YORUM | Av. MEHMET TAHSİN
Bu ülkede dindarlar yıllar boyu hep polis ve istihbarat korkusuyla yaşadı. Hangi parti iktidar olursa olsun, Devlet her dönemde dindar kesimi takip etti. Yıllarca “filan grubun filanca önemli adamı MİT’çi çıktı” söylentilerini duyduk. Sadece tarikat ve cemaatler arasında değil, her kesimin içinde devletin devşirdiği etkili isimler her zaman var oldu.
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Bizim tarlayı sürmüşler… Haberimiz olmadan…” sözleri boşuna değildi. İki hafta önce de TR724 YouTube kanalında yayınlanan Çıkış Yolu’nda Ekrem Dumanlı, MHP’nin Kurucu Genel Başkanı Merhum Alparslan Türkeş’in, yakın çevresine “Devlet Bahçeli’nin MİT’e çalıştığını” söylediğini nakletmişti. Bu aralar gündemde olan Alaattin Çakıcı ile Devlet Bahçeli’nin ortak noktasının da MİT’e çalışmak olduğunu yine aynı programda anlattı.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Eskiden sadece dindarlar arasında değil, her kesimde MİT’e çalışmak ve yol arkadaşlarını ispiyonlamak ayıp sayılırdı. MİT’çi diye bilinen isimler uzak durulması gereken tiplerdi.
Ne zaman ki Recep T. Erdoğan, Hakan Fidan’ı MİT’in başına atadı; işler değişti. İstihbarata çalışmayı, ispiyonculuk yapmayı marifet sanan “Devletim için her şeyi yaparım” diyen, İslamcı bir güruh türedi. Bunlar, dün Tağut dedikleri devlete, bugün tapınmayı ve devletin derin odaklarıyla içli dışlı olmayı marifet saydı. Düne kadar MİT’çi diye bilinen ya da devletle karışık ilişkileri olan pek çok isim, televizyonların tartışma programlarının demirbaşı oldu.
Bunlardan biri de son dönemde televizyon ekranlarının vazgeçilmez eğlencesi haline gelen Cübbeli Ahmet. Düne kadar dindar kesime en ağır hakaretleri eden tipler, bugün televizyon ekranlarında Cübbeliyle saatler boyu kakara kikiri program yapmaktalar. Hayatını dine ve dindarlara düşmanlık üzerine kurgulamış tipler nedense Cübbeli’yi el üstünde tutar olmuş. “Tarikatların ve cemaatlerin kökünü kazıyacağız” diyen Doğu Perinçek, Cübbeli’ye “vatansever” derken, Cübbeli de Perinçek’e dua ettiğini ilan ediyor. Sözcü Gazetesi yazarı Saygı Öztürk’ten “Saygı Abi…” diye bahseden Cübbeli’nin yakın çevresi, Nedim Şener, İsmail Saymaz, Fatih Altaylı gibi isimler olmuş. Hepsinin ortak yönü biraz fazla “devletçi” olmaları nedense…
İşte bu Cübbeli, geçen ocak ayında Habertürk’te katıldığı bir programda 2000 civarı IŞİD yanlısı derneğin silahlandığını ve iç savaş çıkaracaklarını iddia etmişti. O gün pek gürültü koparmadı bu iddialar.
9 Eylül tarihinde CNN Türk ekranlarında Ahmet Hakan’ın programına katılan Cübbeli aynı iddiaları bir kere daha tekrarladı. “Batman, Adıyaman tarafında bunlardan çok var. Bunlar silahlanıyor ve Şii Sünni çatışması çıkaracaklar” dedi.
Bununla da yetinmeyip “tarikatler takip edilsin, emniyete ve istihbarata çok iş düşüyor, aralarına adam soksun, ne olup bittiğini öğrensin” çağrısı yaptı.
Programdan sonra ortalık karışıp, “Savcılar bu adamı neden ifadeye çağırmıyor” sesleri yükselmeye başlayınca Cübbeli’yi bir telaş sarmış!
2000 DERNEK İDDİASI FOS ÇIKTI
Birkaç gün önce bir kere daha çıktığı Ahmet Hakan’ın programında anlattıklarından öğreniyoruz ki “silahlanan 2000 dernek” iddiası gerçek değilmiş. Kendisi bu rakamı MHP’nin ileri gelenlerinden ismini vermediği birisinden duyduğunu söyledi. Ancak aynı programda, rakamı “2000’i bulur dedim” diyerek uydurduğunu kabul etti ve kamuoyundan özür diledi!
Devamında şunları söylüyor Cübbeli: “Arkadaşlar bana dediler ki; sen bu ifadeye gideceksin herkes peşine düştü bu işin. Sen bu ifadeyi verirken 5-10 tane klasör yapmıştın kendine göre toparladıklarını ver, sonra bizim ismimizi ver. Benim birlikte çalıştığım arkadaşlar. Derneklerinde sohbet yaptığım 30 senelik hukukum olan yapı. Her yerde selefilere karşı faaliyetleri var bu arkadaşların.” “… İdlib’de de onlar… Benim birlikte çalıştığım arkadaşlar… Devletimizin yanında milliyetçi bir kadro…”
Tabi o programda ne Ahmet Hakan’ın ve ne de yancısı Nedim Şener’in aklına “Sen kimsin arkadaş, buna fişleme denir. Senin böyle bir görevin mi var?” demek gelmedi.
Devamında başka ilginç şeyler de anlatıyor Cübbeli.
Mesela ifadeye gittiğini söylüyor ama savcılığa değil polise gittiğini, giderken birkaç araç değiştirdiğini, gittiği yerin çok gizli tutulduğunu belirtiyor. Ahmet Hakan bile “casus filmi gibi” demek zorunda kaldı.
Belli ki Cübbeli’yi alanlar normal polisler değil! Hatta Cübbeli’nin ifadesini alanların polis olup olmadığı bile belli değil. Emniyet müdürlüğünün dışında çok özel güvenlik tedbirleriyle korunan bir binaya götürüldüğünü söylediğine göre polisten başka birileri var işin içinde.
Neden savcılık değil polis? Neden polisin ifade alması gereken yer emniyet binası değil de gizemli başka bir yer? Belli değil!
“Beraber çalışma yaptık, dernekleri var, 30 yıldır çalıştığım milliyetçi bir yapıdan arkadaşlar” kim? Cübbeli’nin kastettiği yapının, mensubu olduğu İsmailağa cemaati olduğunu hiç sanmıyorum.
YASAMA, YÜRÜTME, İSTİHBARAT
Bu işlerin çivisinin çıktığını gösteren diğer bir olay İyi Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu üzerinde yaşanan tartışmalar.
“Devlet kurumlarıyla fazlasıyla içli dışlı” olduğu bilinen İyi Partili Ümit Özdağ isimli profesör, kuyuya bir taş attı. Buğra Kavuncu’nun FETÖ’cü olduğunu iddia etti. Bunun iddialar onlarca programda saatler boyu tartışıldı. Konumuz bu değil.
Bunun üzerine İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in anlattıkları dehşet vericiydi:
“Buğra Kavuncu ile ilgili olarak bana geldi ve Buğra’nın FETÖ’cü olduğunu söyledi. Ben de kendisine konuyla ilgili belge ve bilgi getirmesini, gereğini yapacağımı söyledim. Belgesi yok. Bu bilgiler nereden? O da Jandarma, askeriye ve MİT’ten aldığını söyledi.
Ben de ilgili kurumların başındaki kişileri aradım. Okudum, bunlar iddia, iddia sahibi şu kişi. Dolayısıyla sizden alındığını söyledi. Bu bilgilerin sizde olup olmadığı doğru mu?
Çarşamba bir arkadaşımız, Perşembe bir arkadaşımız geri döndüler. Sayın Özdağ’ın oralardan aldığını iddia ettiği kayıtların sisteminde olmadığını söylemiş oldular.”
Bu sayede İyi Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu FETÖ’cülük suçlamasından aklandı, Ümit Özdağ’ın iftira attığı ortaya çıktı ve partisinden ihraç edildi.
Dehşet verici olan kısım şu: Madem bir insanın “örgüt üyesi” olup olmadığına Ümit Özdağ, Meral Akşener, Hakan Fidan veya Hulusi Akar karar verecek. O zaman mahkemelere ne gerek var.
“YARGI REFORMUNA GEREK YOK, MİT YARGIDAN ELİNİ ÇEKSİN!”
İşin çivisi öyle çıkmış ki mahkemeler önüne gelen dosyalardaki delillere bakmayı çoktan bıraktı. (Yasa gereği asla delil niteliği taşımaması gereken) MİT’ten gelen bilgilere göre kararlar verilir oldu.
Biliyorsunuz sırf iktidara muhalif söylemleri nedeniyle 2 yıla yakın cezaevinde tutulan Alpaslan Kuytul Hoca’ya ve sevenlerine her türlü eziyet yapıldı, yapılmaya da devam ediyor. Son günlerde iktidar çevresinin ‘yargı reformu’ söylemleri üzerine Kuytul Hoca’nın anlattıkları dikkate değer:
Ne dersiniz, haklı değil mi?
“Dehşet verici olan kısım şu: Madem bir insanın “örgüt üyesi” olup olmadığına Ümit Özdağ, Meral Akşener, Hakan Fidan veya Hulusi Akar karar verecek. O zaman mahkemelere ne gerek var” tespitiniz harika…
Önce fişledikleri asker, polis, hukukçu ve öğretmenleri mahkemelerde yargılayıp hapsettiler.
Sonra sohbet eden abi ablaları yığdılar mahkemelere ve hapsettiler.
Sonra bankada hesabı olup, gazeteye abone olanları topladılar mahkemelere ve hapsettiler.
Sıra otobüs ya da dolmuşlarda öndeki Zaman ya da Aksiyon’u okumaya çalışanlarla, bankanın önünden geçerken gölgesine sığınanlara geldi.
İyi de bu aşamada -takdir edersiniz- mahkemeler yetmez ki!
Bu arada Meral Hanım’ı tebrik ediyorum. Sordukları: “Abla, valla fişlenmiş” deselerdi o da “iyi de suçluluğu mahkeme tarafından kanıtlanmayan herkes suçsuzdur kardeşim, beraati zimmet asıldır” dermiydi bilemesem bile sorunu -en azından şimdilik- çözmüş.
Tabii şimdi “tr724’de yazdı; Meral hanım da kripto F..cüymüş. O da kripto “ablaymış”” deyip içeri almazlar inşallah…
Yazınız içerisinde, milyonların canına malına ırzına mukaddesatına aile fertlerine zarar ve ziyan veren iftira suçlamanın adını aynen ifade etmeniz doğru olmamıştır.