MAHMUT AKPINAR | YORUM
“Çöp ev” haberlerine alışığız. Dünyanın her yerinde çöp ev vakalarına rastlanır. Bazı kişiler kendi çöplerini atmadıkları gibi dışarıda buldukları türlü çöpleri de eve getirir ve yığarlar. Problemin fecaati kişinin ölümüyle veya mahalleyi saran koku nedeniyle ortaya çıkar. Son yıllarda bunun benzerini ülke ölçeğinde Türkiye’de görüyoruz.
Türkiye kendi çöplerini ayrıştırma işini bile yapamıyor. Belediyeler çöpleri açık alana düzensiz yığıyor. Ama tehlikeli, risk unsuru barındıran, işlenmesi maliyetli çöpleri ithal eden atık dönüştürme firmalarında artış var. Medeni dünyanın el sürmekten kaçındığı asbetsli gemiler Türkiye’de sökülüyor. Kanserojen maddeler, radyasyon riski taşıyan atıklar ithal ediliyor.
Dünya, riskli ürünlerin kullanımını yasakladığı gibi, imha edilmelerini şartlara bağlıyor. Halkının zehirlenmesine, coğrafyasının kirlenmesine müsaade etmiyor. Bu nedenle de doğada erimesi zor, veya dönüşümü maliyetli çöpleri başka ülkelere üstüne para verip satıyorlar.
Türkiye tehlikeli, riskli atıkların gönderildiği başlıca ülkelerden birisi. Yakın zamana kadar Türkiye’nin bunları usulünce imha ettiği, dönüştürdüğü düşünülüyordu. Ama birkaç yıl önce İngiltere basını ülkelerinden gönderilen, doğada yok olmayan atıkların gelişigüzel ve açık araziye istiflendiğini, tarım arazilerine atıldığını haberleştirdi. Meğer ithal eden firmalar çöpleri bir insanlık tarihi müzesi olan ülkemize gelişi güzel atıyorlarmış!
Standartlar olmadığı veya gerekli denetim yapılmadığı için Türkiye zehirli atıkların, kanserojen maddelerin gönderildiği çöplüğe dönüştü. Batıdaki çevreci örgütler tepki gösterdiler de konudan haberdar olduk. Buna binaen bazı ülkeler uygun dönüşüm yapmadığı için riskli çöpleri Türkiye’ye göndermekten vazgeçti.
Uyuşturucu baronlarının sığınak ülkesi!
Türkiye’yi “çöplük” haline getiren konulardan birisi de ülkenin suça bulaşmış insanların, vasıfsız göçmenlerin toplanma alanı haline gelmesi. Latin Amerika ülkelerinden Balkanlara, Rusya’ya kadar mafyatik örgütler, kriminal kişiler Türkiye’ye akıyor. AKP iktidarı parayla ve kolayca vatandaşlık verdiği, yasalar uygulanmadığı, hukuk işlemediği, bürokrasi rüşvetle çalıştığı için her türden kanun kaçağı, illegal kişilik pasaport alıp ülkeye yerleşiyor. Şehirlerimiz global suç örgütlerinin hesaplaşma alanı oldu.
Dünyada kenevir, afyon ve türevi doğal uyuşturucular doğudan batıya gider, batıdan gelen sentetik uyuşturucular ise doğuya nakledilir. Eskiden Türkiye bunlarla mücadele ederdi. Artık bu işler hükümet korumasında gemilerle yapılıyor! Resmi limanlar, gümrük kapıları, siyasi aktörler sevkiyatlarda kullanılıyor. Geçmişte narkotikte transit ülke olan Türkiye günümüzde merkez ülke, Kolombiya ile yarışıyor, belki de geçti.
Türkiye on senedir kontrolsüz göçmen akınına maruz, sınırlar delik deşik. Erdoğan göçmenleri Avrupa nezdinde şantaj aracı, politik unsur olarak kullanıyor. Demokratik dünya insan hakları, işkence, yozlaşma konularını gündeme getirdiğinde Erdoğan masaya göçmen kozunu sürüyor ve onları susturuyor. Avrupa göçmenleri tutması için Erdoğan’a para ödüyor, nereye harcandığını soramıyor.
Göçmen karakolu!
Şimdilerde Türkiye bir şekilde Avrupa’ya kaçak yollarla geçmiş niteliksiz göçmenlerin geri gönderileceği ülke olmaya aday. Türkiye “göçmenleri tutan baraj” olarak görülmenin ötesine geçti. Artık batı, topraklarına ulaşmış ama radikal eğilimleri olan, kriminal, güvenlik riski oluşturan göçmenleri de Türkiye’ye göndermeye çalışıyor. Parasını verdikten sonra Erdoğan’ın bunu problem etmeyeceğini biliyorlar. Yakınlarda İtalya Başbakanı Erdoğan’la görüştü. İtalya’ya geçen kaçak göçmenlerin Türkiye’ye gönderilmesi noktasında müzakereler yaptılar.
Türkiye kendi çöpleriyle baş edemiyor ama dünyanın çöplerini ülkeye alıyor. İktidar kapıları açtığı için İŞİD’çisinden uyuşturucu tacirine, mafya liderlerine, kriminal kişiliklere kadar her türden zararlı insan geliyor. Her iki yılda bir siyasi mahkumlara yer açmak için katiller, hırsızlar, tecavüzcüler afla sokaklara salınıyor. Kendi çöpümüzü eritemediğimiz halde modern dünyanın çöpünü aldığımız gibi; kendi suçlularımıza çözüm üretemiyorken, dünyada ne kadar kriminal insan, illegal göçmen varsa alıyoruz.
Erdoğan rejimi kaynakları, imkanları ve insanları tüketmekle kalmadı, Türkiye’yi her açıdan ÇÖP ÜLKE haline getirdi. Öyle ki İngiltere işkence ve yaygın hukuksuzluk nedeniyle Türkiye’yi güvenli bulmadı ve illegal göçmenleri dahi göndermekten vazgeçti.
Güzel bir analoji
Herkes çöplükte horoz olma peşinde, çöplüğü temizlemek isteyen yok gibi. Temizlensin diyenler de başkasından bekliyor. Mevcut şartlarda benim açımdan asıl sorun; çöplükten çıkmak isteyenlere izin verilmemesi.