YORUM | M. NEDİM HAZAR
Depremin travmatik etkileri her geçen gün biraz daha azaldıkça işlenen cinayet boyutundaki kabahatler de birer birer ortaya çıkıyor.
Sadece skandal değil aynı zamanda onbinlerce hayatı mal olan büyük ihmal ve suçlar söz konusu.
Hemen örneklendireyim.
Bursa Milli Eğitim Müdürlüğü afili bir reklam klibi yayınladı.
Bizzat Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in de Meslek Liselerinde üretildiğini iddia ettiği, afet çadırı, uyku tulumu gibi malzemelerin üretim ve dağıtım aşamalarını anlatan bir filmdi.
Klipte iktidarın büyük ve vefakar eğitimcilerinin Bursa meslek liselerinde hazırlanan çadırları deprem bölgesine gönderdiği söyleniyordu.
Yine yayınlanan klibe göre Bursa Ömer Halisdemir Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde atölyeler kurulmuş, metal aksamlarının üretimi bu okuldaki atölyelerde, kumaş malzemesi ise Osmangazi Borsa İstanbul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin atölyelerinde dikilmiş, AFAD standartlarında üretilen 410 adet afet çadırı tırlara yüklenerek 22 Şubat’ta Bursa’dan deprem bölgesine gönderilmişti.
Ne kadar muhteşem ve göz yaşartıcı bir organizasyon değil mi?
İşin iç yüzü sonra ortaya çıktı.
Bir rezillik ki sormayın.
Bir kere, ne Ömer Halisdemir Meslek Lisesi’nde metal aksamı üretilmiş, ne de Borsa İstanbul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde kumaşları dikilmişti.
Büyük bir palavra sıkıyordu MEB ve bakan da buna alet oluyordu.
İşin aslını biliyor muydu, emin değilim. Kimsenin günahına girmek istemem.
Ancak halen açılmış bir soruşturma filan olmadığına göre, bile isteye böyle bir palavraya alet olduğu hissi oluştu bende.
Bir kere Bursa’da çadır filan yapmamış kimse.
Başkalarından parayla alınan çadırların üzerine MEB logosu basmışlar.
Hadi buna şark kurnazlığı deyip geçelim.
Ancak meselenin cinayet boyutunda bir suç var ortada.
Eğitim İş Bursa Şubesi, basın toplantısı düzenleyerek skandalı açıkladı.
Kendileri çadır filan üretmedikleri gibi Gaziantep’ten almış çadırları Bursa Milli Eğitim yetkilileri.
Tamam buna da eyvallah dedik.
Kahramanmaraş ve Hatay…
Depremin yerle bir ettiği iki bahtsız şehir.
Gaziantep’e uzaklıkları bir saat bile değil.
Bursa MEB parasını verdiği çadırları hemen oradan, alır almaz bu iki şehre yollamıyor.
Önce Bursa’ya getiriyorlar.
Burada günlerce bekletiliyor.
Ardından hepsine MEB logosu dikiliyor…
Sonra deprem bölgesine alay-ı vâlâ ile yolluyorlar.
Aradan geçmiş 15 gün.
Böylesi bir vicdansızlık ne görülmüş ne de duyulmuştur.
Daha beteri de var maalesef.
Ve maalesef siyasal İslamcıların kötülük eşikleri her geçen gün daha yukarılara çıkıyor.
Yine çadır, yine skandal.
Ve elbette yine ne sorumlu var, ne istifa eden, ne de utançtan yüzü kızaran.
Bursa MEB’in işlediği cinayetin çapı 410 çadırdı.
Bu seferki çok daha korkunç…
Hem rakamsal hem de netice olarak.
129 ülkenin üye olduğu, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (IFRC), 350 milyon üyeli devasa bir kuruluş.
Deprem sonrası Kızılay onlara da yardım çağrısında bulunuyor.
Paradan uyku tulumuna kadar her şey var bu yardım paketinde.
Barınak, yiyecek, su, zihinsel ve fiziksel sağlık hizmetleri, nakit yardımı…
Yapılan yardımın haddi var hesabı yok.
Milyonlarca dolarlık malzeme ve bir o kadar nakit para akıtılıyor Kızılay’a.
Kızılay ise o sırada AHBAP üzerinden vurgun ile meşgul.
Gelelim en rezil bölüme…
Çinliler Türk yetkililerin ne kadar vurguncu olduklarını bu deprem vesilesiyle öğreniyorlar.
Çinliler tam 53 ton çadır yolluyor, elliüç ton.
Sayıya vurduğumuzda yaklaşık 20 bin çadır demek.
82 kişilik de kurtarma ekibi yolluyorlar.
Gelen battaniye, sağlık yardımlarının haddi hesabı yok.
Ama gelin görün ki bu yardımların akıbeti belli değil.
Kim kullandı, kim iç etti, kime peşkeş çekildi, kimin deposunda gizli bilinmiyor.
Fareler mi kemirdi acaba?
Hangilerinin üzerine logo basılıp AHBAP’a satıldı, o bile belli değil.
Sorumlu bir tek kişi yok.
Bir kişi için bile soruşturma açılmıyor.
Millet deprem bölgesinde perişan.
İçecek su bulamıyorlar.
Saray iktidarı gelen yardımları iç edebilecek kadar vicdansız.
Bu kadar haram, çürümüşlük, yolsuzluk bu gemiyi batırır arkadaşlar.
Bunu nereden anlıyoruz.
Farelerin gemiyi terk etmeye başlamasından.
Bana inanmıyorsanız Nagehan Alçı’nın son açıklamalarına bakınız…