YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Hrant Dink’in katledilmesinden sonra eşi Rakel Dink cenaze töreninde bir konuşma yapmıştı. Kocasının canına kıyan katil ile ilgili konuşurken demişti ki “Yaşı kaç olursa olsun, 17 ya da 27. Katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim.”
Küçücük bir bebeği zamanla katile dönüştüren ‘karanlık’ bazen de onu hırsıza, bazen sahtekara, bazen hak etmediğini almakta hiçbir beis görmeyen bir aç gözlüye dönüştürüyor.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Son zamanlarda yeniden alevlenen Hamza Yerlikaya tartışmalarına şahit oldukça Rakel Dink’in bu sözü gelir aklıma.
Türk spor tarihinin en büyük efsanelerinden biri olan Hamza Yerlikaya, bugün sahtecilikle suçlanan, sosyal medyada ti’ye alınan, itibarı yerlerde sürünen, muhalefetin ağza sakız ettiği bir isme dönüşmüş durumda.
Oysa o da bir zamanlar hayalleri olan bir çocuktu. Onun ismini, o daha 12 yaşındayken duymuştum. 1988 yılında Avrupa Kadetler (Yıldızlar) Güreş Şampiyonasına İzmir Yamanlar Koleji ev sahipliği yapıyordu. Zaman Gazetesi adına Milli Takım hocalarıyla hem şampiyonayı değerlendiren, hem de Türk güreşinin sorunlarını ele alan ve üç gün yayınlanan bir röportaj yapmıştım. O şampiyonada Türk Milli Takımında Muttalip Yerlikaya da vardı. Hocalarıyla şampiyon Muttalip Yerlikaya hakkında konuşurken, onlar henüz 12 yaşında olan kardeşi Hamza’dan bahsetmiş ve ‘müthiş bir yeteneği var’ demişlerdi. Yanılmıyorsam o da Yamanlar Kolejine gelmişti ama şampiyonaya katılmamıştı.
Nitekim hocaların bu keşfi çok geçmeden meyvesini verecek ve Hamza Yerlikaya, sadece dört yıl sonra kilosunda dünyanın en iyisi olacak ve şampiyonluğu Türkiye’ye getirecekti. Büyükler kategorisinde 17 yaşında dünya şampiyonu tek güreşçi olarak FİLA ona ‘asrın güreşçisi’ ödülünü layık görecekti.
Hem Muttalip hem Hamza, Sivas’tan İstanbul Kadıköy’e göç etmiş, güreşe tutkulu bir babanın çocuklarıydı. Baba Mustafa Yerlikaya, İstanbul’a taşındıktan sonra Kadıköy’ün takımı Fenerbahçe’de güreşe devam etmiş, bir yandan da ailesini geçindirebilmek için inşaatlarda çalışmaya başlamıştı. Bir süre sonra ikisini bir arada götüremeyince güreşi bırakmak zorunda kalacak ama içinde kalan ukdeyi iki oğlu ile giderecekti.
Hamza, babasının hayallerini 2 Olimpiyat, 3 Dünya ve 8 Avrupa şampiyonu olarak fazlasıyla hayata geçiren bir efsane haline gelmişti. Türk Güreşinin tartışmasız efsane ismi Yaşar Doğu’nun sadece 1 Olimpiyat, 1 Dünya, 3 de Avrupa Şampiyonluğu olduğunu hatırlarsak, Hamza’nın başarısını daha iyi anlamış oluruz.
Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi güreşçileri arasında yer alan Hamza Yerlikaya’nın bugün içinde bulunduğu durum ise gerçekten içler acısıdır. Hamza Yerlikaya’nın siyasetin Bizans koridorlarında üç kuruşluk fayda için ismini böylesine itibarsızlaştırmasını hayret ve dehşet içinde izliyorum.
Ogün Samast gibi bir bebekten katil çıkaran karanlık ruhun kurduğu düzenek, yaşayan bir efsaneden de açgözlü bir tamahkâr çıkarmaktan geri durmadı.
Ne kadar kıymet verdiğimiz, itibar ettiğimiz değerimiz varsa hepsini çarçur edip yanına yaklaşılmaz hale getiren AKP, Hamza Yerlikaya gibi bir efsanenin isminin de buruşturulup çöpe atılmasını sağladı.
Hamza Yerlikaya’ya sormak lazım ne işin var senin bir bankanın yönetim kurulu üyeliğinde, hiçbir şekilde anlamadığın bir işe girip rezil olmanın ne anlamı var? Alın teriyle elde ettiğin ismini siyasetin ‘Abdulcanbazlarının’ eline neden verip çarçur edersin? Elde ettiğin şey düştüğün bu duruma değdi mi?
Para için herşeyi yapar bizim insanımız. Çok da şey etmemek lazım. Fırsatçıdır bi de. Kemal sunal filmlerinde karaborsacıdan şikayetçi olan halk pandemide karaborsacı oldu. Yani mesele erdemlilik değil, fırsatını bulamamak. Fırsatını bulursa bu insanlar her şeyi yapar. Görüyoruz da yaptıklarını.
“Ameller niyete göredir.” Hadisi şerif sırrınca, Cenabı Allah her kulunu çeşitli sebepler dairesi içerisinde imtihan etmiştir. Elmas kalpliler kuyumcu dükkanlarında, kömür kalpliler ise ardiyelerde sahiplerini bulur. Birisi zayi olmasın diye gözü gibi bakıp, üst düzey güvenlik önlemleri alırken, diğeri vakti saati geldiğinde, gözünün yaşına bakmadan kovanın içine atarak, yakıp kül eder. Onun içindir ki; “zarara rızası ile gidenle acınmaz.” Su testisi su yolunda kırılır. Kargayı rehber edinenler. Ne gül kokusu, nede bülbül sesi duyar. Atasözlerimiz ne kadar manidardır.
attigin tas urkuttugun kurbagaya degdimi derler bizde