Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı, İnsan hakları savunucusu, iş adamı Osman Kavala, Silivri Cezaevi’ndeki tutukluluğunun birinci yılını 1 Kasım’da doldurdu. “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti devletini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” suçlamaları gerekçesiyle tutuklanan Kavala, suçlamalarla ilgili iddianame hazırlanmadığı için şimdiye kadar hakim karşısına çıkamadı.
Osman Kavala, davayla ilgili BBC Türkçe’nin sorularını cevapladı.
‘40 yıldır özgür yaşadım, bu düşünce beni sakinleştiriyor’
“Beni tanıyanlar bir yıldır Silivri’de bulunmamın nedenini merak ediyorlardır. Bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum” diyen Kavala, “40 yıldır özgür yaşamış olma hissinin kendisini sakinleştirdiğini” söylüyor:
“Haksızlığa uğramışlık hissiyle baş edebilmek için şöyle bir akıl yürütmeye başvuruyorum… Türkiye’nin karanlık yılları olan 1980 askeri darbesi öncesi ve hemen sonrasında ben Manchester Üniversitesi’nde okuyordum. İstediğim eğitimi almanın yanı sıra orada çeşitli dernek faaliyetlerine katıldım, İngiltere’deki yabancı öğrenci sorunu başka ülkelerdeki meseleler ve tabii Türkiye’de yaşananlarla ilgilenmem mümkün oldu. Askeri yönetimin baskıları, işkence uygulamaları ile ilgili kamuoyunu bilgilendirmeye çalıştık, kampanyalar düzenledik.
“Yani o dönemde Türkiye’de bulunan siyasetle ilgilenen akranlarımınkiyle mukayese edilemeyecek kadar rahat bir üniversite hayatım oldu. Türkiye’ye dönünce aile şirketinde yöneticilik yapmanın yanı sıra sosyal, siyasi meselelerle ilgilendim, çeşitli dernek ve vakıfların kuruluşuna katıldım; insan hakları, demokrasi ve azınlık hakları konularında eleştirilerde, önerilerde bulundum, girişimlerde yer aldım.
“Özetle, 40 yıldır özgür yaşadım, düşündüklerimi ifade ettim, istediğim etkinliklere katıldım. Bu düşünce beni sakinleştiriyor.”
Kavala, cezaevindeki hücresinde tek başına kalıyor. Bu da birinci derece yakınları, milletvekilleri ve avukatları dışında hiç kimseyle görüşemediği anlamına geliyor.
‘Okuma ve düşünme fırsatı buldum’
Kavala cezaevinde günlerini nasıl geçirdiğini ise şöyle anlatıyor:
“Geriye baktığımda hayatımın büyük bir bölümü telaş ve yoğun bir trafik içinde cereyan etmiş. İlk defa uzun süredir yalnız yaşıyorum. Odamda tek başıma kalıyor olmam, bu sükûnet hali, rahat rahat okumam ve düşünmem için bir fırsat oldu.
“Okumamış olduğum, çok eskiden okuduğum edebiyat klasiklerini yeniden elime alabildim. 20-30 yıl sonra tekrar okuduğunuz kitap aynı kitap olmuyor. Yuval Noah Harari son kitabında, ‘Algoritmalar bizim yerimize karar vermeden önce kendimizi daha iyi tanımaya çalışmalıyız’ tavsiyesinde bulunuyor.
“O döneme yetişecek miyim bilmem ama cezaevinin insanın kendisini daha iyi tanıması için uygun bir mekân olduğunu söyleyebilirim.”
‘Uzun tutuklamalar ve yargılamalara son verilmeli’
Aradan geçen bir yılda kendisini suçlayanların bu suçlamalarla ilgisi olmadığını daha iyi anladığı inancında olduğunu belirten Kavala, “Ancak bu öğrenme süreci benim özgürlüğüm pahasına oluyor” diyor ve ekliyor:
“Bir an önce özgürlüğüme, aileme dostlarıma kavuşmak istiyorum. Bununla birlikte yıllardır sakıncalarını vurgulamaya çalıştığımız peşinen ceza haline gelmiş mahkeme öncesi uzun tutuklamalara ve yargılamalara artık bir son verilmesini de hayati önemde görüyorum.
“Benim durumumun bu sakat tutuklama rejiminin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ve yargısına verdiği zararın daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacağına ümit ediyorum.”
Osman Kavala neden tutuklu?
Osman Kavala, Gaziantep’de katıldığı bir toplantı dönüşünde, 18 Ekim 2017’de Atatürk Havaalanı’nda gözaltına alındı.
“Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti devletini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” iddiaları gerekçe gösterilerek tutuklandı.
Kavala’nın tutuklama kararında, “Tüm terör örgütlerinin (F…/PDY – PKK/KCK – DHKPC, MLKP) aktif olarak katıldığı ve destek verdiği Gezi Olaylarının yöneticisi ve organizatörü olduğu ile 15 Temmuz 2016 darbe girişimine katıldığı” iddiaları yer aldı.
Geçen 1 yıllık sürede Kavala’nın tahliye talepleri, arka arkaya reddedildi. Avukatları Aralık 2017’de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM), tutukluluğun anayasaya aykırılığı gerekçesiyle bireysel başvuru yaptı.
AYM aradan geçen 11 aylık sürede herhangi bir karar almazken dosya, geçen Haziran başında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındı.
Başvuruyu “öncelikle” görüşen AİHM, Kavala dosyasını, hızlandırılmış prosedürle işleme koyma kararı alırken Ankara’dan da savunma istedi.
AİHM Türkiye’den, “suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe” kavramı, tutuklama kararı alındığı sırada dosyada bulunan kanıtların yeterli olup olmadığı konularında bilgi talep etti.
Osman Kavala’nın avukatlarından İlkan Koyuncu AIHM başvurusuyla ilgili şu bilgileri veriyor:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Osman Kavala’nın sivil toplum aktivisiti olduğu için yargılamanın öncelikli olarak ele alınması talebimizi kabul etti.
“10 Ocak 2019 tarihine kadar Türkiye Cumhuriyeti devletine iddialarımıza cevap vermek için süre verdi. Bu prosedür daha önceden tanımlanmış bir prosedür. Evet tutukluluk gibi son derece ağır bir tedbir için bir gün dahi önemli ancak AIHM’in de tanımlanmış bir yargılama usulü var.”
Avukatları: ‘Kavala’nın bu şekilde tutulması işkence olarak kabul edilebilir’
Osman Kavala’nın avukatları İlkan Koyuncu, Deniz Tolga Aktöre ve Prof. Dr. Köksal Bayraktar, yaptıkları açıklamada, Kavala’nın gözaltı ve tutuklama sürecinde karşılaştıklarını belirttikleri hukuksuzlukları anlattılar.
Kavala’nın tutukluluğuna dair hukuk dışında hiç bir kurumdan bir beklentilerinin olmadığının altını çizen avukatlar, “Kavala, hiçbir zaman genel mağduriyetleri sadece kendisi yaşıyormuş gibi davranmadı. Cezaevinden gönderdiği mesajlarında da, uzun tutukluluk sürelerine ve yargılamalara dikkat çekiyor” diyor.
Kavala’nın 15 Temmuz’u organize eden kişilerle bağlantılı olduğu iddia ediliyor. Avukatlar ise, “Osman Kavala’yı tanıyan herkesin hem fikir olduğu konu, Osman Kavala’nın cebir ve şiddetle alakası olmayacağıdır. Adı darbeyle yan yana gelmesi imkansız biridir. 82 anayasasının değişmesi için çaba sarf etmiş, bunun için çeşitli platformlarda yer almış ve her kesimden siyasetçilerle görüşmeler yapmış bir isimdir Kavala” diyor.
“Hükümeti yıkmaya teşebbüs” iddiasının da gerçekle bağlantılı bir iddia olmadığını savunan avukatlar, Kavala’nın Gezi olaylarını finanse ettiği iddiasıyla ilgili herhangi bir delil sunulmamasına da vurgu yapıyor:
“Bu konuda bize bir delil sunulmuyor, dolayısıyla Gezi’nin nasıl finanse edildiğini, nasıl bir parayla bu işin yapıldığını bilemiyoruz. Elimizde bir iddianame olsa, detayları bilir, buna dair bir savunma yapabilirdik, ama bilmiyoruz.
“Kavala Taksim civarında büyümüş bir insandır, ofisi de Gezi Parkı’nın hemen arkasındadır. Orada görülmesinden doğal ne olabilir? İnsanlar Osman Kavala’nın mesela TEMA Vakfı’nın kurucularından olduğunu bilseler, onun neden Gezi’de olduğunu anlayabilirlerdi. Esas Kavala Gezi’de olmasaydı, bu sorgulanabilir bir şey olurdu.”
Bazı medya organlarında, Osman Kavala’nın yabancı bir kişiyle 93.5 saat telefonla konuştuğu öne sürüldü.
Avukatlar haberin yanlış olduğunu iddia ediyor ve şunları söylüyor: “Burada söz konusu olan bir konuşma değil, telefonların aynı baz istasyonlarından sinyal vermesi. İçeriği belirtilmeyen bu konuşmalarla ilgili bir savunma yapamadık. Kayıtları istedik, bu kayıtlar bize verilmedi. Suç duyurusunda bulunduk, tüm şikâyetlerimiz takipsizlikle sonuçlandı. Bu da adil yargılama ilkesinden mahrum kaldığımızı gösteriyor.”
Avukatlar tutuk incelemesi konusunda da tepkili: “Defalarca tutuk incelemesinin Osman Kavala’nın da katılacağı bir duruşmayla yapılmasına dair dilekçe verdik. Sonra öğrendiğimize göre, Ağustos ayında duruşmalı bir tutuk incelemesi yapılmış ama bu bize haber verilmeden yapılmış. Kavala’nın ve biz avukatlarının katılmadığı bir duruşma, barodan atanan avukatlarının katılımıyla gerçekleşmiş.”
“Kavala’nın bu şekilde özgürlüğünden yoksun bırakılarak dört duvar arasında tutulması bir işkence olarak kabul edilebilir” diyen avukatlar, iş adamının serbest bırakılması, neyle suçlandığının açıklanması ve eğer gerekiyorsa sonra yargı önüne çıkarılması gerektiğini savunuyor.