YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Bu ne ahmaklık, bu ne basiretsizlik bu ne bönlüktür diyeceğim ama o vakitleri çoktan geçtik. Bu nasıl bir çapsızlık, bu nasıl bir hesapsızlıktır. Bu nasıl bir dünyanın merkezinde olduğunu zannetme halidir. Bir ‘one minut’la iki stratejik derinlikle üç beş sapan taşı ile 100 yılın rövanşını alacaklarını, Osmanlı’nın mirasına cukkadak oturacaklarını, Osmanlı’nın muhteşem günlerini bir çırpıda geri getireceklerini düşünmek nasıl bir ham hayaldir!
Yüzyılın başında Ortadoğu’ya yeni bir harita çizebilmek için bir dünya savaşı çıkarmış, gözlerini kırpmadan milyonlarca insanın ölümüne, yüzbinlerce insanın yerinden yurdundan olmasına sebep olmuş bir dünyayı ‘Van minute ulan van minut’ sözüyle sağdan hizaya geçireceklerini düşünmek nasıl bir ahmaklıktır? Dünyanın hakim güçleri, Ortadoğu’da bu düzeni sağlayabilmek için kendi askerlerinden de yüz binlercesini feda etmekten kaçınmamıştı.
Bu düzen sayesinde 20 yüzyıla tam anlamıyla damgasını vuracak olan petrolü kontrolü altına almakla da kalmamışlar, Osmanlı’nın dolayısıyla Türkiye’nin İslam dünyasının başı olma özelliğini sonlandırmışlardı. Ve ardından, dünyada hemen her konuda söz sahibi olmalarına rağmen, binlerce yıldır devletsiz olan Yahudiler de Ortadoğu’da bir devlet kurmuştu.
Orta zeka birisinin bile kolayca yapabileceği bu okumayı yapmadan, elinde ne güçlü bir sanayisi, ne güçlü bir ekonomisi ne de güçlü bir iç barışı olmadan, Ortadoğu’ya yeniden nizamat vermeye kalkışmak ahmaklık değil de nedir? Hala dünyanın en etkili hammaddesi olan Petrolün kontrolünü ele geçirecek, yeniden dünyadaki bir buçuk milyar Müslümanın başı olacak ve İsrail’in de her fırsatta kulağını tutup koparacak! Savulun ülen Yeni Osmanlı geliyor diye bağıracak bütün dünyada oturup bunların gelmesini bekleyecek. Pardon ahmaklık bile bu dangalaklığın yanında bir mevki sayılabilir.
Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve dönemin Başbakanı Recep T. Erdoğan yeni Osmanlı sözünü sıklıkla kullanmakla kalmamış, Ortadoğu kentlerine plaka vermeye başlamışlardı. Bu nasıl bir hayal dünyası, bu nasıl bir bön kafalılıktır. Düşündükçe insanın aklı almıyor sahiden. Bunları şunun için yeniden hatırlatıyorum, vakti zamanında bunlarla ilgili çok ikazlar hatırlatmalar yaptık. AKP Hükümetiyle kavganın sebebi mal paylaşım kavgası değildi; bu çıkmaz yolu sıklıkla dile getirdiğimiz için mahallenin istenmeyeni olduk. Açıp bakın cemaatle anılan ne kadar yazar, çizer, gazeteci, editör varsa ‘Ortadoğu bir bataklıktır, bizi de yutar’ diye defalarca yazdılar.
Osmanlı yüzyılın başına girdiğinde yedi buçuk milyon kilometrekare yüzölçümüne sahip dünyanın belli başlı devletlerinden birisiydi ama bu büyüklük devleti yöneten ekibe yeterli gelmiyordu. Çünkü bu devlet zamanında bundan çok daha büyük dönemler görmüş dünyaya hükmettiği altın çağlar yaşamıştı. Neden o altın çağ geri gelmesindi, gerçi sanayisi yoktu, üretim yapılmıyordu, hammadde ve sermaye birikimi bulunmuyordu; askeri yorgun, yılgın, bitkindi, ama yöneticilerin romantik hayalleri, irrasyonel düşünceleri vardı. Almanlar parayı, cephaneyi, silahları ve genelkurmay başkanını verecekler bizler de o altın çağı yakalayıp dünyanın hakimi olacaktık.
Bu ahmak hülyadan uyandığımızda elimizde onda bire düşmüş bir ülke, savaşlarda telef olmuş bir nesil, yorgun, aç, sefil bir halk bulmuştuk. Bu ülke nesiller boyu o travmayı atlatamadı. Tam atlatmak üzere olduğumuzu zannettiğimiz bir zamanda aynı ahmaklık, aynı bönlük, aynı ham hayal geldi yine bizi buldu.
Gerçekten bu kadar bön kafalı mı yoksa katıksız hain mi? çözemedim gitti.