YORUM | ENGİN TENEKECİ
Bir eylül daha geldi
Hem de sararan, yüzü solan çehresiyle
Şu an sanki her şey hüzün kokuyor
Belki de bu, “sarı, hüznün rengi” sözünden olsa gerek
Ancak bu hüzün, dünyevi değil:
Dünyadan ukbaya uzanan uhrevi bir hüzün
Zira bu ay firak ayı
Yani, yaprağın dalından ayrıldığı zaman dilimi
Hani bir vakit canlı, hayat dolu, yemyeşil olan şu yaprak
Onun için veda zamanı; binlerce arkadaşına ‘elveda’ deme anı
Ah yaprak! Sen bana faniliğin, geçiciliğin dersini veriyorsun
Sen benim nazar levhalarıma;
Solmanın, renk atmanın, pörsümenin realitesini nakşediyorsun;
Hiçliğin, renksizliğin, acizliğin, fakirliğin hakikatlerini resmediyorsun;
Solgun, ölgün halinle, arkandaki yeniden dirilişe işaret ediyorsun
Sen sarı yaprak! Bana, aile, evlat, mal-mülk, hasılı, bu cihandan ayrılacağım anı anımsatıyorsun
Solan, sararan yaprak! Bir de bana, ‘Sonsuz Kudret’e dair talimde bulunuyorsun
Çünkü sen, bu bahar, bir öncekinin benzeriyle haşredildin, vücuda getirildin, varlığa erdirildin
Bu halinle sen, İlahi Kudret’te acizliğin olmadığını fısıldıyorsun kulaklarıma
Ah sarı yaprak! Aslında sen de okunur alem yaprak yaprak
Sarı yaprak, oldun birçok İlahi Esmaya ayna
Hasseten Hz. Halık ve Musavvire
Solgun yaprak! Sen aslında solmadın, yok olmadın
Hafızalarımızda daima yeşil kalacaksın!