‘Bizden adam olmaz’ mı?

YORUM | HAKAN YEŞİLOVA 

İslam, Müslümanların elinde tutsak. Bu vebalden kendimi hariç tutuyor değilim.

İntihar saldırılarından kadınlara muameleye, dini kimliğiyle siyaset yapan bazılarının yalan ve talanda başı tutmalarından bazı sözüm ona din adamlarının zalimce fetvalarına ve sahte şeyhlerin cübbelerinden taşan cinsel dürtülerine kadar birçok rezalet İslam’ın dünya çapında ilkel bir inanç gibi görünmesine yol açan en büyük etkenler. Tabi ki bu tablodan rahatsız olan herkes İslam’a, hatta her türlü dini inanca tepkilerini açıkça ortaya koyuyor ve çok ağır tenkitlerde bulunuyor.

Ancak eleştiri yapanların kantarın topuzunu çoğu zaman kaçırdığı da bir gerçek. Din karşıtlıklarından dolayı bütün kötülüğün, cehaletin, vahşet ve sapıklığın kaynağını din gibi gösteriyor ve gösterdikleri gibi de inanıyorlar. İnsani tekamülün yegane zirvesi, medeniyetin ulaşabileceği son nokta olarak batı sekülerizmini işaret ediyor ve oradan neşet eden her değeri de sorgusuz sualsiz kabul ediyorlar.

İslam’ın Müslüman ülkelerindeki kötü temsili, yolsuzluk, şiddet ve daha birçok seviyesizlik, bilhassa batı ülkelerinde gurbette yaşayan Müslümanlar için bir imtihan unsuru. Bazılarımız sanki bütün kötülükler kendi memleketimizde oluyor ve yaşadığımız batılı ülkeler her şeyiyle örnek yerlermiş gibi kabullenmelere savruluyoruz. Terk etmek zorunda bırakıldığımız ülkemize ve insanımıza kırgınlık ve kızgınlık duyguları içerisinde “Bizden adam olmaz”, “Bu olsa olsa bizim memlekette olur” gibi sözler sarf ediyor, içinde yaşadığımız ülkeye ise “Adamlar aşmış!”, “Sistemi kurmuşlar kardeşim!” gibi hakikati ifade etse de daha çok aşağılık kompleksini andıran iltifatlarla yaklaşıyoruz.

Kimseyi aklamak değil maksadım. Ama bilhassa iktidarı ele geçirince devleti ve de refahı tam olarak sindirememiş bazı sözde din tacirlerinin suiistimallerinden hareketle bütün bir İslam’ı ve toptan Müslümanları karalamanın haksızlığına işaret etmek istiyorum.

Farklı kültürel kodlar toplumlarda farklı değer yargılarını netice veriyor. Ancak yine de doğru ve yanlış olarak evrensel kabul edilmiş geniş bir ortak paydadan söz etmek mümkün. İnsan öldürmek, haksız yere hapsetmek, yalan söylemek, iftira atmak, ahlaksızlığa zorlamak gibi pek çok insani zaaf bütün toplumlarda suç ve günah olarak kabul ediliyor. Bütün bu zaafları hiçbir şekilde tasvip etmeyen İslam gibi dinlere mensup topluluklarda bunların icra ediliyor olması söz konusu inanç sisteminin suçu değil, belki o inanç sisteminin takipçilerinin zaaflarının ve o sistemi gerçekten içselleştirememiş olmalarının bir neticesidir.

Evet, batılı ülkelerden örnek alınacak dünya kadar konu var. Ama cehaletin ve ahlaksızlığın sadece bizim coğrafyalara ait olmadığını gösteren sayısız örnek de var.

Kendiyle barışık olmayan, şahsiyet olarak kendini tamamlayamamış kişilerin, herhangi bir inanca mensup olsun veya olmasın, yukarıdaki sorunların birçoğunu her türlü kültür ortamında icra ettiğini maalesef ki her gün görüyoruz. Aşağıda bu durumu destekleyen üç örnek sunacağım…

Gabriel Matzneff, ünlü bir Fransız yazar. Fransa’nın prestijli edebiyat ödüllerinden Mottard (1987), Amic (2009), Renaudot (2013) ve Cazes’ı (2015) kazanmış meşhur bir isim. Edebiyatı kültür hayatının merkezine yerleştirmiş olan Fransa’da bu ödülleri kazanan birinin itibarının ne kadar da yükseklerde olduğunu tahmin etmek güç değil. Ancak Matzneff’in başarılarla dolu uzun yazarlık kariyeri bu yıl meydana çıkan bir skandalla sarsılmış durumda.

Vanessa Springora, Ocak 2020’da piyasaya sürülen kitabında kendisi daha küçük bir kız iken Matzneff tarafından suistimal edildiğini açıkladı ve ardından 86 yaşındaki yazar hakkında bir soruşturma açıldı. Bu soruşturmadan dolayı Fransa dışında gözlerden uzak bir yerlere taşınan yazarın bu durumu elbette ki ibretlik. Ancak daha ibretlik olan, yazarın pedofili maceralarını yıllardır eserlerinde zaten açıktan anlatıyor olması, bunun edebiyat çevrelerinde ve Fransız elitleri arasında zaten biliniyor olması.

1985 yılında yayınladığı bir eserinde Filipinler’de hem de küçük erkek çocuklarıyla yaşadıklarını açık seçik yazmış. Bu skandalı New York Times’ta (28 Kasım 2020) haberleştiren Norimitsu Onishi ve Constant Meheut, bütün bu rezilliklerinin yıllardır bilindiği halde Matzneff’in en prestijli ödüllerle taltif edilmesini Fransız kültür hayatına hakim olan elit kişi ve kurumların kendi etraflarında oluşturdukları koruma kalkanı içinde birbirlerini kayırmalarından kaynaklandığını ifade ediyorlar. Fransa’nın edebiyat ödülleri sistemi içerisindeki jüriler bu görevlerini ömür boyu sürdürüyor ve yeni üyeleri de onlar tayin ediyor. Onishi ve Meheut’a göre “menfaat çatışmalarının bolca olduğu ve de neredeyse hiç sorgulanmayan bir süreç sonunda jüriler genellikle kazananları kendi arkadaşları arasından seçiyor, kendi meslektaşlarının eserini yüceltiyor ya da romantik ilişki yaşadıkları partnerlerinin kazanması için baskı yapıyorlar”. Batıda çokça üzerinde durulan kadın-erkek eşitliğine rağmen, Renaudot ödüllerinin 10 jüri üyesinden sadece bir tanesi kadın.

Fransız yazar tabi ki çarpıcı bir örnek, ama ne yazık ki tek bir örnek değil. Amerika’da 2019’un en büyük skandallarından bir tanesi kadın ticareti ve cinsel saldırı suçlamalarıyla tutuklanan ünlü iş adamı Jeffrey Epstein’ın bulunduğu özel korunaklı hapishanede intihar etmesiydi. Çok sayıda kadının suçladığı Epstein bu suçlamalarla ilk kez 2019’da karşılaşmış değil. Candace Bushnell ta 1994’te New York Observer’da bu iddiaları dile getirmiş. Ancak bu haberi yaptıktan sonra Bushnell evinden atılıyor ve tehditlere maruz kalıyor. Epstein hakkında polise ilk şikayet 2005 yılında yapılıyor, ancak elit çevrelerle arasını sıkı tutan ve çok üst seviyede müşterilerine kadın pazarlayan Epstein, ancak yıllar sonra, biraz da “Me Too” hareketinin mağdurları cesaretlendirmesi sonucunda tutuklanıyor.

Herkesin yıllarca bildiği gerçekler hukuk sisteminin suistimal edilmesi, belli çevrelerin baskısı, belki bazı elit müşterilerinin devreye girmesi ve tabii ki Epstein’in kendisi hakkında oluşturduğu hayırsever imajıyla yıllar boyunca perdelendi. Yani, Fransız yazar Gabriel Matzneff’in bugünlere gelmesinden çok da farklı bir durum yok ortada.

Birçok batı ülkesindeki liderlerin etrafında da benzer çok sayıda skandal söz konusu. İşin ilginç tarafı bütün bu skandallar ayyuka çıktığı halde milyonlarca vatandaş hala bu kişilere oy atabiliyor ve ülkelerinin böyle liderlerle temsil edilmesinden rahatsız olmuyor.

Bu skandallardan bir tanesi Amerikan’ın en büyük televizyon kanallarından olan Fox TV’de yaşandı. Cumhuriyetçi Parti’nin açıktan savunucusu olan ve muhafazakâr Amerikan ailelerinin vazgeçilmez kanalı olan Fox TV’nin eski CEO’su Roger Ailes’in yıllar boyunca ekibindeki kadın çalışanlarını taciz ettiği 2016 yılında 23 kadının şikayetiyle ortalığa saçılmıştı.

Medya dünyasının demirbaşlarından olan, geçmişte Nixon, Reagan, Bush ve Trump gibi başkanlara medya danışmanlığı yapan 76 yaşındaki Ailes görevinden istifa etmiş ve Fox bu kadınlara milyonlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalmıştı. Yine aynı kanalın en meşhur programcılarından Bill O’Reilly’nin benzer şekilde yine çok sayıda çalışanla skandalları meydana çıkınca kanaldan kovulmuştu.

Fox’ta büyük kargaşaya yol açan bu skandal 2019’da beyaz perdeye Bombshell filmiyle aktarılmıştı. Bu ve benzeri skandallarda güçlü yöneticilerin sapkın davranışları ve kadını bir meta olarak görmeleriyle birlikte, mağdur edilen kadınların kariyer endişeleriyle böyle tacizlere defalarca boyun eğmeleri ve yıllarca bu ızdırabı içlerinde saklayarak mesleklerine devam etmek zorunda kalmaları da üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.

Mücadeleye tek başına çıktıkları zaman ne hukuki olarak ne de PR olarak güç getiremeyecek olmalarının yanı sıra, patronun cinsel heveslerini tatmin etme karşılığında elde ettikleri kariyerlerinden, maaşlarından ve elde ettikleri itibardan taviz vermek istemeyen meslektaşlarından da destek görememeleri, hatta engellenmeye çalışıldıkları filmde ibretlik bir şekilde resmediliyor.

Yukarıda da yazdığım gibi, kimseyi aklama değil maksadım. Dindar görünümlü bir yönetimin himayesinde kendilerine “günah işleme özgürlüğü” tanıyan ya da genç metreslerini kendi malı gibi dünya televizyonlarına anlatmaktan utanmayan kişilerin günahlarının dine de mal edilmesinden dolayı büyük bir vebalin olduğunun farkındayım.

Ancak, bu tarz bazı şahıs ya da grupların ya da gerçekten dindar ama nefislerine hâkim olamayan kişilerin skandallarından hareketle genelde dini özelde ise İslam’ı suçlayan kesimlerin biraz da yukarıda zikredilen örnekleri iyi tahlil etmeleri, seküler/laik yaşamı ahlaki değerlerin merkezine oturturken seküler kişi ya da toplulukların aslında herkesçe maruf ama koruma altına alınmış olan “günah”larını göz ardı etmeyip çuvaldızı kendilerine de batırmaları gerektiğini düşünüyorum. Çünkü böyle bir özeleştiriyi sadece Müslümanlar ya da dindar kesimler değil, bütün bir insaniyet ailesi olarak yapabilirsek ancak o zaman yozlaşmışlıktan kurtulmamız söz konusu olabilir.

Türkiye’nin insan hakları ihlallerinde, işkencede, fikir özgürlüğünde ve hatta ekonomide şu anki yüz kızartıcı seviyeye inmesinde bugünkü hükümetin ve arkasındaki kitlelerin önceki laik sistemin ezici paletleri altında kaldıkları onlarca yılın rövanşını alma hissini görmek gerekiyor. Öncekiler nasıl devlete fütursuzca hâkim olup kendi malı gibi gördülerse, fırsatı ve gücü ele geçiren şimdikiler de benzer bir anlayışı benzer yöntemlerle ama daha hoyratça ve hatta çoğu zaman öncekilerle iş birliği içerisinde sürdürmektedirler, maalesef. Öncekiler seküler idi, şimdikiler dinbaz; hedef ve yöntemler ise aynı.

Müslümanlar İslam’ın bu şekilde karalanmasından ve kötü temsilinden elbette ki utanç duymalı, ancak bunu yaparken de aşağılık kompleksine girmemelidirler. Batılı ya da seküler kesimlerin günahlarını kendi günahlarıyla mukayeseye girme ihtiyacı hissetmeden, inandıkları değerler sistemini nasıl ihya edeceklerine odaklanmalıdırlar. Ahlak ve medeniyet insanlığın ortak birikimleridir. “Güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen yüce bir peygamberin ümmeti bu misyonu hem kendi coğrafyalarında hem de bütün bir dünyada ikmal etmenin yollarını aramalıdır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin