YORUM | NACİ KARADAĞ
Bu satırları benim yazmam ile sizin okumanız arasında Cumhurbaşkanlığı sarayı 4,5 milyon TL daha harcadı. Bu para hepimizin cebinden çıktı ama hissetmediğimiz için pek kimse umursamıyor.
En azından şimdilik…
Geçtiğimiz sene yapılan hesaplamalarda Erdoğan’ın ikamet ettiği kaçak sarayın bir günlük masrafının yaklaşık 1,8 milyon TL olduğu açıklanmıştı.
Sayıştay’ın son raporuna göre bu rakam bu sene tam iki buçuk misli artmış durumda.
Rakamlar hakikaten akıl alır boyutta değil…
Okuyalım:
Sayıştay, Cumhurbaşkanlığı’nın 2018 yılı harcamalarının detaylı dökümünü yaptı. Buna göre Saray’ın beslenme ve gıdaya bir yıl içinde yaptığı harcama 5 milyon 311 bin 427 TL olurken, giyecek, mefruşat ve tuhafiye harcaması ise 10 milyon 38 bin TL’yi buldu. Saray’ın personel gideri ise tam 181 milyon 640 bin TL oldu.
Bir yıllık personel gideri akıl almaz bir miktarda: 181 milyon.
Ordu besleseniz bu kadar harcanmaz sanırım.
Sarayın araçlarının kullandığı lastiklere harcanan para 2 milyon TL.
2017 yılında 362 milyon TL olan toplam gider geçtiğimiz yıl ikibuçuk kat artarak 943 milyon TL olmuş. Seneye milyar barajını da aşar kesin ancak millet yiyecek soğan bulur mu bilinmez.
NEDİR BU GÖREV GİDERLERİ?
Sayıştay raporunda bana en ilginç gelen bölüm ise “Görev giderleri” başlıklı bölüm oldu.
Tam bir gizem ve karanlık söz konusu.
Kimler, ne gibi görevle, ne için bu parayı harcamış bilinmez ama bu kalemde tamı tamına 258 milyon TL harcanmış.
Sadece bir yıl içerisinde.
Hani 2 milyonluk araba yedek parçası gideri, bir milyonluk gazlı gazsız içecek parasını filan anladık.
Yenmiş ki, sindirmek için maden suyu içilmiş hani.
Ama bu “görev giderleri” nedir kardeşim?
Misal, bir takım özel trollerin maaşı bunlara dahil mi?
Misal HDP önüne yığılsın diye anneleri koordine ettiren ekip buna dahil mi?
Misal, Davutoğlu için linç kampanyası yapacak yazar müsveddelerine verilen ikramiye buna dahil mi?
Hilal yengenin ev yalı kredisi taksiti dahil mi bu görev giderlerine?
Bakın yemeyip içmeyip #cemyılmazfilminegitmiyorum diye heşteg açmış siber çomarlar…
Haksız da değiller…
Zaten gitmezler, gitmeyecekler.
ÇUVAL ÇUVAL PARA: ELDE VAR SIFIR!
Sinema filan onları bozar, sosyal medyada birkaç dakikalık “Apturaman ya da Duğrul vidyoları” yeterli onların gazı için.
Bunu en iyi Erdoğan biliyor olsa gerek.
Geçtiğimiz gün şöyle bir açıklama yapmıştı hatırlarsanız; “16 yıllık iktidarı ile ilgili önemli bir eleştiri yaptı. Erdoğan, “Geçtiğimiz 16 yıla baktığımda kültür-sanat alanında yeteri kadar mesafe kat edemediğimizden dolayı hep hayıflanırım” demişti.
Aslında kültürel toplantıda olduğu için nazik konuşmuş yoksa cam çerçeve düz giderdi eminim. Zira bu işe döktüğü paranın haddi hesabı yok.
Ergenekon paspası Nedim Şener bile ihya oldu bu bütçeden.
Tee Amerikalara kadar gitti otel odalarında belgesel adı altında saçmalıklar çektirdiler de yine başarı elde edemediler. Bırakınız dünyanın dikkatini çekmeyi kendi maaşlı trolleri bile ilgi göstermiyor kültür sanat adına yaptıklarına.
Kitaplar bastırdı “Reis” içerikli.
Siz bakmayın havuzun zavallıları mecburen övmek zorunda kalmıştı. Bakın hele şuna:
Zorla dağıttırdı ama alıp okuyan yok.
Film çektirdi aynı isimde IMDB tarihinin en kötü filmi çekildi.
Ancak gerçek elbette bambaşkaydı:
Yenisi çekilirken yönetmenden hazzetmedi adamı fedoncu diye içeri tıktı. Hala akıbeti belli değil Reis’in ikinci filminin yapımcısının adam öldü mü kaldı mı kimse bilmiyor!
Medyanın yüzde 95’i elinde.
Salih tuna gibi her devrin çakallarının naylon şirketlerine dizi siparişi verdi olmadı.
Kurtlar vadisi ekibini paraya boğdu ellerinden gelen tetikçiliği yaptılar yine olmadı..
Olmadı, olmuyor.
Son olarak evine kaç maaş girdiği belli olmayan eşiyle beraber bilinen 4 yerden maaş alan enteresan karakter danışmanı Fahrettin Altun’a paylaştırdığı belgeseli çektirdi.
Kimse yüz vermediği gibi sanat estetik anlamda yerlerde sürünen bir malzeme var ortada.
Düşünün onlarca kanalınız, gazeteniz, tiyatrolarınız, belediyeleriniz, yüzlerce binlerce kültür merkezleriniz, on binlerce maaşlı elemanlarınız filan var.
Çıka çıka ellerinden sinema tarihinin en kötü filmi çıkıyor.
Trilyonlar döküyorsunuz bu yola ama ortaya çıkan malzeme berbat.
Eh siz hayıflanmayacaksınız da kim hayıflanacak.
Ondan sonra da “yok efendim niye sarayın meşrubat masrafı bu kadar yüksek?”
Beyefendi içmesin de kim içsin?
Not: bu konuda bir yazı daha kaleme almayı planlıyorum. RTE sonrası bu işler nasıl olacak anti-Tayyiban filmlerinin olası konuları… Şahika Koçarslanlı’nın (Nihal sen alınma) dediği gibi; takipleyin…