Çin zulmü altında ezilen Doğu Türkistan’daki Uygurlar yaşam mücadelesi verirken Çin rejiminin uyguladığı soykırıma sesini çıkaramayan AKP iktidarı, Türkiye’ye sığınan Uygurların evlerini basıp ‘terör’ suçlamasıyla gözaltına alıyor.
Çin’de Ulusal Halk Kongresi Daimi Komitesi, Çin ile Türkiye arasında 2017’de imzalanan fakat TBMM’nin henüz onaylamadığı Suçluların İadesi Anlaşması’nı oylayarak kabul ettiğini duyurdu. Çin Komünist Partisi, Türkiye’ye sığınmış ve “terör suçu” işlediğini ileri sürdüğü Uygurların sınır dışı edilmesi sürecini hızlandırmayı hedeflerken 19 Ocak’ta polis şafak vakti düzenlediği baskında aralarında çocuklu annelerin de olduğu çok sayıda Uygur’u gözaltına aldı.
”POLİS BAŞLARINA SİLAH DAYAMIŞ”
Gözaltına alınan Amine Bekir de onlardan biri… Dört çocuk annesi 40 yaşındaki kadın sabaha karşı evi basılarak polis merkezine götürüldü. Oradan Silivri’deki Geri Gönderme Merkezi’ne, ardından Fatih’e götürülen Bekir, ertesi gün geç saatlerde serbest bırakıldı. Kızı Aliye Bekir o gece yaşadıklarını gazeteduvar’a şöyle anlattı:
”Beş yıldır Türkiye’deyiz. Daha önce başımız belaya girmemişti. Uygurların toplandığını duymuştum. Bunun olabileceğini düşünüyordum ama beklemiyordum. Öyle ki kapıda polisleri gördüğümde bizim için geldiklerini anlamadım. Yedi-sekiz kişiydiler. Bize kötü davranmadılar. Ama Abdullah Metseydi’nin evine öyle girmemişler. Başlarına silah dayamışlar.”
POLİSTEN ‘ÇİN ALEYHİNE KONUŞTUN MU?’ SORUSU
Aliye’nin bahsettiği Metseydi ise halen gözaltında tutuluyor. Eşinin anlattığına göre, polisler onu Çin aleyhinde siyasi faaliyette bulunmaması konusunda ikaz etmiş ve başlarından şunlar geçmiş: “Eşim 26 yaşında. Üç senedir Sefaköy’de küçük bir atölyede çalışıyor. Zaten psikolojik sorunları var, aşırı içine kapanık. Polisler o gece saat 23.30’da evimize geldi. Bize sertçe ‘oturun’ dediler. Sonra kocama ‘sen İŞİD’çilerle konuşmuşsun, seni karakola götüreceğiz’ dediler. ‘Çin’e karşı cihat çağrısı yaptın mı?’ diye sordular, ‘yok’ dedik. Avukatımız olmadan bize kağıt imzalattılar. Polislerden biri bana ‘kocanı Çin’e geri göndereceğiz’ dedi. Ben çok korktum, neden diye sordum. Diğeri ‘hayır korkmana gerek yok, sorgu bitince geri getireceğiz’ dedi.”
”ÇİN’E İADE ETMENİN HAZIRLIKLARI YAPIYOR”
Uygurların davalarıyla ilgilenen Prof. Dr. İlyas Doğan, söz konusu durumun Türkiye ile Çin arasındaki bir iade anlaşmasının ön hazırlığı olmasından kuşkulandığını ifade ediyor.
Doğan’a göre şimdilik çevreleriyle ilişkisi olmayan, sosyal iletişimi zayıf Uygurlar tercih ediliyor. Doğan son yaşananları şöyle aktarıyor: “Genellikle gece yarısı gidiliyor evlere… Tutuklanma sebebi olarak IŞİD üyeliği gösteriliyor. Ancak tutuldukları sürece IŞİD’le ilgili hiçbir suçlama yöneltilmiyor. En yakın polis müdürlüğüne teslim ediliyorlar. Orada birkaç gün tutuluyorlar. Daha sonra geri gönderme merkezlerine kapatılıyorlar. İşte en son Kanarya karakoluna gittim ve Emine hanımla görüştüm. Bu insan psikolojik tedavi de görmüş, düşünsenize nasıl terör suçu işleyebilir? Hakkında sınır dışı kararı alınmış. Şimdilik bıraktılar.
Abdullah da Kanarya karakolunda tutuluyor. Dosyasını göstermiyorlar. Ama onun hikayesinin de diğerlerinden çok farklı olmadığını tahmin ediyorum. Terör diye gözaltına aldığınız insanlara en azından terörle bağlantılı bir suçlama yöneltmek gerekiyor. Böyle bir şey yok. Bu insanlar paketlenip geri gönderme merkezlerine kapatılıyorlar. Ben bunun Çin ile Türkiye arasındaki iade anlaşmasının bir ön hazırlığı olmasından kuşkulanıyorum.”
”UYGURLAR 2017’DEN BERİDİR RAHATSIZ”
Doğu Türkistan İnsan Hakları Derneği Genel Sekreteri Nureddin İzbasar ise TEM polisinin gözaltına aldığı Uygurların dosyalarına bakmanın zor olduğuna dikkat çekiyor.
İzbasar, “Siz de biliyorsunuz, bizim devletle karşı karşıya gelmemiz zor ama Türkiye’deki siyasi muhalefet de samimi değil” diyor ve ekliyor: “Ayın 18’ini 19’una bağlayan gece baskınlar olmuş. Kaç kişi tutuklanmış öğrenemedik. Çünkü TEM yapıyor bu işi. O yüzden bilgi ama şansımız pek yok. Çoğu terörle ilişkili oldukları için tutuklanıyor. Doğru mu değil mi bilemiyoruz. Çin’in baskısıyla çoğu Silivri’ye, Selimpaşa’ya gönderiliyor. Evet bazılarının IŞİD’le ilişkisi olabiliyor. Bize çok söylemiyorlar, gizliyorlar. Ama olsun olmasın, aradan çok zaman geçmiş… 2017’den beridir yapılıyor bu baskınlar. Bazı güç odakları Reina katliamını Uygurların üzerine yıkmaya çalıştı, onun gölgesi hâlâ gitmiş değil.
Sefaköy’de ve Zeytinburnu’nda zaman zaman tutuklamalar yapılıyor. Doğu Türkistan STK’lar Birliği var, onların İçişleri Bakanlığı’yla, devletin kuruluşlarıyla diyalogu var. Biz de sonuç almaya çalışıyoruz. Avukat arkadaşlarımız görüşüyor. Çoğu da bırakılıyor ama ayda bir kere imza atmak zorunda kalıyorlar. Yurtdışı yasağı getiriliyor. Türkiye’de partiler bu konuda çok ses çıkarmıyor. Sorunu gündeme getirmiyorlar. Bizim de devletle karşı karşıya gelmemiz çok zor. Suçlama tarzında bir şey söylememiz çok zor. Muhalefet de samimi bir girişim yapmıyor, onlar sadece bizim üzerimizden siyaset yapıyor, iktidarı sıkıştırmaya çalışıyorlar.”
”KAÇ KİŞİNİN GÖZALTINA ALINDIĞINI BİLMİYORUZ”
Doğu Türkistan STK’lar Birliği Başkanı Hidayet Oğuzhan ise bazı hataları kabul etmekle birlikte, Uygurlara yönelik bir operasyon başlatılmadığını, Uygurları paniğe sevk etmekten kaçınmak gerektiğini düşünüyor.
Oğuzhan’ın duruma ilişkin anlatımları şöyle: “Birkaç senedir ara sıra böyle şeyler gündeme geliyor. Genellikle şikayet ya da şüpheli kişilerle irtibat kurmaları üzerine gözaltı yapılıyor. Bazen iki üç gün gözaltı yapılıyor. Bazen Göç İdaresi’nde birkaç gün kalıyorlar. Mesela Emine hanım hem hastaydı hem çocuğu vardı, Göç İdaresi’ne durumu bildirdik. Konuşabildiğimiz bütün kanalları kullanıyoruz. Somut bir şey olmadığı takdirde bırakılmasını istiyoruz. En son kaç kişinin gözaltına alındığını bilmiyoruz. Öyle 15-20 kişi deyip atmamak gerekir. Çin ve Türkiye arasında anlaşma olduğundan, bir iki kişi gözaltına alındığı zaman sosyal medyada hareketlenme oluyor. Bizim diasporamız da 1 kişi alındığında 100 kişi alınmış gibi tepki gösteriyor. Uygurlar üzerinden başlatılan özel bir operasyon yok. Bizim amacımız insanları çok korkutmadan meseleyi çözmek. Zaten zar zor buraya gelmişler, daha nereye gidecekler?”