Ana Sayfa Yazarlar Barbaros J. Kartal Boğaziçi’ne kayyım!

Boğaziçi’ne kayyım! [Haber-İnceleme: Barbaros J. Kartal]

‘Allah’ın lütfu’ darbeyle birlikte, ‘normal zamanlarda yapamadığını yapabilen’ süper-Cumhurbaşkanı Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi’nde rektörlük seçimlerine bile girmeyen birini, Prof. Mehmed Özkan’ı kayyım, pardon rektör olarak atadı. Prof. Özkan, şaşırtıcı olmayan bir biçimde, AKP Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay’ın da kardeşi.

Seçimde yüzde 86 destek bulan son rektör Gülay Barbarosoğlu ise ‘akademik hayatını noktaladığını’ duyurdu. Şimdi Boğaziçi öğrencilerinin baskısı ve akademisyenlerin tepkileri karşısında yeni rektör Mehmed Özkan’ın ne yapacağı merak konusu. Ya onurlu bir duruş gösterip istifa edecek, ya Boğaziçi arazilerini devlete peşkeş çekecek, ya da Boğaziçi’nde ‘baskı rejimi kuran’ rektör olacak…


TOKİ’DEN BOĞAZ MANZARALI YENİ KONUTLAR GELİYOR!

Yukarıdaki tweetler Prof. Dr. Mehmed Özkan tarafından atılmış. Özkan, seçim heyecanından bahsediyor, ‘Boğaziçi rektörünü seçiyor’ diyor. Hatta ikinci tweet’te halen rektör olan Gülay Hoca sırada beklerken görülüyor. Şaka gibi gelebilir. Bu tweetleri atan ve seçimlerde aday bile olmayan Özkan, Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak tayin edildi. Bırakın en çok oy alan 2. ya da 3. kişi olmasını seçimlere girmemiş birisinden bahsediyoruz.

KHK ile rektörlük seçimleri iptal edildikten sonra Cumhurbaşkanı dilediğini rektör olarak atayabiliyor. Erdoğan da AKP Eskişehir milletvekili Emine Nur Günay’ın kardeşini rektör olarak uygun görmüş. Emine Nur Günay’ın sık sık kardeşinin elinden tutup Ankara’da kapı kapı gezdirdiğini yine sosyal medya hesaplarında görmek mümkün.

Daha önceki rektörlük seçimlerinde, Boğaziçi teamüllerine göre, 2. ve 3. en çok oyu alan rektör adayları centilmenlik gereği adaylıktan çekilir ve cumhurbaşkanın önüne en çok oyu alan aday tek isim olarak giderdi. Böylece bir sürpriz yaşanarak demokrasinin katledilmesinin önüne geçilirdi. Böyle bir geleneği olan üniversiteye seçimlere bile girmemiş bir adayı atayarak Erdoğan ‘kanırta kanırta iş yapma’ özelliğini bir kez daha göstermiş oldu. Diğer bir iddia da diğer adayların rektörlüğü kabul etmeyeceği bilgisi. AKP’nin iş tuttuğu memurların herkesin midesinin kaldırmayacağı şeylere talip olması rastlantı olmasa gerek.

Rektör tayininden sonra seçimlerde en çok oyu alan ve halihazırdaki rektör Gülay Barbarosoğlu akademik hayatını noktaladığını belirten bir açıklama yaptı ve tayin edilen rektöre başarı dileklerini iletti. Hakkı olan bir göreve ataması yapılmayan Barbarosoğlu onurlu bir şekilde tepkisini koyarken hakkı olmayan bir göreve atanan Özkan’dan herkes onurlu bir şekilde görevi iade etmesini bekliyor. Muhtemelen olmayacak.

BUNDAN SONRA NE OLUR?

AKP’nin amacının bütün üniversiteleri ele geçirmek olduğundan bir şüphe yok. Apartman üniversite olarak tabir edilen ve mantar gibi çoğalan vakıf üniversitelerinin sahipleri zaten AKP’ye destek veren sermaye grubundan. Ayrıca bir anda el konulup İstanbul Üniversitesi’ne devredilen Haliç Üniversitesi’nin başına gelenler herkesi iki kere düşünmeye sevk ediyor.

Köklü ve prestijli vakıf üniversiteleri de büyük sermaye grupları tarafından desteklendikleri için benzer ikilem içerisinde olsalar da Koç, Sabancı ve Bilkentli akademisyenler sessiz kalmıyor. Ancak malum sebeplerden dolayı kurumsal bir tepki beklemek aşırı iyimserlik olur.

Anadolu’daki  üniversitelerin birçoğunda işten atmalar ve tasfiyelerden sonra zaten hükümete biat eden kadrolar kalmıştı. O yüzden AKP’nin Anadolu’da bir engel ile karşılaşması mümkün değil.

AKP’nin de zaten gözüne kestirdiği kurumlar marka devlet üniversiteleri. ODTÜ, Boğaziçi ve İTÜ bunların başında geliyor. Boğaziçi ve ODTÜ için özel bir motivasyondan bahsedebiliriz. Her üniversiteyi bir ODTÜ, Boğaziçi yapmayı beceremeyen AKP, bu üniversiteleri paçoz taşra üniversitelerine döndürmeyi kafasına koymuş gözüküyor.

Üniversiteler ayaklanır mı?

Boğaziçi Üniversitesi’nde rektörlük atamasından sonra başlayan gösterilerin devam edeceği bekleniyor. Tarihinde en büyük eylemi otopark genişletilsin eylemi olan ve epey eski mezunların hatırladığı rektörlük işgalinde odayı kilitleyip kağıt oynayan Boğaziçililer son zamanlarda siyasi eylemlerle gündeme gelmişlerdi.

Boğaziçi geleneğinde olmayan başörtüsü yasağını denemeye kalkan eski tüfek Kadri Hoca’ya başörtülü arkadaşlarını aralarına alıp okula topluca girerek ders veren Boğaziçililer, Gezi eylemlerinde de mizahi yönü kuvvetli protestolarda bulunmuşlardı. Tabi bir de sosyalist öğrencilerin Starbucks eylemi oldu.

Yeni rektör üniversiteyi yönetebilir mi?

Yeni rektörün öğrencilerden ve meslektaşlarından zerre saygı ve destek görmeyeceği aşikar. Dayan, ciddiye alma talimatları gereği dayanabildiği kadar dayanacağı ve zamanla protestoların biteceğini ve herkesin alışacağını öngörüyor olabilir. Bunu gerçekten de zaman gösterecek. Polis şiddetinden uzak bir üniversiteye şiddeti getiren rektör olarak anılması da an meselesi.

Boğaziçi’nde başlayan protestoların diğer üniversitelere yayılması beklense de polisin sert önlemleri, hunharca gözaltılar ve sebepsiz okuldan atılma gibi sert önlemlerle demokratik tepkilerin önüne geçildiği görülüyor. Ama genç insanlara yapılan baskının ne zaman neye sebebiyet vereceğini kestirmek de zor.

Boğaziçi gibi marka bir üniversitenin imajına zarar veren memur rektörün bir akademisyene yakışan onurlu bir davranış göstererek tahmin edilen üzücü olayların önüne geçmesi elinde.

Boğaziçi’nin her müteahhidin ağzını sulandıran arazi ve kampüsünü önce TOKİ’ye sonra da Erdoğan ailesine peşkeş çekmek gibi özel bir görevi ve komisyonu yoksa (ki İstanbul Üniversitesi eski rektörü Yunus Söylet’le Erdoğan’ın arasının, üniversite arazileri konusundaki sürtüşmeden bozuk olduğu ve Söylet’in milletvekili yapılmadığı söylentisi çıkmıştı) ısrar etmesi en çok kendi saygınlığına zarar verecek.

Profesörlükle ilgili meşhur deyişler Boğaziçi’nin yeni rektörüyle birlikte yeniden revaçta: Eğitim ancak cahilliği alıyor, adamlık hayatta öğreniliyor…

HENÜZ YORUM YOK