CHP’den ‘ön seçim’ hamlesi!

NECİP F. BAHADIR | YORUM

Erken seçim sandığı için ‘bazı alametler belirdi’ diyebilir miyiz? Evet… Erdoğan, Şanlıurfa’da İbrahim Tatlıses’in, “Tekrar adaylığa var mısınız?” sorusuna, “Ne alaka… Şimdi sırası mı?” demedi. Aksine, “Siz varsanız ben de varım!” dedi. Sadece adaylığına değil, bir bakıma ‘erken seçime’ de yeşil ışık yaktı. AKP iktidarının ‘seçimle noktalanacak’ yeni bir ‘siyasi süreç başlattığını’ söylemek doğru olur.

Ayrıca Erdoğan’ın çıkışından sonra siyasette daha belirgin şekilde bir hazırlık ve hareketlenme gözlendi. Deva, Saadet, Gelecek partileri bir araya geldi, yeni bir yapı oluşturdu. Adına da ‘Yeni Yol’ dendi. Bu işbirliğinin nihai hedefininin ‘seçim’ olduğu muhakkak. Meclis’te grup kurarak muhalif bir ses olarak ülkenin gündeminde yer edinmek önemli elbette. Ama bu birliktelik ‘sandık işbirliğine’ dönüşmezse hiçbir anlamı olmaz. ‘Çatı yapıyı’ doğrudan seçimle ilişkilendirmek mümkün..

Ekrem İmamoğlu’nu direkt ve dolaylı olarak hedef alan yargı kararları, Erdoğan’ın seçim sürecine start verdiğinin işareti. AKP’nin en büyük rakibi İmamoğlu, sağlı sollu yargının kuşatması altında. Gün geçmiyor ki hakkında yeni bir soruşturma dosyası açılmasın. Daha konuşması bitmeden, kürsüden inmeden savcılığın harekete geçtiği oldu.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ertesi günkü grup toplantısını beklemeden akşam saatlerinde sosyal medya hesabından, İmamoğlu’nun belediye başkanlığından istifa ederek adaylığını açıklamasını istemesi de ilginç. CHP’nin içini karıştırmayı hedeflemiş olsa bile kamuoyunu İmamoğlu’nun adaylığına alıştırdığı da aşikar. Ki bu Erdoğan’ın hiç arzu etmediği bir şey.

CHP, rejimi erken seçime zorlayabilir

CHP erken seçime dünden hazır. 31 Mart’ta sandıktan birinci parti olarak çıkan CHP yönetiminin yerel iktidarı, ülke yönetimi ile taçlandırmak istemesi gayet doğal. Bu konuda pasif ve zayıf kaldığı bile söylenebilir. Matematik olarak Meclis’te karar aldırmak güç olsa da, AKP iktidarını seçime zorlayacak politikalar üretmek o kadar zor olmasa gerek.

CHP, yargının İmamoğlu’na karşı harekete geçmesinin de  etkisiyle resmi ‘adaylık sürecini’ başlattı. Özgür Özel, partisinin grup toplantısındaki  konuşmasında, “2025’te sandık geliyor…” dedikten sonra, “Bugün başlıyoruz…” açıklamasında bulundu. CHP, cumhurbaşkanı adayını partiye kayıtlı ‘1 milyon 600 bin seçmene’ soracak. Bir bakıma ‘ön seçim’ yapılacak. Nicedir, Türk siyaseti ön seçimi unuttu.

Vaktiyle milletvekili adayları hakimlerin nezaretinde ön seçimle belirlenirdi. Genel başkanlara sadece ‘yüzde 5’ kontenjan ayrılırdı. Önce sağ, sonra sol partiler bu uygulamayı terketti. Genel Merkez ve ağırlıklı olarak da partinin lideri baştan sona bütün liste üzerinde ‘tek seçici’ hale geldi. Teşkilat, örgüt ve taban önemini yitirdi.

CHP ‘cumhurbaşkanı adayını’ tüm ülke sathına yayılmış, bir bakıma genişletilmiş ‘ön seçimle’ belirleyecek. Partiye kayıtlı her üyenin iradesi sonuç üzerinde etkili olacak. Bildiğim kadarıyla bu bir ilk. Teşkilata kadar uzanan anket, teamül yoklamaları olurdu, parti yönetiminde tartışılırdı, son sözü genel başkan söylerdi. AKP’nin politikası bu.

Temayül yoklamalarına pek uyulduğu da olmaz. Çünkü resmi değil, hakim huzurunda yapılmaz, sonuçlar kimseyle paylaşılmaz. Sadece partinin en üst yönetimi bilir. Eğer genel başkan söylerse tabii. Türk siyasetinde ‘cumhurbaşkanı adayını’ belirleme süreçleri önemli yer tutar. Rahmetli Turgut Özal’a kadar adaylar Meclis dışından ve asker kökenli olurdu. Genelkurmay Başkanları’nın nihai amacı ‘cumhurbaşkanı koltuğuna’ oturmaktı. Özal’a kadar, Celal Bayar dışındaki cumhurbaşkanları hep askerdi.

‘Sivil cumhurbaşkanı’ yolunu Özal açtı. O yoldan Süleyman Demirel de yürüdü, Recep Tayyip Erdoğan da… Sonra sistem değişti, cumhurbaşkanını Meclis’te vekilleri değil doğrudan milletin kendisinin seçtiği döneme geçildi. Bu doğruydu. Fakat bunun üzerine demokratik bir sistem inşa edilemedi. Meclis oyundan düştü, sistem içinde hiçbir ağırlığı kalmadı.

CHP’nin, ‘adayını’ örgüte sorarak belirleyecek olması demokratik bir adım. ‘Örgüt’ kelimesi bugün çok negatif anlamlar yüklü. Sağ partiler il ve ilçe yönetimlerini ‘teşkilat’ sol ise ‘örgüt’ olarak isimlendirir. Henüz daha yolun başındayız. Sürecin nasıl işleyeceği belirsiz. Hangi adayların ön seçime gireceği de… Aday adayında ne tür şartlar aranacak? Onlarca, yüzlerce kişi aday adayı olursa karmaşa nasıl önlenecek? Parti yönetimi tarafsız kalabilecek mi? Aday adayları ön seçim süreçlerinde ne tür çalışmalar yapacak?

CHP’nin potansiyel adayları belli

Ön seçim kararı Özel’in ağzından resmen açıklandığına göre herhalde bütün bunlar düşünülmüştür. Yarışa girmek isteyen sürpriz isimler çıksa bile ‘potansiyel adaylar’ belli. Sayıları üç bile değil, seçimin iki kişi arasında geçeceğinin herkes farkında: İki büyükşehirin belediye başkanları; Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş… Parti üyeleri bu isim arasında tercih yapacak. Aslında sonuç da az çok belli… Örgütten ‘İmamoğlu’nun ismi’ çıkar. Nokta. Mansur Yavaş CHP’ye dışarıdan gelen biri. Örgütte herhangi bir gücü ve ağırlığından söz edilemez.

Ön seçim kararının Mansur Yavaş’ın önünü kesme hamlesi olarak değerlendirenler bile çıkacaktır. Ki pek haksız sayılmazlar. Sadece CHP değil, her parti tabanı içlerinden bir ismin etrafında bütünleşir. Mansur Yavaş hem dışarıdan, hem de MHP ve milliyetçi sağ gibi CHP ve sol siyasete uzaktan gelen biri. CHP’ye uyum sağladığı doğru. Yine de bir ‘öteki’ o. İmamoğlu ile tartıya çıktığında kaybetmesi mukadder.

İmamoğlu’nun sorunu CHP içindeki ‘adaylık süreci’ değil. Başının üzerinde ‘demoklesin kılıcı’ gibi sallanan yargı… Bir anda ‘siyaset yasağı’ ile karşı karşıya kalabilir. Ve adaylığı bir başka bahara ertelenir. Dosyası ‘istinafta…’ Karar için seçim sürecinin biraz daha ete kemiğe bürünmesi bekleniyor. Ondan sonra bütün iş Ankara’nın işaretine bakar. Tabii önünün kesilmesi İmamoğlu’nu siyaseten daha da büyütür. ‘Erdoğan hikayesi’ aynen tekrarlanır.

Ben CHP’nin ‘ön seçim’ diyerek ‘adaylık ve erken seçim’ sürecini başlatmış olmasını önemsiyorum. Bu aynı zamanda İmamoğlu’na karşı başlatılan yargı sürecine de bir cevap. 2025 seçim yılı olur mu? ‘Olur’ diyene çok rastladım. Bazı alametler de belirdi. AKP iktidarından umudunu kesen toplum sandığın bir an önce erken seçimden yana. CHP ve muhalefete düşen de iktidarı seçime zorlamak ve sandığı halkın önüne koymak…

2025 olmadı, 2026 olur. Ama, kesinlikle 2028’e kalmaz…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Erken seçimden sanki AKP galip çıkmayacak gibi davranıyor herkes. Hadi erken seçime gidiyoruz der tayyip ve yine dalavere ile kazanırsa?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin