MAHMUT AKPINAR | YORUM
Demokratik değerleri savunduğunuzda bazı Müslümanlar, İslamcılar, “Onları boşver! Asıl olan İslam, biz İslami değerlere bakalım! Onlar gavur icadı!” diyebiliyorlar.
“Gavur icadı” söylemi bir hikmeti, sanatı, bilimi, değeri, kültürü, estetiği.. değersizleştirmek ve ötekileştirmek için etkili bir etiketleme. Sanki hayatımızda “gavur icadı” olmayan çok şey varmış gibi, bu kavramı işimize gelmeyen konularda kullanmak büyük çelişki. Zira, altımızdaki arabadan cebimizdeki telefona kadar kullandığımız pek çok şey “gavur icadı”.
Hayatımızı kolaylaştıran elektrik, internet, bilimsel metodlar, tedavi yöntemleri vd. hep gavur icadı. Hayatımızı kolaylaştıran ve işimize gelen tamamı gavurlar tarafından icad edilmiş araçları hiç rahatsız olmadan kullanıyoruz.
Hatta bazı Müslüman zenginler bunların en son modelini, en lüksünü kullanarak, en gösterişlilerini satın alarak, “Allah’ın nimetlerini üzerinde gösterdiğini”, “kendisine verilen imkanlara şükrettiğini” iddia ediyor.
Ama aynı Müslümanlar bütün insanlığa mal olmuş halkın iradesini dikkate alma, süreli ve sınırlı yetkilerle görevde kalma, hesap verebilirlik, şefafflık, açıklık, çoğulculuk, liyakat, yarışma ile göreve gelme gibi ictimai ve idari alanları kapsayan demokratik değerler gündem olduğunda “Onlar bizi ilgilendirmez!” diyebiliyor.
Peki, Batılıların, “gavurların” icat ettiği bütün teknolojiyi, imkanları, aletleri, yöntemleri, araçları sonuna kadar kullanan ve bunları kullanırken “gavur icadı” olduğu aklına gelmeyenler, demokratik değerleri hayata tatbik etmek söz konusu olduğunda neden uzak duruyorlar?
Yüzde 80-90 oranında İslami değerlerle örtüşen evrensel insani ve demokratik değerleri almak yerine, neden LGBT gibi konuları öne çıkarıp değerlerin tamamını yok sayma, hiçbirisine uymama eğiliminde oluyorlar?
Çünkü söz konusu demokratik, insani, etik, değerler sorumluluk yüklüyor, keyfi hareket etmeyi ve sorumsuz davranmayı engelliyor. Hayatı, yönetim anlayışını, toplumsal düzeni bazı ilkelere ve değerlere göre düzenlemeyi gerektiriyor.
Müslümanlar ise maalesef rahat ve kuralsız hareket etmeyi işine gelene uymayı tercih ediyor. Müslüman ülkelerdeki yönetimler Batı’dan çıksa da, insanlığın ortak değerleri haline gelmiş ilkeleri şeytanlaştırma eğiliminde oluyorlar. Halk üzerinde mutlak ve sınırsız güce sahip olup, diledikleri gibi yönetmek, kamu otoritesini ve kamu kaynaklarını diledikleri gibi kullanmak istiyorlar.
“İslami yönetim” adı altında pek çok ülkede otoriter, baskıcı, temel insani ve İslami hakları gasp eden, yöneticilerin kendisini hiçbir kural, ilke, ahlaki değerle bağlı görmediği hükümetler iş başında. Öte yandan gerçekten İslamı yaşamak isteyenler şeriatla yönetildiği söylenen bu yozlaşmış, otoriter rejimlerden kaçıyor, dinini daha rahat yaşayabildiği demokratik ülkelere sığınıyor. Çünkü İslam ancak özgür irade ile yaşanabilir. Hakiki mümin olmak için reşit olmak kadar hür olmak, kısıt altında olmamak çok önemlidir. İrade kullanmanın, özgürlüğün olmadığı ortamlarda yalanlara kanan, zulme itiraz edemeyen, haklarını savunamayan münafıklar, mürailer, korkaklar yetişir.
Hepimiz biliyoruz ki “Hikmet müminin yitiğidir”, nerede olsa onu arar, bulur ve yararlanır. Adalet, İslamın en temel kavramlarındandır. Ama bugünkü Müslümanların hayatında adaletin esamisi okunmuyor. Hocalar her Cuma “Adil olun çünkü takvaya en yakın olan adalettir!” ayetini okuyarak hutbe veriyor. Fakat o ayetler Kur’an’da ve camilerde kalıyor. Çünkü adalet, bu değerler sisteminin bir çıktısı, ürünü. Değerler sistemine uymuyor, takmıyorsanız adaleti bulamazsınız.
Demokrasi dendiğinde hemen LGBT ve sınırsız özgürlükler gündeme getiriliyor. İnsanlık için üretilmiş pek çok değer, ilke, esas tu-kaka ediliyor, itibarsızlaştırılıyor. Oysa demokratik değerler arasında da var olan adalet, hukukun üstünlüğü, hak arama, başkalarının hak ve özgürlüklerine saygılı olma, liyakate dikkat etme, kamu kaynaklarıyla ilgili halka hesap verme, suizan ve töhmet ortamlarından kaçınma, israfa girmeme, komşularla ve fakirlerle imkanları paylaşma, yetki ve sorumluluk dengesi kurma, meşveret, emri bilmağruf, nehyi anil münker, zulmetmeme, zulme ses verme, zalim hükümdara itiraz etme gibi sayamayacağımız kadar İslami ve Kurani değer sayabiliriz. Bunlar hem demokratik değerlerle hem de insani, evrensel değerlerle örtüşüyor. Kaldı ki Kur’anda geçenlerin çok büyük kısmı semavi dinlerin, insanlığın ortak değerleri.
Demokrasiden öte Müslümanlar bu asırda bizzat kendi değerleriyle problemliler. Araştırmalar Kur’an’da sayılan değerlere, ilkelere İsveç, Norveç gibi ülkelerin daha yakın olduğunu gösteriyor.
Demokratik değerlere “gavur icadı” diye yaklaşanlara, “Samimiysen asıl gavur icadı olan elekriği, interneti, otobomili, telefonu, teknolojik aletleri, cihazları, yöntemleri kullanma!” demek lazım.
Ağzınıza sağlık hocam.
Dogru tespitler
Demokrasi gibi bir değeri bir insan değil, bir grup değil, bir devlet değil, Devletler, milletler ortak değer olarak yaşıyor. Müslümanların demokrasi gibi bir ortak değerleri yok. Olamaz da çünkü bu bir ortak bilinç işi. Halbuki müslümaanlar daha millet olmayı beceremiyor. Millet olarak ortak değer ortaya koyamıyorlar. Yani milletlerinin bir karakteri, onu tanımlayan değerleri yok. Çünkü bu devasa bir duygu, düşünce sistemidir. Değerleri kendi şahıslarında inşa edemediler ki millet olarak inşa etsinler. Zaten iki yüzlü oluklarını sıkışınca demokrasiye kaçmalarından anlıyoruz. Ortak değerler ortaya koymak için o insanların belli başlı özellikleri olmalı. Bencil, iki yüzlü, korkak, münafık, cahil, birbirini dinlemeyen, tembel, çıkarcı, yolsuz, hırsız olmamalısın. Ve bunları bir iki kişi değil, insanların çoğu tarafından aşılmış olmalı. Bunu Cemaat büyük ölçüde başardı ve az bir güç ile çok büyük değerler elde etti. Mesela futbolda başarılı olunamamasının sebebini de burada yani millet olamamakta aramalıdır. Sadece millet manasını insanlara öğretmek bile güç. Az sayıdaki ordunun kalabalık orduları dağıttığını okuduk. Çünkü duygu ve düşüncede millet olmuşlardı yani ortak değerleri çok iyi kavramışlardı. Hollanda gibi küçücük Devlet Türkiyeyi futbolda az güç ile dize getiriyor. Çünkü millet oldular, ortak değerler etrafında birleştiler. Türkler ise duygu ve düşüncede darmadağan, herkes ayrı bir dünyada ama bir araya gelerek takım görüntüsü veriyorlar. İşte bizde ortak değerlerimiz, duygu ve düşüncemiz inşa edilmediğinden ki bu kendi kendine olmaz, millet olamadık. Sanıyoruz ki Kuran sihirli bir değnek ile herşeyi halledecek. Hiç kimse bir şeyler öğrenmek için çaba sarfetmiyor. Müslüman olunca herşey kendiliğinden inşa olacak sanıyor.
Evrensel insani ve demokratik değerlerin ne oldugunu Gazze saldirilarinda gördük görüyoruz. Batının duruşu “demokrasi buysa ne halleri varsa görsünler” dedirtiyor insana.