YORUM | Av. NURULLAH ALBAYRAK
İktidarın propaganda aracı olan ve propagandayı da hedef kitlesinin akli ve mantıki yapısına uygun olarak yapan ‘havuz medyası’ yeni bir iddia ortaya atmış: ‘Cemaat, Cumhurbaşkanına AIDS virüsü bulaştıracakmış’. Bu iddiaya tabi ki şaşırmadım ve ciddi de bulmadım. Zaten bu yazının ana teması da iddiaya cevap vermek değil.
Doğrusu ben 15 Temmuz’dan çok önce havuz medyasının haberlerini ciddiye almayı bırakmıştım. İlk zamanlar yaptığım işin gereği medyada çıkan tüm haberleri; müvekkilim Sayın Gülen adına açıklama yapmak, gerçek dışı bir iddia varsa tekzip etmek, iftira varsa yasal yollara başvurmak ve haberin veriliş tarzına göre de tazminat davası açmak amacıyla takip ettim.
Önceleri haberde yer alan iddia doğru olabilir mi düşüncesiyle araştırma yaptım/yaptırdım ve her seferinde iddianın iftira olduğu gerçeğiyle karşılaştım. Sonraları ise haberlerin iftira olacağı ön kabulüyle hareket ettim. Ancak, bugüne kadar bu ön kabulümde yanıldığım bir durumla ne yazık ki karşılaşmadım. Haberlerin içerisinde elbette doğru olan kısımlar vardı ancak asıl iddia her zaman iftira çıkmıştı.
BU HABERLER NASIL HAZIRLANIYOR?
AİDS iddiasının yer aldığı yazıda da doğru olan bazı bilgiler var. Cemaat kastedilerek söylenen ‘Uluslararası baskı mekanizmalarını harekete geçirme konusunda da oldukça mahirler’ bilgisi gibi. Ancak, buradaki ‘başarıyı’ sadece Cemaat mensuplarına vermek doğru olmayacaktır! Kendilerinin yaptığı haberler ve iktidarın icraatlarının başarılı netice alınmasında katkısının çok büyük olduğunu itiraf etmemiz gerekir!
Haberlerin nasıl hazırlandığını somut bir örnekle izah edeyim isterseniz: İyi niyetli saf dönemimde, Akit gazetesinden bir haberle ilgili arandım. Muhatap, bir haber yazacağını, benim de görüşümü almak için aradığını gayet medeni bir şekilde söyledi ve haberde yer alan iddiayı anlattı. Ben, bu iddianın doğru olmadığını basit bir araştırmayla da iddianın doğru olmadığının anlaşılacağını söyledim. Eğer iftira olan bu iddiayı haber yaparlarsa da Anayasal bir hak olarak dava açmak durumunda kalacağımı aynı nezaket içerisinde kendisine anlattım ve konuşmamızı sonlandırdık. Ertesi gün gazetenin manşeti şöyleydi: ‘Gülen’in avukatından tehdit’. İftira olan iddiayı yazmakla kalmamış bir de tehdit ettiğime dair yeni bir iftira daha atmış.
Bu şekilde haber yapan bir gazetede çıkan iddiaya inanmak mümkün mü? Benim açımdan tereddütsüz hayır. Bu haberden sonra da kendi arkadaşlarıma ve görüştüğüm kişilere havuz medyasındaki insanlarla görüşmenin beyhude olduğunu anlattım ve havuz medyasından arayan kişilerle de görüşmedim.
1 İDDİAYA CEVAP VERİRKEN ATILAN 10 İFTİRA
Bu süreçte bir gerçeği göz ardı etmemek gerekir; tüm çıkan haberlerle ilgili araştırma yapma, bilgi, belge bulma ve iddianın gerçek olup olmadığını öğrenme imkanı olan biri olarak kimi zaman acaba bu iddia doğru olabilir mi düşüncesine kapılmama rağmen bilgi, belge, kaynak bulamayan kişilerin bu iddialara inanmasının çok da zor olmadığıdır.
Biz bir iddianın doğru olmadığı konusunda bilgi ve belgeyle açıklama yapmaya çalışırken onlar peşi sıra 10 ayrı iftirayı sıralamış oluyorlar. Muhatap kitle açısından bakıldığında biz bir haberin doğru olmadığını izah etsek dahi diğer 9 iddia zihinlerde yerini almış oluyor. Kara propagandacı zihniyet, ‘biz ne diyorsak gerçek odur’ anlayışıyla hareket ettiği için de asıl gerçekle onların yaydığı gerçek arasında kocaman fark olduğunu muhataplarımıza anlatma imkanını bulamadık.
YİNE DE DOĞRUSUNU ANLATMAYA DEVAM ETMELİ
Hitler, Kavgam adlı kitabında, ‘ustaca bir propaganda ile insanları cennetin cehennem olduğuna ve cennette en sefil hayatın yaşandığına inandırmak mümkündür’ deyip bir propaganda süreci başlatmıştı. Büyük bir propaganda kampanyası ile harekete geçirdiği Alman halkını II. Dünya Savaşı’nda tam bir felakete sürüklemiş ve cennet vaatlerine inanan insanların hayatlarını cehenneme çevirmişti. Hitler Almanya’sında yaşayan insanlara sorulduğunda cehennemin gerçekten cennet olduğunu zannettiklerini söyleyeceklerdir. Tıpkı şu an ülkemizdeki insanların gerçekle hayal arasındaki farkı göremediği gibi.
Türk halkını, cehennemin aslında cennet olduğuna inandırmayı başaran bu zihniyetin yaydığı ve yaymaya devam ettiği iddiaların gerçek olmadığını anlatmak gerçekten zor. Bize düşen, tarihe not düşmek ve muhataplarımızın ‘bu iddiaların gerçek olmadığını söyleyen olmadı’ dememesi için yazmaya ve anlatmaya devam etmektir.
İktidarın ve havuz medyasının ülkemizde yaydıkları yalanlara inanan bir kitle var, ancak bu iddiaların açık birer iftira olduğunu dünya kamuoyu görmekte ya da yakın bir zamanda görecektir. Yeter ki biz doğrusunu anlatmaya devam edelim.