YORUM | AHMET KURUCAN
Yıllardır Avrupa’da yaşayan kadim bir dostumla konuşuyoruz. Bir ara söz halkın ilgisi açısından toplumsal hayatta karşılığı olan meselelerle olmayan meseleler arasındaki farka geldi. Her ikimiz de yaşamış olduğumuz ülkelerden spesifik örnekler vermeye başladık. Sıra o kadim dostumdaydı. Verdiği örnek beni şok etti. Şu dakika itibariyle konuşmanın üzerinden 11 saat geçti ve ben hala o şoku atlatabilmiş değilim. Gün boyu o örnek ve onun soru şeklindeki ifadesine zihnim takılı kaldı. Soru şu: “Camide namaz kılmak caiz mi?”
Lafzın taşımış olduğu zahiri manaya takılmamışsınızdır umarım. Camiler zaten Allah’a ibadet etme adına inşa edilmiş binaların adıdır. Dolayısıyla böyle bir soru abesle iştigaldir, vakit kaybıdır. Tabii ki Allah’a ibadete tahsis edilmiş camilerde namaz kılmak caizdir. Ama sorudaki maksadın bu olmadığı açık. Öyleyse lafzin zahiri manasına takılmadan maksada bakalım. Soru şu, siyasetin emireri olmuş imamların arkasında, siyasi parti propagandasından farkı olmayan vaazların verildiği, hutbelerin okunduğu ve bu yönüyle siyaset meydanını andıran camilerde namaz kılmak caiz midir? Soruyu böyle okursanız taşlar yerli yerine oturuyor.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
15 asırlık Müslümanların tarihi geçmişlerinde camilerin siyaset meydanı, imamların da siyasi iktidarların kurşun askeri olduğu dönemler çok olmuştur. Bu istikamette iktidar-muhalefet blokları oluşmuş, hatta bu oluşumlar birbirleri ile savaşa dahi tutuşmuşlardır. Siyasi eksende varolagelen bu ayrılıklar zaman içinde itikadi ve fıkhi ayrılıkların meydana gelmesinde de rol oynamıştır. Sonuç, tıpkı yazımıza konu ettiğimiz soruda olduğu gibi taraflar birbirlerinin arkasında namaz kılmadıkları gibi kılınan namazları da caiz görmemişlerdir. Hatta, “Şu itikadi mezhebe, bu fıkhi ekole mensup birinin ardında namaz kılmak zinhar caiz değildir!” türünden fetvalar da verilmiştir. Buradan anlıyoruz ki İslam ümmeti gerek Kur’an’ın beyanları gerek Peygamber Efendimizin (sas) tembihatları ve gerekse 14 asırlık tarihsel tecrübeden ders almamış olacak ki tarih tekerrür ediyor.
Dini siyaset üzerinden okuyan halkımız bir yana, ben halka bu okumayı mümkün kılan hatta böyle okunması gerektiğini salık veren bazı kişileri tebrik etmek istiyorum! İlk tebriğim hiç şüphesiz yozlaşan AKP iktidarının muktedirlerine ve Erdoğan’a. Aynı mekânda aynı kıbleye teveccüh etmiş insanları camide bile bölen ve camide ibadet etmeyi sorgulatan politikalarınızdan dolayı sizleri tebrik ediyorum.
İkinci tebriğim, sultanların alimi olmayı bilerek ve isteyerek alimlerin sultanı olmaya tercih eden Hayrettin Karaman ve emsali İslamcı akademisyen teorisyenlere. Katillerle ve hırsızlarla işbirliği yaparak mevcut iktidarını sürdürmek isteyen dünün muhafazakâr Müslümanlarına fetvalarınızla destek verdiğiniz ve rejimin diskurunu kullanarak yapılan ayrıştırmaları halk nazarında meşrulaştırdığınız için sizleri gerçekten ama gerçekten tebrik ediyorum.
Üçüncü tebriğim, hiç şüphesiz Mehmet Görmez ve Ali Erbaş’a. Hem dinin hem bir kurum olarak Diyanet’in hem de başlarına taktıkları sarık, sırtlarına giydikleri Peygamber cübbesinin izzet ve şerefini bir kenara bırakarak siyasi erkin gönüllü maşası olduğunuz için sizleri de tebrik ediyorum. Hanginiz bir adım öndedir kestiremiyorum ama dini siyasete alet edenlere karşı “hayır” diyemediğiniz, onurlu bir çıkış sergileyemediğiniz ve onların ekmeğine bal süren yaklaşımlarınız olmasaydı bu soru sorulmazdı diye düşünüyorum.
Cübbeli benzeri tele-vaizler, havuz medyasında dini yazılar kaleme alanlar, sosyal medyadaki troller, iktidarın beslemesi olmuş cemaat ve tarikat öncüleri, evet bunlar da sözünü ettiğimiz ayrışımda rolleri olan insanlar ama onların rolleri etkileyici kategoride yer alıyor. Asıl belirleyici rolü oynayanlar yukarıda saydığım üç sınıfta kendine yer bulan Erdoğan ve ortakları, Hayrettin Karaman ve dava arkadaşları ve Diyanet İşleri Başkanları ile karar alıcıları.
Ne diyeyim… Bir Müslümana “Camide namaz kılmak caiz mi?” sorusunu samimane sordurmak maharet ister. Sizi izlediğiniz politikalarla, yazdığınız makalelerle ve fetvalarla, camilerde okunmak üzere yazdığınız hutbelerle bizleri bu noktaya getirdiğiniz için tebrik ediyorum!
Önemli not: Okuduğunuz bu yazı ironi içerir.
Cevap nedir peki hocam? Avrupada yaşayan insanlar olarak bu konuda çok ciddi ikilemler yaşıyoruz
Camideki imama sormalı:
“Hocam ‘Fetö’cüden müslüman olur mu?”
Cevabı hayır ise boşuna arkasında namaza durmayın derim.
Dunya ishinde guvenemedigin adama(imama) ahiretini (namazini, ibadetini) havale etmek dogru diyil bence.
Cuma namazi, Bayram namazi arkadashlar kendi aralarinde toplanarak da eda ede bilir diye dushunuyorum.
Camilerde illa cami imaminin arkasinda namaz kilmak gerekmiyor, icinden gelmiyorsa, 10 dakka gec gider yalniz kilarsin veya arkadasini imam olmaya davet edersin. Buralari artik bunlarin oldu, burda isimiz kalmadi mantigi cok yanlis ve tehlikeli. Birincisi meydani onlara birakmis olursun, ikincisi cami denen bir olgudan olmus olursun, senin cocuklarin, torunlarin cami mefhumundan uzak müslümanlar olurlar. Bi yerde namaz kilmak icin orda illa senin borunun ötmesi gerekmiyor. Ücüncüsü bu cok sacma, yarin bugün Islam adina Müslümanligin bir geregi olarak sana saldirsalar, ben bu dinde yokum mu diyeceksin? Bunlar asiri travmatik tepkiler. O camilerde senin de hakkin var, senin verginle ödenmis, orda hatiralarin var, ilk dualarini orda ögrendin, orda kandil simidi yedin, o senin. Ondan vazgectigin an kendinden vazgectin demektir.
Peki camiler, imamlar, vaazlar, hutbeler, ezanlar, selalar, kandiller yeni bir ruh ve icerige kavusmali mi evet hem de derhal. Madem tamamen zit bir konuma düstün, her kesime hitap eden bir cami icin kafa yor, kitap yaz, ilahi bestele, cok farkli etkinlikler gelistir
Cok basarisiz bir ironi. Vaktiyle Aleviler de hakli sebeplerle camilere mesafe koymuslar, fakat sizin gibi aklinca büyük laf edeyim diyen zatlar yüzünden cami hayatlarindan tamamen cikmis. Sizin tebrikleriniz de cok umrundaydi muhataplarinizin.
Editör de sagolsun dayamis nal gibi güya namaz kilan güruhun resmini. Ondan sonra cik isin icinden cikabilirsen. Onlar disardan siz icerden devam edin bakalim nereye varacak bu is
Evet yıllardır Cuma dahil camide namaz kılmıyorum. Ki 40 yıldan fazladır da namaz kılmaya çalışıyorum. 15 Temmuz’a kadar belki imamdan daha çok, ki onlar haftada bir gün izin kulanıyorlar, sabah namazını camide kılıyordum. Artık Camiye girip imamın arkasında namaz kılmak içimden gelmiyor. Bana terörist, sapık, fırka-i dalle’den diyenlerin arkasında nasıl namaz kılayım. İktidarı alkışlayan her şeyden, herkesten koptum. Öyle zulümler yaşadık/ yaşıyoruz ki, yüreğimizdeki acı dinmiyor. Salâ sesi bile beni alıyor, 15 Temmuz’a götürüyor. Biz evimiz de korkudan titrerken, salâ sesi ile başlıyordu; vurup kırmalar, yağmalamalar, tehdit sloganları, bağırıp çağırmalar.
Evet,ben aynı dinden olmadığımızı düşünüyorum. Bütün namazlarımı evde kılmaya çalışıyorum. Zulmü alkışlayan kimseyi sevmiyorum ve onlarla da kardeş değilim.
Cevap: Yersen yoğurt, içersen ayran.
Sonuç yoksa niye böyle bir yazı yazılır ki!
Ahmet kurucan abiyi tebrik ediyorum…
Kendisi ironi yapmaya bile zamanı var. Fakat biz namazla ilgili durumda zihni arasatta kalanların ironiye vakti yok. Birisi Ahmet abiye durumu iletsin.
Kendisi, soruya cevap vermemiş. Bütün bu soruyu oluşturan sosyopiskolojik durumların tespitini yapmış…
Artık sorulara cevap veren NET insanlar görmek istiyoruz… Net olmayan insan tipleri (HAYRETTİN KARAMAN vari olanlardan) piyasada bol miktarda var zaten….
Lafı evirip çevirmeden lütfen cevabı direk söyleyin.
Kitabın ortasından…
Oncelikle Mustafa Kemal’e burdan sukranlarimizi sunalim fevkalade ongorusuyle Laikligi getirdigi icin. Turkiye gibi dinin siyasete ve devlete kaldirac yapilabilecegi bir ulkede laiklik toplum huzurunun guvencesidir onu teslim edelim.
Sonralikla da; vahdette rahmet vardir diyorum ve camiden disari yakapaca atilmadikca mazlum ve magdur taraf da olsak Allah’in evinden uzak dusmek Hariciliktir. Bu meselenin ironi kaldiracak yani da yoktur bence.
Uzun zamandır camilere gitmeyi bıraktım. Artık içimden gelmiyor. Neden?
Diyanet veya DİTİB camileri devletin bir uzantısı, imamları devletin paralı memuru. Onlara „F.TÖ“´yu sormayı da uygun bulmuyorum. İmamlık bir meslek haline gelmiş, adamlar oradan geçiniyor. Böyle bir soru ile onları vicdanları ile cüzdanları arasında bırakmak istemem. Ama bu durumu bildiğim uzak dururum. Zaten onların da bizim gibileri bekleyeceklerini sanmıyorum.
Ben diğer cemaatlerin camilerine de gitmeyi bıraktım. Onların da bir kısmı devletin maaşlı imamının arkasında namaz kılıyor. Bu böyle olmasa bile lokallerinde havuz medyasının kanalları açık oluyor. Ancak ben orada gösterilenleri ve propagandalarını görmek istemiyorum. Dolayısı ile oralardan da uzak duruyorum.
Okuyucu yorumlarında bazı arkadaşların bu işin sonu nereye gider diye endişe taşımalarını anlıyor ve saygı duyuyorum.
Ancak kendi adıma söyleyeyim: Bu işin sonu nereye giderse gitsin, iktidar ağzı ile konuşan hiç bir kuruluş veya yapıya sempati duymuyorum ve uzak kalmayı tercih ediyorum. Bu işin sonu dinsizliğe gidecek dahi olsa bile.