YORUM | Dr. YÜKSEL ÇAYIROĞLU
(İslâmî Açıdan Mortgage-4)
Mortgage sisteminin fıkhî hükmü tahlil edilirken darulharple ilgili hükümler de zaman zaman gündeme gelir ve bazı ilim adamları darulharpte bulunmayı mortgage’ın caiz olmasına gerekçe gösterir. Sadece konut kredisi de değil, bankalarla yapılan diğer faizli işlemler ele alınırken de darulharp hükümlerine müracaat edilir ve gayrimüslim ülkelerde yaşayan Müslümanlar açısından banka faizlerinin caiz olduğuna yönelik fetvalar verilir. Bu tür fetvaların kaynağı ise mezhep imamlarının konuyla ilgili içtihatlarıdır.
Darulharp gerekçesiyle verilen fetvalarda bazı ayrıntılar göze çarpar. Bazıları gayrimüslim ülkelerde yaşayan Müslümanların her tür faizli muameleyi yapabileceğini savunurken, daha başkaları sadece bankalara mevduat yatırıp faiz alınabileceğini ama verilemeyeceğini savunur. Bazı müellifler ise darulharple ilgili hükümlerin sadece zaruret ve ihtiyaç durumlarında kullanılabileceğini belirtir.
Konunun doğru anlaşılması için öncelikle darulislam ve darulharp kavramlarının iyi bilinmesi gerekir. Bu kavramlar etrafında hem klasik hem de modern dönem fıkıh literatüründe oldukça uzun ve detaylı tartışmalar yer alır. Özetle şunu söyleyebiliriz: Darulislam, İslam yurdu, İslâm ülkesi demektir. Bununla Müslümanların yaşadığı ve İslâmî hükümlerin tatbik edildiği ülkeler kastedilir. Darulharbin kelime manası harp yurdu demek olsa da bununla sadece fiilî savaş hâlinin mevcut olduğu ülkeler kastedilmez; darulislam dışında kalan yerlere de bu isim verilir. Yani bununla gayrimüslimlerin hâkimiyeti altında olan, İslâmî esaslara göre yönetilmeyen, İslâmî hükümlerin tatbikatta olmadığı ülkeler kastedilir.
Kur’ân’da böyle bir taksime yer verilmediği gibi, sahih hadislerde de bundan bahsedilmez. İslâm uleması, yaşadıkları dönemin siyasî şartlarının ve devletlerarası münasebetlerin de etkisiyle böyle bir ayrıma gitmiş ve konuyla ilgili muhtelif hükümler vermişlerdir. Bazı âlimler günümüzde de mevcut taksimin devam ettiği görüşündedir. Fakat bugün itibariyle siyasi şartların, dünya konjonktürünün ve devletlerarası münasebetlerin değiştiğini, dolayısıyla dünyanın darulislam ve darulharp şeklinde ikili bir ayrıma tâbi tutulmasının doğru olmadığını, Müslüman olmayan ülkelere illaki bir isim verilecekse darulahd (anlaşma yapılan ülke) veya darulsulh (barış halinde olunan ülke) ismi verilmesinin daha doğru olacağını savunanlar da az değildir.
Biz darulislam ve darulharp kavramlarıyla ilgili tartışmaları bu konuda yazılmış müstakil eserlere havale ederek, darulharpte faiz konusuyla ilgili mezhep görüşlerine bakalım: İmam Ebû Hanife ve İmam Muhammed’e göre darulharpte bulunan bir Müslümanın, orada yaşayan bir harbî ile (gayrimüslimle) faizli muamele yapması caizdir. Sonraki dönem Hanefi âlimleri de bu görüşü savunmuş ve mezhepte fetvanın buna göre verildiğini söylemişlerdir. Hanefi âlimleri bu işlemin cevazını, yapılacak faizli muamelenin Müslümanın lehine olması ve içinde aldatma ve hıyanetin bulunmaması şartlarıyla kayıtlamışlardır. Dolayısıyla onlara göre Müslümanın faiz alması caiz olsa da vermesi caiz değildir. Ayrıca darulharpte de olsa iki Müslüman arasında faizli bir işlem yapılamaz. Aynı şekilde darulislamda bir Müslümanla gayrimüslim arasında yapılacak faizli muamele de haramdır. (Serahsî, el-Mebsût, 10/28, 138; Kâsânî, Bedâiu’s-sanaî, 5/192)
Darulharpte faizi caiz gören Hanefi fukahasının en başta gelen delili, Mekhul tarafından mürsel olarak rivayet edilen şu hadistir: “Darulharpte Müslümanlarla harbiler arasında faiz cereyan etmez.” (Zeylaî, Nasbü’r-râye, 4/44) Bu konuda daha başka deliller üzerinde durulsa da bunların hükme delaleti kati değildir.
Hanefi mezhebinden İmam Ebu Yusuf ile Şâfiî, Malikî ve Hanbelî mezhepleri ise ülke ayrımı yapmaksızın mutlak anlamda Müslümanın faizli muamele yapmasını haram görürler. Onların delili ise faizi haram kılan nasların umumî ifadeleridir. İlgili naslarda mekân, zaman ve şahıs ayrımına yer verilmemiştir. Onlar, Mekhul hadisinin zayıf olduğu için delile elverişli olmadığını ifade etmişlerdir.
Görüldüğü üzere, mezhep imamlarının içtihatlarından yola çıkarak yabancı ülkelerde yaşayan Müslümanların mortgage kredisi kullanmasına cevaz vermek hiç de kolay değildir. Bir kere üç mezhep imamına ve Hanefilerden İmam Ebu Yusuf’a göre yaşanılan ülkenin darulharp olması faizli muameleleri caiz kılmaz. Faiz yasağı mutlak olup nerede bulunursa bulunsun bütün Müslümanları bağlar.
İmam Azam ve İmam Muhammed’in fetvalarını da mortgage sisteminin cevazına delil göstermek kolay değildir. Zira Hanefî fakihleri, Müslüman ile gayrimüslim arasında cereyan edecek olan faizli muamelenin Müslümanın lehine olmasını şart koşmuşlardır. Bazı Hanefiler faiz vermenin değil, almanın caiz olduğunu açıkça belirtmişlerdir. Mortgage kredisi çeken bir kimse ise faiz almamakta bilakis vermektedir. Mortgage sistemiyle ev almada Müslümanlar için fayda bulunduğu söylenebilir. Fakat öbür yandan verilen faizlerle faiz sistemine ve bankalara katkı sağlandığı da bir gerçektir.
Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da şudur: Hanefilerin tecviz ettiği husus, Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında cereyan eden faiz işlemleridir. Halbuki günümüzde Batılı ülkelerde milyonlarca Müslüman yaşamakta ve onlar da paralarını bulundukları ülkelerin bankalarına yatırmaktadır.
Günümüz Batılı ülkelerini darulharp kabul etmenin ve buralarda Hanefi fukahası tarafından kendi dönemlerinin siyasi dünyasına göre ortaya konulan darulharp hükümlerini birebir tatbik etmenin meydana çıkaracağı suiistimalleri de gözden uzak tutmamak gerekir. Dünyanın bir köy hâline geldiği, sınırların ortadan kalkmaya başladığı, iletişim ve ulaşım vasıtalarının çok geliştiği bir dünyada Müslümanların yabancı ülkelerde faiz, kumar ve daha başka fasit akitleri yapmalarına cevaz vermenin onları günaha alıştırma ve aynı şeyleri Müslüman ülkelerde de devam ettirme riski taşıdığı göz ardı edilmemelidir. Üstelik darulharp gerekçesiyle bir kısım haramların işlenmesi, Müslümanların dinlerini güzel temsil etmelerine de mani olacaktır. Nitekim bu tür uygulamaların yer yer Müslümanların imajına nasıl zarar verdiğini ve nasıl istismar edildiğini esefle müşahede ediyoruz.
Bütün bunların yanında Müslümanlar, yaşadıkları ülkeleri darulharp olarak gördükleri ve darulharp hükümlerini tatbik ettikleri takdirde oralara kolay kolay entegre olamayacak, bu ülkelerin bir parçası hâline gelemeyecek, azınlık psikolojilerini üzerinden atamayacak, oranın insanlarıyla sağlıklı bir iletişim kuramayacak, ülke problemlerinin çözümüne katkı sunamayacak ve dolayısıyla bütün bunlar da netice itibariyle gelip Müslümanlığa dokunacaktır.
Netice itibariyle şunu söyleyebiliriz ki İmam Azam ve İmam Ebû Yusuf’un görüşlerine istinaden darulharpte bulunmayı gerekçe göstererek mortgage’a ve daha başka faizli işlemlere fetva verenler olmuştur. Fakat ulemanın çoğunluğu tarafından yukarıda zikredilen gerekçeler ileri sürülerek bu fetvalara karşı çıkılmıştır. Bizim kanaatimiz de dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, Müslümanların Kur’ân ve Sünnet’in açık hükümlerine bağlı kalmaları ve bugünün dünyasında darulharp hükümlerini gündeme getirmemeleridir.
Bir sonraki yazıda mortgage meselesini zaruret ahkâmı açısından ele alacağız.
Yazara soru:
Yazinizda belirttiginiz uzere mezhep imamlari sartlara gore ‘faiz alma’ ile ‘verme’ arasinda fark gozetmisler. Gunumuzde, siz ne kadar kacinalim desenizde, cogu ulke ‘darulharb’ tanimlamasina giriyor. Bu durumda, mecbur kaldigi icin borc alan birisinin ve dolayisiyla ‘faiz’ odemek durumunda olan birisiyle, ‘faiz’ alan kisi ve kurumlar acisindan mesuliyet/ceza acisindan bir fark yok mudur?
Daha onceki yorumlarinizdan ayrim yapmaksizin her ikisini de yerin dibine gommustunuz. O acidan soruyorum!
“Bazi imamlar” demem daha dogru olacakti-kusura bakmayin.
Yüksel Bey, bu faydalı yazı diziniz için size teşekkür ediyorum. Katıldığım birçok noktalar olsa da özellikle şu son yazınızda katılmadığım bazı yerler var. Onlar da şunlardır:
Demişsiniz ki ‘Bütün bunların yanında Müslümanlar, yaşadıkları ülkeleri darulharp olarak gördükleri ve darulharp hükümlerini tatbik ettikleri takdirde oralara kolay kolay entegre olamayacak, bu ülkelerin bir parçası hâline gelemeyecek, azınlık psikolojilerini üzerinden atamayacak, oranın insanlarıyla sağlıklı bir iletişim kuramayacak, ülke problemlerinin çözümüne katkı sunamayacak ve dolayısıyla bütün bunlar da netice itibariyle gelip Müslümanlığa dokunacaktır.’
Tam tersine, müslümanlar mortgage gibi sistemleri kullanmadığı için Amerika’da ev alamasa, asıl bu entegrasyona zarar verir. Düşünün ki senelerdir Amerika’da yaşıyorum ama bir evim barkım yok, hep gayrimüslimlerin sitelerinde, evlerinde kiracı olarak yaşıyorum. Bu da azınlık psikolojisini üstümden atmamda bana hiç yardımcı olmayacaktır ve ben kendimi burada hep bir kiracı, hep bir dışarlıklı olarak göreceğimdir.
Bir başka yerde de şöyle demişsiniz: ‘Günümüz Batılı ülkelerini darulharp kabul etmenin ve buralarda Hanefi fukahası tarafından kendi dönemlerinin siyasi dünyasına göre ortaya konulan darulharp hükümlerini birebir tatbik etmenin meydana çıkaracağı suiistimalleri de gözden uzak tutmamak gerekir.’
Bu, bu hükümleri suistimal edenlerin sorunu değil mi? İslami her hüküm suistimal edilebilir ve darulharp ile ilgili bazı hükümlerin suistimal edilebilecek olmasından ötürü neden darülharpte yaşayan bir müslümanın işini çok kolaylaştıracak bazı başka hükümleri reddedelim? Bana bu hiç ‘zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız’ hadisine uygun gelmiyor ve birilerinin hatalarından ötürü başkalarını da cezalandırmak gibi geliyor. Üstelik biz ‘tüm darülharp hükümlerini kullanalım’ demiyoruz ama mortgage gibi, darülharpte yaşayan müslümanların her açıdan çok işine yarayacak bir hüküm kullanılabilir. Suistimale açık ve yaşadığımız topluma zarar verecek bir hüküm gibi de durmuyor. Eğer darülharpte faizli alışveriş konusunda geçmişten bu yana hiç İslami hüküm olmasaydı o zaman kafamızdan hüküm uyduramazdık ama sonuçta geçmişten gelen ve en güvenilir alimler tarafından verilmiş bazı hükümler varken neden onları kullanmayalım?
Üçüncü olarak şöyle demişsiniz: ‘Mortgage kredisi çeken bir kimse ise faiz almamakta bilakis vermektedir. Mortgage sistemiyle ev almada Müslümanlar için fayda bulunduğu söylenebilir. Fakat öbür yandan verilen faizlerle faiz sistemine ve bankalara katkı sağlandığı da bir gerçektir.’
Bence burada bankadan çok ev sahibi olan müslüman bir fayda görmektedir. Amerika’da müslümanlar, sayıca en az bulunan azınlıklardan biri. Onların da zaten bir kısmı mortgage sistemini kullanmıyor. Yani mortgage sistemini kullanan müslüman sayısının oranı toplam Amerikan nüfusunun yüzde birinden az olabilir. Bunların mortgage ile ev almasının bankacılık sistemine ne kadar faydası dokunabilir ki? Elbette bankaya biraz faydaları vardır ama burada müslüman kişi, o bankanın elde ettiği faydadan çok daha fazla fayda elde ediyor. Amerika vahşi kapitalizmin olduğu bir ülke. Bugün işin var, yarın yok. Kiralık evler birçok yerde pahalılanmaya başladı. Bu hayatta hastalık var, başka sorunlar var, ne olacağı belli değil. Ve burada düşsen Türkiye’deki gibi konu komşu, akraba, eş dost da bulamayabilirsin yardım edecek. Böyle bir ülkede kendi evinin olması bir güvence değil midir? Sizce bu ülke, en azından kısmen darülharp değil midir? Evet, bir savaş ülkesinde ya da eski zamanlardaki gibi homojen bir Hristiyan ülkede değiliz ama bir helal et bulmak için bile kırk takla atıyoruz ve aldığımız helal et normal ete göre çok daha pahalı. Cami, mescit bulmakta zorlanıyoruz; hiçbir şey müslümanların inançlarına göre ayarlanmamış durumda. Globalleşme, dünyanın bir köy olması falan müslümanları çok etkilemedi çünkü globalleşen şey sekülerizmdir ve seküler hayat tarzıdır; onun da bizim müslümanların hassasiyetlerini pek takmadığı açıkça ortada. Tekrardan söylüyorum, bu konuda geçmişten gelen hükümler olmasaydı şu an hüküm uyduralım demeyecektim ama geçmişten gelen ve benim mezhep imamım olan İmam Ebu Hanife’nin bir hükmü varken, bunun tam da şöyle bir çağda ve devirde kullanılması uygun değil midir?
Şöyle demişsiniz: ‘Üstelik darulharp gerekçesiyle bir kısım haramların işlenmesi, Müslümanların dinlerini güzel temsil etmelerine de mani olacaktır. Nitekim bu tür uygulamaların yer yer Müslümanların imajına nasıl zarar verdiğini ve nasıl istismar edildiğini esefle müşahede ediyoruz.’
Burada daürlharpin suistimal edilen ve müslümanlık imajını karalayan bazı hükümlerinden bahsediyorsunuz, oysa konumuz mortgage almak. Mortgage almanın o bahsettiğiniz hükümler içinde olduğunu sanmıyorum. Yani darülharp diye mortgage’a cevaz vermek ve mortgage almak nasıl müslümanların imajına zarar verir? Onu tam anlayamadım. Tekrardan söylüyorum, darülharp hükümlerinin hepsine birden uymak zorunda değiliz, özellikle bahsettiğiniz gibi suistimale açık olanlarına. Ama mortgage almanın aynı kategoride olduğunu düşünmüyorum.
Şöyle de demişsiniz: ‘Netice itibariyle şunu söyleyebiliriz ki İmam Azam ve İmam Ebû Yusuf’un görüşlerine istinaden darulharpte bulunmayı gerekçe göstererek mortgage’a ve daha başka faizli işlemlere fetva verenler olmuştur. Fakat ulemanın çoğunluğu tarafından yukarıda zikredilen gerekçeler ileri sürülerek bu fetvalara karşı çıkılmıştır.’
Hanefi mezhebinin imamları zaten birçok konuda diğer üç mezhebin imamından ayrılıyor. Seferilik mevzusunda olsun, cem etme mevzusunda olsun. Biz de Hanefi mezhebinden olduğumuz için ona uyuyoruz ve sadece zaruret anında diğer mezheplere de uyabiliyoruz. Hal böyleyken neden bu konuda kendi mezhebimiz olan Hanefi mezhebini yok sayıp da ‘ulemanın çoğunluğu’na uyalım? O zaman bizim Hanefilik mezhebini tamamen bırakıp diğer mezheplere geçmemiz gerek çünkü her konuda çoğunluğu onlar temsil ediyor, bu mezhep değil. Yani Hanefilik mezhebinin bizim nefsimizi en zorlayan hükümlerine bile uyarken, neden bizim işimizi kolaylaştırabilecek bir hükmünde hemen diğer ulemalara uyuyoruz?
Ben açıkçası bu yazınıza kadar mortgage ile ev almaya daha gönülsüzce bakıyordum ama bu yazınız bende, sizin yazarken niyet ettiğinizin tam tersi bir etki oluşturdu. Sanki öncesinde bir ‘mortgage ile ev alınmamalı’ fikri oluşturmuşsunuz ve her kanıtı ve hükmü bunun üzerine bina ediyor ve bu ön fikre göre yorumluyormuşsunuz gibi geliyor bana. Tabi niyet okumak istemem, bu sadece benim hissim zira dediğiniz şeyler sizin dediğiniz şekilde de yorumlanabilir, benim dediğim şekilde de yorumlanabilir (hatta bana göre benim dediğim şekilde yorumlanması daha mantıklı). Ve dediğim gibi, tüm bunları, bu yazınıza kadar mortgage ile ev almaya karşı çıkmış olan biri olarak yazıyorum.
zaten yeterince zor iken neden dini daha da zorlastirmaya calisir böyük abilerimiz…
Peki hocam, bu yazdiklarim Norveç için geçerli. Norvecin insanlara kira yardimi ve ev almada peşinat olamayan lakin düzenli bir işi olan ailelere kredi veren bir devlet bankası var(Husbank). 50 yıla kadar taksit yapıyorlar. Tabi faiz oranı var ama özel bankalara göre daha az. Siz bu ödediğiniz yıllık faiz miktarına göre devlet sizden almış olduğu vergiyi azaltıyor. ve bu maaşınıza ciddi oranda yansiyor. Evet faiz malesef veriliyor ama öte yandan,
-verdiniz azalıp maasiniz artıyor.
-ister istemez ırkçılık oluyor ve ev bulmanız zor oluyor ve genellikle zemin katlar ya da giriş katlar kiralaniyor. Çünkü evler çok katlı değil.
– Her defasında yaptığınız en küçük hatayı, sanki biz hicbirsey bilmiyormuşuz cahilmisiz gibi gözümüze sokan ev sahibi baskısından kurtuluyoruz.
– Müslümanların bu topraklarda kalıcı olmasına fırsat sağlıyor öteki türlü çocuk sayısına göre ev aramak bulmak gerçekten zor oluyor. Yabancı ve çok cocuklu ailelerin işi daha zor.
– aylık ödemiş olduğun taksit miktarı genelde kiraya verdiğin ücretten daha aşağıda oluyor.
Sonuc olarak yabancı bir ülkede Müslümanlarin faydasına olan bu kolaylıkları göz önüne alıp, günümüz şartlarında yeniden değerlendirmek icabet etmezmi?
Saygılar
Yazılarınız bana Huccetul İslam Gazalinin Kelam için yetersiz Felsefe için tutarsız sözünü hatırlattı. Bu haliyle Fıkıh hem tutarsız hem de yetersiz. Dolayıyla bu zeminde otoritenin emrinde çok Hayettin Karamanlar yetişti- yetişecek (!)…
Olumlu olumsuz düşüncelerimizi nezaket kurallarına uygun şekilde belirtmek dileğiyle…
Bazı kelimeleri hayatımızdan çıkarmadan, müslümanlar olarak çağdaş dünyanın parçası olamayacağız. “faiz”den değil, “dar-ül harp”ten bahsediyorum.
Ne demek bu kelime hiç düşündünüz mü? “savaş hali”. Eğer savaş halindeyseniz nasıl böyle ülkelerde huzur içinde yaşıyor, ailelerinize bir gelecek hazırlıyorsunuz?
Vatandaşı olduğunuz bir ülkeye nasıl savaş yurdu diyebilirsiniz?
Sığınma talep ettiğiniz bir ülkeye nasıl savaş yurdu diyebilirsiniz?
Öğrenci veya çalışma vizesiyle size oturum hakkı veren ve güvenliğinizi sağlayan bir ülkeye nasıl savaş yurdu diyebilirsiniz?
Daha da uzatabiliriz…
İşin garip yanı çoğu müslüman, sözde müslüman ülkelerden korku ile kaçarken, dinsiz, hristiyan, laik, ve dahi dar-ül harp diye nitelenen ülkelerde mutlu mesut yaşıyorlar.
Yine bu dinsiz ülkeler, pek çok mazlumun yakarışına gerçekten kulak asıyorlar. Sözde müslüman ülkelerse zalimleri desteklemekten imtina etmiyor. Şimdi siz söyleyin neresi savaş meydanı, neresi müslüman yurdu??
Yukarıdaki tartışmaların hemen hemen tamamı münafıkça. Faiz’le de hiç bir ilgisi yok. Binlerce yıl önceki tamlamaları kullanarak, şimdiki durumunu rasyonelize etmeye çalışmak gericilik tam tanımıdır. Vesselam.
Darülharp, İslami bir terimdir ve anlamı sizin direkt kelimeden çevirdiğiniz gibi “savaş yurdu” değildir. Darülharp, İslami kuralların uygulanmadığı gayrimüslim ülke ve toprakları kapsar. Bir ülkenin darülharp sayılması için o ülkeyle savaş halinde olman gerekmez. Nitekim savaş halinde olduğun bir müslüman ülke de senin için darülharp değildir çünkü orada İslami kurallar geçerlidir. Lütfen bilmediğimiz terimleri, sadece kelime anlamına bakarak yorumlayalım. Darülharp kavramı neden vardır? Çünkü bir müslümanın yaşamı, İslamı yaşamadaki karşılaştığı zorluklar, challengelar vs. yaşadığı ülkenin İslami kurallara göre yönetilip yönetilmediğine bağlı olarak değişir. Örneğin, ne kadar globalleşme olsa ds birçok müslüman gayrimüslim ülkelerde helal et bulmakta, namazlarını cemaatle kılacak bir cami veya cemaat bulmakta, faizsiz bir şeyler almakta, çocuklarını İslami değerlere uygun yetiştirecek ortamlarda yetiştirmekte ve daha birçok konuda zorlanıyor. Bunların hiçbirinde zorlanmıyorsanız ya bunları takmıyorsunuzdur ya da aşırı şanslısınızdır. Maalesef herkes kendi cemaatinin çokça yoğun olduğu New Jersey gibi yerlerde yaşamıyor. Birçoğumuz müslümanca yaşamanın ve müslümanların hassasiyetinin umursanmadığı coğrafyalarda yaşıyoruz. Tarih boyunca da bazı müslümanlar bu şekilde yaşamak durumunda kaldı, o yüzden de darülharp kavramı ortaya çıktı. Burada konu bir ülkede zulüm edilmesi değildir. Bizim Hizmet içindeki bazı insanlar sanırım dini bilmemekten kaynaklı olarak, dinin her kavramını Türkiye’deki zulüm üzerinden yorumluyor. Türkiye’de zulüm var, Amerika’da yok, demek ki Amerika darülharp değil (kaldı ki Batı ülkelerinin birçoğu da zulme bulaşmıştır. Sizin grubunuza zulmetmemeleri, hiçbir gruba doğrudan ya da dolaylı zulmetmedikleri anlamına gelmiyor). Tamam da darülharp böyle bir kavram değil ki. Zulüm farklı bir durum ve büyük İslam alimleri de yaşadığı devirlerde kendi halifeleri tarafından zulüm görmüş ama yaşadıkları toprakları darülharp saymamışlardır.
Guzel noktalar! Tebrikler!
Eğer bir darül harp varsa şu an o da müslüman ülkeleri ve topluluklardir. kendinden olmayanı aşağılayan, işten atan, hapse atan, dışlayan sözde hâkimlerin verdiği cezalarla kirbaclayan, recmeden, idam eden her türlü ayrımcılığa ve haksızlığa mahkum eden adaletin zerresi olmayan yerlere nasıl müslüman memleketi denir ki
Tamam, siz kafanıza göre darülharp tanımlaması yapmaya devam edin, diyecek bir şey yok.
Bazen yorumcular Yazar dan guzel yazıyor.🤔🤔🤔🤔
Eyvallah.
Hüküm Hakim ortamı oluşturmadan.
Zaman ve Mekana göre iştihatlar var.
Güzel yazılar.
Yazılarınızın bir faydası oldu. O da neyin yapılmaması gerektiğine örnek olması yönüyle, yetersiz olduğunuz bir konuda en baştan tutarsız hükmünüze 4 ve belki böyle giderse 44 yazı ile yürümeniz ve çok istifade edilebilecek bazı yorumlara vesile olması. Onun dışında fiyasko üzerine tüy dikmeye devam ediliyor. Cem Yılmaz’ım dediği gibi “çizmedin ki kesesin..?” Yani; mortgage, çoğu gelişmiş ülkede uygulandığı haliyle, bizdeki haram olan riba sınıfında değil. Yani; haram değil ki darülharpte değerlendirilsin, haram değil ki zaruret ile fetvaya muhtac olsun. Kağıt para, bu ülkelerdeki haliyle, riba haram faiz olmuyor. Kimse 1 ev alıp 1.5 ödemiyor. Değer/kıymet kavramı mala/eşyaya/zati değeri olan bişeye isabet eder. Banknote’un zati değeri yok. Üzerinde yazan rakam da her zaman diliminde farklı miktar eşya alabiliyor. Vs vs. ama nerdee..