O büyümeyi işsizler de görecek mi?

HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) ilan ettiği büyüme rakamlarının ne manaya geldiğini belirtmeden evvel Kasım 2016’da değiştirilen formülü hatırlatmakta fayda var. Gece yarısı operasyonu ile fert başına millî gelir 1.750 dolar birden yükselmişti. Evvelki senelere ait büyüme oranları da yukarı çekilmişti. İşte o gün, bugünlerin hazırlığı yapıldı.

Saray ve iktidar cenahından bakıldığında bu değişikliğin semeresi fazlasıyla alınıyor. 11 Eylül 2017’de açıklanan ikinci çeyrek ve ilk altı aya ait Gayri Safî Yurtiçi Hasıla (GSYH) rakamları yeni formülün işe yaradığını gösteriyor. Türkiye’de hemen her sektörde daralma yaşanırken ekonomi Nisan, Mayıs ve Haziran aylarını ihtiva eden ikinci çeyrekte yüzde 5,1 büyüdü. Gel de inan!

İŞSİZ SAYISI KATLANIRKEN NASIL BÜYÜDÜK?

TÜİK’in rakamlarının ekonomide karşılığı olmalı. Madem yüzde 5 büyüme var, o halde işsizlik düşmeli, borçluluk azalmalı, Merkez Bankası’nın döviz rezervleri artmalı. 2016 ile mukayese edildiğinde azalmak bir yana işsizlik çift haneye demir attı, Mart’ta yüzde 11,7 oldu. Bu oran geçen senenin aynı döneminden yüzde 1,6 puan (619 bin kişi) daha yukarıda. İşsiz sayısı 3 milyon 642 bin kişiye ulaştı.

Nisan’da ve Mayıs’ta tablo değişmedi. Ortalama 3,5-4 milyon kişi iş ve aştan mahrum ki TÜİK bu rakama iş bulma ümidini kaybettiği gerekçesiyle 3 milyon işsizi dahil etmiyor. Hakikatte 7 milyon kişi iş arıyor.

İŞSİZLİK MAAŞINA MÜRACAAT NİYE ARTTI?

Ocak ayında 507 bin kişi işsizlik maaşına müracaat ettiği halde yüzde 5 büyümenin elle tutulur tarafı olamaz. Müteakip aylarda işsizlik maaşı için İşkur’un kapısını çalanların sayısı 2016’nın çok fevkindeydi. Büyümedeki manipülasyon altı ayda bir veriler açıklandığında fark ediliyor. İstihdam rakamlarını iktidar lehine yontma teşebbüsü ise her ay tekrar ediyor.

DÖVİZ REZERVLERİ ERİDİ

Merkez Bankası’nın (TCMB) brüt rezervleri 7 milyar dolar eridi, net rezervleri 25 milyar dolara kadar indi… Büyüyen bir ekonomiysek döviz de biriktirmeliydik.

Dış ticarette değişen bir husus yok. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 60 seviyesinden öteye geçemedi… İhracatın içinde yüksek teknoloji icap ettiren mamul oranı yüzde 3 bile değil.

HAZİNE PARA YETİŞTİREMİYOR

Hazine 2017 başında tespit edilen borçlanma takviminde belirtilen tutarı yılın yarısında tahakkuk ettirdi. İlave borç için bankaların fon müdürleri Hazine’ye davet ediliyor.

Fazla gürültü çıkarmadan yapılıyor bütün bu işler. Hazine bu sene için 114 milyar lira borç alacaktı. Oysa sene sonuna kadar yeni borçlanma tutarı 150 milyar lirayı bulacak. Büyürken borcu borçla çeviriyoruz.

Faiz ve enflasyon da aldı başını gitti bu arada. Bundan mütevellit Hazine geçen seneye göre en az yüzde 3 puan daha pahalıya borç temin edebiliyor. Dolayısıyla 150 milyar liralık borçlanmada faize 5 milyar lira daha fazla ödeyecek. Faiz lobisine çalışıyoruz…

BORÇ STOĞU 420 MİLYAR DOLAR

Ticarî ve ferdî kredilerin maliyeti 2016’ya nazaran yüzde 4-5 daha yüksek. Borçluluk daha da artıyor. Bütçe açığı faiz dışı fazla kalemindeki açık dahil edildiğinde 40 milyar liraya yaklaştı. Türkiye’nin borç stoku 420 milyar dolar.

Velhasıl TÜİK’in açıkladığı rakam, yüzde 3’ten fazla reel faizi duyan sıcak paracıların Türkiye’ye akın etmesine ve 200 milyar lira kredinin Hazine kefaleti ile firmalara tahsis edilmesine borçlu olduğumuz bir büyümeden ibarettir.

Vatandaşa doğrudan faydası olmayan, hatta orta vadede vatandaşın cebinden faiz lobisine daha fazla para ödenmesi manasına gelen bir canlanmaya ‘büyüme’ denilebiliyorsa Türkiye 2017’nin ilk yarısında yüzde 5 büyüdü.

SARAY MESAJ YOLLADI, TÜİK GEREĞİNİ YAPTI

Saray ve hükûmet cenahından gelen ‘yüzde 7 büyüdük’ beyanları ile zaten bu oranın iklimi hazır hale getirilmişti. Başkanlık seçimine kadar moralleri yüksek tutmak lazım. TÜİK az bile açıkladı!

Mübalağa etmiyorum, büyüme eski formülle en fazla yüzde 1,5-2 civarında tahakkuk ederdi. Zira bütçe açığını katlayan vergi indirimlerine, yakında patlayacak kredi balonuna ve formül değişikliğine rağmen yüzde 5 olabildi.

Vatandaşın geliri bu şekilde 7 bin 400 dolardan 10 bin 700 dolara çıktı. El insaf. Asgarî ücretin bin 400 lira olduğu bir memlekette fert başına geliri bir senede 3 bin 300 dolar artırmak ancak TÜİK marifeti ile olabilirdi.

GELİR ARTMADI, AZALDI

Kâğıt üzerinde artan gelir vatandaşın cebinde de artsa mesele yok. Gelir artmadığı gibi vatandaş, gıdadan akaryakıta dinmeyen zam sağanağı altında hayatını idame ettirmeye çalışıyor.

Bu nasıl bir büyüme ki istihdama katkısı yok. Borcu azaltmıyor, bilakis çoğaltıyor. Sanayinin milli gelir içindeki payı yüzde 16,6’ya indi. Tüketimin payı yüzde 59 oldu. Özel sektör yatırımları yerinde saydı.

İmalatı tahkir eden, arsa ve imar rantlarına dayalı kalkınma modelinin banileri için günü kurtaracak manşetler tamam. Sokağın enflasyonuna, vatandaşın borcuna ya da işsizler ordusunun büyüklüğüne yer yok o manşetlerde.

İSTANBUL 78. SIRAYA DÜŞTÜ

Polit Büro istatistikleri sağ olsun. Tek adam rejimlerinde en büyük yalanlar iktisat bahsinde tedavüle sürülür.

TÜİK verilerinin tutarlı bir tarafı kalmamıştır. Hariçte bunların bir karşılığı da yok zaten. Beyne’l-milel (uluslararası) endekslerde Türkiye hızla irtifa kaybediyor.

En son Küresel Finans Merkezleri Endeksi (Global Financial Center Index-GFCI) yayımlandı. Mart 2017’de 66. sırada bulunan İstanbul 78. sıraya geriledi. TÜİK’in yüzde 5 büyüme rakamına mukabil İstanbul endekste 12 sıra birden aşağı düştü. Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) göre İstanbul dünyanın en büyük 10 finans merkezi arasına girecekti. Böyle giderse ilk 100’de bile zor tutunacak…

Makaleye ‘O büyümeyi işsizler de görecek mi?’ diyerek başladım. ‘Maalesef göremeyecek’ diyerek nokta koydum.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin