Çatal, bıçak fırlatmaya devam ediyor

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Hatırlayacaksınız 12 Şubat 1999 tarihinde Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül gecesinde sahneye çıkan Ahmet Kaya, şarkısına Kürtçe klip çekeceğini söyleyince, Serdar Ortaç’ın başını çektiği bir grup tarafından protesto edilmiş, işi Kaya’ya çatal bıçak fırlatmaya kadar vardırmışlardı.

O zamanki konjonktürü elinde tutanlara göre Kürt diye bir şey yoktu, ‘kart-kurt diye ses çıkaran dağ Türkleri, daha sonra Kürt olmuştur’ diyordu. 28 Şubat’ın kudretli generalleri ‘ne diyorsak o ulan, ne diyorsak o’ diyor başka da bir şey demiyordu. Generaller böyle diyorsa demek ki Kürt diye bir şey yoktu, Kürt diye bir şey yoksa Kürtçe de yoktu, olmayan bir dilden klip çekmek de neyin nesiydi. Popüler bir densiz(!) Kürtçe klipten bahsediyordu.

O gece Ahmet Kaya ile aynı törende bulunan Serdar Ortaç bu ‘olabilemez duruma’ tepkisini göstermeliydi. Hemen durumdan vazife çıkarıp Ahmet Kaya’ya haddini bildirenler orkestrasının başına geçti. Çatal bıçak elinde ne varsa savurdu bu kendini bilmeze(!).

Olay gerekli yankıyı bulmuştu. Gazete manşetleri, televizyon haberleri, herkes Serdar’dan bahsediyordu, gündemin tam ortasına düşmüştü. Ve en önemlisi generaller onu görmüştü, mutluydu…

Ahmet Kaya’ya o gün Serdar Ortaç, Şenay Düdek, Müge Anlı gibi isimlerin saldırmasıyla başlatılan linç kampanyası, birkaç gün sonra Hürriyet Gazetesi’nin yalan haberiyle devam edecekti.

Ertuğrul Özkök’ün gazetesinde sonradan her şeyiyle uydurma olduğu anlaşılacak kasıtlı bir yalan haberle itibar su-i kastına uğratılacaktı. Haberde, ‘Ahmet Kaya’nın PKK gecesinde Apo’lu Kürdistan haritası önünde konser verdiği ortaya çıktı’ deniyordu. Kaya, ‘Dağdaki adamın paraya ihtiyacı var para gönderelim arkadaşlar’ dediği yazılmıştı haberin devamında. Aynı gün Özkök de ‘Güzel Magazinciler, Çirkin Adamlar’ diye bir yazı yazacak “O gecede her şey çok güzeldi. Bunların içinde bir tek çirkin adam vardı. O da Ahmet Kaya idi” diyecekti.

Serdar Ortaç bu vatanperver(!) tavrın çok kaymağını yedi, sistemin onayladığı adam olarak sahnelere çıktı, ekstralar aldı, merkez medyada tepe tepe ilgi gördü. Hatta askerlikten kurtulmak için hile yaptığı gerekçesiyle hakkında açılan davadan küçük sıyrıklarla kurtuldu.

Ahmet Kaya’ya bıçak atmak o zaman iyiydi hoştu ama değişen durumlar, bu olayı onun sırtında bir kambura dönüştürmüştü. Konjonktür değişince, Ahmet Kaya’da bütün toplumun sevdiği şarkıcı olmaya devam edince Serdar Ortaç özür diledi. Hık dedi mık dedi, gak dedi guk dedi.

Şimdi yeni döneme göre kendini bir kere daha güncelliyor ve dönemin muktediri Recep T. Erdoğan’a güzelleme yapıyor. En salak, en ahmak cümlelerle onu yalıyor. Yalamada hızını alamıyor ve “Bugün onu eleştirenlerin torunları 200 sene sonra takdir edecek,” diyor.

Bu ifadeler Ortaç’ın Ahmet Kaya’dan özür dilemediğinin en büyük kanıtı. Bu yaptığı bıçak fırlatmasıyla tamamen aynı olay, bıçak fırlatmaya devam ediyor. Ahmet Kaya’ya bıçak fırlatırken de aynı motivasyonla hareket ediyordu: güç yalayıcılığı

Bırakın 200 seneyi bakalım kendisi onunla ilgili düşüncelerini kaç yıl koruyabilecek ve bakalım ne zaman Recep T. Erdoğan’a en ağır cümleleri sarf edecek? Ben söyleyeyim iktidardan düştüğü gün ağza alınmayacak cümlelerle şimdiki düşüncelerini tekzip edecek.

Serdar Ortaç’ın ne düşündüğünü bir yazıya konu edecek kadar ciddiye almıyorum tabi ki. Ancak Serdar Ortaç tek başına bir kişi değil bir prototiptir. Bu toplumun ekser çoğunluğunu temsil eden bir prototip. Bu gibi adamların kendi fikirleri olmaz, kendi başlarına kimlik de değillerdir. Bunlar gündöndü gibidir ve yüzleri hep en parlak olana, en güçlü olana doğru kendiliğinden çevrilir. Konjonktüre göre iman eder, ona göre yaşarlar. Rüzgarı hep arkalarına almak için ne yönden eserse o tarafa dönerler.

Serdar Ortaç, Ahmet Hakan, Cüneyt Özdemir, Yavuz Bingöl, Mehmet Metiner gibi adamların dediklerini, söylediklerini ciddiye alanlara şaşıyorum.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Sayın Alper Ender Fırat,
    “şimdi yeni döneme göre kendini bir kere daha güncelliyor ve dönemin muktediri Recep T. Erdoğan’a güzelleme yapıyor. En salak, en ahmak cümlelerle onu yalıyor” diye tespitte bulunuyor, “güç yalayıcılığı” teşhisini koyuyor, üç paragraf sonra da “bu toplumun ekser çoğunluğunu temsil eden bir prototip” diyorsunuz.

    Biri bana: “bu toplumun ekser çoğunluğu, güç yalayıcısı. Senin anan, baban, bacın, kardeşin, halan, teyzen… güç yalayıcılarından mı?” diye sorsa, bozulurum. Duruma göre cevap verir ya da “bu adama verilecek cevap sükuttur” der geçerim…

    Sevdiğim biri: “durun durduğunuz yerde, ayrılıp gitmeyin, pişman olup geri gelecekler; geldiklerinde sizi bıraktıkları yerde bulsunlar” gibi birşeyler diyordu. Hani bu toplumun “ekserini” sevmeyebilirsiniz. Zulumde payı olduğunu düşünebilirsiniz. Hakkınızı helal etmeyebilirsiniz de ama ifadelerinizi, kalkıp “bu toplumunun ekser çoğunluğu güç yalacısıdıra” vardırırsanız, bu düşüncelerinizi yeniden gözden geçirmenizi öneririm…

    • “Bu toprağın insanı zorbanın elinde esirdir, gücü elde edince de esir edicidir.” Bunu değiştirmek için çok çaba harcandı ancak sonuçta emek verenler de bu toprağın insanlarıydı ve yetiştikleri ortamın reflekslerine sahiptiler. Ancak buna rağmen değişmek ve değiştirmek için çok gayret sarfettiler. Beklentisiz bir şekilde tohum atıp suladılar. Kendileri hasat beklentisine girmediler. Ancak birgün tohumlar yeşerecek ve çiçekler açacak. Varsınlar o günleri görmesinler, zaten öyle bir beklentileri de yok onların. Yeter ki o çiçeklerden bir demet ile onları mezarları başında anıp dua edelim. En önemlisi ahirette yakamıza yapışmamaları için geride kalanlar olarak zulmün hesabını soralım.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin