Bu tabloyu duvarınıza asın!

ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Bazı durumlarda söz biter. Artık bir şeyler anlatmanın, yazmanın, konuşmanın anlamı kalmaz. Nefes tüketmek hem kendinize hem de savunduğunuz değerlere saygısızlık haline gelir.

İşte o anlardan birisi çarşamba günü yaşandı.

Milyonlarca insanı mağdur eden daha da önemlisi tek adam rejiminin yolunu yapan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) iptal edilemedi çünkü İyi Parti ve CHP iktidarın yanında saf tuttu.

Başlıkta duvarınıza asmanızı tavsiye ettiğim şey de o KHK oylamasının sonucu.

Çünkü söz konusu tablo Türk siyaseti, özellikle de muhalefet partileri hakkında çok şey söylüyor. Türk medyasının yüzde doksan küsürü Erdoğan’ın Saray’ı tarafından yönetildiği için bahse konu haberi-konuyu görmemiş olabilirsiniz.

Kısaca özetleyeyim; DEP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu 15 Temmuz sonrası çıkarılan OHAL KHK’larının iptaline ilişkin kanun teklifi sundu. Gergerlioğlu kanun teklifinin gerekçesine dair konuşurken KHK hukuksuzluğuna dair çok çarpıcı örnekler verdi.

Denebilir ki, bugüne kadar KHK’ların neden olduğu mağduriyetler hakkında hiçbir fikri olmayan birisi bile o konuşmadan sonra, “KHK’lar kaldırılsın, böyle bir keyfilik nasıl olabilir?” derdi.

Ancak iradelerini liderlerine satmış AKP ve MHP milletvekilleri, “KHK’lar iptal edilmesin.” yönünde oy kullandı.

Aslında bu durum sürpriz değildi. Zira AKP-MHP koalisyonu söz konusu KHK’ların üstünde yükseliyor. Bırakın iptali, tartışmaya açılmasını bile istememeleri anlaşılabilir.

Herkesi şaşırtan karar İyi Parti ve CHP’den geldi. İyi Parti kanun teklifine AKP ve MHP’yle birlikte, ‘Hayır’ oyu kullandı. Yani ‘KHK’lar kalkmasın’ dedi. İnanılır gibi değil ama dediler.

CHP kimden çekindi?

CHP ise daha da absürd bir tavır sergileyerek ‘çekimser’ oy kullandı. Kimden neyden çekindiler bilmiyoruz ama böyle kritik bir konuda ‘çekimser’ oy kullanmak doğrudan ‘hayır, KHKlar kalsın’ demekle eş değer. DEM Parti, Saadet-Gelecek ve DEVA partileri iptal yönünde oy kullandı.

Tabi insan ister istemez İyi Parti ve CHP’nin tavrını sorguluyor. Gerçi Türkiye’de çok ciddi bir muhalefetsizlik sorunu var, muhalefetin tek çelişkili politikası bu değil ama KHK meselesi farklı.

Çünkü milyonlarca insanı doğrudan ilgilendiriyor ve muhalefet partileri bu sorunun çözümü için somut vaatlerde bulunmuştu. Hatta dönemin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ‘tüm KHK’lılara dönüş’ sözü bile vermişti. İyi Parti lideri Meral Akşener KHK mağduriyetlerinin giderilmesi için gerekli adımları atacağı vaadinde bulunmuştu.

Bugün ise her ikisi de iktidarın dümen suyuna gidip keyfiliği onaylamış oldu. Yani herkesin gözünün içine baka baka yalan söylediler. Altına imza attıkları protokolü inkar ettiler.

Açıkçası KHK meselesi öyle hukuksuz, öyle keyfi bir uygulama ki oturup kanunsuzluğuna dair hukuki argüman sunmak bile zulüm. Kaldı ki KHK platformları, akademisyenler, gazeteciler ve sivil toplum temsilcileri yıllardır anlatıyorlar. Yani bilmemeleri, görmemeleri mümkün değil. Bu aşamada söz bitti. Seçmenin önünde tek seçenek kaldı.

Dün TBMM’de yapılan oylama sonucunun çıktısını alın ve hergün görebileceğiniz bir yere asın. Yarın bir gün seçim için kapınızı çalan İyi Parti ve CHP’lilere gösterir, gereğini yaparsınız.

Ne mi yapacaksınız? Siz ne yapacağınızı bilirsiniz!

Tamam da biz bu haltı niye yedik?

Hikayeyi biliyorsunuzdur ama içinde bulunduğumuz duruma tam uyduğu için hatırlatmam lazım. Hikaye buya; köyün birinde maraba ile ağa, ağanın arabasıyla kasabaya gidiyorlar.

Yolun yarısında ağanın atı pislemeye başlıyor. Ağa hem marabasını küçük düşürmek hem de eğlenmek için “Eğer şu pisliği yersen arabayı sana veririm.” diyor.

Maraba ise biraz düşünüp “Tamam.” diyor.

Arabadan iniyor, pisliği yiyor. Ancak bir süre sonra maraba kendinden iğreniyor, yaptığından utanıyor. Ağa ise giden arabasına yanıyor. Aklı arabada ve dönüş yolunda arabayı geri almak istiyor. Bunun üzerine maraba ise “Şu pisliği yersen veririm.” der.

Ağa iğrense de pisliği yiyor ve arabasını geri alıyor. Köye yaklaşırlarken maraba hem düşünceli hem kederli sorar; “Ağam, araba giderken de senindi dönerken de senin. Peki biz bu kadar b.ku neden yedik?”

İsveç’in NATO üyeliği ve Türkiye’nin ABD’den F-16 alma süreci de aslında tam olarak böyle. Erdoğan rejiminin bir buçuk yıldır sürdürdüğü tuhaf pazarlık artık sona geldi. İsveç’in NATO üyeliğinin önünü açacak protokol önceki gün komisyondan geçti. 16 Ocak’ta TBMM Genel Kurul’unda onaylanacak ve süreç tamamlanacak.

Peki bu tuhaf pazarlıktan Türkiye ne kazandı?

Saray ve Havuz propagandistlerine bakarsanız Türkiye İsveç’i dize getirdi, terörle mücadele yasalarında değişiklik yaptırdı, ABD’den savaş uçağı alma sözü kaptı.

Gerçek öyle mi? Tabi ki değil!

Herşeyden önce Erdoğan’ın İsveç’in üyeliğine onay için öne sürdüğü hiçbir şart karşılanmadı. İsveç’in yaptığı düzenlemeler ile Erdoğan’ın şartları alakasız.

Türkiye’nin savaş uçağı talebi de onaylanmış değil. Onaylanıp onaylanmaması da hâlâ pamuk ipliğine bağlı.

Kaldı ki 15 Temmuz’un diyeti olarak Rusya’dan alına S-400 hava savunma sistemiyle üretici ortağı olduğumuz F-35 projesinden çıkarıldık. İlk etapta 4,5 milyar dolar uzun vadede onlarca milyar dolar kaybettik.

Şimdi demode F-16 alabilmek için tabiri caizse kırk takla atıyoruz. Kaldı ki F-16 satmamak ABD’nin çıkarlarına da uymuyor. Hiç sorunsuz geçilebilecek bir süreci krize dönüştürmeyi başardık.

Erdoğan, Ukrayna krizinden de istifade -tabi Putin’in elinde rehin olması gerçeği de var- rant elde etmeye çalıştı.

Tamamen Türkiye’nin çıkarına aykırı olacak şekilde İsveç’in üyeliğine taş koydu. Herşeyden önce İsveç’in üyeliği Türkiye’nin lehine bir durumdu. Ancak Erdoğan ülkenin değil kendi çıkarının peşinde olduğu için bu gerçeği göz ardı etti.

Fırsattan istifade Biden’dan ‘ne kopartırsam kardır’ diye baktı. Ancak ne AB ne de ABD oralı olmadı. Erdoğan rest çekti, Biden da resti gördü. Sessiz diplomasisiyle Erdoğan’ı dize getirdi.

Aslında Erdoğan’ın durumu güreşte kendi oyunuyla altta kalmaya benziyor.

Kısacası; Erdoğan’ın durumu fıkradaki marabadan farklı değil. Ancak bir farkla. Burada her iki durumda da pisliği yiyen aynı taraf oldu.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Zerre miskal hayrın ve zerre miskal şerrin hesabının sorulacağı bir aleme yolculuk ediyoruz. Herkes ne eder, kendine eder, düsturu ile yolumuzun Hak ve Hakikat ile kesiştiğine bakarak, ümitsizliğe düşmeden sonlandırmanın gayreti içinde olmalıyız. Vesselam

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin