Bülent Arınç’ın konuşma nöbeti…

YORUM | BÜLENT KORUCU

En yakından tanıdığımı zannettiğim lakin çözmekte en fazla zorlandığım siyasetçi Bülent Arınç diyebilirim. Hakkında yazdığım portreye ‘Bir çelişkiler yumağı’ diye başlık atmam bu yüzdendi.

Siyasetteki varlığını Erdoğan’a borçlu değildi. Sonradan alay konusu yapılan özgül ağırlığa gerçekten sahipti. Sıfırlanmaya direnmedi, direnemedi. Bu dirençsizlik arkadan gelenlerin daha kolay korkutulmasını sağladı. “Bülent Arınç bile karşısında tutunamadı” cümlesi kimilerine beynamaz özrü, kimilerine teslimiyet gerekçesi haline geldi. 

Erdoğan’dan önce vardı; Türkiye’yi yönetecek güçlü lider figürü inşa edilirken en büyük katkıyı yapanlardandı. O lider bir otokrata dönüşürken ‘dur’ diyebileceklerden biriydi. Demedi, diyemedi. Onun sustuğu yerde konuşmaya kalkanları boğmak ve seslerini kesmek çok kolay oldu.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Türkiye’yi, Avrupa Birliğine taşıyacağına inanılan bir hareketin, AK Parti’nin mimarlarındandı. Emek verdiği, uğruna Necmettin Erbakan’a isyan bayrağı açtığı partinin aile şirketine dönüşmesine engel olabilirdi. Olmadı, olamadı. O viraneyi şimdi uyuşturucu ve ihale bağımlıları işgal etti. ‘Pudracı Kürşatlar’ cirit atıyor. Ülke uluslararası uyuşturucu ticaretinin merkezi haline geldi. Devlet eliyle, kamu üniformasıyla yapılıyor üstelik.

Politikayı ve konumunu kendisi ve yakınlarının çıkarı için kullanmayan ender isimlerdendi. Ne abartılı zenginleşme ne de devlet parasıyla israf eleştirisine muhatap oldu. Kamu kaynaklarının Erdoğan Ailesi ve bir avuç kifayetsiz muhterisin havuzuna akmasını durdurabilirdi. Havuzları oluşmadan kurutabilirdi. Yapmadı, yapamadı. Hırsızlık, parti rozetiyle elde edilen bir imtiyaz haline geldi. “Çalıyor ama çalışıyor” avuntusuyla başlayan süreç “çalmak için yaşıyor”a dönüştü.

Siyaset sınıfında ‘hakem’ olarak bilinenlerdendi. Farklı parti ve ideolojilerden insanların bile çoğu onun adil olduğuna inanırdı. Avukat olarak kamu otoritesine karşı bireyleri savunarak hayatı geçmişti. Adalet, bir saray türü haline gelirken, ‘hayır’ diyebilmesi beklenirdi. Sesi çıkmadı, çıkamadı. Yüzde 98 engelli gazi polis Bilal Konakçı, dördüncü evre kanser Ayşe Özdoğan, 83 yaşında yürümekten aciz Mehmet Emin Özkan ve hatta hücrede günde 15 kere acil butonuna basan Alzheimer hastası emekli orgeneral Çevik Bir’e ses olamadı. Onun boşalttığı hakemlik pozisyonuna Sedat Peker oturdu. Başka şey söylemeye gerek var mı?

Dindar muhafazakarların toplumda bir kredisi bulunurdu. O kredi bozuk para gibi harcandı, kişisel servete tahvil edildi. Bırakın toplumun diğer kesimlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hırsızlık ve kibir çarkının dışında kalan dindarlar bile illallah etmiş durumda. İnsanlar dinden soğudu bunların yüzünden. Bu acı finali görmesi gerekenlerin başında geliyordu. Görmedi, göremedi.

Bülent Arınç, Gabriel García Márquez’in Kırmızı Pazartesi romanında anlatılan cinayetin tanığı, daha kötüsü önleyebilecekken önlemediği için sanığı olarak tarihe yazılacak. Neden göz göre göre gelen cinayeti engellemedi? Korku elbette ilk gerekçe ama mazeret değil. Kol kırılır yen içinde kalır anlayışı en acısı. “Bana ‘sağcılar cinayet işliyor’ dedirtemezsiniz!” demişti Süleyman Demirel.

Arınç da “İslamcılar hırsızlık yapıyor” dememek için mi bu kadar yıkımı görmezden geldi, yıkana destek oldu?

Bakalım belki bir gün bunların cevabını da verecek kadar cesaretini toplayabilir…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

9 YORUMLAR

  1. Diyebilirdi diyemedi..
    Karşı çıkabilirdi çıkmadı..
    …….
    Yazıyı okurken birden kendimi ortaokul sıralarında hissettim. Siz öğretmen ve Bülent Arınç da sınıf arkadaşımız…
    Tahtaya kaldırmışsınız..
    Her bir cümlenizle adeta tokat yağmuruna tutmuşsunuz…
    …..
    Bülent Arınç okursa yazınızı eminim kendiside cümlelerinizle tokatlandığını bütün şiddeti ile hisedecektir…

    Daha düne kadar Sedat Peker dahi hükümetin ortağı değilmiydi???

    Çakıcı hala ortağı değil mi??

    Bazı kiralık kalemler de böyle..
    Yargıda aynen böyle değil mi??
    Şimdi devlet bir mafya yapılanması ile yönetilirken ve anında kulağından tutup içeri atılıyorken, maalesef herkes Ahmet Altan olamadı.. Olanlar zaten fetö damgası yedi…

    Korkunun insanı dehşet verici bir YALANCI ve İNKARCI yaptığını hayretlerle müşahede etmişim..

    KEŞKE Bülent Arınç ashab ı keyf gibi bu dönemde mağaraya sığınsaydı, bu duruma düşmeseydi..
    Yapabilirdi yapmadı..

  2. “Politikayı ve konumunu kendisi ve yakınlarının çıkarı için kullanmayan ender isimlerdendi” bu cümleden sonra “Lakin Arınç daha sonra oğlunu 32 yaşında AKP’den milletvekili yaptırdı” cümlesi gelseydi daha iyi olurdu Bülent hocam…

    • Yorumunuzu okuyunca, “acaba bu doğru mu?” diye düşündüm.
      Doğruymuş…
      Ahmet Mücahit Arınç. 27. Dönem AKP İstanbul Milletvekili.
      Tr724de en az iki defa haber olmuş. Biri “bu denizde tek bir gemi, tek bir reis, tek bir rota var” açıklaması…

  3. “Partinin aile şirketine dönüşmesine engel olabilirdi. Olmadı, olamadı. ” Olabilirdi/olamadı!? Kulağa biraz çelişkili gelmiyor mu?

    Bunun dışında, bu yazıda, hem 28 Şubat’la hem Tayyip Erdoğan’ın parlatılmasıyla hep dindarlara ve özellikle cemaatimize eziyet edenlerin safında olan Çevik Bir’in sağlık durumu nedeniyle aciziyetinin dile getirilmesi de bu hizmete mensub birine yakışacak harekettir! Alkışlıyorum 👏👏👏

  4. Siyasal islamcıların da sadece “islam görüntülü” olduğu kanaatini iyice pekiştirdi, herkesin birçok dönemeçte şimdi Bülent Arınç çıkar bir açıklama yapar, yaparda yüreklere su serper diye beklediği anda; çıkabilirdi ama çıkmadı yapabilirdi ama yapmadı serpebilirdi ama serpmedi tersine zalimin ekmeğine yağ sürdü, sürmeyebilirdi ama sürdü!…

  5. Ve emin olun hakkında yapılan tüm yorumlar yazılan yazılar öbür tarafta işini zorlaştıracak şahitlik yapacak, ağlayarak dizdirdiği hizmet güzellemeleride fayda vermeyecek!..

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin