MAHMUT AKPINAR | YORUM
Bir devir kapandı mı? Bundan sonra Hizmet Hareketi’nin dünyada ve Türkiye’de toparlanması mümkün değil mi?
Hocaefendi’nin pek çok yönü vardı; âbid, zâhid, peygamber aşığı, hatip, şair, yazar, nezaket ve vefa insanı vb. Ancak Hocaefendi sonrası Hizmet’in geleceğini iki ayrı paradigma üzerinden analiz edebiliriz diye düşünüyorum: Gülen’in fikrî yönü ve aksiyon yönü.
Fethullah Gülen Hocaefendi, fikir ve aksiyonu cem eden nadir insanlardandı. Çok sayıda mütefekkir, yazar, düşünce insanı, teorisyen vardır; ancak fikirlerini hayata geçirip sonuç alabilenler, projelerini başarıyla uygulayanlar oldukça azdır.
Fethullah Gülen’in mütefekkir yönü, fikrî vechesi vefatından sonra etkisini artırarak devam edecektir. Düşüncelerini ortaya koyduğu esaslar, ilkeler, yazdıkları, konuştukları, Hizmet’in temelini teşkil eden külliyat, farklı dillere de tercüme edilerek daha fazla basılacaktır. Gülen’in fikirleri ve eserleri, sosyal bilimler, İslami çalışmalar, din çalışmaları alanında daha yoğun incelemeye tabi tutulacak; şerhler, haşiyeler, reddiyeler yazılacaktır. Bu yönü belki de kıyamete kadar etkisini sürdürecektir. Tıpkı İmam-ı Azam, İmam-ı Gazâlî, Muhyiddin İbn Arabî, Bediüzzaman gibi mütefekkirlerin hâlâ fikrî etkilerini sürdürdükleri gibi.
Bunu neye dayanarak söylüyorum?
Çünkü Hocaefendi’nin bütün eserlerini okudum, bütün kasetlerini dinledim. Yazılı eserlerinde, kayda geçmiş, yayınlanmış metinlerde İslam’ın temel ilkelerine, evrensel hukuka, insan haklarına, global barışa aykırı, suç ve şiddet içeren bir şey görmedim. Ama asrın ihtiyaçlarına uygun, insanlığın problemlerine çare olacak orijinal pek çok çözüm, yöntem öneriyor.
Gençlik dönemlerinde yanlış anlaşılabilecek veya fevrî yapılan konuşmaları ve yazıları da sağlığında tashih ettirdi. Yani Hocaefendi’nin fikrî mirasının zenginleşerek ve çoğalarak devam edeceğini söylemek bir kehanet değil. Önümüzdeki yıllarda bu fikirler ve ortaya koyduğu yöntemler, İslam dünyasını ve insanlığı daha fazla etkileyecektir.
Tıpkı Bediüzzaman’ın eserlerinin vefatından sonra daha çok basılıp yaygınlaşması gibi. Pek çok sanatkârın ve mütefekkirin ölümünden sonra daha iyi anlaşılması gibi. Her devirde yaşayan mazlum mütefekkirlerin/âlimlerin zalimlerinden daha çok bilinip anıldığı gibi, bilinmeye ve anılmaya devam edecektir.
Bundan sonra Hocaefendi geride kalan eserleri, yazıları, videoları, beyanatları üzerinden değerlendirilecektir. Bir açıdan, ölümüyle birlikte şahsını hedef alarak yapılan spekülatif haberler uyduranların, senaryolar yazanların malzemesi tükenmiş oldu. “Humeyni gibi dönecek! Türkiye’yi İran yapacak! ABD için çalışıyor!” şeklinde çıkan çamur medya haberleri artık itibar görmeyecektir.
İtham ve iddialar gündeme gelince, vefat etmiş bir insan hakkında artık delil ve belge istenecektir. Keza, Cemaat içi uygulamalar açısından da bu kapı kapanmıştır. “Hocaefendi böyle söylerdi, şöyle isterdi” gibi sözlerin kıymeti kalmayacak; insanlar yazılı kaynaklardan, eserlerinden delil isteyeceklerdir.
Peki, “Cemaat” denilen, insanlardan, organizasyonlardan, kurumlardan oluşan bu yapı, vefattan nasıl etkilenecek?
Hocaefendi’nin aksiyon yönünün nasıl devam edeceği, neye evrileceği, nasıl şekil alacağı tamamen takipçilerinin, arkadan gelen uygulayıcıların, oluşturulan heyetlerin tavır ve tutumlarına bağlı olacaktır. Vefatı, adeta onun son vaazı oldu ve birleştirici bir etki yaptı. Bazı uygulamalar noktasında eleştirisi ve şerhi olanlar dahi, vefatı sonrası bir boşluk yaşadılar ve Hocaefendi’nin üzerlerindeki hakkını, hayatlarını, düşünce dünyalarını nasıl şekillendirdiğini fark ettiler. Şahsına duyulan vefa ve hissedilen boşluk, bir toparlanmayı doğurdu. Ancak bu, kalıcı ve güven veren uygulamalarla desteklenmezse arızî ve duygusal bir refleksin sonucu olarak kalabilir.
Peşinen “Her şey harika olacak! Hizmetler genişleyerek büyüyecek! Her yere ulaşacak!” diyemeyiz. İnsanlar, Hocaefendi’nin vefatından sonra görev üstlenen heyetlerin ve yapıların nasıl çalıştığını, neler yaptığını bir süre gözlemleyecek ve analiz edecektir. Eğer bu heyetler, Hizmet’in ilkelerine sadık kalır; makuliyet çerçevesinde, meşveretle hareket eder; zamanın ve şartların gerekliliklerini iyi okuyarak adım atarlarsa, güven kaybına neden olmazlar; gençleşerek, zindeleşerek yola devam ederlerse, insanlar güven duyacaktır. Bu durumda hareket güçlenerek, genişleyerek yola devam edecektir.
Ne var ki yeni dönemde ve yeni dünyada, Türkiye’deki Hizmet yaklaşımı ve mantığıyla yürünmek istenirse, insanlar eserleri okur, belki yine Hizmet çevrelerinden sosyal çevreler ve halkalar oluştururlar. Ancak var olan faaliyetlere katılmayıp kenara çekilirler ve eylemsiz kalırlar. Böyle bir cemaat ise, bölünmese ve parçalanmasa bile zaman içinde cazibesini kaybedip sönümlenelir.
Hizmet fikri planda büyüyerek genişleyecek daha çok bilinecektir, ama Cemaat tarafının ne olacağı mirasçılarının tutumuna bağlı olacaktır.