YORUM | VEYSEL AYHAN
Bu aralar deizm-ateizm salgını revaçta. “Eyvah ne yapacağız?” “Benim oğlum deist oldu” “Benim kızım şunu bıraktı” … gibi yakınmalar veya feryatlar bayağı iç paralayıcı.
Peki ne oldu da eskiden olmayan şeyler şimdi ortaya çıktı?
Çok uzun bir mevzu. Müslüman kimliğiyle ‘piyasa yapan’ o kadar çok yolsuz, dolandırıcı ve sahtekâr türedi ki gençlerin dinden uzaklaşmasını normal karşılamak gerekir.
Namaz kılmak artık “emin bir insan” olmak anlamına gelmiyor.
Başı örtmek saygı ve ihtiram vesilesi olmuyor.
‘Müslüman’ manavda hangi meyveyi yoklasınız ya çürümüş veya kurtlanmış.
Hangi genç niye oradan alışveriş yapsın?
Hangisini yeseniz zehirlenirsiniz.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Şu an “Müslüman” etiketi taşıyıp da gençlere Müslümanlığı şirin gösterecek örnekler çok nadir.
Ve çoğu da artık rezil bir yaftayla anılıyor.
Biz kendi işimize bakalım. Bizdeki etkileri konuşmak daha rasyonel.
İnsanda genç yaşlarda (15-22) akıl ve mantıktan çok duygular ve psikolojik faktörler etkili olur. Eskiden Türkiye’de çocuklar-gençler kendilerini kurumsal aktivitelerle, sera benzeri korunaklı iklimlerde muhafaza edebiliyordu. Onları yönlendiren ve koruyan derin felsefi altyapıları yoktu. İtikadî olarak yetkin bir birikime sahip değillerdi. Ama düzeyli arkadaşlık ortamları kendini yetiştirmek, farklı donanımlar edinmek için bulunmaz fırsattı. Her ortaokul-lise öğrencisi kendisi için hüsn-ü misal büyükler bulabiliyordu. İyi ve güzel arkadaşlıklar kurabiliyor, yalnızlığa düşmüyordu.
Bu çevre faktörlerinin en önemli misyonu her çocuk ve genç için “sâlih amel”ler işleme imkânı vermesiydi.
Elimizde önemli bir denklem var: “İman” ve “amel-i sâlih”.
Bu iki kelime Kur’an’da 56 defa art arda zikrediliyor.
(Bakara 25, 82 ve 277, Âl-i İmrân 57, Nisâ 57, 122 ve 173, Maide 9 ve 93, A’raf 42, Yunus 4 ve 9, Hud 23, Ra’d 29, İbrahim 23, Kehf 30, 88 ve 107, Meryem 60 ve 96, Tâ-Hâ 82, Hac 14, 23, 50 ve 56, Fürkan 70, Şu’arâ 277, Kasas 67 ve 80, Ankebut 7, 9 ve 58, Rûm 15 ve 45, Lokman 8 , Secde 19, Sebe’ 4, Fâtır 7, Sâd 24 ve 28, Mü’min 58, Fussilet 8, Şûrâ 22, 23 ve 26, Câsiye 21 ve 30, Muhammed 2 ve 12, Fetih 29, Talâk 11, İnşikâk 25, Bürûc 11, Tîn 6, Beyyine 7, Asr 3)
Deizm ve ateizm tartışmaları bu denklemin ilk kısmını hedef alıyor. İlk kısım olan “iman” ile ilgili ilmi çalışmalar, tartışmalar yapılmalı. İhmal edilmemeli. Tahkiki imana götürecek vesileler çoğaltılmalı.
Ama problemi “iman”dan ibaret görmek yanlış. Bence halen daha büyük tehlike “amel-i sâlih” eksikliği.
Sâlih amel geniş bir konu. Kur’an bu kadar önem atfedince üzerinde durmak lazım.
Önce bazı tanımları:
“Salah kelimesi Kur’an’da kimi zaman ‘fesad’ın zıddı, kimi zaman ‘Seyyie’nin zıddı olarak geçer. İnsanlar arasında nefreti gidermek, arayı düzeltmek ‘sâlih’ ameldir.” (Râgıb el-Isfahani, Müfredat)
“Sâlih kelimesi uzlaşmak, anlamında bir isim. Çekişmede taraflar arasında meydana gelen sulha denir.” (Seyyid Eş-Şerif Cürcani, Tarifat)
“Allah’ın rızasına, indirdiği hükümlerine uygun, hak ve hayır olduğuna inanarak yapılan insanların kendileri, aile, akraba, kavim ve insanlık için yaptıkları iyilik, sonu hayır ve menfaat olan işler” (Elmalılı Hamdi Yazır, Kur’an Dili)
En basit ama şumüllü tanımı şu:
“Kur’ân çizgisinde amele, amel-i sâlih denir.” (Fethullah Gülen, Prizma)
Sâlih amelin 4 hedefi vardır:
1- YARATICI. Allah’a ibadetlerle kulluk etmek, hamdetmek, şükretmek, nimetlerine nankörlük etmemek Yaratıcı’ya karşı sâlih ameldir. (Hz. Ali ve İbn-i Abbas tanımı)
2- KENDİMİZ. Allah’ın verdiği yetenekleri zayi etmemek. Aklın ve zekanın hakkını vermek. Vücut emanetini hor kullanmamak, fizyolojimize savaş açmamak insanın kendisine karşı sâlih amelidir.
3- DİĞER İNSANLAR. Emr bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker yapmak, kim olursa olsun her ihtiyaç sahibinin yardımına koşmak, onları zulümden korumak diğer insanlara karşı yapılabilecek sâlih ameldir.
4- ÇEVRE. Allah’ın narin ve nazenin bir şekilde yarattığı, sürekli tedvir ettiği, kuddüs ismiyle pırıl pırıl bir şekilde bize emanet ettiği yeryüzü ve yeryüzü zenginlikleri korumak, hayvan ve bitkilere zulmetmemek “çevre” kelimesinde ifadesini bulan yeryüzüne karşı amel-i sâlihtir.
Bu dört maddedeki eylemlerin bütününe sâlih amel diyebiliriz.
Tam 56 ayette bu tanımları içeren “amel-i sâlih” “iman” kelimesinin ardından zikredilir.
Yani sizde bunlardan sadece biri varsa yetmiyor. Tek kanatlı kuş gibi oluyorsunuz. Uçmanız mümkün değil. Birbirinin mütemmim cüzü yani ayrılmaz parçası.
Bunu; biri, diğeri olmadan ayakta kalamaz diye de anlayabiliriz. Veya bunlardan bir eksikse diğeri muhtemelen ya yoktur veya yok olma tehlikesi altındadır.
Gelelim günümüze. Temel kusurumuz çocuk ve gençleri “amel-i sâlih”e yönlendirmemek.
ORTA VE LİSE
Bu öğrenciler genel itibariyle maalesef rehberlikten yoksun. Oysa ya kendileri rehber olmalı veya kendilerine rehberlik yapılmalı. Görebildiğim kadarıyla tüm rehberlik haftalık bir saatlik ders mütalaasından ibaret. Bu kadarlık rehberlikten hiçbir şey olmaz.
Aklıma gelen ve üzerinde konuşulması gereken bazı “amel-i sâlih”kalemleri:
Aktivist olma kültürü kazandırmak. Her türlü zulmü önlemek, mazlumlara destek olmak ve çevre katliamlarını protesto etmek eylemlerine katılmak.
Barışçı olma, arayı bulma, barıştırma, kavgaları önleme…
Arkadaşlarına ders anlatma, birbirinin eksiğini takviye etme organizeleri…
Her türlü müze gezintisi, sanat faaliyetleri, bilgi ve görgü artırma gezileri…
Cömertlik alışkanlığı kazandırmak. Ayda 5 Euro bile olsa infak ettirmek. Yoksullara yardım götürmek, yaşlılara alışverişte yardım etmek.
Huzurevlerine ziyaretler yapıp çiçek, pasta götürmek. Onların gönlünü almak, yalnızlıklarına çare olmak. Kimsesiz hastaları bulup hastane ve ev ziyareti yapmak. Evlerini temizlemek.
Çevreyi koruma faaliyetleri. Ağaç dikmek, bahçe düzenlemek, çim biçmek…
“Yoldaki eziyet verici bir şeyi alıp kenara koymak” (Müslim) Birinin ayağına takılabilecek taşı kaldırmak, sokakta bir çöp görünce almak, çirkinliği gidermeye çalışmak, çöp ayrıştırma kültürü edindirmek.
Günahkâr bir kadının bir köpeğe su vermekle cenneti kazanması, bir kediyi aç bırakan insanın cehennemi hak etmesi… gibi hadislerin öğrettiği sâlih ameller. Sokak hayvanları ve diğer canlılara karşı şefkat duygusu telkin etmek, onlara yem vermek, gerektiğinde tedaviye götürmek, sahip çıkmak…
Evde sorumluluklar yüklemek, anne ve babaya veya kardeşlerine yardım etmelerini sağlamak. Onlara temizlik yaptırıp bulaşık yıkatmak.
Yazdığım maddeler birer deneme.
Bunlara daha pek çok sâlih amel örneği eklenebilir.
İman bilgi değildir. Bir nurdur. Amel-i sâlih’e terettüp eden bir lütuftur.
“İman”ın en büyük davetçisi ve payandası amel-i sâlihtir.
Tabiat boşluk kabul etmez. Amel-i sâlih yoksa onun yerini amel-i fasit alır. Amel-i fasit ise bir süre sonra “imanı” alır, götürür.
Eğer bir çocuk veya genç haftada en az 10 saat bu tür sâlih amellerle meşgul edilmiyorsa ne kimse rehberlik yaptığını söylesin ne de biz ‘çocuklarımız deist, ateist falan oluyor’ diye şikâyet edelim.
Şikayet işimize geliuor ama.
Yurtdışında doktora yapan -güvendiğim ve kafası iyi çalışan- sosyolog bir arkadaş yukarıdaki yazıyı aşağıdaki notla paylaşmış:
“Biraz uzun sayılabilir ama özellikle de Avrupa’da çocuk yetiştiren bizlerin içini titretecek olan ve “benim çocuğum nereye gidiyor böyle” diye diz dövüp şimdiden saç baş yolduracak acı ama çok doğru tespitler içeren bir yazı.
“Tabiat boşluk kabul etmez”. Amel-i sâlih yoksa onun yerini amel-i fasit alır. Amel-i fasit ise bir süre sonra “imanı” alır.
Eğer bir çocuk veya genç haftada en az 10 saat bu tür sâlih amellerle meşgul edilmiyorsa ne kimse rehberlik yaptığını söylesin ne de biz ‘çocuklarımız deist, ateist falan oluyor’ diye şikâyet edelim.”
Salih amelsiz imana güvenme demiş özetle…
Sorumlu bir ebeveyn olarak okuyanın önceliklerini değiştireceği muhakkak…”
Yazıyı okuduktan sonra arkadaşa teşekkür ettim. Veysel Ayhan beye de teşekkür ederim…
Sn Ayhan, Allah razı olsun. Rabbim bu yazınızı da salih bir amel olarak kabul buyursun. Salih ameli dar kalıplara hapsetmeyip Kur’an ve insani seviyesinde izah ettigini ve orneklendirdiginiz icin hususen tesekkur ediyorum. Lutfen devam ediniz, kolaylastiriniz, mujedeleyiniz…
Salih amel deyince sadece ibadet algılanır olmuş artık, halbuki çevre bilincine kadar yaşadığımız hayatı dini göstergeler içinde değerlendirmemiz gerekiyor. Tabi biz başarabilirsek sonraki nesillere anlatacağız daha…