Ana Sayfa ÇEVRE Bozarsan bedel ödersin!

Bozarsan bedel ödersin!

HABER-ANALİZ | M. NEDİM HAZAR

Dereli, Çırakdamı, Doruk, Angutlu, Yumrutepe, Paşalı, Kanat… Bunların hepsi Aksu Deresi üzerine kurulan Hidroelektrik Santralleri yani HES’ler…

Bu 7 santrale ilave olarak 2 tane daha (İkisu ve Barca) daha yapılıyor. 

Toplam uzunluğu 75 kilometre olan akarsuda şu anda 10 kilometrede bir santral için su tutuluyor. 

Yakında bu mesafe daha da kısalacak… proje halindeki 5 HES daha eklenirse toplam 14 santral ile üzerinde en fazla HES kurulu dere Aksu olacak. 

5 Km’de bir santral!

Giresun HES açısından tam olarak yağmalanan bir kent. 

Bölgede 56 HES bulunuyor. Bu korkunç bir rakam. 

Bölge bir yandan inanılmaz hızla imara açılıp Arap yatırımcılara satılırken, diğer yandan gecekondu gibi hidroelektrik santralleri yapılıyor. 

Aslında Türkiye’nin HES macerası yeni değil. İlk HES’in üzerinden (1902) 100 yıldan fazla zaman geçmiş. Ancak bir HES kurabilmek için çok ağır ve teknik şartların yerine getirilmesi gerekiyordu. Bu kanun 2008 yılında değiştirildi ve tabiri caizse gecekondu gibi santraller kurulmaya başlandı. 

Önceden prosedür ve süreç şöyleydi: 

DSİ ve EİE tarafından geliştirilen proje listelerinin yayınlanması, bu projelerden fizibilitesi olmayanların, bunların dışında özel sektörce tespit edilen diğer projelerden ön raporları uygun görülenlerin fizibilite raporlarının hazırlanması ve belirlenen esaslarla DSİ’ye müracaat edilmesi, fizibilite raporlarının DSİ’ce değerlendirilmesi, aynı kaynak için DSİ’ye sunulan ve fizibilitesi uygun görülen birden fazla müracaat halinde “su kullanma hakkı anlaşması imzalayabilmeye hak kazanıldığına dair ihalenin yapılması” ve uygun görülen firmanın seçilmesi, su kullanım hakkı anlaşmasını imzalamaya hak kazanan firmadan, güncelleşmiş/detaylı fizibilite raporunun istenmesi ve bu raporun 90 gün içinde DSİ’ye verilmesi, en yüksek teklifi veren firmanın lisans başvurusu için EPDK’ya müracaat etmesi, gerekli incelemelerin ve TEİAŞ ile ilgili işlemlerin yapılması, lisans alması uygun bulunan firmanın DSİ’ye bildirilmesi, fizibilite raporunun kesinleştirilmesi ve DSİ ile firma arasında “Su Kullanım Hakkı” anlaşmasının imzalanması, su kullanım hakkı anlaşmasının yapıldığının EPDK’ya bildirilmesi ve EPDK tarafından firmaya üretim lisansı verilmesi, ÇED yönetmeliğine göre firma tarafından ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi)/veya ÖnÇED raporlarının hazırlanması ve onaylatılması, EPDK’dan kamu yararı kararının çıkarılması ve firma tarafından Orman Genel Müdürlüğü, Milli Emlak Genel Müdürlüğü ve 3.şahıslar ile her türlü kamulaştırma-irtifak hakkı temini çalışmalarının yapılması ve sonuçlandırılması, kati projelerin hazırlanması ve DSİ ile TEİAŞ’a onaylatılması, inşaat ve montaj çalışmalarının yapılması, HES ve Enerji Nakil Hattı test çalışmalarının yapılması ve TEİAŞ’a müracaat olunarak iletim kaydının yaptırılması, Enerji Tabi Kaynaklar Bakanlığınca HES’lerin, TEİAŞ (yoksa TEDAŞ) Genel Müdürlüklerince Enerji Nakil Hatlarının kabullerinin yapılması, elektrik enerji üretiminin gerçekleştirilmesi…

Gördüğünüz gibi vaktiyle bu ülkede tabiatı tahrip etmek o kadar kolay değildi…

Buradaki en önemli unsur Çevresel Etki Değerlendirmesi raporuydu. 

Yani bir yere eğer HES kuracaksanız bu yapının çevreye etkisinin araştırılması en önemli şarttı. 

AKP iktidarı bütün dünyadaki HES’lerde uygulanan bu standartları değiştirdi ve  bu maddeyi By-pass etti. ÇED raporu için istenen limit yarı yarıya (50 MW’den 25 MW’ye) düşürülünce büyük bir furyanın önü açılmış oldu. 

2009 yılında hazırlanan çok önemli bir rapor var. Rapor, HES’lerin yerel ve bölgesel ölçekte sebep olduğu olumsuz çevresel etkiler teker teker şöyle sıralanıyor: Türlerin ve doğal yaşam ortamlarının yok olması, deltaların erimesi, yeraltı sularının azalması ve doğal göllerin kuruması, ekonomik verimsizlik, sosyo-ekonomik bozulma, sel ve heyelan tehlikesi, fiziksel çevrenin etkilenmesi, biyolojik çevrenin etkilenmesi…

Ancak bu raporu kimse ciddiye almadı maalesef. Ve bu durum çevre konusunda bilinçli uygulamaların başladığı 1960’lı yıllardan sonra düzenlenen ve ülkemizin de 1972 Stockholm İnsan ve Çevre konferansı, 1992 Rio Çevre ve Kalkınma konferansı, 2002 Johannesburg Dünya zirvesi kararlarına tamamen zıttı. 

Bağımsız gözlemci ve araştırmacılar HES’lerin özellikle orta ve uzun büyük felaketlere neden olabileceğine dair sayısız çalışma yapıp rapor hazırladı ancak tahmin edileceği üzere bunların hepsi sümenaltı edildi. 

Raporlarda şu başlıklar dikkat çekiyordu: 

HES’lerin kurulduğu yerlerde yaşayan hayvanların nesli bir süre sonra tükenecektir. 

Bu havzalarda özellikle bitkisel yaşam tamamen bozulacaktır. 

Bu barajlarda oluşacak yüksek buharlaşma nedeniyle havzanın topraktaki tuz oranı artmakta ve verimlilik hızla düşmektedir. 

En önemli risk ise HES’lerin inşa edildiği bölgede erozyon ve sel felaketlerinin olması çok yüksek ihtimaldir!

İşin en acı kısmı ise iktidarın rant uğruna bu konuda duyarsız olmasına, yöre halkının küçük ve gündelik menfaatler için rıza göstermesiydi. 

Arada çıkan aklı başında ve yarını görebilen insanları da topluca linç ettiler, susturdular, dışladılar. 

Neticeyi önceki gün gördük. 

Giresun’da etkili sağanak nedeniyle Dereli ilçesi, nehre döndü, park halindeki araçlar sel sularına kapılarak sürüklendi. Aksu Deresi’nin bazı noktalarda taşması sonucu Giresun- Dereli- Sivas karayolu ulaşıma kapandı. Sağanak nedeniyle debisi yükselen Aksu Deresi, merkeze bağlı Duroğlu beldesi civarında ve bazı bölgelerde taştı. Espiye ilçesi Gelevera Deresi kenarındaki evler de tedbir amaçlı tahliye edildi. Binlerce insanın etkilendiği felakette şimdiye kadar 4 kişinin öldüğü belirtiliyor. 12 kişi ise kayıp. 

Tarihin insanlığa verdiği en kadim derslerden biri şudur; dengeyi bozarsan bedelini ödersin!

İnsan tabiatta kurulu olan muvazeneye çıkarları için müdahale edip bozdukça, er ya da geç büyük bir felaketle karşılaşıyor.

Allah daha büyüm bela ve felaket vermesin ama bu zihniyet devam ettikçe bu tür felaketler göz göre göre gelmeye devam edecek maalesef. 

1 YORUM

  1. Mustafa
    Yazılanların hepsi doğru. Ancak maalesef çok büyük mantıksal hata var. Bu sellerin sebebi HES ler olamaz. Tam tersi HES ler başka açılardan kötü olsalarda yıkılmadıkça selleri engelleyicidirler. Aslında HES ler olmasaydı bu felaket daha da korkunç olabilirdi. ( Eğer yıkılan bir HES varsa onu bilemem.) Önlem olarak böyle ani çok yağmur alan dik vadilerde belli aralıklarla barajlar yapılmalı ancak boş tutulmalı yağış anında su belli bir ölçekte bırakılırken bir kısmı barajda biriktirilip yağıştan sonra yavaşça tekrar boşaltılmalıdır. Bu felaketin sebebi dere yatağına yerleşim yeri yapılması olabilir. Ayrıca çöken yolun çökme sebebi sağlam bir köprü yapmak yerine dolgu yapılması olabilir.