‘Cemaat temize çıkarsa’ korkusu

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

2017 Aralık ayı.

New York Güney Bölge Mahkemesi’nin 17. Katında ünlü Halkbank Davası’nı takip ediyorum. 

Kürsüde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uğruna Türkiye’yi yaktığı, defalarca Amerika’ya nota verdiği, onu kurtarabilmek için Türkiye’yi kumar masasına sürdüğü Reza Zarrab var ve ‘tanık’ olarak kurduğu rüşvet-yolsuzluk çarkını anlatıyor.

Salon ağzına kadar dolu.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Jüri ve gazeteciler ağzı açık vaziyette Zarrab’ın itiraflarını dinliyor.

Bakanları nasıl önüne yatırdığını, rüşvet ile kimi nasıl satın aldığını, Erdoğan ailesi ile olan ilişkileri ve daha neler neler… 

Dahası Halkbank’ın parası Türkiye hükümeti tarafından ödenen milyon dolarlık avukatları, kürsüye çıkıp “Evet rüşvet iddiaları doğru, siyasiler ve bürokratlar ahlaksızca, arsızca rüşvet aldılar ama müvekkilimiz (Hakan Atilla) rüşvet almadı” dediler.

Davanın diğer boyutları bir tarafa, New York’taki mahkeme salonunda yaşananlar Erdoğan rejiminin Türkiye’de şişirdiği “17 Aralık operasyonu hükümete darbe girişimiydi” balonunu patlatmıştı.

Doğal olarak aklı selim, ehli vicdan sahibi birilerinin çıkıp “Zarrab her şeyi itiraf etmiş, belgeleri vermiş, ABD makamları da bütün trafiği kaydetmiş, Türkiye’nin avukatları da rüşveti kabul ediyor, o zaman o polisler ve savcılar neden hapiste” demesini bekledik.

En azından ‘darbe değil yolsuzluk operasyonuymuş’ deyip hakkı teslim edeceklerini ummuştuk. 

Fakat yine olmadı.

AKP ve Havuz cenahı aynı darbe türküsünü söylerken sözüm ona bağımsız, tarafsız çevreler de “rüşvet ve yolsuzluk iddiaları doğru ama yine de 17 Aralık hükümete operasyondu” demeye devam ettiler.

Sembol olacak yorum ise Ruşen Çakır’dan geldi.

Kariyerini “Cemaat uzmanlığı”ndan çok “Cemaat düşmanlığı” üzerine bina eden Çakır lafı eğip bükmeden “İddiaların doğru çıkması Cemaati aklamaz” dedi.

Bu yönde yayınlar yaptı. 

Daha önceki dönemde hararetle Erdoğan rejiminin Türküsünü söyleyen ancak ortaya çıkan verilere rağmen en ufak bir özeleştiri yapmayan çevreler ‘darbe’ söylemini tekrar etmeye devam etti. 

17 Aralık operasyonuna dair olaylara bizzat şahit olanlar, içeriğe dair yakası açılmadık bilgilere sahip olanlar bile operasyonu yapan polis ve savcıların hakkını teslim etmedi.

Etmemeye devam ediyor.

Peki yıllar sonra bu konuya neden döndüm? 

Aslında çok sayıda örnek var ancak son günlerin popüler tartışma konusu, yani Sevda Noyan’ın Ülke Tv ekranlarındaki hezeyanları beni ‘kitabın ortası’ndan bir yazı yazmaya mecbur bıraktı. 

Malum olduğu üzere Sevda Noyan Ülke Tv ekranında Esra Elönü’nün Araf’ta Sorular programına çıktı ve toplumda infiale neden olan laflar etti. 

Silahlandıklarını, katliam listeleri hazırladıklarını, komşularını takip ettiklerini ve aile olarak en az 50 kişiyi ‘götürebileceklerini’ anlattı.

250 kişinin hayatını kaybettiği , binlerce insanın yaralandığı, yüzbinlerce insanın hayatını mahveden 15 Temmuz’a dair ‘kursağımızda kaldı’ gibi garip bir ifade de kullandı.

Programın sunucusu Esra Elönü’de tepkiler sonrası “müdahale etmeliydim” deyip durumu kurtarmaya çalıştı ancak 2 saatlik yayını izleyenler Elönü ile Noyan arasındaki fikir ayrılığı olmadığını kendi gözleriyle gördü.

Fatih Tezcanların, İsmail Karaosmanoğluların, Cem Küçüklerin pervasızca söyledikleri “silahlarımız hazır bu kez çok kan dökeceğiz” söylemlerinin ne anlama geldiği açık.

Erdoğan rejiminin ikinci bir 15 Temmuz kumpasına ihtiyacı var. Artık seçimle iktidarını sürdüremeyeceğini görüyor ve ancak kanlı olaylarla o koltukta oturabileceğini biliyor.

Ancak benim özellikle dikkat çekmek istediğim yer başka. 

Sevda Noyan’ın akla ziyan sözleri sonrası seküler, liberal kesimlerden yükselen tepki. 

Olay tam anlamıyla bir turnusol etkisi yaptı. 

Noyan’ın aslında seküler seçmeni kastetmediği ortaya çıkınca rahatlayan ‘Beyaz Türkler’ asli kodlarına döndü. 

Hemen olayı ‘Fetö’ye bağladılar.

Mesela İsmail Saymaz ve Can Dündar Sevda Noyan’ı eleştiriyormuş gibi yapıp Noyan’ın eşi Engin Noyan’ın bir zamanlar STV’de program yapmasından hareketle tüm STV çalışanlarına darbeci dedi.

CHP ve çok sayıda İyi Partili de bu kervana katıldı. 

Vicdanı geçtik, zerre aklı mantığı olan birisi -Cemaat nefreti gözlerini kör etmediyse- Noyan’ın eşinin yaklaşık 20 yıl önce Samanyolu’nda program yapmasından hareketle böyle akla ziyan bir yorumu yapmazdı.

Ama yaptılar.

Hem de tepkilere rağmen söylemlerini sürdürdüler. ArtıGerçek bile ‘Noyan’ın eşi Samanyolu programcısı çıktı’ türü bir başlık attı.

Peki yıllardır hiç hız kesmeyen bu nefret söyleminin temeli-amacı ne? 

İşte dananın kuyruğunun koptuğu-kopacağı yer burası. 

Çünkü Erdoğan muhalifleri ve Ergenekon nihai hedef olarak AKP’yi tarihe gömerken beraberinde Cemaat’i de göndermek istiyorlar.

O yüzden AKP’ye bir taş atarken iki taş da Cemaat’e atıyorlar. 

Bir başka ifadeyle AKP’nin ayağına Cemaat’i bağlayıp her ikisini de denizin derinliklerine yollama hesabındalar.

Emin olabilirsiniz, “ya Cemaat aklanırsa” korkusu AKP’liler kadar muhalif ve liberal çevrelerde de var. 

Bu sebeple Cemaatle ilgisi olmayan her olayı da Gülen Hareketi’nin ‘günah hanesi’ne yazıyorlar. 

Daha önce defalarca ispatlanmış, belgeleriyle ortaya konmuş olayları bile temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp gündeme getiriyorlar.

O kadar gözleri dönmüş ki, 8 yaşındaki bir çocuğun devlet eliyle adım adım öldürülmesi bile vicdanlarını harekete geçirmeye yetmedi. 

Orada bile akla ziyan yalanlar üretildi. 

Yarın bir gün Erdoğan ve AKP yönetimi çıkıp “17 Aralık operasyonunda kötü yakalandık. Reza’nın önüne yattığımız, milyonlarca dolar rüşvet aldığımız doğruydu ama bize darbe yaptılar deyip polisleri, savcıları tutukladık, işi dersane tartışmasıyla kamufle ettik” dese, 

Devamında “15 Temmuz bizim kurgumuzdu. İktidarımızı pekiştirmek, istediğimiz rejim değişikliğini yapmamız için böyle bir tezgah gerekliydi, 250 kişi öldü ama Cemaatten kurtulduk” diye itiraf etse bahsettiğim çevreler hep birlikte ayağa kalkıp “Olur mu öyle şey, Cemaat size darbe yaptı, 15 Temmuz’u da onlar planladı” diye itiraz edecekler.

Hatta daha da ileri gidip Erdoğan’ın çocuklarının Cemaat dersanelerine gitmesi gibi dahiyane deliler (!) bulup bunlarla  Erdoğan’ı “kripto Cemaatçi” ilan edecekler. 

Uzun lafın kısası şu: kendini bağımsız, tarafsız, liberal vs diye tanıtan siyasiler, akademisyenler, sanatçılar ve sözde muhalif partiler gerçekte su katılmamış faşist. 

Erdoğan’a  “Cemaati bitirinceye kadar” iktidara gaz verdikten sonra AKP’den de kurtulma hedefindeler. 

En büyük korkuları Cemaat’in aklanması. 

Olur da bir şekilde çok büyük destek verdikleri cadı avı başarısız olur, Cemaat suçlamalardan temize çıkarsa diye ödleri kopuyor.

Korkuları o kadar büyük ki, arkasına saklandıkları maskeler bile onları kapatamıyor.

Yarınlar ne getirir kestirmek zor. 

Fakat nasıl ki 17 Aralık operasyonu ile ilgili gelişmeler olayın darbe girişimi değil nizami yolsuzluk operasyonu olduğunu ortaya koydu, 15 Temmuz ile ilgili de öyle olacak.

Bakalım bu kez “15 Temmuz’un darbe olmaması, iktidar tarafından kurgulandığı gerçeği Cemaat’i haklı çıkarmaz” yazısını kim yazacak?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

9 YORUMLAR

  1. Öncelikle şunu belirtmek lazım, yazı içeriği bir kaç gündür yazılanlardan farklı değil aksine tekrarı olmuş. Cemaat aklanır diye bi korkuları yok çünkü cemaati aklayacak kimse yok. Demokrasi ülkesi diye sizin (yazarı kastediyorum) yere göğe sığdıramadığınız şimdi çanlarına ot tıkayacak diyerek beklediğiniz abd bile erdoğanın uluslararası suçlarını pazarlık unsuru olarak kullandı ve çöp etti. Ab nin iki yüzlülüğünü ve çakma insan hakları anlayışını yazmaya zaten gerek yok. Bu arada 17 aralığı dersaneler mevzuuna paravan eden akp olmadı. Akp dersane kapatma kozunu öne sürdü cemaat sendika kozu oynadı. Akp nin kozu daha büyük olunca cemaat sendikayı kapattı. Aldığı söz tutulmayınca sendikayı tekrar açtı ve aynı kozu tekrar oynadı (burda meselenin siyasi rekabet olduğunu anlayamayan benim gibi saflar yeniden üye olmak gibi bi salaklık yaparak kendilerini elleri ile fişlettiler resmi makamlara) ama o koz zaten oynanmıştı ve tutmamıştı. Sadece akpye resmi yoldan fişleme listesi sunmak olmuştu. Gelelim cemaat nasıl aklanıra. Cemaati siyasiler oy deposu gördüğü müddetçe sever. Solcuların sevmemesinin bir nedeni bu diğer nedeni de kendi hayat tarzlarına zıt olan hayat tarzı. Yani solculara oy versenizde onlar gibi yaşamadığınız için ssvmezler sizi. Sağcılar ise onların partilerine oy vermeniz ve yeniden onlara ücretsiz hizmet etmeniz karşılığında ssvecek sizi. Hem ücretsiz hizmet edeceksiniz hem de para dağıtacaksınız fakire fukaraya. Murat Övüç ün dediği gibi para dağıtmaya başlayınca size her türlü hakareti edenlerin Murat abisi olacaksınız. O zaman diyecekler yav bunlar baba adamlar, o şerefsiz dinsiz solcular iftira attı bunlara, kendi yaptıkları darbeyi bunların üzerine attılar diyecekler ve aklanacaksınız. Olay bundan ibaret dağılabilirsiniz.

  2. Sayın Adem Bey, yazılarınızda veya youtube yayınlarınızda aşağıda yer alan Erdoğanın halkı hipnotize taktiklerinden de biraz bahsetseniz derim:
    Öncelikle herhangi bir konuyu tek bir kelime veya kavrama indirgedikten sonra bu kavramı her platformda Erdoğan, partililer ve troller basbas dile getiriyorlar. Sonra bir de bakıyorsunuz ki problemler hallolmuş, muhalefet sindirilmiş, neticede maksat hasıl olmuş.
    Gelelim örneklere:
    1. YOL YAPTI: Akp iktidara geldi gelmesine ama peki ne yaptı diye soracak olsanız, öyle uzun uzun cevap beklemeyin. Sadece “yol yaptılar” söylemi Akp’liler için yetiyor da artıyor bile.
    2. ONE MUNITE: Davos’ta Erdoğan’ın “Van Minit” çıkışını herkes bilir ama arkasından 15 dakika sonra yaptığı “Benim lafım moderatöreydi” manevrasını pek bilmez. Böyle olunca da zaman zaman bu söylem ile Akp içinde saflar sıkılaştırılıp, göğüsler kabartılır ve tabi gözler yaşarır!
    3. MONTAJ: Para sayma makinaları, sıfırlama diyalogları, Rıza Zarrap’ın ABD’deki itirafları sanki büyük bir yapbozun parçaları gibi birbirini tamamlıyordu. Tam hırsız iş üstünde yakalandı diyecekken, hakim kararlarıyla tutanak altına alınmış tüm ses kayıtları tek bir kelime ile sıfırladı “montaj”!!
    4. KUMPAS: Ergenekoncuların darbe planları, birçok delil ile ayan beyan ortaya konmuşken, ses kayıtlarından biri olan Orgeneral Çetin Doğan’ın “İstanbul’a çökeriz” ifadeleri bile yalanlanmamışken, bir anda siyasi bir manevra ile herşey tersine dönüverdi. İlk olarak Yalçın Akdoğan tarafından dillendirilen “Kumpas” söylemi ile tüm Ergenekoncular sütten çıkmış “Ak” kaşık oluverdiler. Tüm Akp’liler de tabi ki buna inandılar.
    5. KANDIRILDIK: Bu ifade için çok birşey söylemeye gerek yok sanırım. Bu sihirli ifade Erdoğan’ın köşeye sıkışıp da 180 derece ters manevra yapacağı zamanlarda günah çıkarmak için kullandığı etkili bir söylem.
    6. LOBİ: Akp iktidarı tarafından, ekonomik başarısızlıklar, yüksek faiz, fiyat artışları, hatta patates ve soğan fiyatlarının ani artışlar bile “Lobi” tamlaması ile açıklanabilmektedir. Faiz lobisi belki kulağa hoş gelirken ilk defa duyduğumuz patates lobisi bile seçmen tarafından yadırganmadı, gönülden kabul gördü.
    7. ZİLLET İTTİFAKI: Akp, oylarının düştüğünü idrak eder etmez gizli yandaşı Mhp ile ittifak yapıp, birlikteliğin adını da “Cumhur İttifakı” koydular. Tüm geçmiştieki çatışmalara, hakarete varan karşılıklı ithamlara rağmen olabilir diyeceksiniz. Onlar için olabilir de muhalefet için olamaz. Muhalefet de “Millet İttifakı” yaptı yapmasına ama bir anda “Zillet İttifakı” gibi bu tür bir aşağılayıcı ifadeye maruz kaldılar.
    8. FETÖ: Dünyada örneği olmayan ve mantık sınırlarını zorlayacak kadar saçma olan bir darbe kalkışması ile bir anda binlerce kişi F.tö suçlaması ile karşı karşıya kaldı. Başörtülü anneler, nineler, dedeler, hatta dolaylı olarak çocuklar bile bu suçlama ile mağdur edildi, hapse atıldı, mallarına çöküldü. Hukukta yeri olmayan bir dayatma ile “Suçsuzsan çıkarsın” denilmesine rağmen, Mahkeme neticesinde berat edenlere bile tahammül gösterilmeyip tekrar tutuklanarak hapse atılmaları sağlandı. Neticede herkes bu ifadeyi ne yazık ki doğruymuş gibi kabullendi. Bu itham, Sefillerdeki “Kürek Mahkumu” ifadesi ile bir nevi benzerlik gösteriyor.
    9. MASKE: Tüm dünyayı etkileyen Corono virüs salgını ile ile tüm ülkeler savaşa girişti. Test, aşı ve halka yapılan mali destekler milyar dolarları bulurken Türkiye yani Akp bu savaşı, maliyeti 5-10 kuruş belki edebilecek “maske” ile halletti, yetmedi üstüne bir de IBAN numarası ile halktan para topladı. Ev hapsinden başka hükumet ne tedbir aldı diyecek olsanız, “E maske dağıttı ya!” diyeceklerdir.
    10. HAİN: Bu artık Akp taraftarlarının kullandığı çok beynelmilel ama çok da etkili bir söylem. Kendileri Dolmabahçe Mutabakatı adı altında Hdp ile oturup anlaşma yapabiliyor, terörist başını TRT’ye çıkarabiliyor ama muhalefet Akp karşıtı her ne yapıyorsa bir anda Hain ilan edilebiliyor. Ekonominin eleştirilmesi dahi hainlik için yetiyor. Kendileri Rusya’yla masaya oturur ABD NATO diyenler hain olur, bir bakarsınız ABD Trump ile dost olur karşı taraf yine hain olur. Kısacası sürekli biatçı iken bir kerecik bile Akp’ye kaşı ifadeniz “Hain” olmanız için yeterlidir.
    Bu listeye daha bir çok ekleme yapılabilir.

  3. Yüreğine ve kalemine sağlık Adem bey ,tamda kitabın ortadından konuşmuşsun.Ne yazık ki aynı durum Kürt hareketinın bazı mensuplarında ve Alevi-Sol kesimdeki bazı kişilerde mevcut.Çünkü her iki kesimden insanların sosyal medya paylaşımlarında bunu görebiliyorum.
    Saygılarımla
    İyi Çalışmalar

  4. Bela çıkarma ihtimali en yüksek olanlar Perinçekgiller… Bunu biz bile görüyorsak onlar iliklerinde hissediyordur. Fitö vs. konusunda pek endişe taşımayacaklarını zannediyorum.

  5. Ömer Korkmaz ile YouTube yayınları yapan İrfan Aydın; mesele “fetö” meselesi değil, mesele yabancı istihbarat örgütlerinin türkiyedeki sızıntıları meselesi diyerek amaçlarının her türlü mafya yapılanmalarını deşifre ederek bitirmek olduğunu söyledi. “Fetö” kelimesinin özel bir kod olduğunu bunun cemaatle Fethullah Gülenle ilgisinin olmadığını zorlanarak da olsa ima etti.

  6. Ha sunu iyi dedin: “Uzun lafın kısası şu: kendini bağımsız, tarafsız, liberal vs diye tanıtan siyasiler, akademisyenler, sanatçılar ve sözde muhalif partiler gerçekte su katılmamış faşist.”

    Demokrasi diye bisey yok arkadaslar. Turkiyede olmadigini, gorurken ayni paralelde AB de de olmadigini gorduk, misal R. Faruk Guzel bugunku yazisi, AIHM. Ayni zamanda ABD de olmadigini Zarrab ve sonrasi bilimum davalar da ve son olarak Flyn meselesinde gormus olduk.

    Ozaman, Guclu olan kazaniyor, guclu olmamiz gerekiyor. Nasil!?…

  7. 15 Temmuz un Akp ve Ergenekon tarafından kurguladığının ortaya çıkmama ihtimali kocaman bir SIFIR.

    Nasılki, Cem Garipoğlunun sevgilisi Münevver Karabulutu balta ile parça parça ettiği ortay çıktıysa, 15 Temmuz un bütün failleri ortaya çıkacak.

    Sonra uzun bir süre Türkiye bu melaneti yapanları konuşacak.

    Ta ki Cem Garipoğlu gibi tümden kendilerini ortadan kaldırdıktan sonra bu çakma darbede gündemden düşecek.

    Yoksa insanlar birbirlerine daha büyük tuzaklar kurmaya devam ederler ki, tarihtede böylesi yok.

  8. Neden “benden” bu kadar nefret ediyorlar? Onlar tarafından yazılmış antlaşmaya sonuna kadar uydum. Beni tutuklayan hakime de söyledim bunu.
    “Beni” diri diri gömdüler. Kalkarım diye korkup üzerime beton döktüler. Neydi bu öfkenin sebebi?
    Birgün, Nuh’un gemisini temizleyenler gibi kendi pisliklerini temizleyecekler. Onlara soracagim: Hangi suçumdan dolayı “bana” bunları ettiniz? Ve ey antlaşmasına ihanet edenler….

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin