YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN
Kendileri de KHK mağduru olan eski diplomatların kurduğu ve çok güzel işlere imza atan Diplomasi ve Ekonomi Enstitüsü (InstituDE) KHK mağduriyetlerinin nasıl giderileceğine dair kapsamlı bir yol haritası hazırladı.
56 sayfalık rapor teşhis ve tedavi için somut tespitlerle dolu.
Şahsen raporu çok faydalı buldum. Hamasetten uzak, gerçekçi tespitlere yer verilmiş. Çözüm önerilerinde eksik bulduğum birkaç nokta var ve onlara geleceğim ama bütün olarak bakarsak bir dönemin meşhur tabiriyle “yetmez ama evet” diyebilirim.
DOĞRU TEŞHİS ÖNEMLİ
Raporun en önemli tarafı bana göre sorunu yani KHK mağduriyetlerini doğru teşhis etmesi. Çünkü söz konusu sorun bugüne kadar tarafların politik duruşlarına göre tanımlandı.
İktidar bileşenlerine göre KHK’lar bir nevi kutsal metin ve tartışılması teklif dahi edilemez.
Muhalefet partileri ise özü itibariyle KHK’lara karşı olmakla birlikte çözüm olarak sundukları alternatifler sorunu ortadan kaldırmaya yetmeyecek türden.
Aslına bakılırsa muhalefetin KHK sorununa yaklaşımı birçok başlıkta hayli problemli.
Bu yüzden InstituDE’nin raporu iyi bir çalışma, bir nevi çözüm anahtarı. Konuya ilgili herkesin raporu okumasını tavsiye ederim. Çalışmanın önsözünü hak mağduriyetleri konusundaki çalışmaları ile tanınan HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu yazdı.
GALİBİ BELİRLEYECEK KİTLE
Detaylara geçmeden önce şu hatırlatmayı yapmakta fayda görüyorum.
KHK mağdurları aileleriyle birlikte yaklaşık 8 milyonluk bir kitle. Üstelik eğitimli ve siyasi tercihlerini son derece bilinçli yapan bir grup.
Bu yönüyle önümüzdeki seçimin kaderini belirleyecek önemli faktörlerden birisi.
Hal böyle olunca da muhalefet partileri KHK sorunlarına duyarsız kalamıyor. Ancak ortaya konan çözüm önerileri adil ve kesin olmaktan uzak.
Özellikle Deva Partisi’nin ortaya koyduğu önerilerin pozitif yönleri olmakla birlikte eksik yönleri de çok. Nitekim InstituDE’nin raporu bütün bunları kapsamlı bir şekilde ele alıyor.
Bilindiği gibi şüpheli 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL kapsamında 32 adet OHAL KHK’sı yürürlüğe girdi. Bu kapsamda 130 binden fazla olağanüstü tedbir uygulandı ve 125 binden fazla kişi kamu görevinden ihraç oldu.
Üstelik ihraç edilen bu kişiler kamu görevinden ömür boyu men edilme, mesleki lisans iptali, seyahat özgürlüğünün kısıtlanması gibi kanunda ya da ahlaki normlarda yeri olmayan ilave yaptırımlara muhatap oldular.
Rapor muhalefet partilerinin bugüne kadar sergiledikleri tutumların bir özetini de barındırıyor. Bütün olarak baktığınızda tüm siyasi partilerin yargı yolunu önerdiği açıkça görülüyor.
Peki bu ne kadar mantıklı?
Bir başka ifadeyle yargı yolunu önermek ne kadar gerçekçi? CHP başta olmak üzere muhalefet partileri beraat etmiş, görevine iade kararı almış herkesin haklarının teslim edileceğini vadediyor.
Oysa ki çözüm bu kadar basit değil.
Zira sorunun kaynağı aslında yargının içinde bulunduğu durum.
İşte bu noktada InstituDE’nin raporu acı gerçekleri açıkça ortaya koyuyor. Mesela 15 Temmuz sonrası göreve getirilen hakim ve savcıların profiline baktığınızda esas meseleyi rahatlıkla görebiliyorsunuz.
BÜTÜN SORUNLARIN ANASI
15 Temmuz sonrası yaklaşık 16 bin hakim savcı mesleğe başladı.
Ekserisi AKP teşkilatlarında avukat olan bu isimler özel imtiyazlarla hakim-savcı yapıldı. Onun dışındakiler ise henüz staj bile yapmamış adaylar.
Ayrıca adayların kalitesi de KHK ile düşürüldü.
Mesela Adalet Akademisi lağvedildi, hakim savcı sınavlarındaki 70 puan barajı KHK ile kaldırıldı.
Nitekim hakim ve savcıların yetersizliğine dair Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca’nın sözleri ortada. Akarca 6 Ocak’ta yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“En büyük sorun, kaliteli hâkim, savcı, avukat yetiştirememek. … Sayıları 23 bin dolayındaki yargı mensuplarının 14 bini (yüzde 61’i) tecrübesiz, yeterli ve nitelikli meslek içi eğitimden geçmemiş kişilerden oluşmaktadır.”
Düşünün, Türk yargısının yüzde 61’i dört yıl ve altı tecrübeye sahip.
Yani Saray’ın emrindeki Yargıtay başkanı bile yargının içinde bulunduğu fecaatten rahatsız.
Hakim ve savcılar tecrübesiz, üstelik de AKP-MHP teşkilatlarından toplanmış partizan kişiler olduğu için verdikleri kararlar da büyük hukuk garabetleri barındırıyor.
Dolayısıyla başta CHP olmak üzere muhalefetin “Aklanın gelin!” söylemlerinin pratikte bir anlamı yok. Kaldı ki aklanıp gelmek diye bir seçenek varsa başta CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu olmak üzere CHP’lilerin de aynı yolu izlemesi gerekiyor.
Kısacası sadece KHK sorununu değil, birçok başlıkta çözüm isteniyorsa önce yargı içine düştüğü bu fecaatten kurtarılmalı. Nitekim InstituDe raporu bu konuya esaslı bir atıf yapıyor.
KESİM ÇÖZÜM NE?
Raporda sorunun tespit ve çözümü için atılması gereken adımlar ayrıntılı olarak yer alıyor. Diyebilirim ki KHK mağduriyetlerini gidermek isteyen bir siyasi hareket için çözüm reçetesi hazır.
Yapmaları gereken bu raporu alıp yol haritası olarak uygulamaktan ibaret.
Eğer “Ben oturup rapor filan okuyamam” diyen siyasi varsa ben size kesin çözümü önereyim:
İlk adım olarak KHK’ların tamamen iptal edilmesi gerekiyor. Gerçekçi bir çözüm için atılacak ilk adım bu. Ardından mağdur edilmiş yüzbinlerce kurbandan devlet adına resmen özür dilenmesi lazım.
Bir sonraki aşama ise gasp edilen haklarının tanzim edilmesi.
6 yılı aşkın sürede KHK mağdurları inanılmaz büyük dramlar yaşadılar. Tabi ki yaşanan travma nedeniyle intihar eden 130 kişinin geri gelmesi mümkün değil ama her bir mağdurun uğradığı zararın son kuruşuna kadar ödenmesi gerekiyor.
Gelelim benim raporda “eksik” gördüğüm noktaya.
KHK listeleri yıllara dayanan fişlemelere göre yapılmıştı. Öyle ki 15 Temmuz öncesi hayatını kaybetmiş kişiler bile KHK ile “ihraç” edildi. Dolayısıyla adil bir çözümden bahsedeceksek bu fişlemelerde katkısı olan memurlardan kararın altında imzası olan siyasilere kadar sorumluların tamamının cezalandırılması gerekiyor.
Eğer yapanın yanına kâr kalırsa kesin ve adil bir çözümden bahsetmek mümkün değildir.
Eğer Erdoğan kavga ederek giderse, sonrası atmosferde 15 Temmuzdan sonra alınan 3 milyon (geniş tanımla) kamu çalışanın 1 milyonunun işten çıkarılacağı, yeni KHK larla, dillendiriliyor.
Bu iddiaya nasıl bakıyorsunuz?