HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Vicdanları yaralayan haber bu kez Adana’dan geldi. Basın açıklaması yapmak isteyen Furkan Vakfı gönüllülerine eli silahlı üniformalıların uyguladığı şiddet yürekleri dağladı. Gelen haber “görüntülü” olduğu için kamuoyunda etkisi farklı oldu. Merak etmeyin, bu vahşi fiili gerçekleştiren “sebepler” araya gireceği için tepkiler, yine asıl failler olan adreslere ulaşmayacak.
Furkan Vakfı gönüllüleri, tutuklu olan arkadaşlarına işkence uygulandığı gerekçesiyle Adana’da düzenlemek istedikleri protesto eylemine polis müdahale etti. Üniformalıların, silahsız ve savunmasız sivil halka uyguladığı şiddet, “Arkadaşlarımıza işkence yapılıyor” diye iki haftadır feryat edenlerin ne kadar haklı olduğunu ortaya koydu.
Adana'da gözaltına alınan Furkan Vakfı üyelerine uygulanan polis şiddeti büyük tepki topladı. pic.twitter.com/LXaoEnaeiH
— Whisper (@whisperhaber) March 20, 2022
Bu görüntüleri izleyenler, haklı olarak, “Açık alanda, kamera önünde bunu yapanlar, duvarların arkasında neler yapmaz?” sorusunu sordular. Oysa üzerine üniforma geçirmişlerin, toplumun farklı kesimlerine uyguladığı ilk işkence değildi bu. Dahası polisin Furkan Vakfı gönüllülerine de ilk şiddeti de değildi.
İçişleri Bakanlığı’na bağlı üniformalı güçler, aynı vakfın mensuplarına bir sene önce de şiddet uyguladı, dört sene önce de… Dünkü olaylarda ise başörtülü kadın polisin, dönüp gitmekte olan bir başörtülü kadını itip yere düşürmesi çok konuşuldu.
Yasa dışı hiçbir şey yoktu!
Anayasal hakkımız vardı!
Hiçbir zaman Furkan gönüllüleri haddi aşmamıştır!
Ama emniyet yaptığı hukuksuzluklara akıllarda yer etmiştir! pic.twitter.com/z7G5mo74ck— Fulya (@drrfly) March 20, 2022
Uygulanan şiddet medyada, “başörtülü bacıma yapılan zulüm” mantığıyla değerlendirildi. Başörtülü polislerin, başörtülü kadınlara uyguladığı şiddetin daha çok tepki topladığını görüyorum. Bu sorunlu bir yaklaşım.
Şunu unutmayalım. Copu acımasızca indiren “başörtülü polis” değil, kolluk gücü. Copun indiği kişi “başörtülü kadın” değil vatandaş. Buradan hareketle asıl yanlış olan yaklaşımsa, “Başörtülü polis, başörtülü kadını dövdü” cümlesinde şekilleniyor.
Bu, polisin başörtülü olmayanların yaptıkları eylemlere müdahale etmesini bilinç altında bir yaklaşım. Bu yaklaşımdaki sorun başörtülülerin senden mi, karşı taraftan mı olduğuna indirgenmesinde yatıyor.
İKTİDAR MENSUPLARININ ŞİDDET YAKLAŞIMI
Eğer, konuya insan hakları odaklı yaklaşmazsanız, olayı nereden tutarsanız elinizde kalır. Dahası çözüm yolunda tek bir adım bile atılamamış olur.
Adana’daki olaylardan sonra iktidara destek veren hesapların tepkilerine göz attım. İslami kesimde kendi gibi düşünmeyeni “hain” ilan etme yaklaşımı olduğu için, en insaflı yaklaşım içinde olan AK Partililer bile, Alparslan Kuytul’u ve Furkan Vakfı’nı ihanet içinde olmakla suçluyorlar.
Boynuna “hain” yaftası asılanların hükmünün ne olduğu İslami literatürde tanımlandığını bilen bu insanlar, kendinden olmayan hiçbir kesime hayat hakkı tanımıyorlar.
İsrail polisi birine şiddet uyguladığında onu kendinden gördüğü için yüreği burkuluyor, gözlerinden yaşlar süzülüyor. Bundan dolayı copun inip kalktığı bedenler Furkan Vakfı mensubu olduğunda “oh olun” yaklaşımı takınabiliyorlar. Çünkü o bir hain.
#AdanaEmniyeti
Siz İsrail polisi misiniz bu nasıl müdahale yazıklar olsun! pic.twitter.com/nHj52LYwn9— Amedlikul (@amedlikul) March 20, 2022
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sesini duyurmak için basın açıklaması yapmak isteyen bu insanları, anayasa ile teminat altına alınmış olmasına rağmen yürüyüşlerini “yasa dışı” ilan edebiliyor. Eylemlerinin tahrik edici olduğunu öne sürebiliyor.
Oysa bu insanlar, bugüne kadar yaptıkları yürüyüşlerden dolayı mahkeme önlerine çıkarıldılar ve her defasında beraat ettiler. Yasa dışı muameleye maruz kalan kendileri oldular.
Bakan Soylu’nun “soruşturma başlatılmıştır” açıklaması, sadece bazı kesimleri susturmaya yönelik bir adım. Soylu hukuksuzluğu en tepeden dillendiren bir kişi olarak tarihe geçecek. Dün “ayağını kırın” emrini başkaları için vermişti, bugün de Adana’da yürüyüş yapanlar için vermiş olmalı. Zira Soylu’nun nazarında ikisi de yasa dışı fiilin içinde.
Soylu’nun hukuk tanımazlığının temelindeyse İçişleri Bakanlığı gibi bir koltukta oturacak kişi olmaması yatıyor. “Ömrümde bir tek güvenlik makalesi okumamış bir adamım” diyen ve bu koltuğu hak etmediğini itiraf eden kendisi.
Adana’da vatandaşın sırtına copu indiren polisleri tartışmak, ama Soylu’yu İçişleri Bakanı yapanı bütün bunlardan ayrı bir yere koymak aklın alabileceği bir şey değil. Bu olsa olsa, “mantık bütünlüğünü kaybedenlerin” tavrı olabilir maalesef.
KUYTUL’UN İSTEDİĞİ SİSTEM GELDİĞİNDE DEĞİŞECEK OLAN TEK ŞEY
Şunu belirtmem gerekir. Alparslan Kuytul’un anlattığı sistemi getirseniz, sadece cop tutan el değişecek. O dönemin mazlumları da Furkan Vakfı mensupları gibi düşünmeyenler olacak. Daha bu yıl, şarkısındaki bir kelimeden dolayı sanatçı Sezen Aksu’ya neler dediğini hepimiz hatırlıyoruz.
Kuytul zihniyeti, faraza iktidar olsa emin olun Türkiye, Erdoğan rejiminden tahmin edemeyeceğiniz kadar daha karanlık bir döneme girmiş olur. Bu dönem özgürlük kapsamında değerlendirilenlerin yüzde birini bile hasretle arar oluruz.
Bunu bilmeme rağmen açıkça söylüyorum. Furkan Vakfı mensuplarına yapılan utanç vericidir. Yaşatılanlar işkencedir. İşkenceyse insanlık suçudur. İşkenceciler en alttan en üste kadar görevden uzaklaştırılmalıdır.
Bugün sadece Furkan Vakfı gönüllülerine reva görülenler, 28 Şubat döneminde yapıldığı iddia edilen zulümlerden, (üniversitelere alınmaması başlı başına zulümdü) çok daha fazla. O dönem yapılanlar, gazeteci olarak sahada takip etmiş biri olarak söylüyorum, bugünkünden çok daha insaflıydı.
28 Şubat’ın ne kadar büyük zulüm olduğunu anlatmak için hazırlanan videoların hiçbirinde yerde hareketsiz duran bir insana copla defalarca vurulduğunu göremezsiniz.
Bunun ismi nedir? Bu vahşettir, bu insanlık suçudur… pic.twitter.com/8nPada3Ttn
— TÜRKİYE GERÇEKLERİ (@MstSelanik) March 20, 2022
Öldürmeye kastederek yere atılıp kan revan içinde bırakıldığına şahit olamazsınız.
Bu görüntüler asla kabul edilemez
AlparslanHocaya DepodaGözaltı
Yürüyüşe PolisMüdahalesi#AdanaEmniyeti pic.twitter.com/SbtDCjnwhx— Zeyneddin (@Zeyneddndlg) March 20, 2022
Peki ne bulursunuz? Dediğinden geri adım atmayan, oluşturduğu tek tip insan yetiştirme politikasını hoşgörüsüzce hayata geçirmek isteyen bir yönetim anlayışı görürsünüz. Bütün bunlara rağmen, aynı yönetimin, bu yapılanları protesto etmek için her fırsatta sokağa dökülenleri engellemediğine de şahit olursunuz.
Şunu unutmayın. Bu topraklarda en yüce değer güçtür. Maalesef, bu gücü ele geçirmek için “en yüce değer” gibi sunulan din de araçtan başka bir şey değil.
Sadece Sezen Aksu ile ilgili konuşmaya dayanarak mı Kuytul zihniyetinin şu anki rejimden daha karanlık döneme gireceğini iddia ediyorsunuz?
Bu iki paragraf yazınızı murdar etmiştir:
” Şunu belirtmem gerekir. Alparslan Kuytul’un anlattığı sistemi getirseniz, sadece cop tutan el değişecek. O dönemin mazlumları da Furkan Vakfı mensupları gibi düşünmeyenler olacak. Daha bu yıl, şarkısındaki bir kelimeden dolayı sanatçı Sezen Aksu’ya neler dediğini hepimiz hatırlıyoruz.
Kuytul zihniyeti, faraza iktidar olsa emin olun Türkiye, Erdoğan rejiminden tahmin edemeyeceğiniz kadar daha karanlık bir döneme girmiş olur. Bu dönem özgürlük kapsamında değerlendirilenlerin yüzde birini bile hasretle arar oluruz.”
1 Nereden biliyorsunuz şimdikinden daha karanlık olacağını?
2 Sezen Aksu konusunda %100 haklıdır. Alparslan kuytulun eleşturisi İktidarınki ile aynı gibi görünse de aynı değildir. İktidarın amacı Sezen Aksunun şarkısı üzerinden insanların dini duygularını kullanarak her zaman yaptığı gibi yanına çekmek iken; Alparslan hocanınki tamamen söylenmesi caiz olmayan bir şeye itirazdır. Ve bu ilmi bir karşı çıkıştır. Hz. Ademin cennetteki zellesi telmih edilerek ona Cahil demek dinen caiz olamaz.