Derdi derman zannetmek

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Bahsedeceğim konuşma yeni değil. Yaklaşık 4 yıl önce yapılmış. ATO Congresium’da düzenlenen ‘HAK-İŞ 5. Uluslararası Kadın Emeği Buluşması’nda yapılmış.

Kürsüye gelen Hatice Güngör isimli kadın, yazdığı mektubu canlı olarak katılımcılara okuyor. Dinleyiciler arasında Tayyip Erdoğan ve Emine Hanım da var. Sunumu yapan hanımefendi bu program dışı konuşmayı Hak-İş Başkanı’nın onayıyla yaptıklarını belirttikten sonra kürsüye çağırıyor işçi Hatice Hanımı.

İşçi kıyafetleriyle kürsüye gelen Hatice Güngör oldukça duygusal bir konuşma yapıyor ve konuşmasını şu cümlelerle bitiriyor:

“Benim iki tane yavrum var. Bu yavrularıma herkes annelik yapabilir ama güzel yurduma, İslam’a, insanlığa herkes güzel hizmet edemez. Çok şükür hayalim gerçek oldu. Allah’ıma şükürler olsun ki mektubumu Rabbim sizlere doğrudan okumamı nasip etti.”

Salondakiler ile beraber Tayyip Erdoğan da duygulanıp ağlamaya başlıyor.

“Devam ediyor Hatice Hanım: “Sayın Cumhurbaşkanım sizi çok seviyor ve çok değer veriyoruz. Mektubumdaki duamı tekrar etmek istiyorum. Allah’ım Cumhurbaşkanımıza hayırlı, uzun ömür ver. Hizmetlerini tamamlamasını nasip et. Ülkemizin, insanlığın ve İslam âleminin ona ihtiyacı var. Şayet buna ömrü vefa etmeyecekse ve benim ömrüm var ise Rabbim lütfen benim ömrümü ona ver. Ömrüm size annenizin ak sütü gibi helal olsun…”

Problemin kendisini çözüm sanmak…

Doğu toplumlarında top yekûn ifsadın en önemli sebeplerinin başında geliyor sanırım.

Hastalığı şifanın kendisi olarak gören birine derman kâr eylemiyor ne yazık ki… 4 yıl önce yapılan bu konuşma için şöyle denebilir:

O vakit henüz 15 Temmuz gibi olaylar yaşanmamış, ülkenin tüm dikişleri henüz atmamıştı.

AKP ve Erdoğan iktidarı özellikle İslam âlemi için kendilerini bir rol model olarak sunmaya devam ediyordu.

Ama o köprünün altından çok sular aktı ve başta özgür dünya olmak üzere, Arap ve Ortadoğu toplumları dahi bu illüzyona artık kanmıyor.

Elazığ’da yaşanan deprem sonrası ortaya çıkan manzara hakkında çok şeyler yazıldı çizildi.

Enkaz altından çıkarılması gereken depremzedenin Erdoğan’ın gelişine denk getirilmesi için saat boyu bekletilmesi, Suriyeli gencin kahramanlaştırılması, deprem yardımlarını yaparken siyasi hareket edilmesi vesaire..

Havuzun kurgulu yaptığı haberlerin dışında pek çok depremzedenin meseleyi kadere havale edip, devlete ve Erdoğan’a duacı olması ülke insanının nasıl bir algı muhasarası altında olduğunun da en bariz göstergesiydi.

Deprem vergileri adı altında toplanan paranın nereye gittiğini sormanın hainlik sayıldığı, Kızılay’dan fışkıran pisliklerin görülmediği korkunç bir tablonun tam içindeyken, bu tablonun sorumlularını çözüm adresi olarak görmek sadece travma yaşamakla izah edilmez zannediyorum.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Başka bir video izledim az önce.

Yaşlı bir teyze…

Belli ki ciğeri yanmış.

Öz evladı sıkıntılardan dolayı kendisini ateşe verdi. Ve Maalesef vefat etti.

AKPliler olayı “Ucuz şov” olarak nitelerken acı anne konuşuyor:

“Oğlum çocuklarını bıraktı gitti kendi kendini yaktı.” Diyor ve ekliyor; “Parasızlıktan, açlıktan çocuğum gitti kendini yaktı. Paraları yoktu pulları yoktu, yiyecek ekmekleri yoktu. Boyacıydı iş bulamıyordu.”

Parasızlık, açlık, işsizlik…

Bu durumda olan bir toplum kimi suçlar sizce?

Anne acılı, annenin ciğeri yanıyor belli.

“3 çocuğu var. Onlara da biz bakacağız. Babası gitti ben bakacağım.” Diyor sonra.

Tam bu sırada kameranın dışından biri sufle veriyor yaşlı kadına: “Erdoğan Erdoğan…”

Ve yaşlı kadın devam ediyor:

“Ciğerim, Erdoğan’ım seni anlından öperim yavrum. Allah eksiltmeye seni, daima başımızda kalasın! Eğer bize yardım edersen çok memnun olurum..”

Görüntülerde olmayan ama sesi duyulan kişi, merhumun ablası Yıldız Ergüder…

O da kardeşinin geçim sıkıntısı yaşadığını ifade ediyor ve “iş bulamıyordu, en son 20 lira sigara parasını ben verdim!”

Tuhaf bir paradoks bu.

Öyle bir çıkışsızlık ve çaresizlik durumu ki, sorunun kendisine çözüm melcei olarak müracaat etmekten başka çıkış yolu görünmüyor.

Dikkat buyurun, devletten ya da yetkililerden değil, doğrudan Erdoğan ve saraydan yardım isteniyor. Çünkü birkaç senedir bu ülkede çözümün tek yolu olarak bu sistem işliyor. Şarkıcı kocasının telefonundan oyun aplikasyonunun silinmesi için de Erdoğan’a müracaat ediyor, hapis cezası almış mafya lideri ülkeden kaçmak için de…

Böylesi bir topluma kızmak mı lazım, acımak mı karar veremiyor insan!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin