YORUM | MAHMUT AKPINAR
Rejimin kirli, derin ortağı Doğu Perinçek’in ifadesiyle “iktidarın köpeği” haline getirilen yargı 6 yılda 1 milyon 976 bin insana “terör”den soruşturma açmış. Bu rakamı aileleriyle düşünürseniz 10 milyon insana tekabül eder. Yani ülkede sekiz kişiden biri “terörist” veya “terörist yakını” olarak kabul ediliyor. DW, 2020 yılı adalet istatistiklerine göre 13 milyon şüpheli, 4 milyon sanık olduğunu söylüyor. Bir toplumda gerçekten bu oranda terörist olsa devlet çöker, güvenlik güçleri aciz kalır.
Ama “terörist” denilen insanların kahir ekseriyeti eline silah almamış, karakolla, polisle hiç işi olmamış kimseler. “Terörden” tutuklananlar içinde 80 yaşındaki ihtiyarlar, hamile kadınlar, bebekli anneler, eğitimli sabıkasız, dürüst insanlar var. İktidarın yolsuzluk ve hukuksuzluğuna karşı çıkanlar veya etkili muhalefet edenler “terörist” denip hapse atılıyor. En son Alparslan Kuytul, Canan Kaftancıoğlu örneklerinde bunu açıkça gördük.
Militanlaştırılan yargı maalesef ülkede zulmün, adaletsizliğin, baskının, devlet terörünün aracı haline geldi. Peki milyonlarcasına zulmettiği halde cemaat mensuplarına Erdoğan’ın kini bitmedi mi? Neden durup durup operasyon yapıyorlar? Niçin 15 Temmuz’da 13 yaşında olan çocukların 18 yaşına girmesini bekleyip tutukluyorlar?
“Yeniden yapılanma” deyip sürdürülen operasyonların, bir kesime yapılan zulmün hafiflememesinin sebebi nedir?
Bu konuda pek çok sebep sayılabilir.
1) Erdoğan’ı eskiden beri tanıyan birisi, “Kindardır, mücadelecidir, ölene kadar savaşır, öldürene kadar vurur” diye tanımlamıştı. Erdoğan belki Cemaat’i bitirmeyi önceden planlamıştı ama 17/25’le “hırsız” olarak damgalanınca faturayı Cemaat’e yıktı. Bu olay kinini katladı, aklına estikçe zulmediyor.
2) Cemaat toplumun geneline mesaj vermek, insanları sindirmek, korku atmosferi oluşturmak için en risksiz ve kolay hedef ve araç. Cemaat’e sürekli vurarak, “İstersem herkesi böyle ezerim” diye gözdağı veriyor. Bazıları dayak yememek için, bazıları Cemaat nefretinden zulme ve adaletsizliğe sukut ediyor. “Cemaat’i sevmem ama bu yapılan doğru değil!” bile diyemiyorlar.
3) Maalesef Hizmet kendisine yapılan zulümler, adaletsizlikler karşısında Türkiye’de ve yurt dışında yeterli ve etkili tepki veremedi. Örgütlü ve senkronize hareket edemedi, kendini anlatamadı. Hizmet insanları sahipsiz ve savunmasız kaldı. Cemaat’e vurmanın maliyeti olmadığı için Erdoğan’a yaranmaya çalışan veya terfi etmek isteyen savcılar, hakimler, valiler, bürokratlar, yalakalığını sergilemek isteyen gazeteciler, siyasetçiler Cemaat’e sarıyor.
4) Erdoğan 15 Temmuz sonrası otoriter rejimini (muhalefetin de desteğiyle) “FETÖ” kavramı ve korkusu üzerine inşa etti ve bunu sorgulatmak istemiyor! Kim 15 Temmuz’u sorgulamaya kalkarsa anında susturuyor. Sorgulamalar artmasın, Cemaat’e vicdani destek gelişmesin diye sürekli operasyon yapıyor. Akla zarar ithamlarla “FETÖ” algısını diri tutuyor.
Fakat bunların ötesinde çok güçlü bir sebep daha var: “FETÖ” borsası. Cemaat davaları AKP’li siyasetçilere, bürokratlara, rüşvetçi yargıçlara, kirli hakimlere ve aracı avukatlara gelir kapısı yapıldı. Her türden çıkarcıya, yağmacıya fırsat oluşturdu. Davalarla tehdit edip insanların mallarına çöktü, helal gelirlerine el koydular. Yağma düzeni, çökülen Hizmet kurumlarıyla, ticari şirketlerle sınırlı değil. Kendi halinde bir memur, öğretmen, emekli dahi soygun düzeninin kurbanı oluyor. İnsanlar imkanlarına göre kademe kademe rejimin çakallarına yem yapılıyor. En değerli kaynakları en tepedekiler yağmalarken, ilçe ölçeğine kadar çökme ve talan düzeni kuruldu.
Medyada yer aldı, Sedat Peker’in videolarında bile geçti. Ama bu yalan ve talan çetesi doymak bilmiyor. İşinden atılmış, hapis yatmış, karnını doyurmakta zorlanan KHK’lı memura, öğretmene dahi tamah ediyorlar. Vampir gibi masumların kanlarını emmek, maişetlerine çökmek istiyorlar.
İki yıl hapis yatıp tahliye olan, hayatını zor idame ettiren KHK’lı bir memura bir hukuk bürosundan telefon geliyor. “Ofisimize bekliyoruz sizinle konuşacağımız şeyler var!” deniyor. Gayet lüks tefriş edilmiş büroda kibirli, at hırsızı kılıklı avukatlarla muhatap oluyor. Çekinmeden söze giriyorlar: “X bey biliyorsun hakkında verilen karar Yargıtay aşamasında. Yakında onanacak ve 3 yıl daha yatacaksın. Eğer 500 bin verirsen, biz bu işi çözeriz. dava düşer, hatta pasaportunu alıp yurt dışına bile çıkabilirsin.” Arkadaş, “İşim yok, gücüm yok, param da yok!” deyince hukukçu kılıklı çakallar pazarlık kartını açıyorlar:
-Neyin var? Ne kadar çıkarısın?
-Arabam var, 200.000 ancak eder
-Sana son 250.000’e yaparız!
Hayatı boyunca karakolun önünden geçmemiş, sicili tertemiz, harama tenezzül etmemiş, işinde uzman ve çok nitelikli bu arkadaş yurt dışındaki ortak dostumuzu arıyor ve ağlayarak, “Ben şimdi ne yapayım abi? Bana ne tavsiye edersin? Elimde bir arabam var, satıp çoluk çocuğuma harcayacağım ama ona da göz koydular. Bir akıl ver!” diyerek çıkış arıyor.
Toplum “FETÖ” iftirasını ve soykırımı satın aldığı, zulme itiraz etmediği için milyonlarca masumu “terörist” ilan etmekle yetinmediler. Mağdur insanların helal kazancına, rızkına da göz diktiler. AKP rejimi çevresindeki sırtlanları, rüşvetçileri besleyebilmek için savunmasız insanların malına çöküyor, imkanlarını talan ediyor. Maalesef yağma düzenini sürdürmek için yargıyı kullanıyorlar. Her operasyon bazılarına gelir kapısı oluyor, mağduriyetlerle besleniyorlar.
Daha önce fırsatçılar talancılar tehcir edilen Ermenilerin servetine çökmüştü. Varlık Vergisiyle, 6-7 Eylül olaylarıyla azınlıkların zenginliği dönemin çakallarına aktarılmıştı. “İslamcı” AKP o tecrübeyi Müslüman bir cemaate tatbik ediyor, akbabaları besleyebilmek için operasyonlara ara vermiyor. Operasyonlar, davalar üzerinden AKP milyonlarca Müslümanın malına çöktü, yüzyılın en büyük servet transferini yaptılar.
AKP ve yandaşları ölülerin kefenlerini soyan, dişlerini çalan Nebbaşlara döndü. Bitmiş, tükenmiş kanı çekilmiş insanlardan bile çıkar elde etmek için akla gelmedik yollar buluyorlar. Erdoğan tükenmiş bir halkı vicdansızca soyan Nebbaşlar ordusu üretti.
Maalesef, AKP Toplumda var olan bu ahlaki nokanlığı kullanmasını çok iyi bildi. Nebbaşlar Ordusunu işbaşına getirdi. Allah mazlumları biran önce kurtarsın.
Çözüm ne?Ne yapalım?
Allah a havale etmekten başka.
Elinize sağlık güzel bir analiz olmuş. “ Maalesef Hizmet kendisine yapılan zulümler, adaletsizlikler karşısında Türkiye’de ve yurt dışında yeterli ve etkili tepki veremedi. Örgütlü ve senkronize hareket edemedi, kendini anlatamadı.” Evet bu çıkış çok önemli. Bu konuda ne yapabiliriz? Bireysel veya toplu olarak neler yapılabileceğine dair ufuk açıcı hedef gösteren yazılar bekliyoruz. Teşekkürler
Erdoğan bir serdümendir, vazifelendirmiş bir şahıstır. Vazifesini Michael Schumacher gibi başarılı bir şekilde yürütmektedir, Erdoğan giderse yerine başka dümenbaz bulunur
Perinçek’in ifadesiyle “yargı iktidarın köpeği” cümlesi son 6 yılı filan kapsamaz bütün bir cumhuriyet tarihini kapsar, hangi dava olursa olsun Müktedirlerin istediği şekilde sonuçlandırılır, Tayyipin oğlu trafikte insan öldürdü veya Rabia Naz olayı gibi binlerce olay var veya Doğu bölgelerinde işlenen cinayet ve zülümlerin sonuçlarına bakınız
3 üncü paragrafta bahsettiğiniz konuda çok haklısınız, cemaat bir tepdi veremez çünkü cemaatte bir birlik yok paramparça edilmiş durumda ve hatta cemaati kimin yönettiği bile belli değil, mağdurlara yardımlar sadece yakın samimiyet çerçevesince gerçekleştiriliyor, ülkelerde çalışan personellerin anlaşmazlıklarında bile çözüm mercii yok ve hatta ve hatta bu sene ramazanı bir gün önce başlatan müsebbibin(kişi veya kişiler) bile kim olduğu belli değil… herkeste bir afaroz edilme korkusu hakim
4 üncü madde ve sonrası fazla cemaat merkezciliği olmuş, cemaat O adamların hiç umurunda bile değil, okadar yürüdükleri yoldan emin gidiyorlarki zerre miktarda korkmadılar ve bu kadar zaman sonra haklı olduklarını da anladık, FETÖ sadece AA BAK KUŞ UÇTU mantığından zerre miktar farklı değil, FETÖ dediler bütün Türkiyeyi soydular BİRKAÇ TRİLYON DOLAR parayı cebellezi yaptılar, onlar için dürüstlük vatanperverlik gibi bir değerin anlamı yok HATTA ONLARIN ÇALIŞMALARINA BİR ETKİSİDE YOK(yani korkmalarını gerektirecek bir durum filan yok) ve hiç korkmadılar.. bir savcı iki polis meselesini unutmayalım zihinlerinde EDERİMİZ okadar
Samanyolu ve Zaman gezetesi AKP(TSK) nin emrindeydi, öyle manipulasyonlar yaptılarki insanın beyni duruyor, ordaki idareciler gitsinler mekkeye kalan ömürlerini tevbe ile geçirsinler, Türkiyenin AKP nin arkasında hazır olda durmasının arkasında cemaat yayın organlarının etkisi dehşet seviyede büyük
TSK dünya tarihinde gelmiş geçmiş en iyi içsavaş yapan bir teşkilattır, tecrubesi sadece içsavaştır, Psikolojik harp taktiklerinin binlercesine sahip ve yenilerini üretip piyasaya sürmekteler, son 20 yılın TSKsı 90% oranında vazifesine devam etmektedir, arada bir AA KUŞA BAK konusu ihtiyaçtan piyasaya sürülmeye devam etmektedir
son dönem cemaatın malına çöktü filan muhabbetlerine ise basit düşünerek bakmak lazım… sadece kendi MELE lerine meze olarak sundular, mesela Suriyede milletin tarlaları tarım araçları fabrikaları yağmalandı gibi düşünelim
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük uyuşturucu ticareti bunların eline geçti
Türkiye devletinin bütün hazinelerini direk olarak hortumluyorlar
Iraktan Suriyede Petrol ve diğer madenleri TOPTAN çalıyorlar Yumurtalık petrol depolama alanı bu işe arıyor ve bu işte israil direk oyuncu, Libyada aynı oyunu oynamak istediler ama orda işleri biraz karıştı
Rus gazını PUTIN ile beraber çalıyorlar, mansimov denilen bir adam olayıda var unutmayalım
Avrupayı(özellikle almanya) da arkalarına alarak Dünyanın en büyük silah tüccarlığını yapıyorlar…
Ukraynada savaşı çıkartanın AKP olduğunu biliyormuydunuz(SIHA ile donesk bölgesinde operasyonlar yaptılar)(Putin ile danışıklı dövüş) mesela ben Rus uçağının Putinle daşılıklı olarak düşürüldüğüne de inanıyorum
daha uzatmıyayım
Mahmut Akpınar’ın yazısını okudum. Ancak başlığın cevabını yazıda bulamadım. Özellikle cemaate bakan yönüyle hiç bir şey yoktu.
1) Cemaat Tr’de kendi geleceğini nasıl planlanmaktadır?
2) Hâlâ sanki hiçbir şey olmamış gibi eski metotlarla mı devam etmeyi düşünmektedir?
3) 2 kişinin bir araya gelmekten korktuğu bugünkü şartlarda hâlâ ev hizmetleri yapmak (veya yapmaya çalışmak) akıl kârı mıdır?
4) Hâlâ “her yerde olalım” mantığıyla mı hareket edilmektedir?
5) Cemaatin Tr’ye dair bir stratejisi var mıdır? Tabii ki burada illegal bir şey kastetmiyorum. Ancak AB’de bile neden etkili bir adım atılamiyor?
6) Son olarak da sorum şu: Cemaat, Tr’deki bu dramların bitmesi için bir diyalog kapısı bulamaz mı? Yoksa “zalim AKP, zalim Erdoğan” söylemleri mi problemleri çözecektir.
Sayın Akpınar bu sorulara cevap veren bir yazı kaleme alırsa daha aydınlatıcı olacaktır.
Selam ve saygılar
“dişe dokunur” boyuta geldiğinde , kolluğa “anahtar teslim” verilen; restorasyon, reorganize yapıları yazmayı unutmuşsunuz.
evleri kiralıyor, öğrencileri seçip yerleştiriyor, piknik, muhabbet, vb. rutinlerinden sonra da; yallah gözaltına, tutuklanmaya.
Bu toplumla hiç bir bağım kalmadı. Acırım billahi yüzüne tükürsem yüzüne diye düşünüyorum. Şu olmuş bu olmuş halk böyle sıkıntı çekiyormuş. Bana ne. Türkiye ile tek bağlantım masumlar ve onların kefil oldukları insanlar. Diğerleri mi Allah toptan belalarını versin.
Şimdi vicdan, siyer diyecek arkadaşlar çıkacaktır. Zayıf bir insanım. Ben peygamber değilim. Ondaki güç ve engin affetme yetisi bende maalesef yok.
“”3) Maalesef Hizmet kendisine yapılan zulümler, adaletsizlikler karşısında Türkiye’de ve yurt dışında yeterli ve etkili tepki veremedi.””
Değerli hocam, burada kastettiğiniz hizmetten kasıt kimdir, nedir bilmiyorum ama bildiğim bir şey var. Bu hizmette hiçbir fert, bir denileni iki etmedi. Dersane süreciyle birlikte başlayan süreçte ne denirse yaptı. Twit dediler attı, gazete kapanıyor toplan dediler toplandı, bunlara oy vermeyin bilinçlendir dediler kapı kapı gezdiler, para ver dediler verdi, koş dediler koştu… Kısaca ne denirse üzerine düşeni yaptı, ibadet gibi yaptı bunu…
Öyleyse sorum, ne demek istiyorsunuz y.içi ve .dışı hizmet yeterli tepkiyi vermedi derken. Kimi kastediyor sunuz. Yoksa yine mi suçlu oldu bu hizmetteki her fert.
Her denileni yapan insanlara az vakit sonra biz gayret edemedik, ah vah yeterince yapamadık denilip duruyor da, ayıp degil mi bu. Kime ne dendiyse yaptı hocam. Kim bu kastettiğiniz hizmet?
Birileri suçlanıp duruyorda, kim bu suclanan belli degil, ama laf dönüp dolaşıp yine fertlerin suçlanmasına geliyor.
Neden bir türlü memnun edemiyoruz hizmeti, neden hep suçlu ilan ediliyoruz. Ne dediniz yapmadı bu insanlar da memnun olmuyor abilerimiz.
KHK ile ihraç olmuş, 6 yıldır adli süreci devam eden, başvurduğu kapılar yüzüne kapanan, hak aramanın en etkili yolu olan yargı ve medya kanalları tıkanmış, 18 yaşını geçen çocuklarımıza zulme başlanmış, toplum artık olanları kabullenmişken, özellikle Türkiye içerisinde ne yapabiliriz?
Temas kurduğum her ferde yaşanan zulmü, yasaların çiğnendiğini kendimce anlatmaya çabalıyorum. Başka ne yapabilirim? Bu toplumun bilmediği neyi o ölmüş vicdanlara duyurabiliriz. Mağdurlar organize olup da Türkiye’de ne yapabilirler. Furkan vakfı gönüllülerine yapılanları gördük, eminin bana daha beterini yapacaklardır.
Bu arada Nebbaşlar ile nasıl mücadele etmek gerek, onların hükmü nedir?
Şunu biliyorum yaptığı anlaşmayı zorbalıkla ihanet edene, bir daha yaptığı antlaşmaya ihanet etmemesi için ona uygun bir ceza verilmeli.
Yersiz, kendini tekrar eden bir yazı, bir doçente yakışmıyor, ifadeler basmakalıp…
Kaldı ki son dönemde oğrenci evlerine operasyon yapılıyor, bunların cemaate ait oldugunu kim soyledi size ki boyle bir algı olusturmuşsunuz ordaki insanları tedirgin eden…