YORUM | M. NEDİM HAZAR
Türkmenistan dönüşü, Erdoğan’ın 16 uçağından birinin toplantı salonu. İrili ufaklı bir sürü yandaş gazeteci çevresini kuşatmışlar. Erdoğan’ın cevaplarına soru hazırlamış hepsi!
Şöyle diyor Reis; “2023’te milletimizden kendi adımıza son defa istediğimiz destekten alacağımız güçle Türkiye Yüzyılının inşasını başlatıp bu kutlu bayrağı gençlere teslim edeceğiz.”
Breh breh breh..
Son defa, he mi?
20 yıldır çalıp çırpmaktan bir türlü sıranın gelmediği yüzyılın inşası, şahlanışı bilmemnesini bu kez yapacakmış!
Yandaş yalaka tayfası, bu cümleleri ilk kez duymuş gibi heyecana kapılmış rolü yapıyorlar: Nasıl yani, gerçekten bırakacak mısınız?
Erdoğan “Pışık” yaparcasına ekliyor. “Tabii AK Parti’nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde artık işin içinden çekilmesi anlamına gelmez ve Tayyip Erdoğan’ın da siyasetten çekilmesi anlamına gelmez.”
Yandaşlar nasıl algıladı bilemem ama siz bunu “Bu milletin başına bela olmaya devam edeceğim. Kolay olmadı her bir şeyi mundar etmek… Öyle kolay kolay kurtulamaz bu ülke benden!” şeklinde anlayabilirsiniz!
Aslında bu Erdoğan’ın kaçıncı “son defa”sı inanın sayısını unuttum.
Mesela ilk olarak 2009 yılında, henüz maaile hırsızlık işine gırtlaklarına kadar bulaşmadan da benzer şeyler söylemişti.
Hatırlayalım:
Tarih 2009… Yer Ankara Atatürk Spor Salonu. AKP Ankara İl Kongresi yapılıyor. Mikrofona gelen Erdoğan aynen şöyle diyor:
“Biz bugün varız yarın yokuz. Kimler geldi kimler geçti bu makamlardan. Biz de gelip geçiciyiz. 2011’de Allah ömür verirse benim son milletvekilliği adaylığımdır dedim. Ben tükürdüğümü yalamam. Birileri gibi oralara çakılıp kalmam.”
Tükürdüğümü yalamam, birileri gibi oralara çakılıp kalmam demesinin üzerinden neredeyse 15 yıl geçti, çakılıp kalmak ne kelime, çene kemiğine yapışmış diş gibi, kolay kolay çekilemeyeceğini biliyor herkes!
Üç yıl sonrasına gidelim.
Bu kez AKP genel başkanlığı koltuğu için konuşuyor ve şöyle diyor: “4. ve son kez genel başkanlığa aday olacağım.”
Cumhurbaşkanı seçilince mecburen bıraktığı AKP liderliğine sonradan tekme tokat kovup, bir de hain yaftası yapıştıracağı Ahmet Davutoğlu geçiyor.
Ancak Erdoğan uzun süre ayrı kalamıyor koltuğundan.
Pelikan Çetesi’ni devreye sokup Davutoğlu’nu öyle bir kovalıyor ki, birkaç yıl kendine gelemiyor Davutoğlu. Ve 2017 yılında tekrar AKP başkanlık koltuğuna oturuyor.
Partiyi beraber kurduğu hiç kimse kalmamış yanında ama ne gam!
Reis demek dava demek siyasal İslamcılar için.
2014 yılında bu kez cumhurbaşkanlığı adaylığı için yine “son defa” kozunu kullandı Erdoğan…
Tabii ki sözünün eri olduğu için tükürdüğünü yalamayacaktı!
2015 seçimlerinde kendisi aday değildi ama ayakçısı Ömer Çelik’i devreye soktu. O seçimde milletvekili bile olamayan Çelik, koalisyon görüşmelerine katılıp hepsini teker teker tıkadı. Ve malum terör olayları azdırıldı.
Kanla seçim kazanan bir parti olarak tarihe geçti AKP ve Erdoğan.
2018’de yine aynı filmi vizyona koydu Tayyip Erdoğan.
“Bu kez yetkiyi verin görün bu kardeşiniz dövizle faizle nasıl uğraşıyor” diye çok daha büyük laflar etti.
Netice, ne kendisinin son sicimi oldu o tarih, ne de döviz ve faiz politikası bir işe yaradı.
Hatta uzmanlar, ülke ekonomisinin tamamen başıboş kalması durumunda bile bu kadar berbat bir duruma gelemeyeceği konusunda hemfikirler.
Bu esnada malıma mal, çevresine çevre kattı Tayyip Erdoğan.
Mal varlığının ne kadar olduğunu kimse bilmiyor.
Yakın çevresine akıl almaz bir servet transferi yaptığını bütün yabancı finans kuruluşları dahi arşivliyor.
Ortada parti devleti bile kalmadı. Erdoğan Devleti kaldı sadece.
Ülke doğru dürüst eğitimi bile olmayan, kitap okumayı ayıp sayan birinin iki dudağı arasına sıkışıp kaldı.
Aradan kaç terör organizasyonu, kaç terör örgütü hamiliği, kaç savaş cazgırlığı, kaç çakma darbe geçti.
Erdoğan hala “son defa” demeye devam ediyor.
Bilmiyorum, belki umutsuzluktan yapıyor bunu.
Belki bu kez Türk halkı son defa olduğuna inanırsa, kendisini bir kez daha seçerler diye umuyor.
Ve emin olun ki, tekrar seçilirse (ki bence seçilecek) bu, ülkenin yarım yamalak da olsa, son demokratik seçimi olacak.
O yüzden, kırık dökük demokrasiye, siyasete, bir gıdım da olsa özgürlüğe son defa bakmanızı salık veririm.
Bye bye happiness…
Yazıda gözüme takılan iki tespit:
Bir: Ülke doğru dürüst eğitimi bile olmayan, kitap okumayı ayıp sayan birinin iki dudağı arasına sıkışıp kaldı.
İki: Ve emin olun ki, tekrar seçilirse (ki bence seçilecek) bu, ülkenin yarım yamalak da olsa, son demokratik seçimi olacak.
Eğer bu iki tespit doğru ise, ki bence de doğru, o zaman ülkenin Erdoğan´dan daha büyük bir sorunu var demektir. Zaten işlerin bu kadar kötüye gitmesini tek bir kişiye bağlamak doğru olmaz.
Peki nasıl oluyor da, doğru dürüst bir eğitimi olmayan biri ülkeyi bu kadar esir alabiliyor? İnsanları bu kadar peşinden sürükleyebiliyor? Kim tutuyor onu orada?
Bana öyle geliyor ki, ülkenin asıl can alıcı problemleri, sorun kaynakları hep yanlış adreste arandı.
Laiklik sorunu dedik, Kürt sorunu dedik, Alevi sorunu vardı birileri için.
Belki de asıl büyük sorun ıskalandı. Belki de ülkenin önündeki en büyük sorun milliyetçi-muhafazakar-dindar seçmen sorunu. Niye bu sorunu görmekte direniyorsunuz?
Ekonomi tepetaklak gitmiş, milletin büyük çoğunluğu açlık sınırına düşmüş, ama yine de tercih Erdoğan!
Neredeyse tüm suç örgütlerinin İçişleri Bakanı ile fotoğrafı çıkıyor, ama yine de tercih Erdoğan!
Ülkenin üçüncü büyük muhalefet lideri yıllardır hapiste, Istanbul Belediye Başkanı sudan sebeplerle görevden alınmak üzere, ama yine de tercih Erdoğan?
HDP´nin neredeyse tüm Belediyelerine kayyum atanmış, ama yine de tercih Erdoğan!
Hükümetin ortaklarından biri siyasi cinayetle anılır olmuş, ama yine de tercih Erdoğan!
Adı suçlular salıverilirken altı yaşında hasta çocuğun annesi hapsaneye gönderiliyor, belki çocuk annesine hasret ölecek, ama yine de tercih Erdoğan!
Altılı masanın cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu olmamalıymış, zira milliyetçi-muhafazakar-dindar kesim bunu kaldıramaz, Alevi birine oy vermezmiş.
İgiltere´de eski sömürgeden gelen Hint asıllı biri Başbakan olabilir, ülke batmaz, ama bizdeki milliyetçi-muhafazakar-dindar seçmen o toprakların asli unsuru Alevi-Kürt kökenli birini kaldıramaz! Dolayısıyla tercih yine de Erdoğan!
Örnekleri uzatmaya gerek yok. Bu kadar kötülüğü bir kişi yapamaz. Ülkedeki milliyetçi-muhafazakar-dindar kesim sorununun adını koymak lazım artık.
Belki de şöyle demek lazım: Ülkede bağnazlık ve yobazlık sorunu var, bunlar tüm kesimlerde mevcut. Ama en büyük yobaz grubunu ise milliyetçi-muhafazakar-dindar seçmen kitlesi oluşturuyor.