Bir harbiyeli bin gardiyanı darp etmiş!

YORUM | NEVİN ERDEM 

Yine bir cezaevi, yine işkence!

Kanguru mahkemelerinde, darbeye teşebbüs suçlamasıyla müebbet hapse mahkûm edilen Harbiyeli Muhammet Ali Taş, Silivri cezaevinde gardiyanlar tarafından dövüldü.

Genç Harbiyeli, koğuşundaki bir tartışma nedeniyle gardiyanlar tarafından koğuştan çıkarılıyor, kamerasız bir odaya götürülüyor ve burada bayılıncaya kadar dövülüyor.

Odada biri başgardiyan, toplam beş gardiyan var. Kamera yok!

Olay, Harbiyeli Taş’ın 7 aydır görüşemediği ailesini telefonla arayıp durumu anlatması üzerine ortaya çıktı.

Olayın sosyal medyada duyulması üzerine, yine bildik bir yöntemle apar topar bir başsavcılık açıklaması yayınlandı.

Bakırköy Başsavcılığı’nın bir sayfalık açıklamasında, uzun uzun Muhammet Ali Taş’ın koğuştaki tartışması anlatılıyor. Sadece bir cümleyle de “Tutuklu M.A.T. işlemler sırasında infaz koruma baş memuruna tekmeyle vurarak yaralamıştır” diyor.

Muhammet Ali Taş, kendisinin bir odada beş gardiyan tarafından kollarının arkadan bükülerek karnına, burnuna, sırtına yumruk atıldığını, dudağının patlatıldığını, yere yatırılıp tekmelendiğini, bayılıncaya kadar darp edildiğini iddia ediyor.

Başsavcılık bu iddiaları umursamıyor.

Beş gardiyan, bir mahkumu kamerasız bir odaya niye götürüyor, demiyor.

Hükümlünün iddialarına ilişkin ayrıntılı doktor raporunun niçin alınmadığını sorgulamıyor.

Sadece olayın şüphelisi olan beş gardiyanın beyanlarını doğru kabul ediyor.

Başsavcılığa göre Harbiyeli Muhammet Ali, beş gardiyanı kamerasız bir odaya götürmüş ve darp etmiş!

Vay be! Biraz daha ileri gitseler “Bir Harbiyeli bin gardiyanı darp etti” manşetlerini yandaş medyada görebiliriz.

Kamuoyu yerse!

Başsavcılık tam bir karartma operasyonu yapıyor. Mağdur ve şikayetçi olan Muhammet Ali Taş bir anda gardiyanların korkulu rüyası sanık haline dönüveriyor.

Başsavcılığın delili ise, Muhammet Ali’nin şikayet ettiği gardiyanların beyanları ve onların tutanakları.

İsmi infaz koruma memuru olarak değiştirilen gardiyanların görevi, mahkeme kararlarının hukuka uygun infazını sağlamak, hükümlüleri korumak.

Peki, görevini kötüye kullanan, infaz kurumunu yargısız infaz mekanına çeviren gardiyanlardan hükümlüleri kim koruyacak?

Cezaevinde bir hükümlünün başına bir şey gelmişse, cezaevi yönetimi bu olayda kendisinin kusurunun bulunmadığını ispatlamak zorundadır.

Hiçbir koruması, güvencesi, imkanı olmayan hükümlüye ispat yükümlülüğü yüklenemez.

Dolayısıyla Harbiyeli Muhammet, kendisinin gardiyanlar tarafından darp edildiğini ispatlamak zorunda değil. Yaralandım, işkence gördüm diye iddia ediyorsa, cezaevi görevlilerinin Muhammet’i yaralamadıklarını, ona işkence etmediklerini ispatlamaları gerekir.

Bu da, kafalarına göre gerçekleri gizleyerek, çarpıtarak savunma güdüsüyle hazırladıkları tutanaklarla değil, ayrıntılı kamera kayıtlarıyla, doktor raporlarıyla, olayın tanığı diğer hükümlülerin ifadeleriyle ortaya çıkarılabilir.

Bunun için de, savcılığın tarafsız bir soruşturma yapması zorunludur. Soruşturma sonuçlanmadan, “hükümlü, gardiyanları yaralamıştır”, “işkence iddiaları asılsızdır” ifadelerini kullanarak bir basın açıklaması savcılığın tarafsız olmadığını, sonucu önceden belli göstermelik bir soruşturma yaptığını gösterir.

Bu arada, Harbiyeli Muhammet tarafından bir odaya çekilerek dayak atıldığı iddia edilen beş gardiyanın başındaki kişi, İnfaz Koruma Baş Memuru Ramazan Kuyucu’nun sosyal medya hesabında Devlet Bahçeli ile fotoğrafını profil resmi olarak kullandığı ortaya çıktı.

Mafya babalarına güzellemeleriyle ünlü Bahçeli!

Anlaşılan o ki, Ramazan Kuyucu da kendisini böyle tanımlamak, böyle bilinmek istiyor.

Devlet üniformasının sağladığı güçle, toplu halde bir hükümlüye saldırdıktan sonra, “Nasıl, hoşuna gitti mi bu?” sözleri, sosyal medyadaki görüntüsüyle oldukça uyumlu!

Böyle bir başgardiyanın görev yaptığı Silivri’de hangi hükümlü kendini güvende hissedebilir?

Savcılar ve hakimler, hiçbir koruması olmayan hükümlüye karşı tarafsız bir soruşturma ve yargılamanın güvencesi olmazsa, bir hukuk devletinin varlığından bahsedilebilir mi?

Bunu hep yapıyorlar.

Benzer bir işkence olayını daha birkaç ay önce Kırıkkale Keskin Cezaevi’nde de görmüştük. Yargıtay üyesi Hüsamettin Uğur, yine beş gardiyanla kameraların olmadığı bir odaya götürülmüş ve darp edilmişti. Daha sonra da aynı Silivri’de olduğu gibi, Uğur’un gardiyanlara saldırdığına dair tutanak tutulmuştu.

Türkiye’ye dışarıdan bakan bir gözlemci, sadece bu tutanak ve savcılık açıklamalarıyla olayları değerlendirecek olsa, şu sonuçlara kolaylıkla ulaşabilir: Zavallı gardiyanlar, Türkiye’de ne kadar da korumasızlar. Hükümlüler rahatlıkla beş gardiyanı kamerasız bir odaya çekip darp edebiliyorlar. Adalet Bakanlığı’nın gardiyanların hükümlülerden her gün dayak yemelerini engellemek için acil tedbirler alması lazım.

Evet, komik… Ama abartı değil bu!

Eğer siz bir hukuk devletiyseniz, böyle komiklikler yapmayacaksınız. Devletin güvencesinde cezaevinde tuttuğunuz kişileri, öncelikle gardiyanların işkence ve kötü muamelesinden, koruyacaksınız.

Koruyamayacaksanız, ya kimseyi cezaevine almayacaksınız ya da ‘biz hukuk devletiyiz’ demeyeceksiniz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin