HABER-PORTRE | ERMAN YALAZ
Hayatınızda yer eden insanlara dair ilk sözleriniz kısa yoldan o kişinin en iyi portresini verir. Dün AKP iktidarının hakim ve savcılarının eliyle ‘terör örgütü’ iftirasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezası kesilen Erdal Şen için benim aklıma üç kelime geliyor; heyecanlı, demokrat, gazeteci. Bunlara, bu yaz yakın dostu Adem Yavuz Arslan’ın portresinde yazdığı gibi ‘Egeli’ olmasını eklemek gerekir.
YASSIADA’NIN KARA KUTUSUNU AÇTI
Erdal Şen’i yıllar önce Zaman’ın Ankara bürosundaki heyecanıyla hatırlıyorum. Yakın tarihi, demokrasinin badireli yollarında neler yaşandığını, darbelerin insanların hayatlarını nasıl mahvettiğini en yakından bilen, bu konularda yazıp çizen, kafa yoran, kitabından belgeseline kadar bu alanın en donanımlı genç gazetecilerinden biri olarak tanıyorum kendisini. Ankara’da karşılaştığımızda ‘Belgelerin Dilinden Yassıadanın Karakutusu’ ismiyle daha sonra kitaplaşan bir yazı dizisinin hazırlığını yapıyordu. Yakın tarihe ve 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat başta olmak üzere darbeler tarihine merakımız ortak noktamızdı.
Yassıada’nın sır belgelerini Başbakanlık Devlet Arşivleri’nin kamuya açılmasını takip ederek aylarca öncesinden bulmuş, muhteşem bir iş çıkarmıştı. 27 Mayıs darbesi öncesinde Kara Kuvvetleri Komutanı olan Cemal Gürsel’in askeri müdahaleden 24 gün önce Başbakan Adnan Menderes’e yazdığı mektup o belgelerin içinden çıkmıştı. Bir ay sonra darbeci cuntanın başına geçen Gürsel, o gün mektupta Menderes’e övgüler düzüyordu. Milletin kendisini sevdiğini ve cumhurbaşkanı olmasını istediğini kaleme alıyordu. Aynı Gürsel, Menderes’i idama götüren cinnetin de baş mimarı oldu daha sonra.
Mektupları ve belgeleri satır satır okuyan Erdal’ın bu belgeyi ilk okuttuğu gazetecilerden biriydim. Heyecanını bugün bile hatırlıyorum. Erdal Şen o zaman 50 yıl önceki olayın kader denk noktasını yakaladığını biliyordu. Gürsel’in mektubu o gün Cunta Mahkemesi’nden kaçırılmıştı, yıllarca da devlet arşivlerinde sümen altı edilmişti. Büyük gazetecilik başarısıydı bu.
‘İrticai kalkışma’ olarak sunulan Menemen Olayı ile ilgili yakın tarihi yeniden yazdıracak bir başka belgeyi de o ortaya çıkarmıştı. Genelkurmay ve Emniyet arşivindeki Kubilay’ı katledenlerin esrarkeş olduğunu ortaya koyan belgeler Aralık 2006’da Zaman’dan manşet olduktan birgün sonra birçok gazetenin manşeti ve birinci sayfasındaydı. Dokuz maddeden oluşan dört sayfalık Genelkurmay raporunda da kendisini ‘Mehdi’ ilan eden Kubilay’ın katlindeki organizatör Derviş Mehmet’in Manisa’da bir esrarkeş kahvesini mekan edindiği ve çevresindeki insanlarla uzun süre şüphe uyandıracak fiiller içinde bulunduğu kaydediliyordu. Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Son Devrin Din Mazlumları’ kitabının izini sürmüştü Erdal. Sonra belgeleri didik etmişti.
Erdal’ın tarih merakı siyasete olan ilgisinden besleniyordu. Ancak memleketinin topraklarında olup bitenlere duyarlı bir Anadolu genci olarak, öğrendiklerini hep başkalarına anlatmak, aktarmak isterdi. Yassıadanın Karakutusu kitabına daha sonra Bir Yiğit Vardı, Yassıada’nın Sessiz Tanıkları kitaplarını TRT’de yayınlanan Ali Adnan belgeseli danışmanlığını ekledi Erdal. Menderes onun tutkusuydu. Her gününü, saatini bilecek hassasiyette okumalar yapmıştı. Üç kitabını da bu konuya ayırdı.
Erdal, 1.5 yıldır haksız yere tutuklu olduğu yetmezmiş gibi dünkü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla 6 yıldan fazla hapse mahkum edildi. Ankara ve İstanbul’daki gazeteciliğine dönem dönem şahit olduğum Şen’in en bilindik özelliklerinden biri fikri takip ve ısrarcılığıydı. Ankara’da bir bürokratın veya siyaset yoluna yeni girmiş yeni bir milletvekili adayının istikbal çizgisini en hızlı kestiren; bu yüzden bakanları, komisyon başkanlarını, siyasetin gözde milletvekillerini en yakından bilen gazetecilerden oldu.
Yassıada zulmünün yıldönümlerinde Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan başta olmak üzere darbe mağdurlarının yaşadıkları dramı, onların hayat hikayelerini ve acılarını en yakından izleyen, yazan kişi oldu. Yassıada’nın Sessiz Tanıkları’nı da 50 yıl sonraya taşımış, bu acılara ışık tutmuş, toplumun hafızasını tazelemişti.
Gazeteciliği ve demokratlığı ile ilgili söylenecek yazılacak çok şey var. Yazının girişinde bahsettiğim gibi yakın dostu Adem Yavuz’un kaleme aldığı portre okunabilir. Dün internete Erdal Şen ile ilgili hapis cezası haberi düştüğünde gözümün önüne merhum Başbakan Adnan Menderes’in fotoğrafı geldi. Bir de Erdal Şen’in yıllarını verdiği demokrasi tarihinin özetini çıkarttığı bu çalışma ve kitapları. Kader onu yine bir başka darbe ile imtihan ediyor. Bu kez mazlum o. Sessiz tanık da yine o ve ailesi belki. Arkadaşıyım, dostuyum deyip susanlar, Adil Öksüz muamması sürsün diye ‘onu komşum kaçırmış’ diyen Tayyip Erdoğan ve şurekasına söylenecek çok fazla birşey yok. Onlar mazlum pozunda zalimliklerini sürdürüyor. Mahkeme de sırf Adil Öksüz’e akrabalığından dolayı hapis cezası verdi ona.
Tarih, ‘kuzu postuna bürünmüş kurtları’ değil, hep demokratları ve mazlumları yazdı. Erdal Şen’i de öyle yazacak. Genç, demokrat bir yiğit gazeteci, Erdoğan rejiminin ilk mahkumiyetlerinden birini aldı diyecek gelecek kuşaklar. Erdal eminim hem şu anda demir parmaklıklar ardında, hem aramıza geri döndüğünde aynı heyecanla demokasiye ve sivil siyasete hizmet etmeye devam edecek. Çünkü parmaklıklar, demokratları hapsedemez; kalbi hürriyet için çarpanları mahkum edemez…