Deniz Kuvvetlerinin en karanlık günü: 15 Temmuz

Araştırmacı-gazeteci Ece Sevim Öztürk, youtube kanalında yayınladığı video ile 15 Temmuz gecesi Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda yaşananları madde madde iddianemelerdeki ifadeler ve tutanaklar ışığında anlattı. 15 Temmuz günü saat 14:00 başlayıp gecenin ilerleyen saatlerine kadar yaşananları sıralayan Öztürk şu önemli tespiti yaptı:

“15 Temmuz’un ardından dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu ile Donanma Komutanı Oramiral Veysel Kösele kahraman ilan edildi. Ancak iddianamelerin eklerine koyulan 2500 civarındaki ifade tutanağı, gemilerin jurnal kayıtları, Deniz Kuvvetleri ve Donanma Harekât merkezlerinin ceride ve jurnalleri tek tek incelendiğinde gerçeğin hiç de öyle olmadığını ortaya çıkmıştı.”

İşte o video;

***

MADDE MADDE DENİZ KUVVETLERİNİN EN KARANLIK GÜNÜ

14:00

1. Deniz Kuvvetlerinin en karanlık günü öğle saatlerinde başladı.

2. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu ve Donanma komutanı Veysel Kösele Heybeliada’daki Deniz Lisesi mezuniyet töreninin hemen öncesinde sürpriz bir toplantı yaptılar.

3. Faaliyet programlarında olmayan ve yaklaşık 1,5 saat süren bu toplantının içeriği halen bir sır gibi saklanıyor.

4. Sanıkların yüz ifadelerini dahi sorgulayan savcılar ise şimdiye kadar bu toplantı ile ilgili hiçbir inceleme ya da soruşturma yapmadılar. Hatta darbe davalarında konunun incelenmesi yönündeki taleplerin tamamı otomatik olarak reddedildi.

5. İfadesini vermek için savcılığa bile gitmeyen Bülent Bostanoğlu, Cumhuriyet Savcısının bizzat makamına gelerek aldığı ifadede; annesine yaptığı ziyarete dahi değinmiş ancak nedense bahse toplantıyı ve içeriğini gizlemişti.

17:30-1930

6. Heybeliada’daki törenin ardından İstanbul’a dönen Bostanoğlu emir subayı ile birlikte önce annesinin Ataköy’de bulunan evine, daha sonra 19.30 sıralarında düğün için Yeşilköy’deki Çınar Otel’e geçti. Düğünün hemen öncesinde emir subayını bölgedeki en yakın alışveriş merkezine gönderdi ve kendisini burada beklemesi emretti.

7. 19.30 sıralarında verdiği bu tuhaf emrin gerekçesini İfadesinde şu sözlerle açıklıyordu.

7.1. “…Güvenliğimiz nedeniyle ve darbeciler tarafından tesirsiz hale getirilmemek için, emir Subayımın özel program kapsamında düğünde bana refakat etmediği izlenimini darbeci hainlere verdik. Ancak emir Subayım ile buluştuk, sonra bir kısım telefon görüşmelerini emir Subayım yaptı, ancak güvenli gördükten sonra benim yanımda olduğunu söyleyip telefon görüşmelerini yaptım ve darbenin önlenmesi için talimatları verdim. …”.

8. Darbeciler tarafından tesirsiz hale getirilmemek bahanesiyle 19.30’dan itibaren plan yapmaya başlayan Bostanoğlu o gece darbe yapılacağını nereden biliyordu.

9. Bu kritik bilgiye rağmen gerekli tedbirleri almak yerine neden düğüne katılmayı tercih etmişti.

10. Herkesin gördüğü bu açık çelişkiler savcı ve hakimler tarafından dikkate alınmıyor, duruşmalarda bile sorgulanmasına izin verilmiyordu.

11. Veysel Kösele de Bülent Bostanoğlu gibi yine bir düğün maksadıyla İstanbul’a, Fenerbahçe Subay Orduevine geçmiş ve emrindeki gemilerin seyre kalktığını öğrenmesine rağmen hiçbir şey yapmadan saatlerce burada beklemişti.

12. 15 Temmuz gecesi Karadeniz’de 1, Marmara’da 13, Ege’de 7 ve Akdeniz’de 8 olmak üzere toplam 29 savaş gemisi diğer bir ifadeyle donanma muharip gücünün yaklaşık %70’i “Terör Saldırısı İhbarı” ile seyre kaldırıldı.

13. O gece seyre kalkmanın darbeye destek olma anlamı taşıması bu gemilerde görev yapan binlerce kişiyi doğrudan şüpheli durumuna düşürmüştü.

14. Foça’da seyre çıkan gemilerin tüm personeli savcı tarafından sorgulandı ve gemi komutanlarının tamamı doğrudan sanık oldu.

15. Gölcük’te, Donanma Komutanlığı buna izin vermedi ve şüpheli listesini kendisi hazırladı.

16. Böylece, o gece seyre kalkan gemi personelinden sadece listeye adı konulanlar sanık sandelyesine oturtuldu.

17. Aksaz’da ise neredeyse hiç soruşturma yapılmadı.

18. Peki ama bu listeler nasıl hazırlandı? Yanyana seyre kalkan ve aynı fiilleri yapan herhangi iki gemiden birinin personeli sanık olurken diğeri nasıl ve neden kahraman ilan edildi? Bu sorunun cevabını Deniz Kuvvetlerinin en kritik davası olan Gölcük Donanma davasını inceleyerek bulmaya çalışacağız.

19. Öncelikle o gecenin ve sonrasındaki sürecin baş aktörlerine ve aralarındaki hiyerarşik ilişkiye göz atalım.

19.1. En tepedeki isim dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral BÜLENT BOSTANOĞLU.

19.2. İki numaralı isim ise dönemin Donanma Komutanı Oramiral VEYSEL KÖSELE.

19.3. Kösele’nin emrindeki amirallerden biri Donanma Karargahının idari işleyişinden sorumlu olan Donanma Kurmay Başkanı Tuğamiral YALÇIN PAYAL, diğeri ise savaş gemilerinden sorumlu olan Harp Filosu Komutanı Tümamiral İSKENDER YILDIRIM.

19.4. İSKENDER YILDIRIM’ın altında 3 amiral bulunmakta. Bunlar; Kuzeydeki Filonun komutanı Tuğamiral AYHAN BAY, Güneydeki Filonun komutanı Tuğamiral NAZMİ EKİCİ ve Batıdaki Filonun komutanı Tuğamiral YAŞAR ÇAMUR’dur. Foça iddianamesi kapsamında tutuklu bulunan YAŞAR ÇAMUR, o gece Gölcük bölgesinde faaliyette bulunmadığı için donanma iddianamesinde yer almıyor.

19.5. Bu filoların emrinde görev yapan ve 15 Temmuz gecesinde gemileri seyre kaldıran komodorlar ise Kur.Alb. ÖNDER ÖNGÖR ile davanın müştekileri arasında yer alan Kur.Alb. LEVENT KERIM UÇA ve Kur.Alb. AYKAR TEKIN’dir.

21:00

20. Marmara bölgesindeki gemilerde hareketlenme Tuğamiral AYHAN BAY’ın saat 21.00 sıralarında başlattığı telefon trafiği ile kendini gösterdi.

21. Bu esnada;

21.1. Yavuz Fırkateyninde bulunan Komodor LEVENT KERIM UÇA, Deniz Lisesi mezuniyet Töreni görev grubunun komutanı olarak emrindeki 4 gemi ile birlikte Gölcük Limanına doğru dönüş yolunda,

21.2. 1 gemi İstanbul Tersanesinde limanda,

21.3. Bölgedeki diğer gemiler ise Gölcük Limanında bulunmaktaydı.

22. AYHAN BAY, önce emrindeki komodor ÖNDER ÖNGÖR’’ü aradı ve Ankara’dan gelen bir sabotaj ihbarı nedeniyle Gölcük Limanındaki gemileri emniyete almak üzere seyre kaldırmasını emretti.

23. Ardından direk olarak GÖKSU, GÖKOVA ve BÜYÜKADA gemilerinin komutanlarını arayarak aynı emri onlara da verdi.

24. Bu telefon trafiği, o sırada Gölcük’e dönüş yolunda olan Yavuz Fırkateyni’nin komutanı ve bu görev grubuna komuta eden Komodor LEVENT KERİM UÇA’yla devam etti. Saat 21.30 sıralarında gerçekleşen telefon görüşmesinin hemen ardından emrindeki gemileri geri döndüren LEVENT KERIM UÇA, Gölcük limanında bulunan TUFAN hücumbotunu da arayarak, komutanı izinde olan bu geminin yetkili olmayan bir subay tarafından kaldırılmasını emretti.

25. Ayhan Bay’ın yaptığı diğer bir telefon görüşmesindeki muhatabı Aksaz’daki komodor AYKAR TEKIN’di. NAZMI EKICİ’nin izinde olması nedeniyle güneydeki filonun komutanlığına vekalet eden AYKAR TEKIN, sabotaj bilgisini izindeki komutanı NAZMI EKICI ile paylaştı ve ardından o sırada MARMARA, EGE ve AKDENİZ’de bulunan 9 gemi seyre kaldırıldı.

26. Aynı saatlerde, Gölcük Limanı Deniz Askeri Yasak Sahası içerisinde kimliği belirsiz iki yüzücünün tespit edilmesi sabotaj beklentisinin artmasına neden olmuştu. Davanın müştekileri arasında yer alan Yalçın Payal bu olayın hemen sonrasında Gölcük Deniz Üssündeki Sabotaja Karşı Koyma Tedbirlerinin artırılması emretmişti. Sabotaja Karşı Koyma konusu önemli idi, çünkü Savcılık; gemilerin seyre kaldırılmasına neden olan bu hususun gerçeği yansıtmadığını, asıl gerekçenin Darbeyi Desteklemek olduğunu iddia ediyordu. Ancak iddianamedeki kritik müştekilerden birisi olan Yalçın Payal’ın SABKOR konusundaki rolü görmezden geliniyordu.

27. KEMALREIS fırkateyni tarafından saat 22.15 sıralarında tespit edilen bu 2 yüzücü hakkında bugüne kadar hiçbir soruşturma yapılmadı. Birisi Yalova Eğitim Merkezi Komutanlığı’nda görevli memur olmak üzere 2 sivil vatandaş olduğu anlaşılan bu şahıslar; balık tutarken teknelerinin rüzgârdan dolayı battığını iddia ettiler. Daha önce örneğine rastlanmayan bu hadisenin, hava durumunun mevsim normallerinde seyrettiği bir temmuz akşamı yaşanması olayın üzerindeki şaibenin artmasına neden oldu. Ancak Deniz Kuvvetleri Bilirkişi Heyeti, Donanma İdari Tahkikat Heyeti ve Cumhuriyet Savcısı konuyu hep kapatmayı tercih ettiler.

28. Saat 19.30’da darbecilerden korunmak için Emir Subayı’na “yanımda durma, en yakın alışveriş merkezinde benden haber bekle” diyen Bülent Bostanoğlu, olaylardan ilk defa saat 22.23’te haberdar olduğunu ve bunun üzerine emir subayı ile buluşup düğünü süratle terk ettiğini ve kendisini takip eden darbecilere yakalanmamak için İstanbul sokaklarında dolaşmaya başladığını söylüyordu.

29. Hikayesini hayali bir darbeci grubundan kaçış üzerine kurgulayan Bostanoğlu’nun ortaya attığı bu iddia ile ilgili şimdiye kadar hiçbir somut delile ulaşılamamıştır.

30. O saatlerde Fenerbahçe Orduevinde bulunan Veysel Kösele’nin savcılık ifadesinde Donanmada yaşanan gelişmelerden tam olarak saat kaçta ve nasıl haberdar olduğuna dair net bir bilgi bulunmuyor. Anlaşılan o ki savcı da merak edip bu kritik bilgiyi öğrenme gereği duymamış.

31. Ancak Yalçın Payal’ın ifadesi incelendiğinde Kösele’nin olaylardan saat 21.30 sularında haberdar olduğu anlaşılıyor. Kösele’nin ilk reaksiyonu ise Orduevi yerleşkesi içerisindeki ağaçlık alanda saklanmak oluyor.

32. Hem Donanma Komutanı hem de Kuvvet Komutanı adete sözleşmişçesine olaylar karşısında benzer reaksiyonları gösterdiler. Biri floryadaki bir otoparkta diğeri orduevindeki ağaçlık alanda saklanarak sessiz ve tepkisizce beklediler.

33. Telefonunu saat 23.11’de kapatarak kendini adeta ulaşılamaz hale getiren Bostanoğlu, uzun bir süre Florya’daki bir İSPARK’ta saklandığını ve gelişmeleri emir subayının telefonundan takip ettiğini söylüyordu.

34. Donanma Komutanı Kösele’de yine benzer bir politika izlemiş, direktif almak için kendisine ulaşmaya çalışan personeline karşı ayrımclık yaparak sadece seçtiği kişilerle irtibat kurmuş, Önder ÖNGÖR başta olmak üzere bir çok kişinin izole edilmesini emretmişti.

23:45

35. Marmara denizinde seyre kaldırılan son gemi onarım maksadıyla İstanbul tersanesinde bulunan BORA hücumbotuydu

36. Saat 23:45’te Komodor Aykar TEKİN’in onayı ile kaldırılan bu gemi ile birlikte bölgede seyir halinde toplam 13 savaş gemisi bulunmaktaydı. Bunlardan 5’i LEVENT KERIM UÇA’nın, 4’ü ÖNDER ÖNGÖR’ün, 3’ü direk olarak AYHAN BAY’ın emriyle ve kalan 1 gemi ise AYKAR TEKİN’in onayı seyre kalkmıştı ya da denizde tutulmuştu. BOSTANOĞLU’nun güvenilir komodor olarak lanse ettiği AYKAR TEKİN’in muvafakatı ve emriyle o gece ayrıca EGE ve AKDENİZ’de 8 savaş gemisi daha seyre kalkmıştı ancak bu durum hiçbir şekilde dava konusu yapılmadı.

37. Saat 23’den itibaren Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından yaklaşık 1 saat arayla iki açıklama yapılmış ve yaşananların bir kalkışma olduğu ilan edilmişti.

38. Sabotaj tehdidi ihbarıyla Marmara Denizi açıklarına doğru intikale devam eden gemiler için söz konusu açıklamalar cevap bekleyen birçok soruyu da beraberinde getirmişti. Ancak bu soruların birinci derece muhatapları olan Bostanoğlu ve Kösele, 15 Temmuz gecesinin o en kritik anlarında adeta sessizliğe bürünmüşlerdi.

01:00

39. Bölgedeki gemilerin İzmit körfezinden çıkıp Marmara denizine ulaştıkları dakikadan itibaren denizdeki olaylar farklı bir boyuta taşınmış bazı hadiseler tesadüf denilemeyecek kadar eş zamanlı olarak yaşanmıştı.

40. Gemilerin Marmara denizine ulaşması ile birlikte Bostanoğlu’nun telefonunu açması ve Kösele’nin orduevini terk etmesi bu eş zamanlı reaksiyonlardan sadece birisiydi.

41. Bostanoğlu, o gece, emir komuta hiyerarşisindeki tüm isimleri atlayarak Berke URAZ ve Aykar TEKİN başta olmak üzere toplam 4-5 kişi üzerinden olaylara müdahale etmeye çalışmıştı. Yanlızca seçtiği kişilerle iletişime geçmiş ve kendisine bir şekilde ulaşıp direktif isteyen personeline cevap dahi vermemişti.

42. O gece, Donanma muharip gücünün yaklaşık %70’i seyirdeydi ve Bostanoğlu bu donanmayı bir binbaşı üzerinden verdiği direktiflerle yönlendirmeye çalışıyordu. Ancak gelen direktifleri teyit etmeye çalışan gemi komutanları dahil bir çok personelin açıklama taleplerini cevapsız bırakıyordu.

43. Berke URAZ isimli bu binbaşı ise yine ilginç bir şekilde sadece seçtiği gemilerle irtibata geçmiş, diğerlerini adeta dışlamıştı. Tüm bu çelişkili hareketlerin doğal sonucu olarak denizdeki durum daha da karmaşık bir hal almıştı.

44. Veysel KÖSELE’de benzer bir politika izlemiş, Donanma harekât merkezini arayıp tüm komodor ve gemi komutanlarının telefon numarasını almasına rağmen sadece Hamdi Toker, Levent Kerim UÇA ve Haluk Baybaş gibi isimlerle irtibat kurmuş ve kendilerini tembihleyerek kimseye bilgi verilmemesini emretmişti. Direktif isteyen personeline kendisinden haber gelene kadar beklemesini söylemiş ancak bir daha dönüş yapmamıştı.

45. Görünen o ki: Öğle vakti Heybeliada’da yaptıkları gizemli toplantıdan sonra Bostanoğlu ve Kösele aynı olaylara benzer reaksiyonları gösteriyorlardı.

45.1. İkisine de özel olarak seçtikleri kişiler dışında kimse tarafından ulaşılamıyordu.

45.2. İkisi de direktif verirken “kimseye bir şey söylemeyin” diye tenbih ediyordu.

45.3. İkisi de astlarının tamamını kapsayacak şekilde emir vermiyorlardı.

45.4. İkisi de bir şekilde kendilerine ulaşma imkânı bulan olursa onlara da sadece “benden emir bekleyin” diyor ama ertesi gün 09.06’ya kadar da hiçbir emir vermiyorlardı.

46. 13 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzaladığı, 14 Temmuz’da Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve kamuoyunda “Yeni EMASYA” olarak bilinen İç Hizmet Kanunu’nun 21’inci maddesi kısaca şöyle diyor:

“Emirler bir silsile takip edilerek verilir. Acil durumlarda bu sıraya riayet edilmeden verilirse amir atlanmış olan kademelere en kısa zamanda bilgi verir. Ve böyle bir emri alan ast da kendi amirini haberdar eder.”

47. Bostanoğlu da Kösele de en temel askerlik kurallarından biri olarak kanunda yer alan hükmü yok saymışlardı. Aralarında daha mesleğinin başında bulunan genç subay ve astsubayların da bulunduğu birçok sanığı “emir-komuta hiyerarşisi dışında hareket etmek” ile suçlayan savcılar Bostanoğlu ve Köselenin bu kanun dışı hareketlerini görmezden geliyorlardı.

48. Bostanoğlu’nun darbe karşıtı açıklamasının CNN Türk ekranlarında yayınladığı saatlerde, Veysel KÖSELE ani bir kararla orduevini terk eder ve Yavuz Fırkateynine komuta eden Levent KERİM UÇA’yı arayarak kendisini almak üzere adalar bölgesine yaklaşmasını, ancak bu olayın gizli kalmasını emreder.

49. Yine aynı saatlerde, Kocaeli Valisi Hasan Basri GÜZELOĞLU, Veysel Kösele’yi arar ve Kocaeli’ye davet eder. Bölgenin en kıdemli komutanı olması nedeniyle Kocaeli Garnizonunun da komutanı olan Veysel Kösele‘ye, karayolu üzerinden yapılacak yolculuk süresince eskort sağlamayı teklif eder. Ancak Kösele, valinin bu teklifine rağmen denize çıkmayı tercih eder.

50. Aslında, bir önceki gün resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren ve EMASYA kanunu olarak ta bilinen il idaresi kanununda yapılan değişiklik gereğince Veysel Kösele’nin valiyi reddetmesi şüpheli bir durumdu. Ancak hiçbir zaman sorgulanmayan bu husus dava süresince de sürekli olarak görmezden geliniyordu.

51. İddianame eklerindeki belgeler incelendiğinde Veysel Kösele’nin o gece yanlızca 2 defa emir verdiği ortaya çıkmaktadır.

52. Yavuz Fırkateynine intikal ettiği sıralarda verdiği anlaşılan bu emirlerden ilki Tümamiral İskender Yıldırım ve Tuğamiral Yalçın Payal’a “gemilere limana dönün deyin, bakalım hangileri itaat edecek, hangileri etmeyecek” şeklinde verdiği emirdir.

02:30

53. Kösele, YAVUZ fırkateyni ile buluşmadan yanlızca birkaç dakika önce saat 02.32’de telefon ile görüştüğü Lojistik Gemileri Komodoru Alb. Bahadır Gündoğdu’ya o geceki ikinci ve son emrini verdi. 1 adet yakıt gemisinin seyre hazırlanmasını istiyordu.

54. Denizcilik litertürüne göre, KÖSELE’nin uzun süre daha denizde kalmayı planladığının çok açık bir göstergesi olan bu kritik emir, mahkeme süresince üzeri örtülen hususlardan birisi olmuştu.

55. Donanma komutanını almak için adalar bölgesine giden yavuz fırkateyninde gemi komutanı ve üst rütbeli birkaç subay hariç kimse neler döndüğün farkında değildir.

56. Levent KERİM UÇA’nın hareketlerinde bir tuhaflık hisseden Gemi komutanı, durumu ikinci amiri konumundaki AYHAN BAY’a rapor eder. Genelkurmay ile irtibatta olduğunu vurgulayan Ayhan BAY, Veysel KÖSELE’nin de darbeciler arasında olduğunu iddia ederek tecrit edilmesini ister. Gemi komutanının aldığı bu emir olayları daha da karmaşık bir hale getirecektir.

57. Emir astsubayı ve koruma astsubayı ile birlikte Fenerbahçe’den gizlice yola çıkan KÖSELE ve beraberindekiler, kullanıkları lastik botla Yavuz fırkateynine ulaştığında saatler 02.36’yı göstermekteydi.

58. KÖSELE, Levent Kerim UÇA’ya hazırlattığı emri incelemek bahanesi ile hiçbir şey söylemeden doğruca amiral kamarasına yöneldi ve silahlı koruma astsubayını kamaranın kapısına yerleştirdi.

59. Örneğine daha önce hiç rastlanmayan bu tuhaf tavırlar üzerine, YAVUZ gemisinin komutanı Sezai ÖZTÜRK, Kuzey Görev Grup Komutanı Ayhan Bay’ın emri gereğince Veysel KÖSELE ve Levent Kerim UÇA’nın amiral kamarasında enterne edilmesine karar verdi ve tüm sorumluluğu üzerine alarak birkaç personel ile birlikte bu kararını uyguluyordu.

60. Donanma iddianamesi kapsamında ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanan ve 16 Temmuz 2016 tarihinden itibaren tutuklu bulunan SEZAİ ÖZTÜRK, mahkemede verdiği ifadesinde bu kararının gerekçesini şu sözlerle açıklıyordu.

60.1. Saat 23.00’te gemiye Genel Kurmay Başkanlığı’ndan sıkıyönetim mesajı geldi. Ben mesajı komodora arz ettim. Köprü üstüne gelen Komodor Levent Kerim Uça, ‘Hayırlı olsun, otoritenin emrindeyiz.’ dedi. Sıkıyönetim atama listesini inceledi ve kendi adını göremeyince memnuniyetsiz bir yüz ifadesi takındı.”

60.2. Gemiye gelen sıkıyönetim mesajını kimseye tebliğ etmediğini ve dağıtmadığını öne süren Öztürk, AYHAN Bay’ın emri kapsamında Komodor Uça’nın komutanlığında Marmara Denizi’nde seyre devam ettiklerini belirtti.

60.3. Tam saatini hatırlayamadığı bir zamanda Albay Uça’nın yanına gelerek, Donanma Komutanı’nı gemiye alacağını ve Yassıada’ya doğru ilerlemeleri emrini verdiğini anlatan Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:

60.4. “Ayhan Bay’ı aradım ve kendisine Donanma Komutanını almak üzere Yassıada’ya ilerlediğimizi, Uça’nın darbe lehinde sözleri olduğunu bildirdim. Ayhan Bay, Donanma Komutanı’nın darbeci olduğunu, engellenmesi ve geldiğinde tecrit edilerek, telefonlarının alınmasını emretti. Donanma Komutanı, sivil kıyafetle ve sivil lastik bir botla gemiye geldi. Geliş hali şüphelidir. Donanma Komutanı gemiye sivil lastik botla gelmez. Geldikten sonra bana darbe konusundaki fikirlerini söylememiştir. Donanma Komutanı geldiğinde Ayhan Bay’ı arayıp haber verdim, emrin uygulanmasını söyledi. Bir karar vermem gerekiyordu. Bir tarafta bu emri bizzat Genelkurmay Başkanı’nın verdiğini söyleyen Ayhan Bay, diğer tarafta silah dağıtım emri vererek darbe yanlısı olarak düşünmeme neden olan Levent Albay ile teamüllere aykırı bir şekilde gemiye gelen ve darbe konusundaki düşüncelerini bana söylemeyen Donanma Komutanı vardı. Bu şartlarda emir komuta zincirini bozan kişinin Ayhan Bay olduğunu anlayamazdım. Elimdeki bilgilerle yaptığım muhakeme çerçevesinde 2. amirim olan Kuzey Görev Grup Komutanı Ayhan Bay’ın emrine uymanın doğru olduğunu düşündüm.”

60.5. Aldığı emri yerine getirmek üzere Donanma Komutanı’nın koruma astsubayını zarar vermeden etkisiz hale getirdiğini anlatan Öztürk savunmasına şu sözlerle devam etti.

60.6. “Donanma Komutanı Veysel Kösele ile Komodor Uça’nın bulunduğu kamaranın kapısını kilitlettim. Ancak cep telefonlarını almak için bir girişimde bulunmadım. Kapıyı kilitlememdeki maksat komutanın darbeye katılımını önlemektir.”

61. Yavuz fırkateyninde bu olayların yaşandığı saatlerde Donanma Harekât Merkezi tarafından, J-CHAT adı verilen bir sistem kullanılarak gemilerin limana dönmesini isteyen kısa bir mesaj yayınlandı. Sadece fırkateynlerde ve ada sınıfı korvetlerde bulunan bu sistem üzerinden gönderilen bahse konu mesajı, gemiler üzerinde hiçbir emir komuta yetkisi bulunmayan Yalçın PAYAL’ın Donanma Harekat Merkezini arayarak telefonla yazdırdığı ortaya çıkmıştı.

62. İddianame eklerindeki J-CHAT kayıtları incelendiğinde ise mesajın gönderileceği gemilerin seçiminde de ayrımcılık yapıldığı anlaşılıyordu. Hamdi Toker’in komutanı olduğu BÜYÜKADA gemisi, mesajın gönderileceği adreslerden çıkartılmış ve böylece HAMDİ TOKER sonradan yapılacak olası soruşturmalarda “emre itiatsizlik sorumluğundan” kurtarılmıştı.

63. Ancak işini şansa bırakmak istemeyen Veysel KÖSELE; Hamdi TOKER’i, kendi gemisi TCG BÜYÜKADA’nın da içinde olduğu olayları inceleyecek olan İdari Tahkikat Heyetine üye olarak atamaktan çekinmemiştir.

64. İddianamenin temelini oluşturan bu tahkikat raporunundaki gemi hareketleri ile ilgili bölüm ise Hamdi Toker’in koordinesinde kaleme alınmıştır.

65. O gece Aksaz’da bulunan Berke URAZ ve Aykar TEKİN, Bora Hücumbotu hariç Marmara’daki tüm hücumbotları tek tek arayarak Deniz Kuvvetleri Komutanı ile irtibatta olduklarını vurguluyor ve Gölcük Limanına dönmemelerini, Karamürsel önlerinde beklemede kalmalarını söylüyordu.

66. Gemilere adeta her yerden emirler yağmaya başlamıştı. Emir komuta hiyerarşisi dışından gelen söz konusu emirler birçok çelişkiyi de içinde barındırıyor ve hiçbir emirde maksat bildirilmiyordu.

67. Bu çelişkili emirler nedeniyle kafası karışanlardan birisi de GÖKOVA fırkateyni Komutanı Resul ÖZTÜRK’tü. Neler olduğunu anlamaya çalışan ÖZTÜRK, Donanma Harekât Merkezi Amiri Ufuk KOÇ’a ulaşmaya çalıştı. Israrlı aramaları sonucunda zor da olsa kısa bir görüşme yapmayı başaran ÖZTÜRK, limana giren gemilere ateş açılacağına dair anonslar yapıldığını öğrenmişti. Ancak mütekip harekat tarzı ile ilgili herhangi bir direktif alamamıştı.

68. İddianamenin eklerindeki ifade tutanakları incelendiğinde ise; Ufuk KOÇ’un gece boyunca kritik bir çok isimle irtibat halinde olmasına rağmen, herkesin telefonuna çıkmadığı ve bildiklerini paylaşmakta da ayrımcılık yaptığı anlaşılmaktadır.

69. Bostanoğlu ve Kösele’nin emir komuta hiyerarşisini hiçe sayarak oluşmasına neden olduğu bu kaos hali geride bir çok soru işareti bırakarak sabah saatlerine kadar devam etmişti.

70. Aradan geçen onlarca duruşma ve zamana rağmen gerçeğe ulaşma adına hiçbir gayret gösterilmeyen mahkemelerde ise;

70.1. Birbirine taban tabana zıt bu tuhaf ve çelişkili emirlerin ne anlama geldiği ve neden birinci ağızdan değilde yetkisiz kişiler tarafından yayınlandığı araştırılmıyordu,

70.2. O gece 150 adet telefon görüşmesi yaptığını iddia eden Bostanoğlu’nun gemi komutanlarını direk olarak aramak yerine neden emir komuta hiyerarşisini hiçe sayarak sadece seçtiği 3-5 kişiyi aradığı ve koskoca donanmayı bir binbaşı üzerinden yönetmeye çalıştığı sorgulanmıyordu.

70.3. Levent Kerim UÇA ile birlikte amiral kamarasında enterne edilmiş olan Veysel KÖSELE’nin cep telefonu yanında olmasına, bulunduğu kamaranın uydu telefonu ve telsiz cihazları dahil birçok iletişim imkânına sahip olmasına ragmen neden hiçbirisini kullanma gereği duymadığı ve sadece oturup beklediği merak edilmiyor, bu konuda kendisine soru sorulmasına bile müsaade edilmiyordu.

70.4. Donanma harekât merkezini arayıp emir verdiği sırada Yalçın PAYAL’ın yanında bulunan ve bugün Kuzey Deniz Saha Komutanlığına getirilerek ödüllendirilen İskender Yıldırım’ın, bu olaylar olurken döner yeyip gazoz içmek yerine personeli ile irtibata geçmemesi ve saatlerce sessiz kalması normal karşılanıyordu.

71. Davanın detaylarına inildiğinde daha yüzlercesi ile karşılaşacağımız bu çelişkiler mahkemelerde büyük bir titizlikle örtbas ediliyor ve hiçbir şekilde gündeme getirilmesine müsaade edilmiyordu.

72. Bugün çoğu tutuklu bulunan sanık askerler sayesinde bu kaos dolu saatler kimsenin burnu dahi kanamadan atlatılmış ve gemiler sabah saatlerinden itibaren limanlarına dönmüştü. Personelin ve gemilerin bekası için insiyatif almaktan çekinmeyen bu vatanseverlerin kişisel gayretleri sonucu deniz kuvvetleri geceyi zayiatsız atlatan tek kuvvet olmuştu.

73. 15 Temmuz’un ardından ulusal basında kahraman ilan edilen Bostanoğlu ve Kösele’nin başını çektiği isimlerin Deniz Kuvvetlerinin bu başarısının mimarı oldukları iddia ediliyordu.

74. Ancak iddianamelerin eklerine koyulan 2500 civarındaki ifade tutanağı, gemilerin jurnal kayıtları, Deniz Kuvvetleri ve Donanma Harekât merkezlerinin ceride ve jurnalleri tek tek incelendiğinde gerçeğin hiç de öyle olmadığını ortaya çıkmıştı.

75. Kamuoyuna verilen bilgilerin aksine o karanlık gecede Kuvvet ve Donanma komutanları başta olmak üzere bazı üst düzey komutanlar sanki denizdeki kaosu özellikle artırmaya ve personellerini tuzağa düşürmeye yönelik reaksiyon gösteriyorlardı.

76. İstanbul sokaklarında otopark otopark gezerek sorumluluktan kaçan, orduevi köşelerinde saklanarak sessizce olayları takip eden ve gece boyunca takındığı tavır ve hareketler ile kaosu artırmaktan başka bir şey yapmayan Bostanoğlu ve Kösele, Deniz Kuvvetlerinin bu başarısını üstleniyorlardı.

77. Komodor Önder ÖNGÖR, sabotaj tehdidi kapsamında seyre kaldırdığı 4 gemi nedeniyle hain ilan edilirken, sıkıyönetim mesajını almasına rağmen Güney Görev Grup komutanı vekili olarak Marmara Denizindeki Bora hücumbotu dahil emrindeki 4 geminin daha seyre kalkmasına muvafakat eden, o gece 3 farklı denizde toplam 9 gemiye komuta eden ve verdiği çelişkili emirlerle kaosun artmasına neden olan Komodor Aykar TEKİN kahraman ilan ediliyordu.

78. Kimsenin sorumluluk almak istemediği, yaşananlar karşısında telefonunu kapatarak saatlerce sokak sokak kaçtığı bir gecede, elindeki kısıtlı bilgilerle doğru bir karar vermeye çalışan Özgür ÖZTÜRK müebbet hapis cezası ile yargılanırken, TCG Yavuz’un da içinde bulunduğu 4 gemiyi denizde tutan, bir gemiyi komutanı bile olmadan zorla seyre kaldıran, sıkıyönetim mesajını aldığında etrafındakilere “hayırlı olsun otoritenin emrindeyiz” deyip gemide silah dağıtılmasını emreden Komodor Levent KERİM UCA kahraman ilan edilerek taltif ediliyordu.

79. Ancak asıl darbe sözde hukuk kullanılarak yapılıyordu. Adeta bir cadı avı yaparcasına yürütülen idari ve adli süreç Deniz Kuvvetlerinin en karanlık gününün yargı eliyle devam ettirilmesine neden oldu.

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin