Yorum | Erhan Başyurt
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski metin yazarı ve AK Parti milletvekili Aydın Ünal, Yeni Şafak’ta dün ‘Zarrab davasının sonuçları ne olur?’ başlıklı ‘itiraf’ gibi bir yazı yayınladı.
Yazdıkları tam bir skandal. Ancak Ünal, ‘çelik çekirdek’ olarak bilinen Erdoğan’ın yakın çalışma ekibinden bir isim. Dolayısıyla yazı bir eylem planının yansıması da olabilir.
Ünal, ABD’de dün başlayan Reza Zarrab duruşmasını, ‘milli mesele’ olmaktan da öte, ‘İslam dünyasının sevinci’ olarak ilan ediyor.
Ünal’a göre, ‘Türkiye’nin bu badireyi de atlatması, İslam coğrafyasında büyük sevince sebep olur, özgüven artar…’
Yazı baştan sona tutarsız. Abartılı ve davayı boşa çıkarmaya yönelik tehditlere kurulu.
Yazının son iki paragrafı ise çok dikkat çekici.
Ünal büyük bir özgüvenle itiraf ediyor;
‘Fetullah Gülen’in hırsı, epey bir zamandır aklının önünde. Kendi duygularını tatmin etmek, AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’dan intikam almak hırsıyla Zarrab davasında ABD’ye ajanlık yoluyla lojistik destek sağladı ve sağlıyor. Oysa Türkiye’de “aklı olmayan”, kaçmayan ve kaçamayan 250 binden fazla FETÖ’cü ve onların 1 milyona ulaşan aileleri var. Zarrab davası Türkiye’deki FETÖ’cülerin şartlarını doğal olarak daha da zorlaştırır.
Zarrab davasının Türkiye’ye yönelik siyasi bir saldırı olarak kullanılması hem Türkiye’deki, hem dünyadaki FETÖ’cülerin huzurlarını bugünkünden daha fazla zora sokar…’
Evet. Ünal, aylardır yazdığımız ‘bu insanlar tutuklu değil, suçları yok ama esir tutuluyor’ tezimizin sonuna kadar doğru olduğunu teyit ediyor.
Gazetecilerin, yargı mensupları ve polislerin susturulmak için hapse atıldığını, polis eşleri ve çocukları ile ‘esirlere’ ikinci bir şantaj yapıldığını bu açık beyanlarıyla doğruluyor.
Türkiye’deki 250 bin insanla, Zarrab davasındaki itiraflara yer verilmemesi için tehdit ediyor.
Ünal, Zarrab davası üzerinden Gülen taraftarlarına kitlesel şantaj yapıyor.
Yurt dışındakileri de can güvenliği ile tehdit ediyor.
Bir devlet adamı, bir milletvekilinin kaleminden değil, bir mafya babasının kaleminden dökülmüş satırlar gibi…
Birazcık daha çekinmese açık açık Sedat Peker gibi ‘oluk oluk kan akıtacağız’ diye yazacak…
AK Parti ve sözcülerinin son dönem hezeyanları, Zarrab davasında ortaya çıkması muhtemel ifşaatlardan çok çekindiklerini gösteriyor.
Demek ki, henüz kamuoyunun bilmediği, 17/25 Aralık operasyonlarında ortaya saçılanlardan çok daha büyük bazı hukuksuzluklar var ve bunların ortaya çıkmasından ‘kitlesel kıyım’ yapacak kadar korkuyorlar.
Ne diyelim ‘korkunun ecele faydası yok’…
***
Türkiye’nin gündemine damga vuran ikinci skandal CHP lideri Kılıçdaroğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında yaşandı.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun kendisinin ve yakınlarının yurtdışına para gönderdiği iddiası üzerine, istifa resti çekti ispatlamaya davet etti.
Halka açık konuşmasında şu sözleri sarf etti:
‘Eskiden beri şahsım ve ailem hakkında aslı astarı olmayan yalanlar üretir. Sanki hiçbir şey olmamış gibi pişkince çirkefliğe devam eder. Çocuklarım, kardeşim, eniştem, dünürüm, eski özel müdürüm, yurt dışına milyonlarca dolar para göndermiş. Daha önce de benim 3 milyar dolar param olduğunu iddia etmişti. Bu iddiaların da müşterisi çıkıyor. Müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Bir şeyi iddia ediyorsan, onu ispatla senin ortaya koyman gerekir. Ben buradan artık ismini bile anmaya tenezzül etmediğim bu zata soruyorum. Öne sürdüğün iddiaların belgesi var mı? Varsa çıkar hemen ben gereğini yapayım. Yoksa çık milletin önüne iftira ettiğiniz söyle, özür dile. Aksi halde dünyanın en alçak suçu olan iftiracı konumuna düşeceksin. Bu zat ne ortaya belge koyabilecek ne de çıkıp özür dileyebilecek. Tayyip Erdoğan’ın yurt dışında 1 kuruş parası varsa, herhangi bir bankada bunu ispat etsin. İspat ettiği anda Cumhurbaşkanlığı makamında bir dakika durmayacağımın garantisini veriyorum. Bunu ispat edemeyen Kemal acaba o makamında duracak mı? O da bana taahhüdünü versin.’
Açıklamanın ardından da 500 bin liralık rekor tazminat davası açtı.
CHP lideri dün CHP Meclis Grup Toplantısı’nda iddiasına dair kapsamlı ve belgeli bir açıklama yaptı.
Erdoğan’ın oğlu, kardeşi, dünürü ve meşhur ‘eniştesi’nin Man Adası’na yaptığı para transferlerini açıkladı.
Paranın havalesine ilişkin belgelerin de ellerinde olduğunu ifade etti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 sterlin sermaye ile vergi cenneti Man adasında kurulan şirkete, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eniştesi Ziya İlgen 2.5 Milyon, kardeşi Mustafa Erdoğan 5 Milyon, Oğlu Burak Erdoğan 3.7 milyon, Dünürü Osman Kefenci 2.2 Milyon, Özel kalem Müdürü Mustafa Gündoğan 1.5 Milyon dolar para gönderdiğini resmi belgelerle kanıtladı.
Kılıçdaroğlu ekledi:
‘Devleti yönetenlerin vatandaşlara örnek olması lazım. Vatandaşa diyeceksin ki, vergi ver, vermezsen 3 misli ceza keseceğim. Ama kendi çocuklarını başka adada şirket kurduracaksın, sonra milyonlarca dolar göndereceksin. Sonra ‘dolarlarınızı bozdurun, biz yerli ve milliyiz’ diyeceksin. Sen ne yerlisin ne millisin, sen gayri millisin…’
***
Erdoğan, bu açıklamalar ve belgelerden sonra istifa eder mi? Sanmam!
Hatta Kılıçdaroğlu’na yönelik kapsamlı bir taarruzla açıklamaları gölgede bırakmaya ve onu itibarsızlaştırmaya çalışacaklardır.
Ünal’ın ‘şantaj’ dili, yakında Kılıçdaroğlu’na da yönelecektir.
Nitekim, Başbakan Binali Yıldırım’ın iki oğlunun da ‘vergi cenneti’ olarak bilinen adacıklarda şirketler kurdukları ve milyonları oraya kaçırdıkları ortaya çıktı.
Erdoğan’ın ‘istifa ederim’ dediği husus, Başbakan Yıldırım için ispatlı ve uluslararası medyada da belgeleri yayınlandı.
Yıldırım istifa etmek yerine, skandal belgeleri Türkiye’de yayınlayan Cumhuriyet’e dava açtı.
Belgelere ilişkin haberlere erişim yasakladı.
Türkiye’de yargı bağımsızlığı olmadığı için deliller ne olursa olsun Kılıçdaroğlu aleyhine bir karar çıkması da şaşırtıcı olmaz…
Sonuçta, skandal bir yazı ve restleşmenin ardından ortaya çıkan bir skandal var…
Yıldırım istifa etmedi. Bu kelimeyi ağzına bile almadı. Erdoğan da istifasını istemedi.
Dolayısıyla Erdoğan’ın da istifa etmeyeceğini, geçmiş olayların seyrine bakarak CHP’yi ve liderini mahkûm etmeyi ve haberlere erişimi engellemeyi seçeceğini söylemek mümkün…