Cumhuriyet tarihinin en büyük başarısızlık öyküsü

Yorum | Levent Kenez

Yahudileri kim katletti?

Hitler.

Öyle değil mi?

Yanlış.

Almanlar.

Herkesin her şeyden haberi vardı.

Bir süredir Alman askerlerinin 2.Dünya Savaşı’nda cepheden ailelerine yazdığı mektupları derleyen bir kitabı okuyorum. Bütün askerlerin en düşük rütbeden en üst rütbeye kadar olan bitenden haberi var. Kimi ima ile kimisi açıktan yaşananları anlatıyor. Kimisi iğreniyor yapılanlardan kimisi de olması gerekenin bu olduğuna inanıyor.

Nürnberg Mahkemeleri’nde katliam görüntüleri izletilirken başlarını eğenler aslında yaşananların bire bir tanıkları.

Sadece askerler mi?

Gettolara ve kamplara gönderilen Yahudilerin malları açık arttırma satılırken sıradan vatandaşların birbirlerini nasıl ezdiklerinin fotoğrafları var. Sonradan hayatlarının en zor günlerini geçirdiler. Bütün şehirleri yakılıp yıkılmakla kalmadı, sevdiklerini de kaybettiler.

Kitapta çok enteresan bir detaya rastladım. Hitler’e sonuna kadar direnenler Yehova Şahitleri’ymiş. İnançları gereği savaşmak istemeyen bu grubun erkeklerini askerlik yapmaktan kaçtıkları için idam ediyorlar. Kilisenin gönülsüz de olsa devreye girmesi ara bir çözüm bulunmaya çalışılıyor, cephe gerisinde yer almaları şartı ile idam edilmeyecekleri söyleniyor. Ama adamlar yine de gitmeyiz deyince idamlar devam ediyor.

***

Yakın bir gelecekte bu iktidar gittiği zaman ve inşallah bu sandıkta gerçekleşir ama hiç inandırıcı gelmiyor, bütün kötülüğü Erdoğan’ın üstüne yıkıp Cumhuriyet tarihinin en karanlık döneminde herkes elini yıkamaya çalışacak.

Erdoğan, 95 yıllık Cumhuriyet tarihinin en büyük başarısızlık öyküsüdür.

Bu rezalet birilerinin zannettiği ve göstermeye çalıştığı gibi bir kişinin, zümrenin ya da bir partinin tek başına becerebildiği bir şey de değil. Kuruluşundan beri mayası tutmamış bir hamurun son kertede patlamış halidir.

Kapatma davası açanların, 367’i icat edenlerin, 27 Nisan’da muhtıra verenlerin, yıllarca başörtülülere zulm edenlerin, sayısız parti kapatanların, yıllarca postal yalayan medyalarından insanlara hakaret yağdıranların büyük katkıları ile inşaa ettikleri rejimin sonradan görmelerin elinde eski efendilerinden öğrendikleri şeylerin beterini uyguladıkları nihai bir finaldir yaşadığımız.

***

Dünden beri Diyanet tartışılıyor. Sosyal medyada slogan atıp dağılmak artık elden tek şey. Halbuki Diyanet, dini kontrol altına almak ve devlet tekelinde tutmak için kurulan tek parti dönemi kurumlarından. 27 Mayıs için darbecilere yardım etmenin farz olduğu hutbesini veren kurum. 12 Eylül’de aynısı oldu keza. 28 Şubat’taki fonksiyonu malum. Şimdi de devlet kimse onların  dümen suyuna hizmet ediyor.

Ben olsam Diyanet’in yerinde açıklama bile yapmam. Bütün gündemlerin ömrü bir gün. Yarın unutulur. Çünkü hiç bir tartışmanın, itirazın takibini yapacak bir yapı kalmadı ortada.

***

İran’da düzenli aralıklarla toplumun gazını alan ayaklanmalar gibi bizde de seçimler toplumun gazını alma karnavalına dönüştü.

Özgür basın diye bir şeyin kalmadığı, mahkemelerin bir adamın iki dudağı arasında karar verdiği, anayasanın askıda olduğu, meclisin sistemin tamamen dışında kaldığı, ülkenin 3.büyük partisinin eşbaşkanlarının hapiste olduğu, ordusunun dağıtıldığı, sermayenin intihar edercesine olan biteni seyrettiği, AKP’nin kendi silahlı gücünü kurduğu ülkede iktidar partisinin 50 metre önden başladığı 100 metre koşusu gibi seçimler.

Ve muhalefet olup biteni seyrediyor. Ben iktidardan memnun değilsem alternatiflere bakarım eğer alternatifler bu kadar falsosu olan bir iktidara rağmen hiç bir umut vermiyorsa sessizce kaderimizi beklemekten başka bir şey kalmadı demektir.

Bu iktidara meşruiyet kazandırmaktan başka hiç bir işe yaramıyorlar çünkü. Ve dekor olarak durmaya razılar.

Ezberlerini değiştirmedikçe ve gerçek manada muhalefet yapmadıkça bu böyle devam edecek. Konforlarını bozmadıkları için ülkede iktidar muhalifleri daha kalabalık olmasına rağmen azınlıktalar. Ankara’da milletvekili rozetine ve maaşına tav olan adamların ihaneti iktidarın ihanetinden aşağı kalır değil.

Sıradan basın açıklaması, saçma sapan Fetö muhabbetleri, twitterden bir selfie, suya sabuna dokunmayan laflar.

Herşey otomatik pilota bağlanmış gidiyor ve herkes memnun aslında olan bitenden. MHP zaten AKP’nin Ülkücü Kolları başkanlığı. HDP neredeyse tamamen etkisiz hale getirildi. Geriye bir tek CHP ve İYİ Parti kalıyor.

AKP’liler muhalafet artık somut şeyler yapsın denildiğinde bundan rahatsız oluyorlar. Ben olsam sandıkta değişikliği bin kere tercih ederim.

Asla sürdürülemez bu dikta rejimi ve hanedanlık eninde sonunda yıkılacak. Ve bu ülkenin biraz şansı varsa bu sandıkta gerçekleşir. Başka yollarla devrilmesinin faturası herkes için çok acı olur.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin