YORUM | YÜKSEL DURGUT
Birkaç hafta öncesine kadar, Afrika’daki en büyük üçüncü ulus olan Sudan’ın yeni bir sivil yönetime geçişi bekleniyordu. Dört yıl önce Sudan’ın eski devrik lideri General Ömer el-Beşir’in beklenmedik ama memnuniyetle karşılanan devrilişi, ülkenin 1956’daki bağımsızlığından bu yana bir kırılma noktası olarak kabul edilmişti.
Ordunun içindeki birkaç generalin arasındaki rekabet, sadece sivil bir yönetime geçişi engellemekle kalmadı ayrıca başkent Hartum’u yüzyıllar önce sömürge savaşlarından bu yana tanık olmadığı türden bir savaşın içine de soktu.
Silahlı Süvariler anlamına gelen Cancavidler, Sudan’ın batısında ve Çad’ın doğusunda hükümetin kontrol edemediği topraklarda isyanları bastırmak için devreye koyduğu askeri çetelerden oluşuyor. Cancavidler; deve ve sığır çobanlarından oluşan Afrikalı kabilele gruplarını içinde barındırıyor. İsyanları bastırmaları için görevlendirilen Cancavidler şimdilerde ülkede süren iç savaşın baş mimarları olarak görülüyor.
Cancavidler çölde göreve gelmeden önce isyancılar ve hükümet arasında çatışmalar sürüyordu. Şimdilerde ise hem isyancılarla hem de yerel halk arasında çatışmalar şiddetiyle devam ediyor. Hükümetten tamamen bağımsız olarak hareket ettikleri için Afrika topraklarında kendilerinden olmayan diğer kabilelere de saldırıyorlar.
Ülkede devam eden çatışmaların yaşanmasına neden olan temel anlaşmazlık, 2000’lerin başında Darfur’da ortalığı kasıp kavuran Cancavidlerin doğrudan bağlantılı olduğu Hızlı Destek Kuvvetlerinin (RSF) düzenli silahlı kuvvetlere dahil edilmesinin hayata geçirilmesinin geciktirilmesi gösteriliyor.
Sudan’daki karma rejimi cuntayla değiştiren 2021 askeri darbesinden en iyi şekilde faydalanan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdülfettah el-Burhan, bu silahlı milislerin silahlı kuvvetlere geçiş sürecinin iki yıl sürmesini istedi. Şu anki rakibi General Muhammed Hamdan Dagalo, namı diğer Hemedti, bu geçiş sürecini on yıla yaymayı tercih etti. Başkent Hartum’un ileri gelenleri tarafından dışlanmasını kendisine yediremeyen Hemedti, yaşadığı güç zehirlenmesini de hemen bırakmak istemedi.
Sudan’ın eski devlet başkanı ve Ulusal Kongre Parti lideri Ömer Hasan el-Beşir’in 2019’da devrilmesi sonrası başarısız siyasi iktidardan daha az belirsiz bir sivil yönetim biçimi oluşturmaya yönelik BM ve ABD’nin de içinde yer aldığı bir barış anlaşması yerine, başkent Hartum’un mahallelerinde kanlı sokak savaşları başladı.
Çoğu Batılı ve birçok diplomat başkentten ayrılmak zorunda kaldı. ABD, Pakistan’ın Abbottabad şehrinin varoşlarında Üsame bin Ladin’in kaderini belirleyen SEAL Team 6 da dahil olmak üzere özel kuvvetlerini başkentte görevlendirdi.
ABD’nin özel kuvvetlerini görevlendirmesinin en önemli nedeniyse Bin Ladin’in 1991’den itibaren beş yıllığına Hartum’da kalmış olması. Ladin, ABD’nin sınır dışı edilmesi için Sudan’a uyguladığı baskıdan sonra ülkeyi terk ederek Afganistan’a yerleşmişti. Ancak Washington, Ladin’in geçmişine rağmen o dönemlerde Sudan’a uyguladığı baskı kadar Suudi Arabistan’a baskı yapmamıştı.
Bu arada, Sudan’da farklı zamanlarda liderlik koltuğuna oturan liderlerin siyasi İslam’ın yanı sıra sosyalizm ve hatta komünizmle uğraştığını hatırlamakta fayda var. Örneğin, 1969’da askeri bir darbeyle liderlik koltuğuna oturan Cafer Nimeri, 1971’de kendisine karşı sözde komünist bir darbe girişiminin ardından bağlılığını SSCB’den Çin’e çevirmişti. Ancak daha sonra 1985’de devrilmesinden iki yıl öncesine kadar ülkeyi şeriatı getirerek yönetmişti.
Soğuk Savaş sonrası Afrika’da verilen mücadele, doğrudan sömürgeciliğin yaşandığı 19. yüzyıldan daha farklı. Mısır, Libya, Suudi Arabistan ve BAE artık bu oluşumun bir parçası durumundalar. Çarlık döneminde kıtada bariz çıkarları olmayan Rusya zaman zaman bu dörtlünün yanında güçlü bir şekilde yerini alıyor.
ABD ve BM, 2019 ve 2021’de bir araya gelerek barış içinde yaşamaya ant içen, ancak şu anda bir savaşın içerisinde birbirlerine silahlarını çeken, Sudan’ın çıkarları için kanlarının son damlasına kadar mücadeleye kilitlenmiş iki generale de mavi boncuk dağıtıyor gibi.
Sudanlı General Abdülfettah Abdurrahman el-Burhan ve Mısırlı Mareşal Abdülfettah Sisi askeri okula gittikleri dönemde aynı yaştaydılar. Kahire, Sudan ordusunu ve darbeyle başa geçenleri her zaman kendi çıkarları doğrultusunda destekledi. Sudan’da gerçekleştirdiği darbeden bir gün önce eski Başkan Burhan’ın, Sisi hükümetinin onayını almak için Kahire’ye kısa süreli bir ziyarette bulunduğunu hatırlamakta fayda var.
Suudiler de benzer şekilde bu ilişkileri en iyi düzeyde tutmak istese de yaşananlara temkinli yaklaşıyorlar. Rusya’nın yaptığı gibi, Amerikanın paralı askerleri Blackwater’ı örnek alan kötü şöhretli Wagner Grubu, Hemedti’nin müttefiki olarak kabul edilen Kaddafi’nin devrilmesinin baş mimarlarından Libyalı General Halife Hafter ile olduğu gibi yakın geçmişte RSF ile de işbirliği yaptı. Burhan’ın sağ kolu General Muhammed Hamdan Dagalo “Hemedti” geçen sene şubat ayı sonunda Moskova’ya bir ziyarette bulunmuştu.
General Halife, Suud’dan başkent Trablus’un ele geçirilmesi için 2019 yılında para almıştı. Halife geçen hafta Libya Ulusal Ordusu’nun (LNA) Sudan’da Hemetti’ye destek verdiği iddialarını yalanladı. Ancak kaynaklar Haftar’ın Libya Ulusal Ordusunu desteklemek için 1000 ve Yemen’deki Suudi-BAE saldırılarını engellemek için de 40 bin asker konuşlandırdığını aktarıyor.
Başkent Hartum ve diğer yerlerdeki çatışmaların yükünü çeken Sudanlılar, Burhan yönetimindeki ordunun sürdürmeye çalıştığı ve hiçbir şekilde kendileriyle örtüşmeyen her iki savaşan gruptan da kurtulmayı çok istiyor. Ancak bölge ve Sudan her zaman olduğu gibi yine kolay bir çıkış yolu maalesef yok. Bölgenin sömürgecilik mirası ve sonrasında yaşanan bu senaryolardan tamamen kurtulması zor görünüyor.
Orta doğu ve Arap Baharı ile yeniden şekillenen Afrika coğrafyasında herkes kendi çıkarları için çatışıyor ve çatışmaların körüklenmesi için de el altından destek oluyor. Bundan sonra ne olacağını kimse ön göremez. Ağır silahlı askeri gruplara karşı kendi servetlerini güvence altına almak isteyen sivil bir iradenin iktidara gelme adına bir kere daha mücadele vermesi yakın gelecekte pek mümkün değil.
bu nasil yazi, ya hu , bastan sona anlatim bozukluklariyla dolu, insan bunu yayinlamadan once bir proofreading yapmaz mi?!
Demek proofreading ha?