendi. Sosyal medyaya yansıyan görüntülere göre vatandaşlar da lüks otomobillere şaşkın şaşkın bakıp, ne olduğunu anlamaya çalışıyor.  

Sahipleriyle ilgili kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan o otomobiller Emniyet’e nasıl ve hangi gerekçeyle tahsis edildi, bilmiyoruz…  

Hadi diyelim hukuku es geçtiniz; mahkeme kararı olmaksızın o otomobilleri gasp ettiniz (ki bu yapmadığınız birşey değil) satın ve parazısı Hazine’ye aktarın. Polise tahsis etmek nedir? O otomobillerin bir farı 100-150 bin TL! Yıllık bakımları 20-30 bin lira! Bazıları normal polis araçlarının 5 katı yakıt harcıyor!  

O araçları Taksim’de sergilemenin amacı ne? Buradan nasıl bir fayda sağlamak hedefleniyor? Bütün dünyaya, “Biz hukuk tanımaz ve kişiler hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı bile olmaksızın malını gasp eder ve böyle sergileriz!” mesajı mı verilmek isteniyor.

Devlet dediğimiz aygıt böyle mi çalışır? Anayasa yahut hukuk, devleti bağlamaz mı?

Deli bir değil ki bağlayasın, ölü bir değli ki ağlayasın!  

Meseleyi sadece 21 lüks aracın gasp edilip sergilenmesi olarak düşünmeyin; devletin ne hale geldiğini göstermesi açısından bu sadece bir örnek… Bunun gibi onlarcasını bir çırpıda saymak mümkün. 

AYM’nın Can Atalay kararı mesela… AYM, ‘İhlal var’ diyor. AYM kararı bağlayıcı, Atalay’ın derhal bırakılması lazım ama Yargıtay, ‘İhlal var’ diyen AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuyor ve AYM’nin kararınının uygulanmasını engelliyor… Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk bu; ülkenin çivisi çıkmış…

Sabiha Gökçen’in 2. pistinin açılış töreninde ülkenin cumhurbaşkanı, işadamından açıktan rüşvet istiyor! Latife falan değil o; Ali Sabancı, ‘150 uçak daha alacaklarını’ söyleyince, “Bunların ne kadarı bize?” diyor. Tıpkı yıllar önce internete düşen rüşvete dair ses kayıtlarında olduğu gibi…

Erdoğan’ın özellikle büyük çaplı işlerde ‘komisyon’ aldığını bilmeyen mi var? 

CHP lideri Özgür Özel şehit cenazesinde saldırıya uğruyor; ülkenin Cumhurbaşkanı provokatörlere destek veriyor ve “Bu millet kimin kim olduğunu gayet iyi biliyor. Herkese yol geçen hanı demiyor.” diyor…  

İktidarın küçük ortağı MHP’nin lideri Bahçeli, ana muhalefet partisi liderini, “Aklını başına al yoksa sokağa bile çıkamazsın!” diyerek açıktan tehdit ediyor.  

Eski Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay’ın, Falyalı ailesinden yargıdaki işlerini ‘halletmek’ için 50 milyon dolar rüşvet aldığı ortaya çıkıyor; kimseden ‘tık’ yok! Muhalefetin bile ağzını bıçak açmıyor…  

Aynı bölgede iki gece üst üstü yapılan saldırılarda 12 asker şehit düşüyor ama Türkiye bu rezaletteki ihmal iddialarını konuşmak yerine CHP’nin, rejimin terör bildirisine neden imza atmadığını tartışıyor.  

Buca’daki Belenbaşı Köyü’nde yıkılıp tekrar inşa edilen ilkokula 12 Eylül darbesi sürecinde Diyarbakır Cezaevi’nde yüzlerce kişiye işkence yapan ve onlarca kişinin ölümünden sorumlu tutulan komutan Esat Oktay Yıldıran’ın ismi veriliyor.  

TÜGVA’lılar, Kadir Has Üniversitesi’nde, “Ayakkabılarınızı ayakkabılığa koyun. Koridorda 20 tane ayakkabı görmek istemiyorum.” diyen akademisyen Zeliha Sayın’ı hedef gösteriyor. Sayın derhal Emniyet’e ifadeye çağırılıyor…  

Bir kulüp başkanı kararlarını beğenmediği için sahaya inip hakem yumrukluyor; bir başkası takımını sahadan çekiyor…  

Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu bir motokuryeyi ezerek ölümüne neden oluyor ancak gözaltına bile alınmıyor. Görüntülere rağmen maktülün ailesine ise olayın ‘intihar’ olduğu söyleniyor…  

Sözün özü; adaleti öldürdüler ülkede ve devlet yıkıldı… Koca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün kurum ve kuruluşlarıyla yerle bir oldu!

Millet, enkazın altında olduğunu ne zaman fark edecek; bunu da zaman gösterecek…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin