DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU | YORUM
Çanakkale Muharebeleri, Osmanlı Devleti’nin sonunu hazırlayan Birinci Dünya Savaşı cepheleri içinde farklı bir yere sahiptir. Bu savaş, dönemin en büyük güçlerine karşı kazanılmıştır.
Zaferde etkili olan önemli bir isim de Alman komutan Liman von Sanders’dir. Sanders daha sonra Filistin cephesinde görevlendirilecek ve Filistin hezimetine tanıklık edecektir.
Prusyalı General
Çanakkale Muharebeleri sırasında Osmanlı ordusunda müttefik Alman ve Avusturya-Macaristan askerleri de görev yapmıştı. Çanakkale cephesindeki Alman askerlerinin sayısıyla ilgili farklı bilgiler yer almaktadır. Alman kaynaklarında bu sayı 700’e kadar çıkarılırken Türk kaynaklarında 70’ten 300’e kadar sayılar verilmektedir.
Çanakkale’deki Almanlar içinde Güney cephesi komutanlığını üstlenen Weber Paşa dışında özellikle V. Ordu komutanı olarak cephede bulunan Liman von Sanders Paşa öne çıkmaktadır. O, komuta kademesindeki rolü ve verdiği kararlarla Çanakkale zaferine önemli katkılarda bulunmuştur.
Tam ismi “Otto Viktor Carl Liman von Sanders” olan Paşa, Türkiye’de daha çok Liman Paşa olarak bilinse de Almanya’da kendisine “Löve von Gallibolu (Gelibolu Arslanı)” da denilmektedir. Sanders 1855’te o dönemde Prusya sınırları içinde yer alan Stolp’ta dünyaya gelmişti. Burası II. Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali sonrasında Polonya sınırları içinde kalacaktır.
Sanders’in ailesi hakkındaki bilgiler ilginçtir. Halberstadt doğumlu olan büyük büyük dedesinin Yahudi bir tüccar olduğu ve sonradan vaftiz olarak Hıristiyanlığa geçtiği belirtilmektedir. Sanders, Berlin’deki Friedrich Wilhelm Gymnasium’u bitirmiş ve sonrasında 1878’de Harp Akademisi’nden mezun olmuştu.
Uzun bir süre Alman Genelkurmayı’nda görev yapan Sanders, 1911’de General oldu ve Kassel’da bulunan 22. Tümen Komutanlığı’na atandı. Onun bundan sonraki görevi ise Osmanlı Devleti hizmetinde Alman askeri heyetinin başkanlığı olacaktır.
Balkan Harbi’nde büyük bir bozguna uğrayan Osmanlı ordusunun ıslahı düşüncesiyle hareket eden İttihatçılar, çeşitli girişimlerde bulundular ve sonunda Almanlarla bir anlaşmaya varıldı. Böylece Alman askeri heyeti İstanbul’a gelerek göreve başladı.
Osmanlı Devleti’nin Alman subaylardan yararlanma süreci II. Mahmut devrine kadar götürülebilir. O dönemde daha çok Moltke ismi öne çıkmışken II. Abdülhamit devrinin en meşhur Alman subayı ise Goltz Paşa olacaktır. Kuşkusuz son dönemde de bu isim Sanders’tır. Ancak Osmanlı ordusunda “Prusyalılaşma” orduya tam olarak nüfuz edememiş, çok yüzeysel kalmıştır.
Alman Hükümeti İttihatçıların başvurusu sonrasında Türkiye’ye gönderilecek askeri heyetin başkanı olarak bir tümen komutanı olan Sanders’i seçmiştir. Sanders tahmin edileceği gibi Türkçe bilmiyor ve Türkiye hakkında bir bilgisi de bulunmuyordu.
Sanders 27 Ekim 1913 tarihli anlaşma çerçevesinde beş yıl süreyle Alman Askeri Heyeti’nin başkanlığını yürütecekti. Ayrıca 1. Kolordu Komutanlığı görevini üstlenecek ve Askerî Şura üyesi olacaktı. Beş yıl süreyle Osmanlı ordusundaki yabancı askerlerin celbi, tayini ve azilleri Sanders’a ait olacak ve protokolde Harbiye Nazırı’ndan sonra gelecekti.
Başlangıçta sadece 42 kişiden oluşan Alman Askerî Heyeti’nin mevcudu savaşa girilmesiyle birlikte artmış ve 15.000’e kadar ulaşmıştır. Savaş boyunca yapılan Alman yardımlarının miktarı da 3 Milyar Mark’ı bulmuştur. İşte Sanders savaş boyunca böylesine bir askerî ve ekonomik gücü temsil etmiştir.
Savaş öncesinde Alman İmparatoru II. Wilhelm, Sanders’ı “Orgeneral” rütbesine yükseltmiş ve Osmanlı yönetimi de anlaşma gereğince Paşa’yı “Müşir (Mareşal)” yaparak ordu müfettişliğine tayin etmiştir.
Çanakkale Cephesi Komutanı
Savaşın başlangıcında Osmanlı ordusunda önemli bir konumda olan Sanders’ın Osmanlı ordusunun başında bulunan Harbiye Nazırı ve savaşla birlikte Başkumandan Vekilliğini de üstlenen Enver Paşa ile yetki çatışması yaşaması çok normaldi. Bu durum savaş boyunca devam edecek ve iki komutan Alman ve Türk menfaatleri nedeniyle çatışmalar yaşayacaklardır.
18 Mart 1915’teki İngiliz-Fransız müttefik donanmasının Çanakkale Boğazı taarruzlarında uğradığı başarısızlık sonrasında boğazın savunulması için bir ordu oluşturulması gündeme gelmişti. Bazı kaynaklar bu fikrin Alman Amiral Souchon ile Enver Paşa’nın görüşmesinde konuşulduğunu ifade etse de Sanders hatıratında fikrin kendisine ait olduğunu iddia etmekte ve hem Souchon hem de Alman büyükelçiliğinin bu fikri desteklediğini yazmaktadır.
Bu karar 24 Mart 1915 tarihindeki görüşmede alınmış ve Almanlar bu görüşmede; Gelibolu’da 3. Kolordu Komutanı olarak cephe komutanlığını üstlenen, uzun süre Almanya’da kalıp Alman vatandaşı bile olan Esat Paşa’nın (Bülkat) “mükemmel” bir komutan olsa da “yeterli tecrübeye sahip olmadığını” ileri sürmüşlerdir. Hatta komutanlık için ilk isim olarak “efsanevi Alman komutan Goltz Paşa” gündeme gelmiş ancak Sanders tercih edilmişti.
Liman Paşa tayin sonrasında Gelibolu’ya gelerek hazırlıklara başlamıştı. O artık Çanakkale Muharebelerinde çok geniş yetkilere sahip bir komutan olarak görev yapacaktır. Kurmay Heyetinde ise Kurmay Başkanı olarak Binbaşı Kazım Bey (İnanç), Süvari Yüzbaşıları Prigge ve Mühlmann yer almaktaydı.
Sanders’in başında bulunduğu ordu, V. Ordu adını taşımakta ve 3. , 15. Kolordularla 5. Süvari Tümeni ve Bağımsız Süvari Tugayı’ndan oluşmaktaydı. “Şimal Grubu” adını taşıyan 3. Kolordu’nun başında Esat Paşa bulunmakta, “Cenup Grubu-Seddülbahir Grubu” denilen 15. Kolordu’nun başında da Alman Weber bulunmaktaydı. Bir ay sonra da müttefiklerin Gelibolu çıkarması başladı ve şiddetli muharebeler birbirini takip etti.
Temmuz ayına kadar yaşanan (Birinci Kirte Muharebesi (28 Nisan 1915), İkinci Kirte Muharebesi (6-8 Mayıs 1915), 9-24 Mayıs Muharebeleri, Üçüncü Kirte Muharebesi (4-6 Haziran), Birinci Kerevizdere Muharebesi (21-22 Haziran 1915) ve Zığındere Muharebesi (28 Haziran-3 Temmuz 1915) muharebelerinde müttefikler çıkarma harekâtında başarılı olamadılar.
Bu başarılara rağmen Liman Paşa’nın Temmuz ayında görevden alınarak Almanya’ya dönmesi gündeme gelmişse de sonradan bundan vazgeçilmiştir. Paşa’nın görevden alınmak istenmesinin nedeni olarak “siper harbi konusundaki tecrübesizliği ve çok fazla kayıp verilmesi” ileri sürülmüştür.
Sanders için benzer tenkit Türk subaylar tarafından da yapılmıştır. Güney Grubu Komutanı Vehip Paşa’nın (Kaçı) 28 Temmuz 1915’te cepheyi ziyaret eden Enver Paşa’ya Sanders’ı şikâyet ettiği görülmektedir. Şikâyetin nedeni, Paşa’nın her yeni kuvvetin çevreyi bile öğrenmeden taarruza kaldırılmasıdır. O ayrıca yeterli hazırlıkları yapmamakla hatta topçu ateşi hazırlıklarını bile yaptırmamakla suçlanmıştır.
Türk komutanların şikâyeti üzerine Enver Paşa iki tarafı dinleyerek buna meydan verilmemesi ve savunma ağırlıklı bir planın benimsenmesini emretmiştir. Vehip Paşa’nın siper muharebeleri konusundaki şu sözü de önem taşımaktadır. Siper derinliklerinin yeterli olmadığını düşünen Vehip Paşa, “bir kürek toprak bir damla kan kazandırır” diyecek ve tahkimatın önemini vurgulayacaktır.
Fahri Belen de bu hataların hem tecrübesizlikten hem de Sanders’ın bir parça bile toprak kaybetmek istememesinden kaynaklandığını yazmaktadır. Sanders’ın genel itibarıyla Çanakkale’de takip ettiği savunma stratejisiyle görevini yerine getirdiği kabul edilmektedir.
Onun önemli bir amacı da müttefik kuvvetlerin büyük bir kısmını yarımadada tutmaktı ve gerçekten müttefikler sekiz ay boyunca çok büyük kuvvetleri Gelibolu’ya sevk etmişlerdi. Sonuçta müttefikler başarılı olamamış ve yarımadayı terk etmek zorunda kalmışlardır.
Paşa’nın diğer katkısı ise Çanakkale’de, diğer cephelerde Türk komutanlar arasında yaşanan “çekememezlik ve görüş ayrılıkları” gibi çeşitli problemleri çözmüş olmasıdır. Bu, onun kendisini iyi bir şekilde konumlandırmış olmasıyla ilgilidir.
Liman Paşa bir taraftan da Türk ve Alman subaylar arasında dengeleyici bir rol oynamıştır. İki taraf arasında; çıkarma noktaları, birliklerin konuşlandırılması ve taktikler konusunda görüş ayrılığı olmasına hatta kendisine ağır tenkitler yapılmasına rağmen Türk komutanların gönlünü kırmaması da önemli bir başarısıdır.
Mesela Zığındere’de büyük bir panik yaşayan Weber Paşa’yı göndermiş ve Enver Paşa’ya yakın “İttihatçı” II. Ordu Komutanı Vehip Paşa ile çalışabilmiştir. Esat ve Vehip paşaların “kardeş” olarak iki grup komutanlığını üstlenmeleri de hem Enver Paşa’nın hem de Liman Paşa’nın bir başarısıdır. Onun Türk komutanları tercihi, Almanların “Alman subayları temizleyerek” yerlerine Türk subayları getirdiklerini iddia etmelerine de yol açmıştır.
Liman Paşa, karar alma yeteneğiyle İngilizlerin bile takdirini kazanmıştır. İngiliz resmi tarihi, onun kritik anlarda verdiği kararlarla savaşın gidişatını etkilediğini ve “doğuştan bir asker olduğunu” gösterdiğini yazmıştır.
Sanders’a yapılabilecek en büyük eleştiri ise kuşkusuz müttefiklerin Gelibolu’yu tahliyesi sürecindeki etkisiz rolüdür. O hatıralarında, tahliyenin müttefikler tarafından mükemmel bir şekilde hazırlanmış bir planın yine mükemmel icrası nedeniyle fark edilmediğini itiraf etmiştir.
Ve Hüsran…
Sanders Çanakkale Muharebeleri sonrasında emrindeki V. Ordu ile Anadolu kıyılarını savunmaya devam etti. Bağdat’ı geri almak isteyen Enver Paşa, Yıldırım Ordular Grubu’nu oluşturdu ve başına da 1914-1916 yılları arasında Almanya’nın Genelkurmay Başkanlığı’nı yapan Falkenhayn getirildi.
Filistin cephesinde Kudüs’ün düşmesi ve komutanlar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle Falkenhayn’ın 1918 Şubat’ında görevden alınmasıyla yerine Sanders tayin edildi.
Mustafa Kemal Paşa da VII. Ordu Komutanlığı’na 7 Ağustos 1918’de bizzat Vahdettin’in tebliğiyle yeniden tayin edildi ve 28 Ağustos’ta Nablus’a gelerek komutayı üstlendi. Böylece Mustafa Kemal’le Sanders’ın yolları Çanakkale’den sonra Filistin cephesinde bir kez daha kesişti.
Sanders Alman Büyükelçiliği’ne gönderdiği 20 Haziran 1918 tarihli raporda; birliklerinin iaşesinin, kıyafetlerinin yetersiz, subayların bile elbiselerinin yırtık olduğunu ifade etmekteydi. Ona göre Türkler, Kafkas seferine odaklanarak bütün Arabistan, Irak, Suriye ve Filistin’i kaybedeceklerdi.
İngiliz kuvvetlerinin başındaki Allenby’nin ordusunu taarruza hazırladığı sırada Sanders’in destek talepleri bir türlü karşılanmıyordu. Halbuki buraya diğer cephelerden kuvvet sevk edilebilirdi. Nablus Muharebeleri’nde yaşanan hezimet üzerine Liman Paşa kuvvetlerine geri çekilme emri verdi.
Kuvvetlerin çoğu imha ya da esir olmuş, geri kalan askerler düzensiz bir şekilde Anadolu’ya doğru çekilmeye başlamıştı. Bunun sonucunda 23 Eylül’de Akka ve Hayfa, 25 Eylül’de Amman İngiliz süvarileri ve Arap kuvvetlerinin eline geçmişti. 1 Ekim’de Şam, 6 Ekim’de de Beyrut işgale uğrayacak ve geri çekilme Halep’in kuzeyine kadar devam edecektir.
İşte bu bozgun sürecinde bundan üç yıl önce Çanakkale Muharebelerinde büyük bir zafere imza atan Sanders ve M. Kemal paşalar, Osmanlı’nın Filistin, Lübnan, Ürdün ve Suriye’yi terk ettiği hezimette de kader birliği yaptılar ve kuvvetlerini Halep’in kuzeyine çekerek bugünkü Türkiye’nin güney sınırını da belirlediler.
Sanders Mondros Mütarekesi sonrasında Sadrazam A. İzzet Paşa’nın isteğiyle 31 Ekim 1918’de komutayı M. Kemal Paşa’ya bırakarak İstanbul’a döndü. Buradaki son görevi Alman subaylarının ülkelerine dönme sürecinin idaresi oldu.
Alman askerlerinin çoğunu Ukrayna üzerinden Almanya’ya gönderen Sanders, 120 subay ve 1800 erle Etha Rickmers vapuruyla İstanbul’dan Almanya’ya doğru yola çıktı. Ancak gemi kömür almak için Malta’ya uğrayınca İngilizler tarafından “savaş esiri” olarak tutuklandı.
Altı buçuk ay süren tutukluluktan sonra “Ermeni olaylarında bir rolü olmadığı” gerekçesiyle serbest bırakıldı ve memleketine döndü. Paşa Almanya’da “süvari orgenerali” olarak emekli oldu ve 1929’da Münih’te vefat ettikten sonra Darmstad’a defnedildi.
Sanders hatıralarını da kaleme alan bir komutandır. Paşa hatıralarını Malta’da yazmaya başlamış ve 1920 yılında “Fünf Jahre Türkei” adıyla yayınlamıştır. Eser 1921 yılında da (Dersaadet, 1337, Matbaa-i Askeriye) tercümenin sonuna Tarih-i Askeri Encümeni tarafından Sanders’ın eleştirilerine cevaplar da eklenerek Türkçe basılmıştır.
Sonuç olarak Liman Paşa Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin kaderi üzerinde önemli roller üstlenmiş bir komutandır. O bir taraftan Çanakkale Muharebelerinde kazanılan zaferin mimarları arasında bulunurken diğer taraftan da Filistin ve Suriye hezimetinin sorumluları arasında yer almış ve bir devrin kapanışına tanıklık etmiştir.
Kaynaklar: Özgüldür, Y. (1993), “Yüzbaşı Helmut von Moltke’den Müşir Liman von Sanders’a Alman Askerî Heyetleri”, OTAM, S. 4, s. 297-307; Alkan, N. (2016), “Alman Kaynaklarına Göre Çanakkale Savaşı”, Belleten, C. 80, S. 289, s. 899-938; Nizamoğlu, Y. (2013), Kahramanlıktan Sürgüne Vehip Paşa, İstanbul, Yitik Hazine; Işıldak Kara, H. (), “Çanakkale Muharebelerine Fiilen Katılan Alman Generaller ve Faaliyetleri”, Yeni Türkiye, 2015, S. 65, s. 667-701;
https://www.deutsche-biographie.de/sfz51440.html (16.3.2024)
http://www.eslam.de/begriffe/s/sanders_otto_liman_von.htm (16.3.2024)
https://www.gallipoli1915.de/die-liman-mission (16.3.2024).