Çağ Baba Türbesi

Yorum | Hakan Zafer

Aklım sıra bir gönderme yapacağım yapmasına ama “Çağ Baba” isminin maalesef gerçek olduğunu söylemeliyim. Bundan tam 2300 yıl önce bir savaşta ölen Yunanlı boksör Diagoras ve eşi, ülkemizin şirin bir beldesini tepeden gören bir yere defnediliyor. Aradan geçen 23 asır sonrasında bu sıra dışı mezar Müslüman ahali tarafından pek mühim bir zatın yattığı türbe muamelesi görüyor. Hatta kurbanlar adanıp kesiliyor, aş dökülüyor, topluca dua etmeye çıkılıyor. Gariban vatandaşımız tepeye kurbanlık hayvanları çıkarmaya güç yetiremeyince çareyi cami avlusunda hazır hale getirdikleri kurban etinden yapılmış yemekleri yukarı çıkarmakta buluyor. Yetmiyor, çocuğu olmayan hanımlar, şifa aramaktan usanmış hastalar türbeye çıkarak “Çağ Babaaa, Çağ Babaaa” diye sesleniyorlar. Askere giden evlatlarının ceplerine türbeden muska yollu toprak alıp koyuyorlar. Sağ salim dönerlerse toprağı türbeye iade ediyorlar. Allah’tan (!) meseleye defineciler el atıyor da millet bu sivil din mabedinin yoluna varmayı seyreltiyor. Bu tarz maneviyatçılık izleri kolay silinmediğindendir ki içlerinde yanan türbe ateşi tamamen sönmüyor. Gömücülerden birinin başına iş gelirse eğer, hemen türbede yatan zata yoruluyor.

Diagoras kendi dilinden mezar girişindeki kitabede milleti uyarmış uyarmasına ama yazıyı okuyamayınca antik çağ boksörü olmuş evliyadan Çağ Baba. Muhtemelen ağır yumruğuyla insana olan öfkesini dindirememiş olmalı ki uyarısına “siz beyaz dişli hayvanlar” diye başlamış. Tepeden izlediğini, herkesin oturduğu yerde oturması gerektiğini, mezarına zarar vermeye yeltenmemelerini çünkü bu mezarın sıradan kimselere değil Diagoras’a ve ona örnek çocuklar yetiştirmesi ve kocasına sadakatiyle meşhur yüce karısına ait olduğunun yazılmasını vasiyet etmiş.

*****

Mezar, mezarlık ve türbe fenomenlerinin, ahiret inancının hayata etkilerinin azaldığı dönemlere denk gelmesini,anlamlandırmaya dair bir işaret olarak görüyorum. Birilerinin gittiğini ve kendisinin de gideceğini gören kimselerin yolun sonrasındaki varış yerine önem vermesi beklenir. Mezara yüklenen aşırı önem, burada kalmak ve gitmek arasında kurulacak dengeyi kaybetmenin bir yansıması olabilir. Saygısız davranış teklifi değil benimkisi. Adı üstünde mezar da sadece ama sadece ziyaret yeridir. Varlığın geçiciliğinin özetiyken kalıcılığın en yakışmadığı yerdir orası.

Birçoğumuz için geçmiş de bir mezarlığa döndü. Her yanda Çağ Baba türbeleri. Eğer İsa (as) (!) değilseniz diriltip kaldıramayacağımız ölülerle dolu bir mezarlığa. Çağı geçmiş kimselerin kulağının dibinde hangi umutla “Çağ Babaaa” diye bağırırsan bağır,kestiğin umut kurbanlarını yazık olmaktan kurtaramayacak yanıltıcı, geniş bir mezarlığa…

Önüne gelene, aklına düşene türbeli evliya muamelesini bırakıp, en duru hislerin geri dönüşünü beklemenin, umudu yok yere kurban etmeye çare olduğuna inanıyorum. Bu saatten sonra ölü diriltme yerine algıların dönüşünü beklemek (hoşuna giden latife de diyebilir) en akıllıcası galiba. İnsanın içine neşe düşüren videolar var ya hani, “işitme cihazıyla annesinin sesini ilk kez duyan çocuk”, “geliştirilen gözlükle renkleri ilk kez gören yaşlı amca” vs. tıpkı onlardaki gibi.

*****

Arapçada bayram (iyd) kelimesinin her sene neşe yüklediği heybesiyle dönüp gelmesinden ötürü aynı dildeki dönüş (avdet) kelimesiyle bir akrabalığı var. Dönüş ve sevinç kelimelerini yan yana kullanmak bana iki olayı çağrıştırıyor.

İlki, Hz. Peygamber’in (sav) Yemen’e gönderdiği arkadaşlarından Cabir’in (ra) bir bayram günü Medine’ye döndüğünde, “Bayrama mı yoksa Cabir’in döndüğüne mi sevinsem?” diyerek sevincini ifade etmesi.

Diğeri, Ebu’l Heysem’in Tebük seferine kendince işleri sebebiyle geç kalınca orduya yetişmek için tozu dumana katarken uzaktan kimin geldiği henüz belli değilken Hz. Peygamber’in (sav), “şu gelen keşke Ebu’l Heysem olsa” diyerek sevinçle beklemesi.

Hiç olmazsa uzaktan görünen şehir ışıklarının yanıp sönmesindeki ulaşabilme güveni kadar cesaret veren beklentilere sahip herkesin, kendi bahanelerinden arınmış Ebu’l Heysemlerine, aralarında ne kadar mesafe olursa olsun bir bayram günü kendi Cabirlerine çağı geçmeden kavuşmasını dilerim.

Madem bayramlar protokolsüz gelir, günlerin tedavülünü elinde tutan Allah’a, tüm varlığını, olmadı o varlığa sembol bir şeyleri kurban eden kullarına, Allah’ın güzel günlerin tedavülünü “tüm varlığını kurban etme niyeti bana ulaşan kullarıma kurban olsun”der gibi bahşetmesini dilerim.

Bayramınız mübarek olsun…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin