YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN
Vatandaşlarını terörizmle suçlayan bir devlet var. 2020 rakamlarına göre toplam 1.977.699 kişi, yazıyla bir milyon dokuz yüz yetmiş yedi bin altı yüz doksan dokuz kişi, terör kapsamında soruşturmadan geçirilmiş. Bu rakam 2022 verileriyle tahminen en az iki buçuk milyon. Bu rakam tüm Türkiye nüfusunun yüzde 3.125’ine tekabül ediyor. Yüz kişi içinde üç kişiden fazla insanın terörist olduğu bir ülke olabilir mi? Bu insanların her birinin birinci derece akrabalarını da hesaba katalım; yani eşi, iki çocuğu, anne ve babası, iki de kardeşi olduğunu varsayalım. Bu durumda rakam 17.500.000, yani yazıyla on yedi milyon beş yüz bindir. Bu hesaba göre, Türkiye nüfusunun yüzde 21.87’si ailelerinde terörizmle ilişkili veya bağlantılı bir kişiye sahiptir. Her beş kişiden birinin ya kendisi ya da birinci derece bir akrabası, 2016-2022 yılları arasında terörizm soruşturmasından geçirilmiş!
Yahu izanınız var mı sizin? Aklınızı mı yitirdiniz? Mantıkla bağınızı, rasyonel akılla bağlantınızı falan mı kopardınız? Böyle rakamlar mümkün müdür?
Türk Silahlı Kuvvetlerinde her iki amiral/generalden biri, yani tüm amiral-general kadrosunun %50’si darbeye teşebbüsten hapse atıldı. Türkiye’de 835.000, rakamla sekiz yüz otuz beş bin, askeri personel var. 15 Temmuz 2016 kontrollü darbe kalkışmasına karıştıkları iddiasıyla gözaltına alınan asker sayısı kaç biliyor musunuz? 8036, yazıyla sekiz bin otuz altı! Bakın, tutuklanan amiraller ve generaller 400.000’den fazla askeri personele komuta ediyor, bu askeri personelden sadece 8036 kişi darbeye karıştığı iddiasıyla gözaltına alınıyor. Bunlar da iddia edilen şekliyle! Belki de bunu yarısından az asker darbeye fiilen kalkıştı, yani darbe organizasyonunda veya icrasında yer aldı. Bir diğer ifadeyle, tutuklanan amiral ve generallerin komuta ettiği askerlerden yalnızca yüzde 2’si darbeye karışmış. Kim diyor bunu? Sayın “devletiniz”. Yerseniz! Türkiye ordusunun yarısına komuta eden kadronun komuta ettiği yarım milyona yakın asker var, sadece sekiz bini sahada, o da rejimin iddia ettiği rakam.
Yahu izanınız var mı sizin? Aklınızı mı yitirdiniz? Mantıkla bağınızı, rasyonel akılla bağlantınızı falan mı kopardınız? Böyle rakamlar mümkün müdür?
15 Temmuz 2016 sonrası toplam 4360 yargıç ve savcı görevden ihraç edildi. Türkiye’deki toplam yargıç ve savcı kadrosu kaç biliyor musunuz? 15.304, yazıyla on beş bin üç yüz dört! Yani 15 Temmuz sonrasında toplam yargıç ve savcı kadrosunun yüzde 28.48’i ihraç edilmiş. Her 100 hâkimden ve savcıdan 29 tanesi eder. Türkiye yargısında neredeyse her üç yargıç ve savcıdan bir tanesi teröristmiş yani!
Yahu izanınız var mı sizin? Aklınızı mı yitirdiniz? Mantıkla bağınızı, rasyonel akılla bağlantınızı falan mı kopardınız? Böyle rakamlar mümkün müdür?
2016 itibarıyla Türkiye’de toplam 156.168 akademisyen vardı. Bunların bir bölümü profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi (eski adıyla yardımcı doçent), diğerleri öğretim görevlisi ve asistandı. Bu insanların yaklaşık 8.000’i, yazıyla sekiz bini, ihraç edildi. Bu rakam tüm akademisyen toplamının yüzde 5’ine tekabül etmektedir. Bu insanların çok büyük bir bölümünün doktorası var. 2020 itibarıyla Türkiye’de 137.173 doktora dereceli insan bulunmaktadır. Bir doktoralı insan, ilkokul birden doktora derecesine dek ortalama 23 sene eğitim almaktadır. Türkiye, yetişmiş insan gücü bakımından OECD’deki en kötü istatistiklere sahip ülkelerden biridir. İnsani gelişmişlik endekslerinde de bu durum hemen göze çarpmaktadır. Almanya ile Türkiye’nin nüfusları birbirine çok yakın. Yaklaşık 80.000.000, yazıyla seksen milyon. Almanya’da yılda 28.147 insan doktora programlarından mezun oluyor. Türkiye’de bu rakam sadece 4.516. Doktora eğitimlerinin kalitesi konusuna girmiyorum bile! Sizin engin hayal gücünüze bırakıyorum bu değerlendirmeyi. Sadece rakamlardan hareket edelim. Almanya’da yıl bazında 100.000 kişi içerisinden 35’i doktoradan mezun oluyormuş. Türkiye’de ise yıl bazında 10.000 kişi içerisinden doktora programlarından mezun olup doktor unvanı alan kişi sadece 5.6 (beş nokta altı) kişi. Altı kişi bile değil. Diğere bir ifadeyle, Türkiye akademik anlamda bir çöldür. Bu çölde bin bir zorluklarla yetişen sekiz bin akademisyeni bir gecede kapının önüne koymak, tek kelimeyle ülkenin eğitim sistemini ve bilimini sabote etmektir.
Yahu izanınız var mı sizin? Aklınızı mı yitirdiniz? Mantıkla bağınızı, rasyonel akılla bağlantınızı falan mı kopardınız? Böyle rakamlar mümkün müdür?
2016’da Türk Silahlı Kuvvetleri’nde toplam muharip savaş pilotu sayısı 450’ydi. Bu pilotların 213’ü 15 Temmuz sonrası ordudan ihraç edildi ve tutuklandı. Buna göre, Türkiye’nin toplam muharip savaş pilotu kadrosunun yüzde 47.33’ü teröristmiş, darbeciymiş falan diye ihraç edildi, ipleri çekilerek kodese tıkıldı! Neredeyse her iki savaş pilotundan biri! Türkiye elindeki jetleri uçuracak pilota sahip değil. Savaş pilotu yetiştirmek 7 yıl sürüyor. Onsan önce bir asker ilkokuldan teğmenliğe 12 yıl eğirim alıyor. Etti mi size 19 yıl. Mezun olan pilot, savaşa hazır demek değil elbette. Bu pilotun usta pilot haline gelebilmesi için de dört yıllık uçuş yoğun eğitimi ve deneyimi gerekiyor. 23 yıl etti! Şimdi söyle düşünün. Bir ülke, bir evladına toplamda 23 yıl yatırım yapıyor. Ve ona 80 milyon dolarlık bir uçağı kullanmak üzere emanet ediyor. Bu uçaklardan Türkiye’de 308 adet var. Oysa 15 Temmuz sonrası ihraç edilen ve hapse tıkılan pilotlardan sonra elde kalan muharip pilot sayısı 237! Demek ki her pilota bir uçak verilecek olsa, 71 F-16 uçağını uçurabilecek pilot yok! Onu bunu bırakın, sizden her iki mücevher gibi ender bulunan savaş pilotundan birinin terörist olduğuna inanmanızı bekliyorlar, siz de bunu yiyorsunuz! Öyle mi?
Yahu izanınız var mı sizin? Aklınızı mı yitirdiniz? Mantıkla bağınızı, rasyonel akılla bağlantınızı falan mı kopardınız? Böyle rakamlar mümkün müdür?
Bakın 15 Temmuz 2016 sonrasında Türkiye’de büyük bir tasfiye operasyonu yapıldı ve ülkenin en nitelikli insanları bir gecede harcandı! Resmen toplum dışılığa itildi bu insanlar. Sanki Türkiye’nin çok yetişmiş elemanı varmış gibi! Bu ülkeye yapılan bir suikasttir. Gerçek darbe de budur, gerçek ihanet de budur, gerçek hainlik de budur. Ki ben bu yazıda yer sorunu nedeniyle başka rakamlara giremiyorum. Her alanda bu durum söz konusudur. Öğretmen kadrosu, polis kadrosu, içişleri kadrosu, diplomat kadrosu, tıp doktoru ve diğer tıp personeli konusu hep bu durumdadır. Bilerek ve isteyerek ülkenin beynine tornavida soktular. Türkiye’yi zihinsel engelli hale getirdiler. Şimdi siz ekonominin bozulmasına, gelirinizin azalmasına, hayat standartlarınızın düşmesine, çocuğunuzun aldığı eğitimin kalitesizleşmesine, anne-babanızı tedavi edecek doktorlardan bir ameliyata dört-beş ay sonraya randevu alabiliyor oluşunuza falan şaşırıyorsunuz!
Aklınız neredeydi ülkenin en zeki ve yetişmiş evlatlarını kıyma makinesinden geçirirken hırsızlar çetesi? Siz o insanların fişini çekince bunun kendinize bir maliyeti olmayacağını mı sanmıştınız? Yanıldınız! Ülkeyi 20 yıl geriye attılar. Türkiye tarihinde yapılan en büyük vatan hainliğidir bu.
Eğer izanınız varsa, aklınızı yitirmediyseniz, mantıkla ve rasyonel akılla bağınızı kopartmadıysanız, bu durumun size de en az bana geldiği kadar rahatsız edici ve tuhaf gelmesi gerekir.