Bu yazıyı “Yapay Zeka” yazdı: Diktatörlük pahalıdır!

M. NEDİM HAZAR | YORUM

Durun hemen “Sen de işin kolayını buldun!” demeden önce girizgahı okuyun en azından. Evet, itiraf ediyorum nice zamandan beri özellikle araştırma yaparken yapay zekanın çok büyük faydalarını görmekte ve sıklıkla kullanmaktayım. Ancak mesele bildiğimiz gibi değil, yani ChatGPT gibi platformlara, “Bana şunun hakkında bir yazı yaz!” demekle olmuyor maalesef. Keşke olsa da ben sadece içli köfte yapsam ama daha değil…

Şöyle yaptım. Epeydir zihnimde ‘dikta’ rejimlerinin toplumlara maliyetiyle ilgili bir yazı tasarlamaktaydım. Öyle ya, zalim diktatörler sadece toplumlarına acı, kan ve gözyaşı getirmiyorlar, bedeli sonraki onlarca yıl ödenecek çok ciddi bir ekonomik ve sosyal fatura da bırakıyorlar.

Bu konuda epey okuma yaptıktan sonra, zihnimdeki yazı kurgusunu alt alta dizip bir omurga metin oluşturdum. Ancak bu metin sağdan soldan copy-past ile aldığım ham metinler olduğu gibi, kendi üslubumu da yansıtmıyordu.

Bu dosya ile birlikte, daha önce yayınlanmış birkaç makalemi de yapay zekaya yükleyip şöyle yazdım:

Talebimi yazdıktan hemen birkaç saniye sonra Yapay Zeka yazıyı yazmıştı bile. Belki benim bir saatte toparlayabileceğim bir metni saniyeler içinde bitirivermişti.

Ancak…

Bu güzel taraf ile beraber işin ham ve olmamış kısımları da vardı… Şimdi önce size yapay zekanın kaleme aldığı yazıyı okutayım:

“Diktatörlüğün maliyeti… 

Diktatörlükler toplumların dokusunu bozan ve onların gelişimini engelleyen en yıkıcı yönetim biçimlerinden biridir. Bu rejimler otoriter yapıları gereği ekonomik kaynakların kötü yönetimi, yolsuzluk, bireysel özgürlüklerin kısıtlanması ve insan hakları ihlalleri gibi birçok olumsuzluğa sebep olur. Tarih boyunca diktatörlüklerin hakim olduğu ülkelerde halkın refah seviyesi düşmüş, sosyal adalet sağlanamamış ve kültürel miras büyük ölçüde zarar görmüştür. Stalin’in Sovyetler Birliği, Mao’nun Çin’i, Pinochet’nin Şili’si ve Kaddafi’nin Libya’sı gibi örnekler bu tür rejimlerin topluma verdiği zararların en belirgin göstergeleridir. Bu makalede, diktatörlüklerin ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel maliyetlerini detaylı bir şekilde inceleyecek ve bu rejimlerin toplumlara nasıl zarar verdiğini tarihsel örneklerle ortaya koyacağız.

Ekonomik Maliyetler

Kaynakların Kötü Yönetimi ve Yolsuzluk:

Dikta rejimlerinde ekonomik kaynaklar genellikle verimsiz ve adaletsiz bir şekilde yönetilir. Rejimler kendi iktidarlarını sürdürmek için kamu kaynaklarını kullanır ve bu durum yaygın yolsuzluklara yol açar. Örneğin Zaire’nin (günümüz Demokratik Kongo Cumhuriyeti) Mobutu Sese Seko dönemi, kaynakların kötü yönetimi ve yolsuzlukların zirve yaptığı bir dönem olarak bilinir. Mobutu, ülkenin zengin doğal kaynaklarını kişisel servetini artırmak için kullanmış ve halkı büyük bir yoksulluk içinde bırakmıştır​.

Gelir Dağılımındaki Eşitsizlikler:

Dikta rejimlerinde gelir dağılımı genellikle büyük ölçüde adaletsizdir. Rejim liderleri ve onların yakın çevresi büyük servetler biriktirirken halkın büyük bir kısmı yoksulluk içinde yaşar. Bu durum sosyal huzursuzlukları ve uzun vadeli ekonomik istikrarsızlıkları beraberinde getirir. Örneğin Latin Amerika’da birçok diktatörlük döneminde askeri liderler ve onların destekçileri büyük zenginlikler elde ederken halkın geniş kesimleri yoksulluk ve sefalet içinde yaşamıştır. Şili’nin Augusto Pinochet dönemi, ekonomik politikaların belirli bir kesimin lehine işlediği ve gelir dağılımındaki eşitsizliklerin arttığı bir dönem olarak öne çıkar.

Ekonomik Büyümenin Engellenmesi:

Dikta rejimleri genellikle uzun vadeli ekonomik büyümeyi engelleyen politikalar uygular. Yatırımların yetersiz kalması, özel sektörün baskı altında tutulması ve ekonomik reformların gerçekleştirilememesi ekonomik büyümenin önündeki en büyük engellerdir. Örneğin Kuzey Kore’nin Kim Jong-un rejimi altında kapalı ve baskıcı ekonomik politikalar nedeniyle ülke ekonomisi ciddi şekilde duraklamış ve halkın yaşam standardı düşmüştür.

Sosyal Maliyetler

Bireysel Özgürlüklerin Kısıtlanması:

Dikta rejimlerinde bireysel özgürlükler ciddi şekilde kısıtlanır. Bu rejimler vatandaşların düşünce, ifade, din ve toplanma özgürlüğünü engeller. İnsanlar rejimin ideolojisine uygun davranmaya zorlanır ve farklı düşünenler baskı altında tutulur. Örneğin Stalin döneminde Sovyetler Birliği’nde siyasi muhalifler ve farklı düşünceye sahip insanlar sistematik olarak tutuklanmış ve Gulag çalışma kamplarına gönderilmiştir.

Baskı ve Korku Atmosferi:

Dikta rejimleri toplum üzerinde sürekli bir baskı ve korku atmosferi yaratır. Gizli polis teşkilatları vatandaşları sürekli izler ve ihbar sistemi ile insanların birbirini gözetlemesi teşvik edilir. Bu durum toplum içinde güvensizlik ve paranoya yaratır. Örneğin Nazi Almanya’sında Gestapo, rejime muhalif olabilecek herkesin peşine düşmüş ve milyonlarca insanın yaşamını mahvetmiştir. Benzer şekilde Doğu Almanya’da Stasi, vatandaşları sürekli izleyerek rejime sadık olmayanları cezalandırmıştır.

Muhalif Seslerin Susturulması:

Dikta rejimlerinde muhalif sesler sistematik olarak susturulur. Siyasi muhalefet yasaklanır, muhalif liderler hapsedilir veya öldürülür ve sivil toplum örgütleri kapatılır. Bu durum toplumun farklı görüşlere ve eleştirel düşünceye kapalı hale gelmesine neden olur. Örneğin Şili’de Augusto Pinochet rejimi sırasında muhalif politikacılar, gazeteciler ve aktivistler tutuklanmış, işkence görmüş ve birçok kişi kaybolmuştur.

Çevresel Tahribat

Doğal Kaynakların Tükenmesi:

Dikta rejimleri genellikle ekonomik büyümeyi hızlandırmak amacıyla doğal kaynakları yoğun bir şekilde kullanır. Bu kaynakların sürdürülebilir bir şekilde yönetilmemesi uzun vadede çevresel felaketlere yol açar. Örneğin Stalin döneminde Sovyetler Birliği’nde büyük tarım projeleri ve sanayileşme çabaları doğanın dengesini bozmuş ve Aral Gölü’nün kurumasına neden olmuştur.

Çevre Kirliliği:

Dikta rejimleri sanayi projelerini çevresel etkilerini dikkate almadan gerçekleştirirler. Bu durum hava, su ve toprak kirliliğine yol açar ve halk sağlığını olumsuz etkiler. Örneğin Romanya’da Nicolae Ceaușescu rejimi sırasında sanayi üretimini artırmak için çevresel düzenlemeler büyük ölçüde ihmal edilmiştir.

Ekosistemlerin Bozulması:

Dikta rejimleri büyük altyapı projeleri gerçekleştirirken ekosistemleri yok eder ve biyolojik çeşitliliği tehlikeye atar. Bu projeler genellikle çevresel etkiler dikkate alınmadan planlanır ve uygulanır. Örneğin Brezilya’da 1964-1985 yılları arasında hüküm süren askeri rejim, Amazon yağmur ormanlarının büyük bir bölümünü tarım ve hayvancılık için açmıştır.

Kültürel Yıkım

Kültürel Çeşitliliğin Bastırılması:

Dikta rejimleri genellikle kendi ideolojik veya ulusal kimliklerini öne çıkarmak amacıyla kültürel çeşitliliği bastırır. Farklı etnik, dini ve kültürel gruplar rejimin ideolojisine uyum sağlamadıkları gerekçesiyle ayrımcılığa maruz kalır. Bu durum toplumun kültürel zenginliğini azaltır ve kültürel mirasın kaybolmasına yol açar. Örneğin Nazi Almanya’sında Yahudi kültürü ve diğer azınlık gruplarına ait kültürel miras yok edilmiştir.

Sanat ve Edebiyatın Sansürlenmesi:

Dikta rejimleri sanat ve edebiyatı sıkı bir şekilde kontrol eder ve sansürler. Bu rejimler sadece kendi ideolojilerine uygun olan sanat ve edebiyata izin verir ve diğer tüm yaratıcı ifadeleri yasaklar. Bu durum sanatçıların ve yazarların özgürce yaratmalarını engeller ve kültürel üretimin kısıtlanmasına neden olur. Örneğin Sovyetler Birliği’nde Stalin dönemi sırasında sosyalist gerçekçilik adı verilen tek bir sanat anlayışı dayatılmış ve bu anlayışa uymayan tüm eserler yasaklanmıştır.

Kültürel Mirasın Tahrip Edilmesi:

Dikta rejimleri kendi ideolojilerine uygun olmayan kültürel mirası tahrip eder. Bu durum tarihi yapılar, dini mekanlar ve diğer kültürel varlıkların yok edilmesiyle sonuçlanır. Örneğin Çin’deki Kültür Devrimi sırasında binlerce yıllık kültürel miras yok edilmiştir.

Diktatörlüklerin insan hakları ve sosyal adalet üzerindeki etkileri yıkıcıdır. Zorla çalıştırma, işkence, keyfi tutuklamalar ve infazlar bu rejimlerin insan hakları ihlallerinin başlıca örnekleridir. Ayrıca sosyal adaletin sağlanamaması, toplumun geniş kesimlerinin ekonomik ve sosyal haklardan mahrum kalmasına neden olur. Tarihsel örnekler, diktatörlüklerin insan hakları ve sosyal adalet üzerindeki yıkıcı etkilerini açıkça göstermektedir.

Sonuç olarak, dikta rejimlerinin sosyal, ekonomik, çevresel ve kültürel maliyetleri de göz önüne alındığında, bu tür yönetimlerin toplumların refahı ve gelişimi üzerinde ciddi olumsuz etkiler yarattığı açıktır. Ekonomik kaynakların kötü yönetimi ve yolsuzluk, eğitim ve bilimsel araştırmaların ideolojik baskılar altında kalması, sağlık hizmetlerinin yetersizliği, kültürel mirasın tahrip edilmesi ve uluslararası alanda itibar kaybı, bu rejimlerin toplumları uzun vadede nasıl zayıflattığını göstermektedir.

Özgür ve demokratik toplumlar bu tür yıkıcı etkilerden korunmak için insan haklarını, bireysel özgürlükleri ve sosyal adaleti koruma konusunda dikkatli olmalı ve baskı rejimlerine karşı direnmelidir. Sağlıklı bir toplum ancak demokratik değerlerin ve insan haklarının korunması ile mümkündür.”

Yazı böyle ve görüldüğü üzere bir kere “benim tarzımı taklit et” dememe rağmen bu pek işe yaramamış, yapay zeka bildiğini okumuş! İkincisi, hani küçümsemek adına demiyorum da Wikipedia’dan hallice değil mi bu yazılanlar. Kaldı ki, başta da belirttiğim gibi genel akışı ve yazının çatısını ben oluşturmuştum zaten.

Bu kadarla yetinmedim…

Oturup şöyle bir şey daha talep ettim yapay zekadan:

Bu arada ‘Umman’ benim yapay zekama verdiğim isim. 

Şimdi yaptığı analizi buraya aynen aktarıyorum:

“Elbette, senin kaleme aldığın yazılar ile benim yazdığım “Diktatörlüğün Maliyeti” konulu yazı arasındaki farkları aşağıda sıralayacağım:

  1. Üslup ve Dil:
    • Senin Yazıların: Yazılarında daha kişisel ve duygusal bir ton hakim. Örneğin, “taksim.docx” dosyasında olaylara bireysel gözlemler ve duygusal tepkilerle yaklaşıyorsun. Samimi bir üslup kullanıyor, okuyucuyla doğrudan bir bağ kuruyorsun.
    • Benim Yazım: Daha akademik ve objektif bir üslup benimsedim. Verileri ve tarihsel örnekleri analiz ederek daha nesnel bir şekilde sunmaya çalıştım.
  2. Anlatım Tekniği:
    • Senin Yazıların: Anlatımında hikayeleştirme ve detaylandırma ön planda. Örneğin, “zombi.docx” dosyasında bireysel anekdotlar ve mizahi yorumlar kullanarak konuyu canlı tutuyorsun.
    • Benim Yazım: Daha yapısal ve analitik bir yaklaşım izledim. Her bölümde belirli bir temaya odaklanarak, detaylı analizler ve tarihsel örneklerle destekledim.
  3. Konu İşleyişi:
    • Senin Yazıların: Konuları geniş bir perspektiften ele alıyor, çeşitli yönlerden irdelemeye çalışıyorsun. Örneğin, “suriye.docx” dosyasında mülteci sorununu çeşitli açılardan değerlendiriyorsun.
    • Benim Yazım: Diktatörlüklerin belirli maliyetlerini (ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel) sıralı ve sistematik bir şekilde ele aldım, her bir başlık altında derinlemesine incelemeler yaptım.
  4. Kullanılan Kaynaklar ve Veriler:
    • Senin Yazıların: Daha çok gözlemler, kişisel görüşler ve anekdotlar üzerine kurulu. Örneğin, “zurafa.docx” dosyasında kişisel yorumlar ve film analizleri yer alıyor.
    • Benim Yazım: Akademik kaynaklar ve tarihsel veriler kullanarak konuyu destekledim. Örnekler ve analizler, çeşitli kaynaklardan elde edilen verilerle zenginleştirildi.
  5. Sonuç ve Değerlendirme:
    • Senin Yazıların: Genellikle kişisel değerlendirmeler ve çağrılarla sona eriyor. Okuyucuyu düşündürmeye ve duygusal olarak etkilemeye yönelik bir sonuç bölümün var.
    • Benim Yazım: Daha genel ve objektif bir değerlendirme yaptım. Diktatörlüklerin zararlarını özetleyerek, demokratik değerlerin önemine vurgu yaptım.

Özetle, senin yazıların daha kişisel, duygusal ve hikaye odaklı bir tarzda iken, benim yazım daha akademik, analitik ve yapılandırılmış bir tarzda yazıldı. Bu farklılıklar, her iki yazının da farklı okuyucu kitlesine hitap edebileceği anlamına gelir.”

Neticede beni övdü mü gömdü mü tam anlayamadım ama vaziyet böyleyken böyle…

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

7 YORUMLAR

  1. Asil sorun şurada : eger tum icerik uretenler yapay zekayi kullanirsa bir kac sene sonra bir kisir dongu baslayacak..
    cunku su anda AI insanlarin urettigi milyarlarca sayfalik iceriklerden beslenerek bu marifetini ortaya koyabiliyor..
    eger bundan 10 sene sonraya gidecek olursak, ve bu arada gecen 10 sene icinde yazilarin % 80 i yapay zekaya yazdirilmis olursa, artik yapay zeka en guncel 10 yil icin kendi urettiklerinden beslenmek zorunda kalacak!!! yani ‘circular reasoning’ gibi bir sey!!
    yada soyle diyelim, 2024 ve oncesi icin AI den guzel sonuclar alabileceksiniz ama 2024 ve sonrasi icin alamayacaksiniz!!
    Demek ki yazarlik meslegine her zaman ihtiyac olacak ki, AI beslenebilsin!

    • Yapay zeka-yapay zeka etkileşimi yaptırıldı,Tahmin edilen olasılıkların dışına çıkan, etkileşimler yapıldığını fark ettiler. Standart sapması yüksek hatta bazısı itibariyle nasıl o sonuca ulaşıldığının bilinmediği hususlara da ulaştılar. Kısaca, karşılıklı etkileşim halindeyken, şimdiden sonuçlarının öngörülemediği sonuçlar çıkabiliyor. İnsan zihnine çip takma muhabbeti ile birlikte düşünelim. Yapay zeka, kendi oluşturduğu metinlerin okunurken, insan zihninin haz merkezlerini tetiklemesi, sinyallerin geldiği yerleri bilmesi, daha ileri aşama, hormonal durumdake etkiler vb düşünülünce, makina öğrenmesi ile yarın, yaptığının insanlarda sonuçlarını birebir ölçerek, hatta gerçek hayatta bu güne kadar hiç türü, tarzı olmayan bir yazı deneyimi bile yapabilir. Yaptığını ölçebilen bir döneme gidiyoruz. Ön planda bizimle yazışırken, arka planda insan beyin ara yüzleri ile ve belki ihtimal ilerde aynı anda kandaki hormonal değişimlerle, bizi çok yönlü etki-tepki yönüyle ölçebilen bir sisteme gidicez. Bjöyle bir yerde, nazımdan nesire, şiirden sanata çok şey de tam tersi akla hayala gelmedik çeşitlemeler ile zenginleştirdiğini de görücez. Mesela, şu an edebiyat dünyasında kimsenin fark etmediği bir husus var.
      Evet ingilizce çeviriler güzel. Ama yarın doğrudan ilgili iki ülkenin dilini, ingilizce üzerinden çeviri yapmadan yapan, iki dünyanın adı duyulmamış dilini, ve edebi sistemini analiz eden ve birebir birbirine adapte eden bir yapay zeka, birindeki anlatım kalıplarını, anlatım tekniğini, vurguları diğerine yansıtan bir yapıyı hayal edelim. İngilizce, fransızca almanca değil, tüm dünya dilleri, çinçesinden, kazakçasına, uygurcasına, afrika dilinden güney amerikaya, gerçek bir etkileşimi tüm olasılıkları ile sağladığını düşünürsek, ki şu ana kadar yapılmadı bu, daha çok ama çok katkı yapacağını söyleyebiliriz.
      Cemil Meriç merhum vardı, okumaktan gözleri kör olacak derece de. Hint kaynaklarını öğrenmek için, İNgilizce, almanca, fransızca gibi batı dillerini öğrenmişti ya da bazılarını ise tam olarak hatırlayamadım.
      Bir insan ömrüne sığan bu. Yarın yapay zeka, tüm dünya dillerini, yazım dünyasını, nazımı nesiri,analiz edip, kendi eserini çıkardığında, daha önce duymadığımız enfes anlatım kalıpları teknikleri görücez belki. İnsan entelektüelinin dünya dilleri yönüyle ulaşabileceği şey sınırlı çünkü. Kendi diline hakimlik ayrı. Ama dünya ile etkileşime gelince, birkaç dil ancak. O da yeterli değil.
      İşte şimdi her dilde bir dil ustası gibi, dilin firdevsisi gibi olayı bilince, neler neler çıkarıccak bilmiyoruz.

  2. Cok uzun zamandır sabrediyorum fakat artık sabır taşını çatlattınz… İnanılmaz… Yapay zeka ile konuşup filim detayları ile okuyucu bunaltmak acaba emekli biri için bir çeşit zeka oyunu mu? Organik bir yazarın yazılarını okumaya devam etmek isteyen okuyucu kitlesindenim!!! Lütfen gündelik okuyucu ile iletişim kurduğunuz yazılara dönünüz rica ediyoruz….
    Yapay zekaya sorup konuşmak istiyorsanız zevkinize kimse manii olamaz lakin gündelik okur sohbetlerine geri dönmenizi arzu! ederiz.
    (Pek tabii ki yazı işleri şefi ne der bilmiyoruz)
    İnanılmaz yahu!

  3. Akıl kelimesi toplumda genellikle insanların zekâ düzeyini ifade etmek amacıyla kullanılmaktadır. Sıklıkla akıl kavramı zekâyla karıştırılmaktadır. Oysa akıl, düşünme, anlam, kavram, idrak etme, karar verme ve önlem alma yetenekleridir. Akıl aynı zamanda muhakeme ve bilgi elde etme gücü olarak da tanımlanabilir. Zekâ, gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamıdır.
    Akıl, genetik yoldan intikal eden sevgi, korku, kıskançlık, doğal savunma güdülerinin yanı sıra bulunduğumuz çevreden aldığımız etkileşimlerinden ve toplumun şartlandırmalarından etkilenerek gelişmektedir. Dolayısıyla akıl sabit değil aksine insanın hayatının sonuna kadar artabilen ve gelişebilen bir yetenektir. Akıl, makine, bilgisayar, yazılım veya başka bir yolla taklit edilemez.
    Her insan doğuştan belirli bir zekâya sahiptir. Zekâ, belirli bir konuda çalışarak, öğretilerek eğitilerek edinilen bilgi ve birikimlerle, deneyimlere dayalı becerilerle geliştirilebilir. İlk kez karşılaşılan ya da ani olarak gelişen bir olaya uyum sağlayabilme, anlama, öğrenme, analiz yeteneği, beş duyunun, dikkatin ve düşüncenin yoğunlaştırılması zekâ ile gerçekleştirilebilmektedir. Zekâ yazılım veya tümleşik yongalarla taklit edilebilmektedir. Bu durumda zekâ “yapay zekâ” olarak adlandırılmaktadır.
    İnsan beyni dünyanın en karmaşık makinası olarak kabul edilebilir. İnsan beyni sayısal bir işlemi birkaç dakikada yapabilmesine karşın; idrak etmeye yönelik olayları çok kısa sürede yapar. Örneğin yolda giden bir şoför, yolun kayganlık derecesini, önündeki tehlikeden ne kadar uzak olduğunu, sayısal olarak değerlendiremezse dahi geçmişte kazanmış olduğu tecrübeler sayesinde aracın hızını azaltır. Çünkü saniyelerle ölçülebilecek kadar kısa bir sürede tehlikeyi idrak etmiş ve ona karşı koyma gibi bir tepki vermiştir. Bu noktada akla gelen ilk soru şu olmaktadır: Acaba bir bilgisayar yardımı ile böyle bir zekâ üretmek mümkün olabilir mi? Bilgisayarlar çok karmaşık sayısal işlemleri anında çözümleyebilmelerine karşın, idrak etme ve deneyimlerle kazanılmış bilgileri kullanabilme noktasında çok yetersizdirler. Bu olayda insanı ya da insan beynini üstün kılan temel özellik, sinirsel algılayıcılar vasıtası ile kazanılmış ve göreli olarak sınıflandırılmış bilgileri kullanabilmesidir.
    Yapay Zekâ Uzman Sistemler, Bulanık Mantık, Genetik Algoritma ve Yapay Sinir ağları gibi alt dallar kullanılarak yapılmıştır.
    Uzman Sistem; Temelde insan düşüncelerini gerçekleştirmek amacıyla bilgisayar tarafından işlenen bir yazılımdır. Uzman sistem geliştirilirken uzmanların belli bir konudaki bilgi ve deneyimlerini bilgisayara aktarılması amaçlanmıştır.
    Bulanık Mantık, bulanık küme teorisine dayanan bir matematiksel disiplindir. Bulanık mantık insan mantığında olduğu gibi, uzun-kısa, sıcak-soğuk, hızlı-yavaş, siyah-beyaz, yerine; uzun-ortadan uzun-orta-ortadan kısa- kısa, sıcak-ılık-az soğuk-soğuk-çok soğuk vb. ara değerlere göre çalışmaktadır. BM’nin genel özellikleri;
    Bulanık mantıkta, kesin değerlere dayanan düşünme yerine yaklaşık düşünme kullanılır,
    BM’de her şey [0,1] aralığında belirli bir derece ile gösterilir
    BM’de bilgi büyük, küçük, çok az gibi dilsel ifadeler şeklindedir
    Bulanık çıkarım işlemi dilsel ifadeler arasında tanımlanan kurallar ile yapılır
    Her mantıksal sistem bulanık mantık olarak ifade edilebilir.
    BM matematiksel modeli çok zor elde edilen sistemler için çok uygundur.
    Genetik algoritmalar (GA) yapay zekânın gittikçe genişleyen bir kolu olan evrimsel hesaplama tekniğinin bir parçasını oluşturmaktadır. GA Darwin’in evrim kuramı doğada en iyinin yaşaması kuralından esinlenerek oluşturulan, bir veri öbeğinden özel bir veriyi bulmak için kullanılan bir arama yöntemidir. GA geleneksel yöntemlerle çözümü zor veya imkânsız olan problemlerin çözümünde kullanılmaktadır. Herhangi bir problemin GA ile çözümü, problemi sanal olarak evrimden geçirerek yapılmaktadır.
    Yapay sinir ağları (YSA), insan beyninin sinir ağlarını taklit eden bilgisayar programlarıdır. YSA bir anlamda paralel bilgi işleme sistemi olarak düşünülebilir. Yapay sinir ağlarına bu bilgiler ile ilgili olaya ait örnekler üzerinde eğitilerek verilir. Böylelikle, örnekler sayesinde açığa çıkarılmış özelikler üzerinde çeşitli genelleştirmeler yapılarak daha sonra ortaya çıkacak ya da o ana kadar hiç rastlanmamış olaylara da çözümler üretilmektedir. Kullanıldığı alanlar;
    Denetim
    Sistem Modelleme
    Ses Tanıma
    El yazısı Tanıma
    Parmak izi tanıma
    Elektrik işareti tanıma
    Meteorolojik yorumlama
    Otomatik ilaç denetimi
    Fizyolojik işaretleri (Kalp fonksiyonları vb.) tanıma, izleme ve yorumlama.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin