Bunlar nasıl profesör? | Bozacının şahidi şıracılar (2)

YORUM | MEHMET TAHSİN

15 Temmuz Darbe Girişimi araştırma komisyonunun davet edip dinlediği isimlere mercek tutmaya devam ediyoruz. Yazının bundan sonraki kısmında komisyona konuşan isimlerle ilgili kısa kısa notlar aktarıp komisyona anlattıklarından bazı bölümlere yer vereceğim. 

İLAHİYAT PROFESÖRÜ MUSTAFA ÖZTÜRK, önceki yazıda bahsettiğim Şafak Ertan Çomaklı ile aynı gün komisyonda dinlenen isimlerden biri. Öztürk, Gülen Cemaati’ne karşı nasıl canla başla mücadele verdiğini anlatmakla başlıyor ifadesine. 17/25 Aralık operasyonlarından hemen sonra 28 Aralık 2013 tarihindeki makalesine atıfta bulunuyor, ilk defa “Haşhaşi” tabirini kendisinin kullandığını söylüyor. Konuşmasının devamında Bediüzzaman Said Nursi’yi eleştirdikten sonra Fethullah Gülen hakkında, nargile kafelerde konuşulan dedikoduları bilimsel bir araştırma sonuçlarını anlatır gibi anlatıyor

Medresede softa, hocasının karşısına dikilir ve sorar: “Kimdir ol veli ki, onun kızını Kerbela’da kurt yedi?”

Hocası tebessüm ederek cevap verir: “Evladım, veli değil nebi. Kızı değil oğlu. Kerbela’da değil Kenan ilinde. Kurt yemedi kuyuya atıldı.”

Hocanın anlattıkları da öyle. Mesela, Fethullah Gülen’in “1971 yılında henüz 21 yaşında iken Vehbi Koç’un evinde MİT Müsteşarı Fuat Doğu ile görüştüğü” yalanına komisyon üyelerini inandırabilmiş. 

Aynı şekilde 12 Eylül darbesinden birkaç ay sonra yayın hayatına başladığını iddia ettiği Sızıntı Dergisi’nin ilk sayısının Şubat 1979’da yayınlandığını bilmiyor olamaz. 

Yine Fethullah Gülen’in 1999 yılında mahkum olduğunu ama ele geçirilmeden kaçtığını, daha sonra aftan yararlandığını söylerken Google’a sormayı bile akıl edemeyecek kadar titiz (!) bir araştırmacı Mustafa Öztürk. Halbuki kendisinin komisyona konuştuğu tarihte Vikipedia henüz yasaklanmamıştı ve istese doğru bilgiye ulaşabilecekti.

DGM’de Fethullah Gülen aleyhine terör davası açıldığında Amerika’da yaşadığı, Mart 2007’de Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Terörle Mücadele Yasası gereğince suçun oluşmadığı hükmüne vararak, Gülen’in beraatına karar verdiği ve Haziran 2008’de de Yargıtay Genel Kurulu tarafından beraat kararının oybirliğiyle onandığı yazıyor açıkça. 

Prof. Mustafa Öztürk ifadeleri aşağı yukarı böyle. Meclis komisyonuna konuştuktan 4 yıl sonra, bu defa Youtube’a düşen bir konuşmasında “Kur’an Allah’ın kitabı olamaz” dediği için ölüm tehditleri aldığını söyleyerek istifa edip yurtdışına yerleşti. 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları sırasında sınırsız destek verdiği AKP de kendisine sahip çıkmadı.

EMEKLİ JANDARMA KURMAY ALBAY MUSTAFA ÖNSEL, komisyonun üçüncü toplantısında konuşan isimlerden biri. Önsel’in anlattıklarına geçmeden önce kim olduğuna bir göz atalım isterseniz. Balyoz Davasının 154 numaralı sanığı, şimdilerde Oda TV yazarı Mustafa Önsel, darbe planlarını hazırlayan ekipten olduğu gerekçesiyle 4 yıl hapis yattıktan sonra 2014 yılında Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla tahliye edildi. 

Balyoz’da Mustafa Önsel’e yöneltilen suçlama, yapılacak darbe sonrası görevlendirilecek personel listesini hazırlamaktı. Önsel’den çıkan dijital deliller arasında darbe sonrası tutuklanacak isimlerin listesi de yer alıyordu. Konumuz Balyoz olmadığı için kısa keselim; sadece 15 Temmuz sonrasında -kendi bilgisi olmaksızın- görev verilecek personel listesinde adı bulunanların müebbet hapisle cezalandırıldıklarını hatırlatalım. 

15 Temmuz’dan çok öncesi, Balyoz sanıkları Emekli Albay Ahmet Zeki Üçok ve Emekli Tuğgeneral Soner Polat’la beraber Mustafa Önsel’in hazırladıkları fişleme listelerini MİT’e teslim ettiklerini Soner Polat ve Perinçek doğrulamıştı. Önsel’in fişleme konusundaki uzmanlığından(!) olsa gerek, Meclis araştırma komisyonu kendisini dinleme gereği duymuş. Önsel konuşmasında daha önce kitaplarında yazdığı bilgileri tekrar etmiş. Önsel’in anlattıklarının bir kısmın bir sonraki oturumda dinlenecek olan eski genelkurmay başkanı Hilmi Özkök tarafından kesin bir dille yalanlandığını da not edelim. 

 15 TEMMUZ’UN İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA, komisyonun 18 Ekim 2016 tarihli oturumunda dinlenmiş. 15 Temmuz gecesi görevde olup da koltuğunu kaybeden en önemli isim Efkan Ala. 15 Temmuz’un en önemli iki aktörü Hulusi Akar ve Hakan Fidan, onca ihmal iddialarına karşın koltuklarında kalırken Efkan Ala’nın görevden alınması sürpriz olmuştu. Bunda 15 Temmuz günü Erdoğan’ın yerinin Ala tarafından söylendiği veya sonradan yalanlasa da o gece uçağa binip Gürcistan’a kaçmak istediği iddialarının payı var mıdır bilinmez. Ama komisyonda kendisine sorulan bir sorudan, 15 Temmuz gecesi tıpkı Başbakan Binali Yıldırım gibi onu da kimsenin aramadığını öğreniyoruz.

ROTTERDAM İSLAM ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ AHMET AKGÜNDÜZ, komisyona konuşan bir diğer isim. Akgündüz daha konuşmasının başında Gezi olaylarını darbe olarak niteleyince ortalık karışmış. Başkan Reşat Petek, Akgündüz’e itiraz eden Sezgin Tanrıkulu’yu dışarı atmak istemiş. 

Akgündüz 1 saat süren konuşmasında Gülen Cemaati hakkındaki olumsuz kanaatinin 1978 yılında oluştuğunu söylüyor. Ama nedense uzun yıllar Cemaat’e yakın durmaya da özen gösterdiğini biliyoruz. Örneğin, benim de kütüphanemde bulunan bazı kitaplarının 1990’larda Cemaat’in yayınevi Nil Yayınları’ndan çıktığını unutmuş görünüyor. Konuşmasındaki maddi hataları, örneğin 1986 yılının Eylül ayında kendisini Zaman Gazetesi’ne abone yapmak isteyen bir cemaat mensubundan bahsetmesini hafızasının zayıflamasına bağlıyorum. Çünkü Zaman, Kasım 1986’da yayına başlamış olup abonelik sistemine ileriki yıllarda geçtiğini biliyor olması lazım.

Ahmet Akgündüz, halen Rotterdam İslam Üniversitesi rektörlüğünü yapıyor. Cemaat’in 1978 yılında ‘proje’ olduğunu anladığını söylüyor ama uzun yıllar Hizmet Hareketi’nin önde gelen simalarının üniversitenin mütevelli heyetinde bulunmasını izahta zorlanıyor. Madem 40 yıl öncesinden Cemaat’in ‘proje’ olduğunu anladığını söylüyorsun, neden sen bu insanlarla çalıştın, diye kimse de sormayı akıl edememiş. 

2018 yılında Gülen Cemaati hakkında ölüm fetvası vermesi Hollanda’da nefret söylemi kabul edilerek krize yol açmıştı. 

Sonraki yazıda komisyona konuşan isimlerden Nevzat Tarhan, Mehmet Ağar, Nedim Şener ve Hüseyin Gülerce’yi ele alacağız. 

ÖNCEKİ BÖLÜMLER

‘Karartma’ Komisyonu 

Bozacının şahidi şıracılar

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Hocam bu yazı dizisi çok üstünkörü olmuş çok derin araştırma gerektiren hatta bu şahıslar hakkında çok daha derin ve geniş bilgi verilebilir yani tam olarak kimlik ve kişilikleri ortaya konmamış yani bir tarihi yanlış hatırlıyor olmak adamın çokta fazla üzerine gidilmeye gerektirecek bir durum değil bunun yerine gerek Mustafa Öztürk’ün gerek Ahmet akgündüz’ün söylenebilecek daha onlarca belki binlerce hatası var cemaatle alakalı olarak mesela 2013 yılında fetullah gülen için veli ifadesini kullanıyor o zamana kadar Hollanda’da cemaatten maddi destek alıyor cemrat desteği kestiği için cemaatı itham ediyor yani cemaatle irtibatını kesmesi 2013 te filan oluyor. dolayısıyla yani biraz daha ayrıntılı bilgi edinip ondan sonra yazılmış olsa çok daha iyi olurmuş yani böyle çok basite indirgenmiş mesele aslında önemli bir mesele yani bozacının şahidi şıracı meselesi güzel bir başlık ama içeriği dolu değil gerek Mustafa Öztürkle alakalı olarak gerekse akgündüz ve diğerleriyle alakalı olarak da çok daha önemli meseleler ortaya konabilirdi. Akgündüzün emniyette konferans verdiğini cemaate operasyon yapılabilir dediği daha sonra cumhurbaşkanına efendim ya zülüm yapılıyor diyerek itiraz ettiğini fakat zülüm derken çocuklara ve kadınlara ve yaşlılara yapılanı değilde diğer nur cemaatlerinden bazı insanların da tutuklanmış olmasının zülüm olarak nitelediğini, cemaatin risaleleri sadeleştirdiği için yok edilmesi gerektiğini, devlet başkanına isyan olarak nitelediğini bunların hiçbirisinin İslami açıdan kabul edilebilir olmadığını yani İslam hukukçusu olmasına rağmen tamamen bir cehalet içerisinde bulunduğunu ve bundan dolayı da menfaati elden gidince böyle bir yola tevessül ettiğini cemaatle hasım hasım hale geldiğini ifade etmek lazım hatta Tayyip Erdoğan’la alakalı olarak gizli kapalı yerlerde ahmak dediğini fakat Twitter’da veya diğer yazışmalarında sayın cumhurbaşkanım diye ifade ettiğini iki tane oğlunu tayyip Erdoğan’ın iyi yerlere işe yerleştirdiğini bundan dolayı onlara zarar gelmesin diye münafıklık yaptığını vs her şey yazılabilirdi yani böyle hiçbir şey yokmuş gibi sadece bir iki tane tarihi yanlış hatırlıyor ve Nil’de kitap bastırdı diye itham etmek çok basite indirgemek olmuş yani onun husumetinin başka olduğunu bir tane sarhoşun kendisine saldırmasını cemaat beni öldürtmek istedi diye her yerde ifade etmesini ve bunun husumetinin aslında cemaatin kendi Üniversitesine maddi destek vermeyi kesmesi olduğunu ifade etmek lazım ya buna benzer daha çok şey söylenebilir yani erbabıyla konuşup irdeleyip ondan sonra yazılsa daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Aymaz ve murat ak’a müracaat edilebilir.

    • Ali bey, uyarınız için teşekkür ederim. Çok haklısınız. Ancak siz de takdir edersiniz ki burası bir haber sitesi ve ben de bilerek fazla detaya girmek istemedim. Çünkü zaten bu saydığım isimlerin ne mal olduğu herkes biliyor. Benim kısa, özet bilgiler vererek dikkat çekmek istediğim bu adamların meclis komisyonunda vereceği bilgilere ne kadar güvenilebileceği. Ha komisyonun gerçeği ortaya çıkarmak gibi bir derdi var mı o da ayrı mesele…

      Mehmet Tahsin

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin