YORUM | EMİNE EROĞLU
Öyle….
İşte öyle…
Günlerden bir gün.
Baharı beklediğiniz, ya da karı seyrettiğiniz.
Doğum gününüzü kutladığınız, işe gittiğiniz, ya da alışverişten döndüğünüz herhangi bir gün.
Dünya başınıza yıkılır.
Üzerine titrediğiniz bir cân, siyah bir transporterla kaçırılır.
“Katırın mühürdar, eşeğin defterdar” olduğu, savcıların failleri bulmak için değil, delilleri karartmak için çalıştığı bir zamanı yaşamaktasınızdır.
Çalacağınız hiçbir kapı yoktur.
Hüzünler kulübesinde Yakup olmaya mahkum edilirsiniz.
Zaman donar.
Başkaları yaşamaya devam eder, siz beklemeye…
Cân’ınızın ne yaşadığını bir kendisi bir de Allah ve O’nun şahit tuttuğu melekler bilir.
Oysa size ihtimaller kalmıştır.
Diri mi yoksa ölü mü olduğunu bile bilmezsiniz. Zihniniz sürekli yeni senaryolar üretir, evham atkıları dokur.
Mevsimler sizin için hep kış, günler hep eyyâm-ı matemdir.
Çocuklar büyür, ama siz büyüyemezdiniz.
Oksijen yerine kahır solursunuz.
Günleri değil, dakikaları saymaya kalkarsınız.
“Gecede uyuduğunuz uyku değil, yediğiniz şey yemek değil, uyandığımız şey sabah değil”dir artık.
Sürekli Allah’a iltica halindesinizdir de, sıkacak dişiniz bile kalmamıştır.
O kadar fakr şalına bürünmüşsünüzdür.
Rüyalarınızda teselli edilirsiniz.
“Çok güzel bir yerdeyim, beni merak etmeyin” der size kahrından bir kere değil, bin kere öldüğünüz.
Kardeşlerinizden beklediğiniz tek şey fiili ve hali duadır. Sesinize ses olmalarını, ızdırabınızdan uçan kuşu haberdar etmelerini istersiniz.
Hak için, adalet için istersiniz.
Kendi gözyaşlarınızda duyarsınız ağlayan anaların, ızdıraptan iki büklüm olan babaların çığlığını.
“Vurmayın ölüyorum” diyen Ali İsmail Korkmaz’ı, oğlu Cemil Kırbayır’ın kemiklerini olsun alabilmek için için 33 yıl mücadele veren Berfo Ana’yı hatırlarsınız.
“Kardeşlerim” diye seslenirsiniz, uyanık vicdanlara,
“Mazluma, mağdura ses olun, nefes olun.
Bunca acıyla yaşanmaz. Siz yaşatmak için yaşayanlardan olun.”
Emine abla,
Zulm kimyamızı bozdu bunu biliyoruz. Lakin, zulmün hayallerime ulaşacağını da bilmezdim. Onu da necis etti.
Yatarken, elimde tesbih, en azından şöyle bir dolandırırdım, kendimce zikirlerle. Öylece uyur kalırdım.
Lakin, zulm haberleri öyle bir hal etti ki beni, yatarken o içimden atamadığım hınç, büyüyen büyüyen gittikçe büyüen, bu sefer yine elimde tesbih, hayalimde bu zulmün müsebbiblerini bir bir önüme getirip, zikr yerine her birini önüme getirip hayalimde, ekranlara yansıyanlardan başlayıp kendi hayalimin zenginliğince binbir azapla bedelini ödettirme durumuna getirdi beni. Hayal bile olsa, Allahım ben yanlış yapmam istemem elbette hıncım var ama yine de bunları ben yapmam, sana havale ediyorum derken zaten uykuya da ufaktan geçmiş olurdum.
Koyun sayıp çitten atlatanı, birden 1000 e kadar sayanı, kureys suresini 70 kere okuyanı biliyoruz uyumak içinde, sanırım bu türün de ilk örneklerindenim. Bunu başkalarından da duydum, böyle yatarken uyuyabildiğini, paylaşmak istedim.
Lakin, şimdi yazıcaklarım bu hayalimden ama gerçekte de yapılmasını kalben istediğim, vicdanen de evet böyle ancak adalet yerini bulur benim için dediğim bir hal..
Hayalimde, Ankaranın Kızılay meydanını, Güven Parkı düşünüyorum zaman zaman, zaten sıcacık alış veriş merkezi orası, pırıl pırıl ap aydınlık, zulm yapmak değil de amacım, işte kaldırıyorum onun üzerine hayalimde, dillsiz şeytanları kenarda tutup bu Soykırıma katılan tüm gerçek suçluları, soykırımcıları, işkencecileri oraya dolduruyorum hayalimde. Gelen giden mesire yeri gibi, bu derince kazılış çukurun içine konmuş bu zalimlere, geçerken sadece tükürüyorlar.
Evet, tüküyorlar,sadece buna müsaade ediyoruz. Onların aşağıda her ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Cezaları bu. Ülkenin her yerinden otobüs seferleri düzenleniyor, millet sıraya giriyor, organize olmadan gönlünce, milyonlar sıraya girip suratlarına tükürüyorlar.
Ve hayal ediyorum, tam öyle bir halde iken, tükürüğümüzle boğulacakları halde iken, onları oradan çıkartım, affoldunuz demek.
Evet, ne 30 yıl hapis, ne ömür boyu müebbet, tükürük….
Cezam benim, kamuya ait açık bir alanda tükürük..
Tükürün zalimin suratına….
Sadece bu abimiz için kalkıp abdest alıp dua ettiğim oldu birkaçkez. Hergün yapsam vazfemdir yani. İşte bukadarım ben. Herhün yapamıyorum maalesef. Ama Allah güç verir birgün elime yetki geçerse beni ilk sabahlatacak mesele budur. Ben kimmiyim tanımam etmem kayıp kişiyi ama şu süreçte duyduklarım içinde en çok kahrettiğim nedense bu mesele oldu. O zalimlere beni en çok bileyen bu husustur Allah şahittir.