Brunson’ın bonservisi

Yorum | Levent Kenez

28 Eylül 2016 tarihinde İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göçmen İdaresi Genel Müdürlüğü, İzmir’deki müdürlüğü bir yazı gönderir ve Rahip Brunson ve eşi Norine’nin sınırdışı işlemlerinin bir an evvel yapılması talimatını verir. Gerekçe de G-82 olarak bilinen “Milli Güvenliğe Aykırı Faaliyetler” kapsamıdır.

Brunson’ın her misyoner gibi yakından takip edildiği ve hakkında bir dosyanın olduğunu gösteren bu yazıdan anlıyoruz ki Brunson herhangi bir kriminal bir olaya somut olarak katıldığı ile ilgili bir durum ya da delil yok, belli ki sadece ülkeden ayrılması amaçlanıyor. Yine Türkiye’den alışık olduğumuz gibi eşi de dahil edilmiş. Eşi hakkında iddianamede bir suç iddiası geçmediğini hatırlatalım.

Göç İdaresi bunun üzerine İzmir Emniyeti’ne yazı yazarak şahısların sınırdışı edilmek üzere getirilmesini istiyor.

Polisler, Brunson’ın 16 yıldır yaşadığı İzmir’deki evine gidiyorlar. Bu arada Brunson’ın Türkiye’ye 1993 yılında geldiğini, İzmir’e de 2000 yılında taşındığını belirtelim. Evde kimse olmayınca kapıya bir yazı bırakarak emniyete gelmesi için çağrı kağıdı bırakıyorlar. Brunsonlar eve gelip kağıdı gördüklerinde karı koca emniyete giderek neden çağrıldıklarını soruyorlarken bir anda kendilerini Göç İdaresi’ne sınırdışı edilmek üzere teslim edilmiş halde buluyorlar.  Ve idarenin gözetiminde bir nevi gözaltında tutuluyorlar.

Haklarında sınırdışı kararı bulunan çiftten Norine bir süre sonra serbest bırakılıyor. Sınırdışı da edilmiyor. Eşi tutulmaya devam ediyor.

Brunson hakkında sınırdışı talimatı olmasına rağmen bu karar bir türlü uygulanmıyor. Halbuki kendi ayakları ile emniyete gelen Brunsonlar için rutin işlem bakanlığın yazısındaki gibi sınırdışı edilmek.

Brunsonların kaderini değiştiren olaylar zinciri başlıyor ve “Elimizde bir  Amerikalı var” filmi gösterime giriyor. Ankara’dan talimatla sınırdışı edilmesi istenen Amerikalı bu sefer yine Ankara’dakilerin iştahını kabartıyor. Daha önce bir iki denemede Batılıların kendi vatandaşlarına verdikleri değeri test eden Ankara artık elinde bir kuş olduğuna inanıyor.

Reza’nın ABD’de yakalanmasının ardından ardından 5-6 ay geçmiş. Yakında da başkanlık seçimi var. Kim gelirse gelsin hapisteki Amerikalı’yı kurtarmak isteyecek. 15 Temmuz’un etkisi ile Gülen’in iadesi için de lobi işleri giderek hızlanmış. Bir parantez açalım Amerikalıların basına sızdırdığı bilgilerden anlıyoruz ki  Erdoğan, Bekir Bozdağ ve diğer bütün yetkililerin görüşmelerde birinci maddesi hep Reza olmuş. Hatta Emine Erdoğan’ın bile Reza için lobi yaptığı resmi kayıtlara geçmiş.

Devam edelim. Eldeki Amerikalı gözetim altında tutulduğu ve sınırdışı edilmeyi beklerken bir anda kendisini mahkemede bulur. Kağıt üstünde misyonerlik suç olmadığı için henüz PKK vs ile ilgili sahte bilgiler hazırlanmadığı için eldeki en kolay gerekçe ile tutuklanır: FETÖ.

Artık hapiste bir Amerikan vatandaşı vardır. Hem de gerçek Amerikalı’dır. Türk iye kökenli falan değildir. Türkiye kökenli Amerikan vatandaşlarının çok para etmediğini insan tüccarlığı yapan Erdoğan farkındadır.

Derken Hakan Atilla da tutuklanır. Bu arada Brunson’ın tutuklanma gerekçelerine casusluk, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırma, Anayasal düzeni ortadan kaldırmak gibi soslar eklenir. Serbest bırakılmayı bekleyen rahibin kapısına kilitler vurulur. Brunson’un Trump’ı destekleyen ve etkili evangelistlerin gündeminde olması ve Trump’ı sıkıştırmaları aslında Ankara’nın hoşuna gitmektedir. Neticede Brunson için bir jest yapacakları tahmin edilir.

Ve Brunson’ın iddianamesi ortaya çıktığında Rahibin TCK’daki bütün suçlardan hüküm giyse adaletin soğumayacağı karanlık yüzü ile tanışırız. YPG’ye  yapılan yardımların nereye atılacağı koordinatlarını temin etmekten, PKK’ya yardıma, FETÖ’den insan kaçakçılığına bilumum işler çıkar. Havuzun 15 temmuz başarılı olsaydı CIA’in başına geçeceği manşetleri de bu zamana denk gelir.

Her ne kadar 20 yıldan fazla Türkiye’de yaşamış olsa, sağı solu tanımış olsa da, dindar bir kişiliğe sahip olsa da rahip bir yabancıdır. Mahkemede suçlamalar okununca sinir krizleri geçirir, zaten cezaevinde 20 kilodan fazla kilo vermiştir. Hakkında gizli tanıklık yapan kişinin hiç bir somut olaydan bahsetmemesi onu umutlandırsa da o artık tescilli siyasi bir rehinedir.

Hayatından endişe ettiğimiz, uğruna notalar verdiğimiz Reza bir anda vatan haini olunca rahibin Türkiye’deki reytingi düşer. Hakan Atilla’nın ceza alması durumunda Türkiye’ye getirilmesine karşılık salınması konuşulur. Tam bonservisi sıfıra inecekken Erdoğan’ın ‘ver papazı al papazı’ çıkışıyla tekrar eski günlerine döner. Ancak Amerikalıların yumuşak başlayan ancak sonuç alınamadıkça sertleşmeye başlayan tutumları Ankara’ya pek seçenek bırakmaz. Dün Washington Post’ta dile getirilen ve İsrail Haaretz’in teyit ettiği bizim dışişlerinin yalanladığı habere göre Rahip Brunson İsrail’de tutuklu Ebru Özkan’a karşılık serbest kalmış. Bizimkilerin ev hapsine alarak akıllarınca kurnazlık yapmaları Amerikalıları kesmeyince şimdi kriz kapıda.

Krizden de en çok Berat’ın şikayetçi olması gerekir. Para Çin’de de olsa alıp getiriniz misali Çin’den para buldum  diye sevinirken şimdi bu iş çıktı. Çinlilerin hangi şart ve iş yaptırma dayatmaları ile kredi verdiğini bilmeyen yok,olsun. Damadın ekonomide mucize yapıp, ülkeyi krize sokmadan çıkarttığında Kemal Derviş’i, Babacan’ı sollayarak isminin başındaki damattan kurtulma planları ve hanedanlıkta yıldızını parlatma şansı şimdilik akim kalacak.

Brunson tartışmalarının yıldızı Nedim Şener adlı haber elemanı oldu. Kürtleri Hristiyanlaştıracaktı iddiası alay konusu oldu. Bir zaman Nedim’e destek veren yabancılar Nedim’i tukaka yaptılar. Önce Brunson’ın hakkında iddianamedeki iddiaları saydığını, yanlış anlaşıldığını söyledi. Sağa sola küfür yağdırdı. Halbuki kesip verdiği videonun devamında Brunson’ı aynı ‘Fetöcüler’ gibi söylenenleri kabul etmemekle suçluyordu. Nedim’in Gülen’in kaçırılmasını planlayan ve şu an Trump’ın başının belası, yakında mahkemeye çıkacak ekiple iş tutttuğu, belgesellerinde de Bamya ile birlikte gönüllü figüranlık yapmak için Amerika’ya geldiği malumunuz.

Bu arada Kürtleri Hristiyanlaştırmak neden gerekçe olsun ya da üzerinde konuşulması gereken bir şey. Dini özgürlüğü falan geçtim, adam neredeyse 20 yıldır İzmir’de kilise yönetiyor. Türkleri Hristiyanlaştırmak bir mesele değil Kürtleri Hristiyanlaştırmak mı mesele? Yahu adam 20 yılda kiliseye 25 kişiyi kazandırmış. Bu hızla kilisenin mahallesini ele geçirmesi bir kaç yüzyıl. Ayrıca PKK’yı Hristiyanlaştıracaksa benim bundan şikayetim olmaz. Devletin 40 yılda çözemedi bir sorunu çözerdi belki. Bilinen dünyada, özelinde hristiyan bir devlet kurmayı hedefleyip de terör eylemi gerçekleştiren bir grup yok.

Velhasıl, Brunson’ın yükselen ve düşen reytingi son kriz ile beraber yeniden fırladı. “Fetöcüler” tutuklamış haberimiz yok yavşaklığı için oldukça geç kalındı. Türkiye’ye bir hukuk devletidir yargıya talimat veremeyiz soytarılığı da artık kimseyi güldürmüyor.  Nasıl Deniz Yücel bir günde ansızın gitti Brunson için de benzer bir tahmini yapmak zor değil.

Amerikalılara ‘Bir imam için ilişkilerimizi feda mı edeceksiniz bir düşünün’ fikrini satmaya çalışırken şimdi ‘Bir papaz için ABD ile kavga mı edelim yani’ye evrildiler.

Rahibin ‘Türkiye’ye kırgın değilim. Türk insanını çok seviyorum. Bir yanlış anlaşılmaya kurban gittim. Tekrar döneceğim’ diyerek uçağa binmesine sayılı günler kaldı gibi.

Yoksa Putin gibi yapacaklar onun bedeli daha fazla olacak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin