Ana Sayfa Yazarlar Sefer Can Cehalet güçse, enformatik cehalet nükleer bomba!

Cehalet güçse, enformatik cehalet nükleer bomba! [SEFER CAN]

“Bir zamanlar Nabi Avcı” diye bir klişe yok ama olsa iyi gider. Onun vaktiyle söylediklerinin yıllar sonra içinde bulunduğu yönetime cuk diye oturacağı kimsenin aklına gelmezdi. “Ne tumturaklı cümleler kuran aydınımızdın sen Nabi Abi” diye şiirler yazası geliyor insanın. O hep eleştirdiğimiz Batı’nın önce hikmeti, ardından bilgiyi elimizden aldığını, geriye sadece cehaleti büyüten enformasyonun kaldığını anlatırdı. “Sizden istenen şey, kullandığınız makinalar gibi, özel bir mantık çerçevesinde, sıkı sıkıya tanımlanmış bir hedefe doğru, sapmadan yürümenizdir.” cümleleri, ‘Enformatik cehalet’i kurgulayanların hedefini özetliyordu. Sanki yaşadığımız zamanın fotoğrafını çekmişti. Nabi Avcı’dan umut yok ama belki Enes Harman ya da Molla Kasım‘ın bu konuda bir kaç sözü olabilir.
George Orwel’in ürkütücü distopyasında ‘Gerçek Bakanlığı’nın kapısında ‘cehalet güçtür’ yazmaktaydı. Muktedirin değirmeninin dönmesi için halkın cahilleştirilmesi, insanların 2+2=5’e ikna edilmesi gerekmektedir. Gerçeği ihtiyaca göre her gün yeniden yazan bakanlığın ürettiği enformasyon cehaletin yegane kaynağıdır. Durmadan değişen dost- düşman tanımı ve hayali düşmanlarla savaşlar baskı rejiminin sürmesinin garantisiydi.
Biz de sanki ‘1984’te yaşıyoruz. ABD ve Rusya’nın ne zaman dost, ne zaman düşman kabul edildiğini iktidara en yakın gazeteciler bile takip edemiyor ve zaman zaman ters köşede yakalanıyor. Medya, Gerçek Bakanlığı’nın kontrolünde gibi yayın yapıyor. Doğan Medya’nın CEO’su Mehmet Ali Yalçındağ‘ın ortaya saçılan E-postaları bu durumu tescilledi. ‘Havuz ve diğerleri’ tasnifinin anlamsızlığı iyice belirginleşti. Havuzun belki açık ve kapalı şeklinde ancak ayrıştırılabileceği görüldü. Zaten aksi davrananın akıbeti kapatılmak veya el konulmak. Bu durum havuzlaşmanın mazereti olamaz tabi ki.
SÖZCÜ’DEN MUHALEFET OLURSA…
En muhalif gibi görünen gazeteler enformatik cehalet havuzuna katkılarıyla yandaşlara tur bindiriyor. Ve bunu çok açık haberleri çarpıtarak yapıyorlar. Alın size en sert(!) muhalif Sözcü’den bir haber: “Gazi’yi önce PKK sonra FETÖ vurdu.” Başlığın altındaki haberin ayrıntısını okuduğunuzda bambaşka bir manzara çıkıyor karşınıza. 15 yıl önce mayına basarak iki ayağını kaybeden Gazi’nin iki çocuğu kapatılan hizmet okullarında ücretsiz okutulmuş. 15 Temmuz paranoyası sonrasında gazi Harun İpek işinden olmuş. Gazete “okul FETÖcü çıkınca devletteki işini kaybetti” diye yazmış. İki bacağını kaybeden Gazi’yi mağdur eden paranoyayı eleştireceğine, çocuklara bedava eğitim veren okula saldırmanın tek açıklaması var; kitlesel hipnoza bir taş daha yerleştirmek.
Bu salgın hastalık sadece ulusal medyayı esir almıyor. Sağlık sektörüne hitap eden bir internet sitesi kamuda çalışma hakları elinden alınan doktorlar haberini “FETÖ’cü doktora mecburi hizmet yok” başlığı ile veriyor. Devletteki işini kaybeden insanların mağduriyeti bir imtiyaz gibi sunuluyor. Hani utanmasalar ‘tutuklu doktorlar acil servis nöbetinden kaytarıyor’ yazacaklar.
GOBBELS’İ KISKANDIRAN BAŞARI
Kitlelerin enformatik bombardımanla biraz daha şaşkın ve cahil hale getirilmesi adına her gerçek çarpıtılıyor. Medya eskiden hakikati örtme vazifesi görürdü. Şimdi, kitleleri, olanın tam aksine ikna etme misyonu üstlendi. Nazi Almanya’sı bunu başarmıştı. McCarty dönemi ABD medyası da hatırı sayılır bir performans ortaya koymuştu. Ama bizimkiler bayrağı zirveye dikti. Babanın çocuğunu, kardeşin kardeşi, eşlerin birbiri ispiyonladığı bir dönem hiç olmadı. Orwel’in hayal gücü ile yazdıkları topraklarımızda hayata geçiyor. Cehaletin gücünü arkasına alan bir iktidar, savaşı barış; köleliği de özgürlük olarak sunuyor. Kafi miktarda tekrarladığı için kalabalıkları harakete geçirip istediği şekilde maniple ediyor. Okul ve okumuş adam düşmanlığı, tesadüf ya da bir türlü bulunamayan diplomanın ezikliğini bastırma girişimi değil. Enformatik cehaletin gücünü keşfettiler. Bunlarla mücadele ancak gerçeğin bayrağını yükseltmekle olacak. O kadar da zor değil, bir hakikat kıvılcımı bir vadi dolusu yalanı yok edebilir.

HENÜZ YORUM YOK