‘Bunlar tavuk değil beyler!’ ya da Erdoğan’ın ‘İstiklal Mahkemeleri’

ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Kobani Davası ve güncel mahkemeleri anlayabilmek, içinden geçtiğimiz süreci doğru tanımlayabilmek için Cumhuriyet’in ilk yıllarına gitmekte fayda var. Malum olduğu üzere tarih boyunca her inkılap/devrim muhaliflerini sindirmek için sert tedbirler almıştır.

Mesela Fransız İhtilali’nde ‘eski rejimin’ adamları ayak üstü yargılanır, kendilerini savunma imkanı bile verilmeden itham edilip giyotinle idam edilirdi. Benzeri durumlar Almanya ve Rusya’da da yaşandı. Hali hazırda muhtelif formlarda çeşitli ülkelerde örnekleri devam ediyor. Biz bu tecrübeyi Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşadık. Yani bugünkü yargı facialarına aslında aşina sayılırız.

Kısaca özetleyeyim…

Dönemin Ankara hükümeti, Fransız İhtilal Mahkemeleri’nden ilhamla muhtelif şehirlerde ‘İstiklal Mahkemesi’ kurmuştu. Kurtuluş Savaşı yılları ve içinden geçilen olağanüstü şartlar nedeniyle ‘makulmüş’ gibi algılanan ve isminde ‘İstiklal’ olan bu mahkemeler kısa süre içinde Mustafa Kemal ve Ankara Hükümeti’ne muhalif herkesin ‘terörist’ damgası yiyerek yargılandığı bir mahkemeye dönüştü.

Uğur Mumcu’nun tabiriyle ‘İnfaz Kurulları’ olan bu yerlerin sadece adı mahkemeydi. Meclisin görevlendirdiği ve hukukçu olmayan politikacıların hakimlik yaptığı mahkemeler aslında bir idam makinesiydi.

Hiç kimseye adam asma salahiyeti verilmemeli!

Ankara Hükümeti’nin direktifiyle hareket eden bu hakimlerin siyasi ve hukuki mesuliyetleri yoktu. Hukuki delillere değil kanaate göre karar verir ve aldıkları kararlar temyize tabi olmazdı.

Dahası yargılamaya konu olan mevzu ile sanık arasında hiçbir ilişki bile olmayabilirdi. Zanlılara avukat tutma hakkı verilmediği gibi müdafaa hakkı da sınırlıydı. Kararlar ise ‘üst’ten ima yoluyla ya da açıkça gelen talimatla verilirdi.

İstiklal Mahkemeleri’nin bugüne benzerliklerine devam edeceğim ama bu noktada bir anektod vermekte fayda var. Nedenini kolaylıkla anlayacağınız için izaha gerek yok. İstiklal Mahkemeleri’ne ve icraatlarına karşı çıkan dönemin milletvekillerinden Sinop vekili Hami Bey, “Bunlar tavuk değildir beyler! Kimseye adam asma salahiyeti verilmemelidir, insan hayatı değerlidir!” diye itiraz etmiş.

Erzurum vekili Hüseyin Avni Bey ise “Bu mahkemelere verilen salahiyeti, Allah, peygamberine bile vermemiştir.” diyerek mahkemelerin hemen kapatılmasını talep etmişti.

İstiklal Mahkemeleri’nin tarihe geçen hukuksuzluklarını işin uzmanlarına bırakıp ben ‘kitabın ortasına’ geleyim.

Allah’tan idam cezası yok!

İstiklal Mahkemeleri ile günümüz mahkemeleri arasında idam cezası dışında pek bir fark yok. Allah’tan idam cezası yok! Aksi halde onbinlerce insan şehir meydanlarında asılırdı. Erdoğan rejiminin yandaş medyası eliyle şeytanlaştırılan muhalifler Ortaçağ konulu filimlerden aşina olduğumuz sahnelerde infaz edilirdi.

Bu arada yeri gelmişken hatırlatayım; İstiklal Mahkemeleri 7 yıl boyunca 83 bin kişiyi yargıladı ve 4 bin 500 kişiye idam cezası verdi. Ancak kesin rakamı bilmek mümkün değil. Çünkü bu rakamlara askeri sıkıyönetim mahkemelerinin verdiği cezalar dahil değil.

Ayrıca Ankara hükümeti ‘işler hızlı görülebilsin’ diye seyyar mahkemeler kurmuş, icabında şehir şehir gezip yargılamalar yapmıştı. Öyle ki o günün hakimleri günde 259 kişinin davasına bakmak gibi bugünün rejim hakimlerini kıskandıran bir rekora da imza atmışlardı.

Türkiye’deki siyasal İslamcıların yıllar boyunca şapka takmadığı için İstiklal Mahkemeleri’nce idam edilen İskilipli Atıf Hoca’yı bayraklaştırıp bugün aynı mantıkta mahkemeler kurmaları da kaderin cilvesi olsa gerek.

Konumuza geri dönelim; 15 Temmuz yargılamalarına dair sayısız yazı ve video yaptım. Mesela Jandarma Genel Komutanlığı’nda yaşanan trajik olaylar ve yargılamalarda yaşanan absürdlükleri şu videoda anlatmıştım.

Erdoğan rejiminin, AKP ve MHP teşkilatlarından topladığı avukatlardan oluşan hakimler eliyle işlediği hukuk cinayetleri İstiklal Mahkemeleri’nden farklı değil. Sadece Jandarma değil, tüm 15 Temmuz yargılamaları aynı kategoride. İstiklal Mahkemeleri’nde olduğu gibi doğrudan ‘infaz kurulları’ olarak çalışıyorlar.

Hakim değil, ‘rejimin’ komiserleri!

Temel hukuk kuralları bile hiçe sayılıyor. Suçlama ile zanlı arasında bağ olmasına gerek yok. Erdoğan-Ergenekon ittifakının fişlemeleri esas alınarak yapılan sözde yargılamalarda 3 bin kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis verildi. İdam cezası kalkmamış olsa bu 3 bin kişi çoktan infaz edilirdi.

Sadece 15 Temmuz yargılamaları değil, başta Kobani Davası olmak üzere Kürtleri merkeze alan mahkemeler de aynı. Kürsülerde hukukçu hakimler değil rejimin atadığı ‘komiser’ler var. Kararlar da Saray’dan talimatla geliyor.

O yüzden Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere HDP’li siyasilere verilen cezaları uzun uzun analiz etmeye, hukuki gerekçelere bakmaya gerek yok.

Kobani davası diğer davalar gibi siyasi bir yargılama ve Selahattin Demirtaş, Erdoğan rejiminin elinde siyasi rehinedir. Dün verilen 42 yıllık hapis cezası ile Erdoğan en büyük siyasi rakibini siyaset sahnesinden -şimdilik- sildi.

Kobani Davası’nın özü, esası buydu. Erdoğan, “Seni başkan yaptırmayacağız!” ve “15 Temmuz Türkiye tarihinin en büyük komplosudur!” diyen Selahattin Demirtaş’tan intikam almış oldu.

Kısacası; Erdoğan ve Ergenekon ittifakı, 15 Temmuz komplosuyla Türkiye’de yeni bir rejim inşaat etti. O rejimin temelleri 15 Temmuz kumpası üzerinde yükseliyor. Günümüz mahkemeleri ise bir nevi ‘İstiklal Mahkemesi’ statüsünde. Kuruluş amacı da icraatları da -idam cezası hariç- birebir aynı.

Bu yüzden oturup mahkemeleri, iddianameleri ve kararları hukuk perspektifinden analiz etmeye gerek yok. İstiklal Mahkemeleri nasıl hukuksuzsa bugünün yargı düzeni de öyledir ve kararlarıyla birlikte geçersiz sayılmalıdır.

Burada esas sorulması gereken soru şu; Kurtuluş Savaşı yıllarında bile hukuksuzluklara- idam cezasına karşı çıkıp, “Bunlar tavuk değil beyler!” ya da “Bu kadar yetkiyi Allah peygamberine bile vermemiş!” diyen vekiller varken günümüz siyasileri benzer bir itirazı neden gösteremiyor?

Dahası; içinden geçtiğimiz süreci ve sorunu doğru tanımlayamadan nasıl çözüm bulacaksınız?

Yoksa çözüm bulma niyetiniz zaten yok mu?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Hadi İstiklal Mahkemeleri ve arkasındaki güç dinsizdi….Dünyevi güç için kapkara zülüm yaptılar…

    Pekiiii.
    Bu Akp ve Mhp bu vahşice zülümlerini ne için, ne uğruna yapıyorlar???

    Allah namına mı?

    Allah zalimlerin belasını versin…
    Nasıl mı?
    Deprem, ekonomik kriz, Sinan Ateş gibi birbirlerini yeme….
    Peker gibi …
    Soylu..
    AYhan Bora..

    bunlar aslında hepsi vahşet tarafında yer alanlar..

    Dahada Göster bize Ya Rabbi…

  2. Siyonizm ve siyonistlerin alçak kumpaslarına alet olan, biat eden gafiller, belki dünyasını üç beş akçeye kurtarır. Ancak, ahirette zulmüne aracılık ettiği mazlumların ağu figanlarında yanar kül olur.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin