Büyük kumar [Vehbi Şahin]

Cumhurbaşkanı Erdoğan ne yapmaya çalışıyor?

Rejim değişikliği niyetinden söz etmiyorum.

Türkiye’yi sürüklemeye çalıştığı yer açısından amacının ne olduğunu anlamaya çalışıyorum.

Daha açık bir ifade ile sorayım:

-ABD ile niye kavga ediyor Erdoğan?

-Washington’ı, Putin’le terbiye edebileceğini mi düşünüyor?

Bir ülke ile kavga etmenin adabı vardır.

Savaş ilân edersin meselâ…

Ya da ekonomik yaptırım uygularsın.

Veya ilişkiyi tamamen koparırsın.

Diplomaside bile kavga etmenin belli bir usulü ve üslûbu vardır yani…

TEHDİTLE NEREYE KADAR…

Erdoğan ve o ne söylerse hemen arkasından peşisıra giden AKP hükümeti ile havuz medyası ne yapıyor peki?

Hemen her gün Washington aleyhine konuşuyorlar, yazıyorlar, tehdit savuruyorlar vs…

Üzerinde durdukları belli başlı konular ise şunlar:

1) 15 Temmuz’un arkasında Amerika var.

2) ABD, terör örgütü PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’ye silah yardımı yapıyor.

3) Suriye’de IŞİD’le mücadele etmiyor.

4) El Bab operasyonunda Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hava desteği vermiyor.

5) Türkiye’yi istikrarsız bir ülke haline getirmek için uğraşıyor.

Bu ağır suçlamalara Amerikan yönetimi cevap verse de bir anlamı yok.

Erdoğan ve ekibi, hiçbir şey olmamış gibi aynı türküyü çığırıp duruyorlar.

Bir de İncirlik Üssü meselesi var.

İkide bir “Kapatırız ha” tehdidiyle Atlantik’in öte yakasına mesaj gönderiyorlar.

TRUMP’LA WIN-WIN PAZARLIĞI

Sanırım niyetleri, 20 Ocak’ta resmen işbaşı yapacak olan yeni Başkan Donald Trump’la pazarlık masasına oturmak…

Görüşmeye elleri güçlü gitmek istiyorlar.

Klasik şark kurnazlığı…

İkisi de tüccar ya…

Alacak, verecek ve anlaşacaklar…

İyi de ABD’yi tehditle, şantajla kim ikna edebilmiş ki şimdiye kadar?

İncirlik’i kapatırım derken de…

Şanghay’a göz kırparken de…

Moskova ile flört ederken de…

İki amaçları var aslında…

1) İktidara gelirken icazet aldıkları Washington’ın güvenini yeniden kazanmak…

Bu hedefe ulaşmak için Türkiye’nin yüksek “emlak” değerini bir kez daha pazarlamaya çalışıyorlar.

2) Türkiye’de ve özellikle dünyada hızla erozyona uğrayan meşruiyet zeminini tekrar güçlendirmek…

Başkanlık sistemine alelacele geçmek istemelerinin en temel sebeplerinden biri bu bence…

ABD’NİN SESSİZLİĞİ ÜRKÜTÜCÜ

İşte büyük kumar da burada başlıyor.

ABD, Ankara’dan gelen salvoları pek ciddiye almış görünmüyor.

Bazen Dışişleri ve Pentagon sözcüleriyle, bazen de Ankara’daki elçilik kanalıyla bu iddialara cevap veriyor.

Şüphesiz bunda seçim ve yeni başkanın henüz göreve başlamamasının etkili olduğu görülüyor.

Zaten Erdoğan da bu boşluğu değerlendirip kendine avantaj sağlamaya çalışıyor.

Galiba Erdoğan’ı cesaretlendiren biraz da Washington’ı sessizliği…

Ama şunu bilmeli ki karşısında Muz Cumhuriyeti yok…

PUTİN NEYİ BEKLİYOR?

Oynanan kumarda esas riskli alan ise Rusya ile geliştirilen girift ilişki biçimi…

Erdoğan ile Putin arasında ne tür bir anlaşma var bilmiyoruz.

Çıkan haberlerden yola çıkarak birkaç saptama yapabiliriz sadece…

1) Türkiye, savaş uçağını düşürdükten sonra Rusya’dan özür diledi ve ilişkilerin yeniden eski günlere dönmesini istedi. Ama Kremlin, Türkiye’ye yönelik ekonomik yaptırımları tamamen kaldırmış değil.

Neden acaba?

2) Ankara’da Rus Büyükelçi, Abdülkadir Selvi’nin “El Nusra’cı” dediği bir Türk polisi tarafından katledildi. Putin, Rus savaş uçağı düşürüldüğünde gösterdiği tepkinin zekatı kadar bile negatif tavır içine girmedi.

Sizce sebebi ne olabilir?

3) Türkiye, El Bab’da ABD’den hava desteği alamayınca Moskova’dan rica etti, Rusya anında IŞİD mevzilerini bombaladı.

Neyin karşılığında diye bir soru hiç aklınıza geldi mi?

4) Ankara, Suriye politikasında revizyon sinyali verip Rusya ve İran ile aynı kareye girdi.

Esed’i devirmekten söz eden Erdoğan niçin bu üçlü, belki Suriye ile birlikte dörtlü kareye girmeyi tercih etti?

SOVYET TEHDİDİNİ UNUTMAK

Bu soruların tatmin edici bir cevabı yok maalesef.

“Erdoğan, ABD’den umduğunu bulamadı ve saf değiştirmek için Moskova’ya yanaştı” diyerek meseleyi basite indirgemek mümkün elbette.

Ama Türkiye’nin bekası ve karşı karşıya olduğu güvenlik tehdidi dikkate alındığında oynanan kumarın çok riskli olduğu anlaşılıyor.

Nasıl mı?

Kısaca özetleyelim.

1945’te İkinci Dünya Savaşı bittiğinde Avrupa’da bir Sovyet tehdidi zuhur etti.

Bu tehditten Türkiye de nasibini aldı elbette.

Ruslar, Boğazlar ile Kars ve Ardahan’ı yine gündeme getirince Türkiye, riske giren güvenliğini garanti altına almak için 1952’de ABD önderliğindeki NATO’ya girdi.

Bu temel bir tercihti ve Türkiye Batı kampında kalarak Soğuk Savaş yıllarında Sovyet tehdidine karşı kendi güvenliğini NATO’ya, dolayısıyla ABD’ye emanet etti.

Şu anda topumuz, tüfeğimiz, uçağımız; hatta askeri eğitim sistemimiz NATO standartlarında…

PUTİN’İN EMELLERİ

Bugün Erdoğan ve AKP, NATO’dan çıkmayı, İncirlik’i kapatmayı konuşuyor.

Değişen ne peki?

1) Rusya sıcak denizlere inme stratejisinden vaz mı geçti?

Öyle olsa Suriye savaşına ortak olmazdı.

Tam tersine bunu Akdeniz’de kalıcı olmak için fırsata çevirdi ve Suriye’deki askeri üslerini takviye etti.

Suriye’nin hava savunma sistemini S-300 ve S-400’lerle iyice güçlendirdi.

2) Boğazlar, Kars ve Ardahan’la ilgili tarihi isteklerinden vazgeçtiğini belirten yazılı bir belgeyi Erdoğan’a mı verdi?

Öyle bir şey olsa davul zurnayla duyurulurdu zaten.

3) Sovyetler Birliği’nin dağılma şokunu atlatan Rusya artık yayılmacı bir politika izlemeyi mi bıraktı?

Öyle olsa Gürcistan’ın özerk Abhazya bölgesi ile Ukrayna’nın Kırım Özerk Cumhuriyeti’ni işgal ve ilhak etmezdi.

Son birkaç haftadır Rusya neden Kırım’a askeri yığınak yapıyor acaba?

4) Putin, Suriye’yi koruduğu gibi Türkiye’yi korur mu?

Öyle olsaydı birkaç yıl önce Suriye uzun menzilli füzelerle Ankara’yı tehdit ettiğinde Putin, Şam’ın kulağını çekerdi. Ama yapmadı.

Tehdidin ciddiyeti anlaşılınca Erdoğan rica etti, NATO ve ABD de Türk topraklarını koruması için Patriot füzeleri gönderdi.

HERKES PUSUDA BEKLİYOR

Sonuç olarak Erdoğan, 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması sonrası içine düştüğü kurt kapanından kurtulmak için iki süper güçle çok riskli büyük bir kumar oynuyor.

Taraflar, 20 Ocak’a odaklanmış bekliyor.

1) Erdoğan, Rusya ile yakınlaşarak ABD’nin tavrını bekliyor.

2) Washington, Obama’nın son döneminde Türkiye’ye karşı sessiz kalarak hem yeni Başkan Trump’ın göreve başlamasını hem de Erdoğan’ın NATO ve İncirlik restini somut bir adıma dönüştürmesini bekliyor.

3) Putin ise pusuya yatmış Erdoğan’ın ve ABD’nin ne yapacağını merakla bekliyor.

İNCİRLİK RUSLARA VERİLİR Mİ?

Ben de dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma ihtimalini hatırlayarak Erdoğan’ın Putin’e ve Rusya’ya ne tür sözler verdiğini merak ediyorum.

NATO’dan çıkalım, İncirlik’i size verelim mi dedi yoksa…

Sanmıyorum böyle çılgınca bir şey yapacağını…

Ama…

Türk düşmanlığı ile tanınan Rusya Liberal Demokrat Partisi Başkanı Vladimir Jirinovski’nin geçen hafta söylediklerini de unutamıyorum.

Jirinovski’nin “Türkiye’nin İncirlik Üssü’nü bize vereceğine eminim” sözleri çok manidar.

Sizce de ilginç değil mi?

Bu açıklama, Ankara’ya gayri resmi yoldan bir mesaj mı yoksa Jirinovski’nin kendi kişisel görüşü mü yakında çıkar kokusu…

Türkiye, Sovyet tehdidi ile 1950’lilerde NATO’ya girmenin bedelini Kore Savaşı’nda 721 Mehmetçik’in kanıyla ödemişti.

Umarım bu kez ülkenin istiklalini ve geleceğini ilgilendiren bu konuda ABD ve Avrupa ile masaya otururken daha ağır bir bedel ödemek zorunda kalmaz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin