HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Türkiye, Ortadoğu’da kendine hem rakip, hem de hasım gördüğü, dahası 15 Temmuz’u finanse etmekle suçladığı Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yeni bir sayfa açıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnun bin Zayed el-Nahyan’ı Beştepe’de kabul ettikten sonra yeni dönemi açıkladı.
Ah bu siyaset neymiş böyle. Dün ak değine bugün kara, dün kara dediğine bugün ak diyorsun. Bunu da siyaset diye insanına sunuyorsun. Sana inananlar da bunu “büyük siyaset” kabul ediyorlar. Dahası ülkenin çıkarlarını korumak için gerekeni yapmak olarak niteliyorlar.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şeyh Tahnun ve birlikte olduğu heyetle yapılan görüşme sonrasında ayrıntıları Kanal 7, Ülke TV, 24 TV, TVNET ve TV 360 ortak canlı yayınında gazetecilere açıkladı. Erdoğan, hangi alanlarda ne gibi yatırımların yapılabileceğini ele aldıklarını duyurdu.
BAE ULUSAL GÜVENLİK DANIŞMANININ ZİYARETİ#CANLI Cumhurbaşkanı Erdoğan (@RTErdogan): Türkiye’ye yatırım yapılması konularını görüştük #MilletinGürSesi pic.twitter.com/NAKkc82AFQ
— 24 TV (@yirmidorttv) August 18, 2021
Erdoğan’ın Beştepe’de kabul ettiği BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnun bin Zayed, Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’in (kendisi kısaca MbZ diye anılır) kardeşi. Lütfen “Veliaht prensin kardeşi olmanın ne önemi var?” demeyin. Ortadoğu coğrafyasında her şey zürriyet ve kan bağı ile yürür.
Asıl sorulması gereken soruya geçmeden önce, Şeyh Tahnun’un nasıl önemli bir isim olduğunu bir iki cümle paylaşmakta yarar var. BAE’nin iki numaralı ismi. Üstlendiği görevler ve aldığı rollerle karar alma mekanizmasında MbZ‘den sonraki en üst düzey kişi.
AKAR VE FİDAN’A BİR CEVAP
Şimdi asıl sorulması gereken soruya gelelim. “Erdoğan’ın bir ülkenin güvenlik danışmanı ile görüşmesi niçin bu kadar önemli?” diye sormak gerekir. Esas itibariyle Şeyh Tahnun’un Türkiye’de muhatabı MİT Başkanı Hakan Fidan veya Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar olmalı idi.
Görüşmelerin içeriği istihbarattan çok yatırım odaklı olduğu dikkate alınırsa bu kez muhatabı Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ya da Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank idi.
Hatırlayın lütfen. Erdoğan, BAE ile Beştepe’de yapılan görüşmelere başkanlık yapıyor. Heyetler arası görüşmeler yapılmış, sonra da Erdoğan Şeyh Tahnun’u kabul etmiş olsaydı altında başka bir şey aranmazdı. Bu olağan bir şey olarak nitelenebilirdi. Görüşmeyi ilginç kılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın heyete bizzat başkanlık etmesi.
“Erdoğan Akar ve Fidan tarafından devre dışı bırakılıyor” yolunda son zamanlarda belli çevrelerce pompalanan haberlere karşı BAE istihbaratının başındaki isimle görüşmeyi bizzat yaparak bir yerlere de mesaj verme gereği duydu.
Son haftalarda iktidar kalemşörleri tarafından gündeme getirilen yeni bir darbe girişimi iddialarından hareket edilirse yaşananların bir izahı daha olabilir. BAE istihbarat başkanı Şeyh Tahnun belki de, Erdoğan‘ı bazı komutanlarının planladığı yeni bir darbe girişimine karşı delil ve kanıtlarla uyarmak için geldi. Kim bilir?
Aslında BAE ile Türkiye arasındaki ilişkilerin düzelmesi sürpriz bir gelişme değil. Türkiye tarafı, geçtiğimiz yılın ikinci yarısından itibaren Suudi Arabistan ve BAE nezdinde ilişkileri düzeltmek için diplomatik girişimler yürütüyordu.
Bu girişimler özellikle Suudi Arabistan ve Dubai merkezli haberlerde sıkça yer aldı. Bizim medyamızda da zaman zaman yankı bulan bu haberlere yalanlama konusunda hayli hızlı olması ile bilinen Dışişleri Bakanlığı’ndan tepki gelmemişti.
SEDAT PEKER’İN KONUMU İLGİNÇ BİR GELİŞME OLDU
Bilindiği gibi suç örgütü lideri Sedat Peker, bu yılın Mayıs ayında hükümete yönelik olarak başlattığı muhalif videolarını Dubai’den yayınlıyordu. Hatırlanacağı gibi Dubai, BAE’yi oluşturan 7 emirlikten birisi. (BAE’yi oluşturan emirlikler: Abu Dabi, Dubai, Şarika, Resü’l-Hayme, Füceyre, Ummül-Kayveyn ve Acman)
Sonra sürpriz bir gelişme yaşandı. Görünürde Türkiye’nin düşmanı gibi algılanan Dubai, Sedat Peker’in video yayını yapmasını engelledi. Hatta, ilk başta gözaltına alındığı haberleri paylaşıldı. Sedat Peker’in derdest edilip Türkiye’ye getirildiğini duyuran iktidara yakın hesaplar bile oldu.
Sonunda suç örgütü liderinin tutuklanmadığı, Dubai polisi tarafından çağrılıp 10 saat süreyle “misafir” edilip bazı sorular sordukları açıklandı. Bu tarihten itibaren de malum şahıs bir daha hiç video paylaşmadı.
Öyle anlaşılıyor ki BAE tarafı, Türkiye ile bazı adımlar atarken, bazı şeyleri de elinde tutmaya devam etmek istiyor. Sedat Peker, BAE’de kaldığı sürece bir anlamda rehine konumunda olacak. Türkiye ile adım atıyor ama Peker’i teslim etmek yerine elinde koz olarak tutuyor.
BAE İLE TÜRKİYE ARASINDA NELER OLMUŞTU?
BAE ile Türkiye arasında bu yıl yaşanan Sedat Peker konusu dışında başka gelişmeler de yaşandı.
İlişkilerin kötü olduğu günlerde dönemin BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed, Medine Müdafaası komutanı Fahrettin (Türkkan) Paşa’yı değerli eşyaları Medine’den Türkiye’ye getirdiği için “hırsız” olarak niteleyince Türkiye’de ortalık karışmıştı. En üst düzeydeki isimler, BAE’li bakana had bildirme yarışına girmişlerdi.
Bu 2017’de kaldı diyenlere daha yakın tarihten bir hatırlatma yapayım.
5 Temmuz 2020’de Libya’da Türkiye’nin hava üssü kurmaya çalıştığı Vatiyye bölgesi “kimliği belirsiz uçaklar” tarafından bombalanmıştı. Önce askeri sistemlerin hasar gördüğü açıklanmış olsa da burada önemli kayıplar yaşandığı sonradan ortaya çıkmıştı. Saldırının ise BAE hava kuvvetlerine bağlı uçaklar tarafından gerçekleştirildiği Türkiye tarafından daha sonra duyurulmuştu.
Daha yakın tarihe gelelim. 15 Temmuz darbe girişiminin “Batılı ülkeler” tarafından yapıldığı yolunda iktidar mensuplarınca yuvarlak ifadeler çok gündeme getirildi. ABD tarafından bizzat gündeme getirildiği net ifadeler daha sonra oldu.
Geride bıraktığımız aylarda ise iktidar 15 Temmuz’da bizzat ABD’nin yanında BAE’nin de olduğunu dile getirmeye başladı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “BAE darbe girişimini fonladı” dedi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise söz konusu girişimin bizzat ABD ve BAE’nin talimatıyla yapıldığını daha dün denecek bir tarihte iddia etti.
BAE’Lİ BAKAN ‘İYİ İLİŞKİLER’ DEDİ, ŞARTLARINI SIRALADI
BAE Dışişleri Bakanı Enver Gargaş, bu yılın Ocak ayında Türkiye ile ilişkilerini karşılıklı olarak egemenliğe saygı çerçevesinde normalleştirmek istediklerini açıkladı. Gargaş, Türkiye’den istediklerini de sıraladı. Ankara’nın Müslüman Kardeşler (İhvan) Teşkilatının ana destekçisi olmaktan vazgeçmesini beklediklerini ve Arap dünyası ile ilişkilerini yeni bir yörüngeye oturtmasını istediklerini duyurdu.
Aynı Enver Gargaş, Erdoğan-Şeyh Tahnun görüşmelerinden sonra bu gelişmeyi “tarihi bir görüşme” olarak niteleyen bir açıklama yaptı. Gargaş, Twitter hesabından yaptığı açıklamada işbirliği ve ekonomik ortaklıklar oluşturduğunu söyledi.
BAE’YE NELER VERİLECEK DERSİNİZ?
BAE’nin Türkiye’de yatırım yapacağı bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklandıktan sonra hayata geçirilecek demektir. Daha iddialı bir ifade kullanayım. “Şahsım hükümeti” nelerin satılacağına, nerelerin verileceğine dair anlaşmaları çoktan yapmıştır bile.
Şimdi bize düşen nerelerin verildiğine, nelerin satıldığına ilişkin akıl yürütmek. Dış dünyada kimi kaynaklarda yapılan bir espriyi paylaşayım sizinle. “BAE, Erdoğan’ın seçime rahat girmesi için ABD ve İngiltere’nin talimatı ile görevlendirildi.”
Bu espri, mizah ve gerçeğin iç içe geçtiği çevrelerde yapılıyor. Ama şurası bir gerçek. Araplar reel yatırımları sıfırdan yapmayı pek sevmezler. Hangi şirketlerin satılacağı belirlenmiş olmalı. Ben iki konuda akıl yürüteceğim sadece.
Biri, güneyde yanan ormanlık alanlardan nereleri verilecek bunu zaman içerisinde öğreneceğiz. Diğeri de bir kamu bankasının BAE’ye satılması olabilir. Vakıflar Bankası ve HalkBank mümkün. Eğer HalkBank olursa bu ABD’nin de onayı ile hayata geçirilebileceğine göre, üzerindeki şaibelerin kaldırılmasını da sağlayabilir. Türkiye tarafı da “pırıl pırıl bir bankayı” vermiş olur.