YORUM | EKREM DUMANLI
Akıl hastanesinde tedavi görmüş biri uçakta olay çıkarmış. Önce bir sigara yakmış sonra etrafındakilerle tartışmış. Kavga büyüyünce “Ben fetöcüyüm uçağı patlatacağım” diye bağırmaya başlamış. Tabii ki karışmış ortalık.
Bizim basına da yeni bir malzeme çıkmış. İlk defa biri çıkmış “ben fetöcüyüm” diyor. Üstelik üzerinden bomba olduğunu söylüyor ve uçağı patlatmakla tehdit ediyor. Yıllardır aradıkları silahlı teröristi “işte şimdi bulduk” diyerek atladıkları hadise, kısa zamanda ellerinde patladı. Zira olay bir delinin öfke krizinden ibaretmiş. Bu arada “ben fetöcüyüm” diyen kadının oğlunun Vatan Emniyet’te polis olduğunu, Ekim ayında polis otosuyla uyuşturucu satarken yakalandığını da öğreniyoruz.
Yandaş ekip kısa bir süre sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor ve ardından sessizliğe bürünüyor. Bu arada zanlının avukatı mahkemeye başvurarak uçakta olay çıkaran kişinin akli dengesinin yerinde olmadığını, akıl hastanesinde tedavi gördüğünü ispat eden belgeler sunuyor.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⬇️
MEMLEKET TIMARHANEYE DÖNÜNCE
Maalesef memleket bir tımarhaneye döndü. Hemen her yerde bir akıl hastası ile karşılaşma ihtimaliniz var. Ne ilginçtir ki insanları delirtmek için kara propagandanın en koyusunu yapanlar ile cemaati terör örgütü göstermeye çalışanlar aynı ekip. Sabahtan akşama delil uydurmaya çalışarak masum insanları terörist ilan edenler aradıkları somut delile bir türlü ulaşamıyor. Yok çünkü!
Binlerce okul açmış, milyonlarca öğrenci yetiştirmiş, eğitim ve öğretimi dünyanın dört bir yanına taşımış ve bunları yaparken kültürlerarası diyaloğu ve sosyal barışı tesis etmiş bir hareketten terör örgütü çıkar mı hiç! Kimi kandırıyorsunuz siz!
Resmi kayıtlara göre yaklaşık yarım milyon insana terör örgütü üyesi suçlaması ile adli işlem yapılmış, evlerine operasyon yapılmış ama birisinin bile cebinden bir çakı çıkmamış. Onca zulme rağmen bir kişi bile kalkıp “Yetti artık” diyerek size bir tokat atmamış. Mallarına haramiler gibi çökmüşsünüz, canlarına caniler gibi kıymışsınız, çocuklarıyla beraber hapse atmışsınız, en temel haklardan mahrum bırakmışsınız; ama bir kere bile bu insanlar kanun dışı yollara başvurmamış.
Çünkü terörist değiller.
O yüzden ev hanımlarını, iş adamlarını, öğretmenleri, öğrencileri, gazetecileri tutukluyorsunuz. Anayasa ve yasalara göre suç olmayan eylemleri, en temel demokratik haklarını kullanan insanları uydurma suçlarla yargılamaya kalkıyorsunuz. Himmet vermek, bağışta bulunmak, ders yapmak, sohbete katılmak, okulda çalışmak, bankaya para yatırmak… Suçlamalar bunlar…
Ortada ne silah var ne silahlı eylem var ne silahlı terör örgütü var…
TEHLİKE BÜYÜK
Bu gerçeğe rağmen çok dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Karşımızda devlet zırhına bürünmüş bir çete bulunmakta ve bu kirli yapı her türlü iftirayı mubah sayıyor. Cemaate attıkları terör iftirasına tımarhaneye çevirdikleri Türkiye’de bazılarına kabul ettirmiş görünüyorlar. İktidar medyasının sabah akşam boca ettiği yalan ve iftiralara maruz kalmış insanların soru sormasını, sorgulamasını beklemek kolay değil. Suçlanan insanların kendini savunması ve topluma “yahu bunların hepsi yalandır” demesi de mümkün görünmüyor. Dolayısıyla tek yönlü ve acımasızca yürütülen propagandadan zihinlerin ve kalplerin zehirlenmemesi imkânsız gibi.
Ne var ki cemaate yönelik terör suçlamasının dünyada hiçbir karşılığı yok. Diktatörlerin terör suçlamasını muhaliflerini sindirmek için kullandığını dünya biliyor. Devlet içine yerleşmiş bu uğursuz çete, dünyanın sorgulayıcı tavrından rahatsız. Bugüne kadar terör suçlamasına delil olarak ortaya koyabildikleri bir argüman yok. Dünyanın dört bir yanına gönderdikleri iade talepnameleri evrensel hukukun meri olduğu ülkelerde karşılık bulmuyor.
Tam da bu nedenle, terör örgütü suçlamasını ispat edecek bir kurguya, bir olaya, bir eyleme ihtiyaç duyuyorlar. İşte tam bu noktada masum insanların kumpaslara karşı endişe duyması, teyakkuzda olması, tedbir alması gerekiyor.
Dünyanın en demokratik ve barışçı hareketini nasıl üç beş ismi bulaştırarak darbe ithamıyla karşı karşıya bırakmışlarsa, benzer bir kurguyu terör örgütü suçlaması için de yapabilirler. Bakırköy akıl hastanesinden çıkıp bir uçakta panik havası oluşturan kişiden, tezgahlanmak istenen senaryonun işaret fişeğini görmek mümkün.
Malum çete daha önce de Rusya büyükelçisinin alçakça infaz edilmesini vesile ederek benzer bir senaryoya başvurmuştu. Hatırlarsanız canlı yakalayabilecekten öldürdükleri katil hakkında “falan dershaneye gitmiş” gibi yalanlar uydurmuşlardı. Her uydurdukları yalan bir müddet sonra ortaya çıkmış, cinayetin faturası onca örtbasa rağmen üzerlerinde kalmıştı.
Belli ki yılmadan, usanmadan ve utanmadan denemeye devam edecekler. Dünya barışına katkıda bulunmayı şiar edinmiş bir sosyal hareketi terör örgütü olarak yaftalamak için yeni komplolar kurmaları, yeni kumpaslar planlamaları kaçınılmaz.
Yukarıdan gelen emri yerine getirmek için kollarını sıvamış ekip bir türlü somut terör eylemi ortaya koyamıyor. Yok çünkü! Olmayacak da! Çatlasanız da patlasanız da cemaat teröre bulaşmayacak, en alçak tahriklere rağmen tek bir insan bile şiddet ve cebire başvurmayacak.
Şayet “iltisaklı, irtibatlı” görünen birilerine kirli bir rol biçilirse (tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi) bilin ki o kişilerin cemaatle bir ilgisi (vaktiyle varsa bile) kalmamıştır. Cebir ve şiddeti asla bulaşmamış insanların sabırla yürüttüğü demokratik direnişi lekelemek isteyen kirli tezgâh sahipleri yeni figüranlar arıyor olabilir. Ancak öteden beri ortaya konan keskin ve net çizgi bellidir: Müslüman terörist o-la-maz!
‘Uçağı patlatacağım’ diye olay çıkaran kadının oğlu da uyuşturucu taciri polis çıktı!