Yasa gereği sadece istisnai durumlarda uygulanması gereken ‘kamulaştırma’ AKP döneminde genel uygulama haline getirildi. 14 Ekim tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan Sanayileşme İcra Komitesi’nin, risk gördüğü takdirde, ülke için kritik öneme sahip şirketlere, ulusal güvenlik gerekçesiyle el koyabileceği ortaya çıktı.
14 Ekim 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 68 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde yerli üretimin ve teknolojik kabiliyetlerin geliştirilmesini sağlamak, üreticilerin yatırım, üretim ve finansman süreçlerini kolaylaştırmak üzere kısa adı SAİK olan Sanayileşme İcra Komitesi’nin kurulmasına karar verildiği duyuruldu.
Kararnamede, Başkanlığını AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapacağı Komite’nin görev ve yetkileri de sıralandı. Kararname’de Komitenin görev ve yetkilerinin sıralandığı 4’üncü maddenin e bendi, “Devlet artık istediği her şirkete el koyabilir” yorumlarına ve endişelere neden oldu.
- Madde’nin e bendinde şu ifadelere yer verildi: Ülke için kritik öneme sahip şirketlerin ortaklık yapılarında, yurtiçi üretimin sürekliliğini ve ulusal güvenliği riske atabilecek değişikliklere ilişkin yapılacak işlemler konusunda karar almak.
YABANCI ORTAKLIK
Başkent Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Uğur Emek, tartışmalara neden olan kararnamedeki bu maddeyi Sözcü’ye değerlendirdi.
“e” bendindeki ifadenin çok net yazılmadığını vurgulayan Prof. Dr. Emek, “Bu kararnameyle devlet riskli gördüğü şirkete el koyabilir, bana sat diyebilir.” dedi.
Kararnamede amacın yerli üretimin ve teknolojik kabiliyetlerin artırılması olarak gösterildiğini kaydeden Emek, “Kararnamenin ideal bir biçimde uygulandığını varsaydığımızda, bu amaç çerçevesinde yerli üretimdeki bir faaliyette bir şey yapmaması gerekiyor. Ancak yabancı ortaklık söz konusu olduğunda devreye girmesi gerekiyor. Risk gördüklerinde de bir karar alınması öngörülmüş. Bu kararda “Yabancı ortağı sokma” diyebilirler. Şirket satmakta ısrar ettiğinde, “Varlık Fonu’na alıyorum” diyebilirler.” diye konuştu.
EL KOYMA ETKİSİ
“Varlık Fonu’na alıyorum” dediği zaman fiyatlandırmada kritik bir sorun yaşanabileceğini belirten Prof. Dr. Uğur Emek, şöyle devam etti: “Devlet benim anlaştığım fiyattan alırsa benim için sorun yok. Ama ben 100 milyona anlaşmışken, 50 milyona, 30 milyona alıyorum, derse bu benim mülkiyet hakkıma müdahale anlamına gelir. bu kamulaştırma, devletleştirme, el koyma etkisi yaratır. Burada cümleden anlaşılıyor ki, şirket normal faaliyetini sürdürürken bir müdahale öngörülmüyor. Ancak ortaklık yapısında bir değişiklik yapmaya kalktığımda devreye girilecek. İzlemeye alacaklar ve bir karar verilecek. Yapabilirsin ya da yapamazsın diyecekler.
Bunun örnekleri var. ABD’de uygulanıyor, özellikle Çin’e karşı, ABD böyle bir önlem aldı. Çinlilerin doğrudan yabancı sermaye girişine izin vermiyorlar Amerika’da. Kararname bu niyetle hazırlanmış gibi duruyor.
Dünyada bir trend var. Ticaret savaşlarının başlamasına neden olan Çin’in sanayileşme politikası var. Çin Devleti, kendi şirketlerine, yabancı şirketleri satın alsın diye, para veriyor. “Gidin satın alın ve ordaki teknolojiyi bana getirin”
Mesela Çinli Midea Group, dünyanın en büyük sanayi robotu üreticisi Alman Kuka’yı satın aldı, Almanya ayağa kalktı. Bizimkilerin de bu kararnameyle bir yetkilendirmesi olmuş. Yani risk görülen şirketleri yabancı bir şirket almaya kalktığında bunu izleyelim diye bir karar alınmış.”